Zemherideyiz.Sıcak yatağımdan cep telefonunun acı çalmasına uyandım.Uyku sersemi el yordamı telefonun sesine gitmeye çalışırken duvardaki saatte henüz gecenin üçü olduğunu görünce kızmam endişeye dönüştü.Bu saatte… İçimden inşallah kötü bir durum yoktur diye dua ettim.Ekranındaki kayıtsız telefon numarası endişemi daha da arttırdı.
_ Alo, buyrun dedim. Yarı hiddet yarı endişeyle.
_ Oğuz bey özür dilerim bu saatte aradığım için derken adamın konuşmasının arasına girip
_ Pardon çıkaramadım. Siz kimsiniz?
_ Özür dilerim ben Cenk dedi
_ Cenk,Cenk.Hangi Cenk?
_ Pardon ya Oğuz bey. Heaven’ dan Cenk
_ Heaven’ dan mı? diye sorunca
_ Evet efendim Casino Heaven’ dan . Geçen yıl casino fuarında tanışmıştık.Müdür yardımcısı Cenk ,Cemal in yardımcısı.
_ Tamam ,tamam hatırladım buyur Cenk bu saat te; Hayrola?
_ Valla pek hayırlı değil Oğuz bey. Casino göçüyor dedi sesi titreyerek
_ Göçüyor mu?İyi de Cenk ben ne yapabilirim? Cemal i arasana ?
_ Cemal zaten casinoda.
_ E o zaman, ne diye beni aradın kardeşim? dedim sertce
_ Oğuz bey Papaz casinoda deyince. Durumu hemen anladım.Papaz lakaplı Haluk Kinder tüm casino ların korkulu rüyası.Büyük Amerikan Ruleti*1 111 oyuncusu, Papazı duymam bana yetti ne uyku kaldı ne de sersemliği.
_ E ne durumdasınız şu an diye sorsam da az çok cevabını bildiğim bir soruydu. Yalnızca miktari merak ediyordum .
_ Valla müdürüm çok birin üzerinde şu an
_ Bir derken?
_ Milyon
_ Yapma ya… Kötüymüş
_ Sorma müdürüm. Mehmet bey sizi acilen casinoya gelmenizi rica ediyor.
_ İyide Cenk, Cemal zaten casino daymış,gelsem ben ne yapacağım derken telefondaki ses değişti
_ Oğuz oğlum ocağına düştüm. Herifci oğlu sabaha kadar benim ocağıma incir ağacı dikmeden gel kurtar bizi.Yoksa sabaha kalmadan casinonun anahtarını adama vereceğiz. Elimden şimdi bir kaza çıkacak yetiş ,hadi çabuk… Konuşanın casinonun sahibi Mehmet bey olduğunu sesinden tanıdım.
_ Mehmet bey tamam geliyorum siz telefona Cenk’e verin ona soracaklarım var.
_ Hay ananı…Elini ,atacağın spini*2 Telefonu Cenk’e verirken ruletteki gelen numarayı küfreden Mehmet bey’in tüm sesi kulağımda çınladı. Anlaşılan yine büyük bir numara gelmişti.Belli ki casino yönetimi ofiste toplanmışlar ekrandan oyunu takip ediyorlar.
_ Buyrun müdürüm.Cenk’ in sesi çatallaşmıştı. Yıllarca içinde bulunduğum o ortamda şu an Onu benden daha iyi anlayan olamazdı.Orası anlatılmaz yaşanırdı.
_ Cenk ben şimdi giyinip çıkıyorum. Birazdan seni arayacağım sen oyunun seyrini bana bir anlat .Dur kapatmadan masa limiti*3 ne ?
_ Beşyüz
_ Beşyüz mü? Hemde Papaz a! Kaşınmışsınız. Ben seni birazdan arayacağım deyip cevabını bile beklemeden telefonu kapatıp sessiz ama acele ile yatak odasına koştum. Alam şap giyinip kapıya yöneldim.Çıkmadan Gülşen e” dışarıya çıkıyorum uyanınca ararsın” diye notu kapının kuş gözüne iliştirip,kendi evimden hırsız sessizliğinde çıkıp asansöre daldım.
Arabayı çalıştırınca sesi hoparlöre verip son arayan numarayı aradım.
_ Cenk
_ Buyrun müdürüm
_ Papaz kaçta geldi?
_ Gündüz saat dört civarı
_ Ne kadarla başlamış?
_ On bin ile
_ Yani tüm drop*4 u on bin mi?
_ Evet müdürüm
_ E beşyüzlük*5 masa nasıl verdiniz ?
_ O sonradan oldu. On daki akşam şiftine*6 kadar yüz elli bin bizi içeri alıyor yüzlük*7 masada ,sonra beşyüzlük de ısrar edince bizde verdik. Sonra da olan oldu.
_ Ne oynuyor peki
_ Bölge*8 ve call bet *9 deyince. Papaz ile benimde bir iki karşılaşmam olmuştu. Oyun stilini az çok biliyorum.Amerikan ruletinde numaraların tekerlekte yanyana bölünmeleriyle vazen,tier ve orfhens adı altında üç bölge ortaya çıkıyor, zamandan ve enerjiden tasarruf için bu bölgeler call bet denilen yöntemle oynanabiliyor; papazda bunu çok iyi yapanlardan.
_ Valla müdürüm bildiğimiz herşeyi denedik,adam bal çukuruna düşüp bize gelmiş,hiç bir şey kar etmedi. Mehmet bey de casinoya gelince burası hepten cehenneme döndü .Cemal bey bugün ölmezse sabah kesin Mehmet bey onu öldürecek.
_ Tek masada mı oynuyor
_ Evet ama diğer masalarda da call bet yapıyor.
_ Onlarda ki limit*10 nasıl
_ Aynı beşyüz.
_ Tamam ben birazdan orada olacağım.Söyle güvenlik beni karşılasın,kimseye görünmeden bir yol kamera odasına soksun.
_ Tamam müdürüm zaten yukarıda bekliyorlar sizi.
_ Cenk,Mehmet bey kamera odasına falan gelmesin, uygun bir dille engel ol tamam mı?
_ Tamam müdürüm.
Şehrin içerisinde adeta ralli yapıyorum.Kış günü sabahın üçüne geçmiş saatte yollar boş trafik ışıklarının bir çoğu gece mesaisinde kırmızı veya sarı geçiş üstünlüğünü belirten devamlı yanıp sönüyorlar. Kırmızılarda bile kontrollü geçiyorum.Yılların alışkanlığı işte şu anda Heaven casino yalnızca adı cennet yoksa ortam cehennemden beter tabi papaz hariç. Şu anda onun için cennetin en güzel köşesinde huriler cevresinde. Benim için ise o heyecanlı, sinir, stresli ortam asıl beni oraya çeken yoksa elimde sihirli değnek yok şansı tersine çevirebilecek. Yapılması gerekeni zaten casino yönetimi yapmış ve yapıyordur.Demek ki
tıkanmışlar ve benden medet bekliyorlar. Benim için ise hiçbir derbi maçta bile bulamayacağım heyecan, atraksiyon.
Otelin lobi girişine hızlıca arabamı sürüp beni bekleyen iki çam yarması güvenliğin önünde arabayı sert frenle durdurdum. Kontağı ve kapıyı bile kapatmadan güvenliğin biri ile lobiden casinoya inilen merdivenlere yönelmiştim.
Casino resepsiyonuna geçerek hemen yan kapıdan bir koridora, oradanda casino kamera odasına giriş yaptım.Ben odaya girer girmez , iki kamera personeli*11 hemen ayağa kalkmaya davransalarda hemen elimle oturmalarını işaret ettim.
Kamera odası dikdörtgen yaklaşık üç e beş desek 15 bilemedin 20 metrekare bir yer.Duvarda dört tane dev ekran, iki tanesi iki personelin seyrettiği ki her ikiside Papazın oynadığı masaya çevrilmiş. Diğer iki ekranda ise dörder parçalı diğer masaların oyunlarını gösteriyor.En dipte yine aynı büyüklükteki bir ekranda tüm kameraların parçalı görüntüleri var; casinonun girişinden,resepsiyona ,bara ,slotlara kasalara dört sıra, sekizerli toplamda 32 kameranın tüm görüntüleri dev ekrandaki parçalı ekranlarda oynuyor.İki personelin önündeki kumanda josistiklerinden kameralar iki ekranda yaklaşıyor uzaklaşıyor,zum yapıyor. İki eğitimli personel tüm masadaki her türlü faaliyet ve hareketi hem kontrol ediyorlar hem kayıt altına alıyorlar.Sanki ucak kokpitinde gibiyiz, her yer elektronik ve ekran.
_ Oğuz müdürüm hoşgeldiniz buyrun şöyle oturun
_ Yok siz işinize bakın bana geniş acıdan Pit i*12 bir göstersen ya dedim
_ Hemen efendim deyip üçüncü ekranı kumanda ile en son dipteki Blackjack*13 masasının kamerasını oyundan alıp tüm tüm pit i ekrana yansıtacak şekilde pozisyon aldırdı.
Casinonun yaklaşık 10 masası şimdi karşımdaydı. Masalarda oyun oynayan kumarbazlar,oyun oynatan canlı oyun personeli,servis yapan servis elemanları,köşelerde özellikle papazın masasının etrafındaki yüzleri pite çevrili güvenlik elemanları… Işıklar…Muhteşem geotik dekor,altın yaldızlı varaklar ,aynalar…Cıvıl cıvıl bir ortam. Karınca gibi ortalıkta hep hareket halindeki insanlar… Bu görüntüyü görüp de bundan etkilenmemek , sevmemek mümkün değil. Etrafı bir hızlıca genel taramayı yaptıktan sonra asıl merak ettiğim Papaz ln masasını kilitlendim.
Müdür Cemal hemen cheaper*14 ın yanında hem cip*15 yapıyor hemde oyunu kontrol altında tutmaya gidişata göre yeni taktikler bulmaya çalışıyor.Büyük sandalyede oturan inspektör*16 hemen sandalyenin ucuna ilişmiş bir ayağı neredeyse yerde diğer ayağı sandalyenin pirinç metalinde ,nerdeyse masanın içerisine düşecek gibi. Oyunu oynatan dealer*17 ise dışarıda kıyamet kopsa duymayacağı şekilde masaya konsantre olmuş oyunu idare ediyor. İki güvenlikci köşeden hem masayı, hemde diğer müşterilerden masaya yanaşma potansiyeli olabilecekleri kesiyorlar. Takım elbisesinden rulet*18 tekerinin yanında bekleyen kişinin pit boss*19 lardan birisi olduğunu tahmin ediyorum.Papazın masasında tek papaz oynuyor.
_ Niye vip*20 de oynamıyor? diye ortaya sordum
_ Müdürüm bu masada başladı kazanınca burada devam etti vip yi istemedi.
_ Masa limiti?
_ Sonradan isteğine göre değişti.
Papaz işte, casinoda en basit kuraldır, iyi gidiyorsa değişiklik yapma aynen devam et.Bunu bugün casino değil Papaz yapmış.
Müdür Cemal in hareketlerinden içi kan ağlayıp yüzü kıpkırmızı olsada acısını içinde baskılayıp Papaz ile sohbet etmeyi çalıştığını anlıyorum.Kızılcık şerbetli halkla ilişkiler durumu. Casinoculukta en nefret ettiğim durumdu,sağlam masada oyunu seyrederken müşteri kazanırken sevincine ortak olmak. İçin gitmiştir ama gülmek zorundasındır.Papaza gelince lakabınının nedeni olan giriden beyaza dönmüş saçı sakalı yine karmakarışık ,kabarık.170 boylarında 100 kilonun üzerinde de şişman koca göbekli,pantolonu kemerle değilde askı ile düşmeden tutan. Kollarını kıvırdığı uzun gömleği ,kot pantolon ile klasik papaz işte aynı önceden hatırladığım gibi.Fark çok nadir gülen bu somurtkan adam bugün o asık tombiş suratından gülücükler dağıtıyor. Masanın üzerindeki peçete kümesinden anlıyorum ki yine durmaz terliyor. Önünde yalnızca su şişesi var. Yine herhangi bir içki içmiyor ve suyunu bile kapalı açılmamış küçük şişede alacak kadar pimpirikli kimseye güvenmeyen psikopat bir kişilik.Dealer her spin attığında kıçını iliştirdiği sandalyaden mutlaka kaldırıp kurallara uygun spin atıyor mu diye kontrol ediyor. Az bir sektirmeye bile dealer ın tüm moralini alt üst edecek tepkiyi vermesiyle tanınan birisi.Oyun esnasında tipde vermez anca masadan kazançla ayrılırken tipi*21 yani bahşişi toplu verir.Papaz harbi papaz; yani adam bu camiada herkes tarafından tanınan sevilmeyen hatta varlığı ile korku salan her casino nun kabusu, karabasanı.Karabasan şimdi burada ve ekranda tam karşımda.
_ Koçum adın neydi?
_ Murat müdürüm
_ Murat Papazı tam ekrana alsanya deyince. Murat bir iki deneme yapsada istediğim görüntüyü veremedi, zira o masanın kamerasını kullanamıyor yanındaki arkadaşı diğer kameraman müdahil oldu
_ Poker 6 yı dene dedi. Murat joistikten arkadaşının dediğini yapınca papaz tüm çirkinliği dev ekranı kapladı.Önünde bir sürü cash cip*22,plaka*23 var ve bu chiplerin yanında da belli ki depozit*24 yapmış fill *25 kağıtları var
_ Murat şu anda ne kadar kazanıyor ,ne kadar depozit yaptı?
_ Bir milyon ikiyüz elli bin depoziti var,önündekiler de yaklaşık üç yüz seksen bin
_ Dealer lar hep tecrübeli olanlar mıydı?
_ Evet genelde inspektörler kullanıldı.
_ Oyun şekli ?
_ Dealer hangi bölgede ise oraya oynadı ,tam karşıya da call bet sigorta yaptı.Call bet’ler binden bölge ise genelde komplite*26 yakın
_ Anladım display*27 e bir göstersene deyince. Murat masanın en son gelen 16 numaralı displayi gösterince,az bir inceleme ile papazın bugün bal kuyusuna düştüğünü anladım.
_ Buraya ne sıklıkla geliyor?
_ Sık değil, nadir gelir.Belki bu beş bilemedin altıncıdır.
_ Hep böyle su mu içiyor?
_ Oyunda öyle. Yalnız bir kez onda da kazanmıştı; alkol ,masaya açılmamış konyak şişesi almıştı dedi yandaki kameramana
_ Pardon ya senin adın neydi?
_ Cihan Oğuz bey.
_ Cihan ne kadar içmişti hatırlıyor musun?
_ Böyle içmediğine bakmayın Oğuz bey o zaman yarım saatte konyağın yarısını hüpletmişti. .
_ Sizde kapanış ne zaman
_ Sabah sekizde derken Papaz yine bingo *28 yaptı. Neredeyse komplite yakın bir ödeme yapılıyor. Ben dahil bir an herkesin nefesi boğazına kaçtı.Ödemeyi hesaplayana kadar kamera odasında çıt çıkmadı.
Papaz gülüyor sesini duyamıyoruz ama müdür Cemal e birşeyler söylüyor.Cihan
_ Doksan sekiz bin beşyüz deyince
_ Chek ( Doğru) dedim eski alışkanlıkla. Papaz ın gülmesi ekrana yansıyınca Murat tıslayarak
_ Yavşak dedi istemsizce benim orada olduğumu unutarak
_ Oğuz bey özür dilerim ağzımdan kaçtı deyince
_ Yavşağın suratında meymenet yok diye ben ilave ettim.
_ Cenk e bağlasana dedim hemen bağladılar.
_ Cenk Papaza oda ayarladınız mı otelden?
_ Yok müdürüm
_ Şimdi git ona otelden oda rezerve ettiğinizi söyle,rahat olsun, daha depozit yapmasın. En güzel inspartörünü masaya gönder.Cemal de cip yapmaktan vazgeçsin.Masaya güzel iki cheaper*29 gönder.Dealer a rahat olmasını tembihle ,ha birde sizde yoksa bile xo konyak bir şişe otelden aldırt hazırda tut. Okey mi ?
_ Tamam müdürüm ve ilk pit değişiminde Cenk pitteki hareketlerinden dediklerimin hepsini yaptığını anladım.Papaz müdür Cemal gidince, ve masaya güzel kızlarda gelince daha bir neşelendi. Zaten son gelen bingo onu baya havaya sokmuştu.Konuştuklarını duymasamda Cenk yanına gidip kulağına bir şeyler fısıldayınca otelde odasının rezerve edildiğini söylediğini anladım. Papaz dan beklenmedik bir hareketle Cenk’in sırtını yepeşledi memnuniyet mahiyetinde.
Şimdi masa kızlar masası olmuştu. Dealer,inspector,ve iki cheaper hepsi kızdı bir inspek sandalyesinin yanında duran pit boss haric.
İnsanı çok gelişmiş bir bilgisayar gibi düşünebiliriz, yazılım ne ise işlemci onu yapar. Yazılımın zamanının bir önemi yoktur.Şu ana kadar casino ile oyuncu yani Papaz ın arasında bir meydan muharebesi vardı ve her taraf elindeki en iyiler ile bu savaşı kazanmaya çalışıyordu. Sonuçta papaz başarılı olmuştu. O meşhur dikkat ve dinamikliğini bir an olsun kaybetmemiş görüldüğü kadarıyla da karşılığını fazlasıyla almıştı. Aslında bugün şanslı hatta ballı günündeydi.Şimdi bir insanın dikkatini dağıtmak istiyorsan en basiti karşı cinsi karşısına çıkarmaktır.Her insanın yazılımının mutlaka bir yerinde karşı cinsi kendine beğendirmek,onun dikkatini çekmek vardır. Kadınlarda ki gibi hem cins değil biz erkeklerde cezbeden karşı cinstir. Yapmaya çalıştığım papazın dikkatini dağıtıp onun psikolojisiyle oynamaktı.Bu yalnızca bir denemeydi ve ne olacağını bekleyip görecektik.Yoksa papazın veya benim oyunu iyi bildiğimizden, farklı taktiklerle iyi sonuçlar alacağımızdan değil. Casino yönetiminin yaptığı her şeyde şansı kendi tarafına çekmeye çalışmaktır; yoksa bu ruleti yapan öyle mükemmel bir iş çıkarmış ki yapılabilecek hiç bir şey yok. Her şey matematik. 0 dahil 37 numara var ve casino bir e 36 öder, yani bir numara casinoya çalışır.İşin en kısa özeti bu. Yüzdeye vurursan % 2.7 .Ama casino yönetimi olarak bir numara bize çalışıyor deyip oturulmaz ,kazanmanın birçok şekli şemali,yöntemleri vardır. Şunu da belirteyim filmlerde sık sık gösterdikleri gibi hile hurda da yoktur.
Papaz halinden memnun. Casino yönetimi diken üzerinde. Oyun devam ediyor.Papaz daha da neşeli kendisinden beklenilmeyen hatta daha önce pek de görülmeyen espriler yapıyor herkes zorunluluktan dişini gösterse de bir tek O gerçekten gülüyor.
Papazın oynadığı masa içerdeki diğer müşterilerinde çekim alanı. Herkes hem oyununu oynuyor hemde gözleri papazın masasında. Büyük numara geldiğinde masalarından kalkıp orada ne olup bitiyor bakıyorlar. Her anonsu takip ediyorlar,kendi aralarında fiskoslarla kritik yapıyorlar,takıldıkları yerleri masalarındaki inspektör e soruyorlar.Hatta bazıları kalkıp papazın ardına kadar gelip bizzat gözleriyle görmek, yaşanan heyecana adrenalinden pay almak isteselerde ,masaya fazla yaklaşanları güvenlik anında uyarıyorlar. Canlı oyundakiler her neyse en azından adap erkan biliyorlar. Makinacılar ise ellerindeki jeton kaplarıyla masanın dibine kadar yaklaşmaya çalışıyorlar,yüksek sesle kritik yapıyorlar tabi güvenlikten gerekli uyarıyı alınca artlarına baka baka uzaklaşıyorlar.
Eski bir dealer olarak pit e çıkan her dealer ın o masaya vermesinler diye dua ede ede pit e çıktıklarını da adım gibi biliyorum.
Kumarbaz psikolojisi işte Cenk odan rezerve edildi deyince kazandığının yanında bir oda parasının esamesi bile okunmasa da ona bir ekstra hizmetin verilmesi de Papazın hoşuna gidiyor.Aslında bakmayın onun bu kadar rahat gözüktüğüne; O da kendi içinde mücadele kendi kendisiyle savaş veriyor. Bir tarafı dünyaları kazandın kalk dese de; diğer tarafı böyle bir şansı birdaha ne zaman yakalayacaksın devam et sonuna kadar git diyor.Şu ana kadar kimbilir kaç kez şu kadar olduğunda bırakacağım diye niyetlenmiştir ama hep devam etmiş bırakamamıştır. Çünkü bu adrenalin ve dopamin den vazgeçmek öyle kolay bir şey değildir.Hatta imkansızdır.
Belki oyuna başladığından beri ilk kez büyük bingo ödemesi olmadan yirmi dakikalık periyot geçti. Papaz diğer masalara call betleri daha az vermeye başladı bu iyiye işaretti hemen Cenk i aradım
_ Cenk delaler ları içerde tut pit değişimini*30 biraz sallandır.Cenk dediğimi aynen uyguladı.Bazı masalardan tepki gelse de artık o masaları idare etmek de onların işiydi.Casinoda birde böyle problem vardır bazı müşteriler hele birde kaybediyorlarsa dealer in zamanında değişmesini çok dikkat ederler; adet her 20 dakikada değişim döngüsüdür.Pit boss bunu kendince ayarlar kötü giden masayı en önce ,iyi gideniyse en son değiştirerek, daha önce söylemiş olduğum iyi gidiyorsa müdahale etme,etmek zorundaysan da geciktire bildikce geciktir kuralı her yerde geçerlidir.
Oyun kilitlenmişti bu kaybeden biz olduğumuz için bizim için iyiydi. Casinoda eğer oyun kilitlenip yerinde patinaj yapıyorsa öncesinde kaybeden için iyi kazanan için ise kötüdür. Biz casinocular bunu bir şeylerin değişeceği şeklinde yorumlarız.Yarım saate yaklaşınca Cenk i arayıp
_ Şimdi değişimi yap ama aynı taktik dedim.Papazın masası en son değişti ve yine kız personeller gitti.Bu sabah saat yedi otuza kadar sürdü .kapanışa yakın Papaz içkisini söyledi remy martini beklerken ona kapalı şişe xo konyak geldi. Su gibi en kalitelisi.Şişeyi görünce papazın yüzü hepten güldü ve yarım saatte üçüncü bardağı içiyordu.
_ Cenk şimdide acemi bir dealer gönder cheaper da onu yönlendirecek birisi diğer ruletlere de en tecrübelileri gönder dedim. Cenk dediğimi yaptı acemi kız heyecandan bir iki no spin?31 yapınca Papaz köpürdü. Takibinde iki ,üç de bomboş numara gelince papazın gülen yüzü düşüp ekşi elmalara döndü.Farkında değildi kız önündeki ciplerin baya hatırı sayılır nı almıştı.Papaz dördüncü kadehe tek dikimde bitirdi.Kız bir boş daha attı,Papaz sinirlendi masada neredeyse her numaraya koydu kız koymadığını gene buldu.Papaz masadan kalkıp kendi etrafında döndü kıza eğildi bir şeyler söyledi ama kız tınmadı. O bugün casinonun kahramanı olmaya adaydı.Papaz bir daha tüm cipleri koydu sans işte bir split*32 hariç geri kalanın tamamını kız gene topladı.
_ Cenk casinoyu bugün uzattığınızı diğer masalara da sekizde kapatmayacağınızı bildir.
Saat sekiz otuzda papaz önündeki tüm cipleri bitirdi yalnızca depozitolar kalmıştı.Limit artırımı istedi numaraya bin olsun dedi .Cenk ne düşündüğümü sordu
_ Ya ne diyeyim bunun kararını siz verin, beni karıştırmayın deyince Mehmet bey telefonu aldı
_ Oğuz oğlum ne diyorsun bu işe? Adamda hala bir milyon iki yüz elli var şansıda döndü gibi
_ Valla Mehmet bey bu Amerikan ruleti numarada bin çok tehlikeli beşyüz bile öyle. Para senin karar senin dedim
_ Sen ne diyorsun onu söyle battı balık yan gider verelim yoksa bu parayı mümkün değil alamayız bu gavattan.
_ Verelim ama dealer değişimini istediğimiz gibi yapalım tek masayı verelim.
_ Tamam anlaştık.Aynısını papaza söylediler ve oyun artık ölümüne döndü.Papaz beşyüz depozitosunu geri aldı ve yaklaşık bir saatde beşyüz eridi tekrardan beşyüz aldı xo nunda üçte ikisini bitirdi.Hep boş bulan çaylak yarım saatte tüm parayı aldı ve son iki yüz elli depozitoyu aldı saat ona on kala papazın önünde altmış bin vardı .Cenk e aradım
_ Cenk last three spin i ver onda kapatıyoruz de
_ Müdürüm olur mu saat vermemiştik
_ Bal gibi olur, geceyi unuttun herhalde. Onda kapatıyoruz de.
_ Tamam Cemal bey ve Mehmet bey e söylüyorum.Kendi aralarında artık ne konuştularsa last three spini*33 verdiler.Cenk in dediği gibi Papaz bağırdı çağırdı kızdı küfretti biz bunların hiç birini duymadık camera odasında papazın iki dev ekranındaki görüntüsünden Murat ve Cihan la beraber Papazın dudaklarını okuyor keyifle ettiği küfürlerin dillendirmesini yapıyorduk.
Bugün pazar olduğu için eşim Gülşen yeni kalkmış olacak ki telefonum çaldı Gülşen arıyor.
_ Oğuz nerdesin sen?
_ Casino Heaven dayım
_ Ne o gece kumara mı gittin,ne işin var senin orada?
_ İş için hayatım gelince anlatırım.
_ Saat onu geçiyor kapanmadı mı orası hala bu saatte?
_ Az kaldı kapanıyordu direkten döndü.
_ Oğuz ne direği ne kapanması sen ne zaman gittin?
_ Gece üçte ya gelince anlatırım diyorum zor bir geceydi sabret.Ha bide babanları bugün gitmeyelim yorgunluktan ölüyorum.
_ Söz verdik gelicez dedik bekliyorlar şimdi ne diyecem onlara?
_ Adabınca bir şeyler uydururuz zaten burda işim bitti yarım saate ordayım.deyip telefonu kapattım.Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi kaçarı yok bir de evde fırça yiyeceğiz öf. Lakin yaşamış olduğum adrenalin yoğunluğundan ve papazı alt etmenin hazından öylesine keyifliyim ki ne uykusuzluk,ne yorgunluk ne de evde elinde maşa bekleyen Gülşen bu keyfimi kaçıramaz.
Papaz son spin de tüm markalarını koymuştu ve bir split yakaladı on yedi bin doları bunu on bini zaten kendisinin di cash out*34 yapıp söylene söylene gitti. Cemal bey aradı
_ Oğuz bey kusura bakma ya yanına gelemedim koşuşturmaktan bir hoşgeldin bile diyemedim dedi. Gerçi istese de gelemezdi. Zira casino camera odasına kamera personelinden başka hiç kimse giremez.
_ Yok biraderim olur mu öyle şey sen rahat ol.
_ Buyur gel birşeyler içelim üç beş laflarız
_ Yok kardeşim benim gitmem lazım zaten senin yapman gereken daha bir sürü iş var . Borcun olsun
_ Doktorum dur Mehmet bey istiyor
_ Alo Oğuz bey teşekkür ediyorum eline koluna sağlık,apar topar gecenin köründe çağırdık kusura kalmayasın yenge hanımla beraber misafirimiz olmanızdan memnunluk duyarız.
_ Teşekkür ederim Mehmet bey çorbada tuzumuz olduysa ne ala, kendinize iyi bakın.
_ Sağ ol Oğuz um sağ ol.Mehmet bey’in ses tonundan büyük bir badire atlatan,çok uzak yoldan hedefine gelmiş yolcu rahatlığı anlaşılıyordu.
Murat ve Cihan a teşekkür edip dışarı çıktığımda Cenk beyi resepsiyonda beklerken buldum.Cenk lobiye kadar bana eşlik etti otelin giriş kapısından çıktığımızda arabamı akşamki bıraktığım halde şöför kapısı açık ve çalışır vaziyette buldum. Cenk beyle vedalaşırken cenk bey elime şişkin bir zarf sıkıştırdı. Hava kapalı bile olsa gözlerim dışarının aydınlığına isyan ederken arabayı eve doğru sürdüm.
Adım Oğuz,Oğuz Kıran,soy ismim Kıran olsada aslında hiç de kıran bir yapım yoktur.Yedi yıllık devlet parasız yatılı olarak bitirdiğim orta öğretimden sonra Üniversiteyi Ankara odtü psikolojiyi kazandım.Ailem Aydın’ın bir dağ köyünde recberlik ve dededen miras dokumacılıkla geçimini sağlayan dar gelirli bir aileydi.Bizim ailenin en küçük çocuğu olmamadan dolayı yani bir nevi plansız kaza kurşunu,ben üniversiteyi kazandığımda babamlar çoktan yetmişini merdiven dayamışlardı.Sonuçta ünversite,başkent Ankara herşey para istiyordu ve hayat pahalıydı.Benim çalışmam gerekiyordu Farklı farklı iş dallarında part time olarak çalışmayı denesem de hiç bir işten randıman alamadım ,ya parası çok az yada bu az paraya karşın işverenlerim benden imkansızı istiyorlardı.Hep bir gece işim olsun istedim ve birgün Ankara da beş yıldızlı bir otelde yeni açılacak olan Ankara’nın ilk casinosunun traine yani dealer eğitim programına katıldım.Bir aylık eğitimden sonra canlı oyun masası dealer olarak işe başladım.
Casino culuğu sevdim, oda beni sevdi.İnsan işini severek yapıyorsa o işte başarılı olmamasının mümkünatı yoktur, nitekim bende de aynen öyle oldu.Kısa zamanda yükselip inspectör,sonra pit boss ,müdür yardımcılığı ve en sonda müdür oldum. Yaklaşık sekiz yıl severek bu işi yaptım.Üniversiteye giderken harçlığımı çıkarmak için girdiğim casino işinde okul bitti psikolog doktor oldum ama doktorluk yapmayıp casinoculuğa devam ettim.Çalışma şartları,bize sunulan imkanlar Türkiye şartlarında mükemmele yakın hatta süperdi. İyi kazanıyordum,bir çok insanın dünya para harcayarak yaptığını bize sunulan complimentary*35 denilen ödenmezimizin sayesinde tek imza ile hiç para harcamadan yapıyordum.Heyecanı sinir stresi hiç bitmeyen yoğunlukta boldu. Casinonun içerisindeyken zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden mesaimizi bitiriyorduk. Şaşalı,ışıltılı hayat.
Fakülteyi beş yılda bitirip diplomamı aldıktan sonra turizmin başkenti sayılan Antalya da ki bir casinoya müdür olarak gitmiş ve evlenip casino işini sonlandırasıya kadar aynı casinoda çalışmıştım.
Pisikoloji üzerine eğitim almanın çok büyük yararını gördüm,belkide bu işte başarılı olmadaki en önemli etken buydu.Zira casino müşteri portföyündeki değişen psikolojiler o kadar anlık olur ki insan psikolojisini bilmeyen mümkün değil casinoda çalışabilsin.Normal yaşamda her insanın kendine özgü bir yapısı bir karakteri vardır. Çok aşırı bir tetikleyen olmadıktan sonra herkes kendisi gibi davranır.Kişilerde nadiren de olsa farklı bir davranış görsende ya bir tetikleyen olmuştur ve bu davranışı istisna olarak kabul edersin. Yani değişkenlik nadir olur. Casinoda ise bu kural işlemez.İşin merkezinde para ve bitmeyen adrenalin, heyecan,dopamin vardır; durum böyle olunca casinonun kapısından kuzu gibi giren birisi kaybettikce sinirlenir,strese girer adrenalini tansiyonu zaten tavanda seyrediyordur ve kuzu olur sana kurt.Tersine de örneklemek mümkündür. Kişi kurttur şansı iyidir kazandıkça yumuşar ,neşelenir bir bakmışsın melek gibi birisi olmuş çıkmıştır.Sakın bu değişimlerin bir kez olacağını düşünmeyin. Oyun devam ediyordur ve hiç bir kimse devamlı kazanıp veya kaybetmez.Oyunun grafiği genelde kalp grafiği gibidir; an olur kazanır an olur kaybedersin. İşte bu iniş çıkışlar insanı bir süreden sonra kontrolden çıkarabilir.Yarım saat önce kazanırken melek gibi olan kişi .son yarım saatte kaybetmiş, eksiye düşmüştür. Sonuç? Şimdi ise barut gibidir.
Casino çalışanları işte burada profesyonel bir psikolog gibi davranmak zorundadırlar. Öylesine bir mesafede durabilmeli ki müşterilerle kazanırken öptürmemeli,kaybederken de dövdürmemelidirler. Her ne kadar dealer eğitimlerinde bu konunun üzerinden önemle geçilip personele gerekli eğitim verilmiş olsa da birçok personel konunun vahamiyetini gençliklerinden, toyluklarından kavrayamıyorlar ve müşterilerle ciddi sıkıntı yaşayabiliyorlar. Casino yönetimi de casino kurrallarını sıkı uygulayarak personelin müşteriye karşı davranışlarını kurallara bağlı kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.Buraya kadar anlattıklarım bile size zor gelebilir ama daha devamı var.
Örneğin beş renk oyunda olan Amerikan ruletinde deal yapıyorsun. Baştaki iki kişi kayıpta ,üçüncü kişi iyi kazançta,dördüncü kayıp beşinci ise çok iyi kazançta ve dış bahis oynayan iki kişi de işin zevkinde gırgır şamata sında. Şimdi sen iyi bir dealer isen herkesin içinde bulunduğu durumu çözmen ve her ödeme yaptığında kişinin durumuna göre sesini ayarlaman,yüzünün şeklini abartmadan sevinçten hüzne veya tersine geçiş yapabilmen lazım. Kaybeden stresliye güler,kazanana surat asarsan o masada hatta casino işinde fazla barınamazsın.Nabza göre şerbet vermesini bileceksin. Bilmek zorundasın.Elinle ,sesinle ,yüzünle, mimiklerinle beden dilinle,müşterinin arzu ve isteklerine yaklaşım şekillerinle ,etkiye gösterdiğin tepkiyle bu şerbeti ayarlamak durumundasın.Bu anlattıklarım bazı insanlara ikiyüzlülük,karaktersizlik gibi negatif çağrışımlar yapabilir ama öyle değildir. Bu işin gereğidir ve profesyonelliktir.Dozaj oyunun,işin ve personelin devamlılığı ,süreci için çok önemlidir. Sakin olup ani tepkilerden kaçınacak ama hiç bir zamanda ne tepene çıkaracak ne de işi kişileştirip anana küfür ettireceksiniz. Şimdi bilmem anlatabildim mi; insan psikolojisini bilmenin ne,kadar önemli olduğunu?. Ben herkesten bir sıfır öndeydim sonuçta psikoloji okuyordum.
Kişisel özelliklerim de eklenince,lise yıllarında yapmış olduğum ağır sporlar,gücüm kuvvetim,hümanistliğin,empati yeteneğim ,köylülere has cesaretim hepsi bir araya gelince doktor, Efsane Müdür lakabım ile bir çok farklı yerlerden iş teklifi alsamda bir Antalya sevdalısı olarak Antalya’daki çalıştığım casinodan ayrılmamış her teklife kibarca, adabınca reddetmiştim.
Madem bu kadar casinoculuğu ,bu iş dalını seviyordun şimdi ne yapıyor sun?diyebilirsiniz . Hemen söyleyeyim evet casinoculuğu çok sevdim ama eşim Gülşen i sevmekten öte sırılsıklam aşık oldum. Boşuna dememişler aşk sen nelere kadirsin diye. Elin oğlu çölleri aşıp dağları delmiş ben aşık olduğum kız için casinoculuğu bırakmışım çok mu? Onun için yapılan herşey azdır. Casinoculukla Gülşen arasında tercih yapmam gerekti.Ben bir an bile düşünmedim.Çok sevdiğim işimden ayrılıp Gülşen ile evlendim. Aslında yapım gereği inatçı,genelde dediğim dedik,mücadeleciyimdir ama aşk insanı herşeyi yaptırıyor.Sorun Gülşen de değil sorun aşırı muhafazakar,Gülşen kabul etmese de bana göre tam birer kara yobaz kayınvalide ve kayınpederim. Gerçi onlar ne yapsın tarikatlar içinde doğup büyümüşler. Bağlı oldukları tarikat her şeyleri olmuş. Yazılımları yazılmış ve nokta çoktan konulmuş,artık hiç bir güç onları o yazılımdan farklı hareket etmeye yönlendiremez. Zaten yapılabilir bir şey olsaydı emin olun ben mutlaka bir yol bulur ve yapardım.Adam herkesin içinde” ben kumarcı ya kız vermem” diye yemin etti. Bir de “kumar dinimizde tavizsiz haram senin paran mundar,ben çocuklarıma haram lokma yedirmedim” diye de ekledi. Garibim Gülşen de her ne kadar aşkıma karşılık vermesinden en küçük şüphem olmasada yeni bir yuva yapmak için ailem,yuvam dediği eskisinin yıkılmasına izin veremezdim. Gülşen evin tek kızı birde babasından da yobaz abisi var.Ne yapalım bizimde şansımız buymuş onlara göre kumarbazım.Ben ne kadar biz profesyonel yöneticileriz kumarbaz değiliz diye anlatsam da bir kulaklarından girip diğerinden çıktı, hatta dinlemediler bile.Bende casinoculuğu bırakmak zorunda kaldım hiç de pişman olmadım zira Gülşen olmadan değil yaşamak , nefes bile alamıyorum. Ben ne kadar bıraksam da yobazın fikri ile zikrini değiştiremezmişsin adım onlarda kumarcı kaldı.Kaç kez kayınvalide den senin kumarcı diye Gülşen e benim hakkımda konuşurken duydum.
Evleneli neredeyse dört yıl oldu çok istediğimiz halde hala çocuğumuz olmadı onlara sorsan yıllarca kumar oynamamım ve oynatmanın kefaretini ödüyoruz.E ne diyeyim aslında çok şey derim de Gülşen üzülür bende bir çok şeyi görmezlikten gelip yutuyorum..
Antalya Lara Çağlayan mahallesi,şehir insanlarının barınaklar dedikleri semtte ,küçük bir villada muayene açtım şimdi orada takılıyorum.Kayınpederler uzman psikolog olduğumu doktorluk yaptığımı düşünseler de muayenemin kapısında kumdan psikoloji kliniği yazıyor. Onlar bilmiyorlar ama açılımı kumar danışma psikoloji kliniği uzman psikolog Oğuz Kıran.E biz eski casinocuyuz ve bizimle pek uğraşmaya gelmez. Biz kimlerle uğraşmış kimlerle düşüp kalkmışız sizinle mi başedemiyeceğiz, adamın gözüne soka soka bildiğimizi hem de size hiç hissettirmeden yaparız.Yani karıncayla halvete girer de belini incitmeyiz.Casinoda çalışırken lakabım zaten doktordu. Şimdi kliniğe gelen hemen her müşterim casino camiasından… Derken eve varıp asansöre bindim,dördüncü katta oturuyoruz. Bugün pazar olduğu için kliniğe gitmeyeceğim. Adrelenim geçti; paçalarımdan yorgunluk ,gözümden uyku akıyor.Kapıyı çaldım.Gülşen kapıyı çatılmış kaşlarla açtı.
_ O hoşgeldiniz casino kuşu. Gelmeseydin. Aslında açmamak lazımdı. Nerede sabahladıysan git orada akşamla derken; belinden tutup kendime çektim ardımızdaki kapıyı ayağımla kapatırken debelense de Gülşeni az bir kaldırıp dudaklarından öptüm. Dışarıya çıkmaya çalışan kelimeleri dilimle geri itiyorum. Kelimeler Gülşen nin ağzının içerisinde boğuluyormuş gibi sesler çıkarıp az bir hava almak için kulaklarına hücum ediyorlardı. Yorgunlugum srtesim gitmiş,fena halde ereksiyon olmuştum.Gerisini anlatmaya gerek yok salondaki koltuklar şahit.
Gülşen im ne kadar kızsa da pazar kahvaltısını hazır etmiş sevişmeden ve banyodan sonra bir de üstüne mükemmel serpme kahvaltı işte hayat bu. Demin casinodan neden ayrıldığımı soranlara da bu da kapak olsun.
_ E anlatsana dün gece niye gittin, neden seni çağırmışlar? diye sordu
_ Sorma papaz gelmiş ve tam anlamıyla Heaven ı patlatmış deyince daha önceki sohbetlerimizden Papaz ismini Gülşen’in bile hatırladığını anladım
_ Papaz ha ne kadar kaybetmişler ?
_ Yedi bin dolar
_ Ne yani yedi bin dolar için mi seni çağırdılar ? Yeme beni hadi adam gibi anlat şunu.
_ Valla doğru yedi bin kazandı casino kapandığında
_ Oğuzzzz!
_ Ha bir de şu var ben casinoya vardığımda kazancı yaklaşık iki milyoncuk kadardı.
_ Dolar mı?Vay anasını iki milyon dolar ho ha
_ Öyle gülüm le başlayıp tüm geceyi Gülşen e anlattım. Ben anlattıkça onun heyacandan yüzündeki değişimleri zevkle izliyordum.
_ E babamlara ne diyeceğiz saat,ooo öğlen oldu gelmeyeceğiz desek, annem beni öldürür bir sürü hazırlık yapmışlardır şimdi.
_ Valla öyle yorgunum ki sen bir yolunu bulursun Gülşen e yağ yapmak için sarıldım.
_ Yok ya ne diyeyim ki ,iş desem pazar,sen oyalanma biraz yat dinlen akşama doğru geç gideriz.
_ Kızım bak anan bu seferde hazıra geldi kumarcı der
_ Sen onu bana bırak ben hallederim.Girişteki konsolun önündeki zarf düşündüğüm şey mi?
_ Yavrum benim kokuyu nasılda alır. Ben senin kokunu alınca başka hiçbir şeyin önemi kalmıyor kendimi kaybediyorum o zarfı ben çoktan unuttum.
_ Manyak deyip zarfı alıp masaya döndü.Zarfı açtığında beş bin dolar zarfın içinden gün yüzüne çıkıverdi.Gülşen ooo çekti.
_ Valla ne yalan söyleyeyim en bol para harbi casinoda.Benim olsun mu? deyip zarfı ardına sakladı.Ben ise kahvaltının ağırlığı da üstüme binince
_ Olsun olsun,kumarcı parası az anacığını da gönder bi tadını baksın diğerlerinden farkı var mı bir kontrol etsin.
_ Oğuz git yat hadi saat üçte uyandırırım malum kış beşte hava kararıyor.
_ Beşten önce yatak odasına gelirsen pişman olursun ona göre deyip imalı bir göz kırpıp yatak odasına oflaya puflaya yöneldim.
Kayınpederler Antalya’nın girişinde döşemealtı belediyesine bağlı yeşilbayır mahallesinde oturuyorlar.Yaklaşık iki bin metre kare arsanın içerisinde iki katlı kocaman yaklaşık neredeyse beş yüz metrekarelik devasa bir evde yaşıyorlar. Gülşen’in ağabeyi Süleyman hanımı Kadime ve ikisi kız üç çocuklarıyla beraber toplamda yedi kişilik bir aile,kendilerine has bir yaşam kurmuşlar. Kayınpeder inşaat malzemeleri satan kepez de büyük bir dükkanı; gerci ona pek dükkanda denilmez de adam a dan z ye neredeyse her türlü malzemeyi satıyordu. Yaşlanınca işi oğlu Süleyman’ a devretmiş olsada yedi günün en az beş günü kayınpederde orada vakit geçiriyor. İş, ev onlara göre ..cılar ile biten bir arkadaş grubu bana göre tarikat üçlemenin içerisinde dönüp duruyorlar.Kendilerine sorsan muhafazakarlar; bana sorsan yobazlar. Kendilerine sorsan bir garip dervişler; bana sorsan,hanımları da dahil altlarında son model pahalı servet değerinde dört çekerle dolaşan özellikle hanımların giydikleri taktıkları her şeyde lüx ,gösteriş kokan her fırsatta servetlerini insanların fütursuzca gözüne sokan bir yaşam biçiminin içindeler. Bende az çok okuduğum kitaplardan tasavvufu ,dervişliğin hayata bakış açılarını bilirim ve bana dedikleri ile yaptıkları arasında inanılmaz zıtlıkların olduğu gün gibi ortada.Bende kopasıca dilimi tutamıyor ve bu çelişkileri gördükce dile getirince sevilmeyen kumarcı damat olup çıkıveriyorum. Hakkımda ne düşündüklerinin kendimce pek bir önemi olmamakla beraber arada kalan Gülşen e yazık oluyor. Garibim ne şiş yansın ne de kebap diye kendini harap edip duruyor.
Her pazar mutlaka bizimde onlara katılmamız için her yolu deniyorlar.Yalnız ailece olsak gene anlayacağım mutlaka tarikatlarından birileri oluyor. Hatta bazen baya kalabalık oluyorlar. Erkekler bir yanda kadınlar diğer odada; haremlik selamlık. Kim daha inançlı kim daha bilgili diye birbirleriyle atışmalı, sürtüşmeli tatsız tuzsuz heder olan bir sürü pazarım oldu. Dışardan kimse yoksa kumarcı, birileri var ise doktor damadım. Adamlar bende bile ikilik yarattılar.Hele birde bu badem bıyık tayfası sorularıyla ,bakışlarıyla beni yargıladılar mı deli oluyorum. Bence biz onlara göre çok daha içten ve safız, en azından neysek oyuz.
En iyisi demek istediğimi bir örnekle size açıklayayım.Geçen ay bunların tayfasından bir yakınlarının düğünü oldu Bursa da ona gittik. Bursa daha da bir başkaymış. Neyse uzatmayayım gündüz orada burada vakit geçirip akşam düğün salonuna teşvik ettik. Düğün salonu daha girişten bizim bol ışıklı ,şaşalı hiçbir masraftan kaçınılmayan özel dekorlu casinolar ile adeda yarışıyor. Salonu görünce şok olmuştum.Salonun tamamı yuvarlak en az sekizer onar kişilik masalar ile donatılmış.Her yer yalancı altın rengi varaklar.Masaların üzerlerinde çok pahalı gerçek çiçeklerden yapılmış kombinasyonlar ve altın varaklı mumluklar… Servis ekipmanları muhteşem,sandalyeler giydirilmiş… Yani uzatmayayım lüxün dibine vurulmuş hiçbir masraftan kaçınılmamış.Bize gösterilen masaya gidip oturduk. Salondaki kadınların hemen hepsi kapalı,erkeklerden neredeyse kravat takan hiç kimse yok. Kıyafetler pırıl pırıl adeta yarış halindeler .İçerde tasavvuf müziği ney çalıyor. Salon gelenlerle tıklım tıklım doldu.Sonra orkestra geldi ama orkestra klasik türk sanat müziği gibi neyli,kudümlü ve tasavvuf müziği de değil ilahi okuyorlar. İlahiyi çok severim lakin salonun şaşası ile yapılan müzik uymuyor,ne yaptıysam bir türlü kaynaşmıyor.Yemek servisi başladı yine zengin bir menü; dedim ya hiçbir masraftan kaçınılmamış. Bir süre sonra müzik durdu, birisini anons ettiler adam gelip kuran okumaya başladı. Hatip kuran okunmaya başlayınca salon önce bir sessizleşse de insanlar yarım kalan sohbetlerini ,yaramazlık yapan çocuklarını kontrol altına almak için yine fiskoslara başladılar.Ana yemek henüz servis olmasa da ordövrlerin tadına bakanları yakaladım. Bir iki cuz den sonra ilahi söyleyen topluluk geri geldi, ana yemekler servis edildi. Akış mevlevi gösterisi dediler, döne döne iki semazen gösterisini yaptı. Ben ise ilgiyle programı seyrediyorum semazenin üzerindeki mezarı temsilen siyah hırkasını çıkarınca ortaya çıkan kefeni simgeleyen tennuresi*36 başındaki mezar taşına temsil eden sikke*37 si ile dönmeye başlayınca salondaki herkesin o pahalı kıyafetlerinin içereisinden semazenin hareketlerinden ne anladıklarını inanın çok merak ediyorum.Ben eleştirilerimi peş peşe sessizce gülerek Gülşen e sıraladıkca O aşağıdan çimdikliyor ,dürtüyor.” Sus duyacaklar” diyor. Salonda eğlencenin e si yokken ben Gülşen ile gayet eğleniyorum. Kayınvalide ara sıra yaramazlık yapan çocuklarına bakışıyla bir şeyler anlatan anne edası ile bize baktıkça Gülşen nin çimdikleri canımı yakıyor.p Psikoloğum ya, onlar için deli doktoru. Üzüm üzüme baka baka kararır her psikolog az bi çatlaktır onun için davranışlarım onları çok incitmiyor.Sonra nikah ve takı merasimi yapıldı. Koca koca içi boş bilezikler,çeyrekler yarımlar anonslar eşliğinde takıldı. Bizim ilahiciler repertuarı sonlara doğru hızlı, hareketli parçaları koymuşlar. Sözüm ona düğün, bana göre Dante nin ilahi komedyası temennilerle bitti.
Ne oynadık ne kalgadık,ne de kahkaha attık. Garip çelişkilerin içerisinde çok sıradışı bir düğündü. Bana göre çelişkiler yumağı görsel şovuydu.Zerre keyif almasam da çok ilginçti. Mevlana kalkıp gelse böyle bir salonda, böyle bir seyirci kitlesine dönen semazenini görse ne derdi acaba? Ne düşünürdü? Ben “ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün dedim siz nerenizle anladınız” der miydi; demez miydi? Bence derdi. Hatta bir tık fazlasını bile…
Aynı görüntünün bir başka şekli şimdiki kayınpederlerimin evinde; otoparkta dört tane lüx araba.Muhteşem ağır dekorlu bir ev. Süleyman’ın çocukları salonda dolaştıkça kayınvalidenin yağlarını dirhem dirhem eriten pahalı italyan fildişi koltuklar. Yerlerde hereke,bünyan halıları. Lüx ihtişam gani… Lakin duvarda bir tane resim tablo yok. Günahmış. Namaz kılarken karşıda resim olmazmış. Çin vazosu olur ama…
Beni en çok çocuklar seviyor, ben de onları. Gelişmemiş,eksik beyinler olduğumuz için bunu diğerleri normal kabul etseler de çocuklarla vakit geçirmeyi seviyorum.
Gülşen’in her zamanki gibi bir sürü telkini uyarılarıyla yol boyu dolduruldum.Tekrarının yaşanmaması için geçmişin kısa kısa hatırlatmaları yapıldı. Kuruldum da kuruldum.Sonuç aynı, her zamanki gibi tatsız tuzsuz bir akşam geçirdim. Dün gecenin yorgunluğu hala üzerimde olmasından mı bilmem bugün sakin kaldım. Ev halkı yatsıyı kılmaya odalarına gittiğinde bir ara koltukta şekerleme bile yaptım. İşin güzel tarafı bu sessizliğim eve döndüğümüzde Gülşen tarafından ödüllendirildi.
Oldum olası pazartesileri hiç sevmezken şimdi pazarları sevmiyorum. Gerçi yatılı okuldan pazarları zaten sevmezdim, evci çıkanların mutlulukla ailelerinden dönmelerini kıskanır,iki günlük tatilden sonra akşam etüdü zilinden nefret ederdim.
Pazartesi ofisdeyim.Ofisim barınaklar semtinde bahçe dublexi diye tanımlanan yüz yirmişer metrekare,dört dubleksten oluşan iki buçuk katlı bir binanın sağ tarafındaki bahçe dubleksi. İki artı bir dublex Alt katta bekleme holü sekreterim Melike hanımın masası mutfak wc banyodan oluşuyor ,üst katta ise iki odadan birleştirilmiş benim muayene odam ve bir tane bekleme odası wc ,banyo dan oluşan küçük bir daire.Bahçemizdeki portakal,limon ,erik ağaçları harika. Sağa sola yer bulup ektiğimiz çeşit çeşit çiçeklerimizle iç ferahlatan çok güzel bir yer.Kötü tarafı binalar çok birbirine yakın yeşillik de yoğun olunca az bir havadarlık sorunu var. Köylü çocuğu olduğumdan mı nedendir yeşilliği seviyorum. Mevsim geçişlerini bitkiler ,ağaçlar üzerindeki değişimleri izlemeyi seviyorum.Melike hanım da daha önce casino dan tanıyorum. Resepsiyonda çalışıyordu , dizinden ameliyat olunca casinodan ayrılmak zorunda kalmıştı,çok iyi birisidir. Ofisi açtığımda ilk aklıma gelen isimdi. Arayıp buldum O da benle birlikte çalışmaktan çok memnunuz.Ofisi pırıl pırıl tutar ,çayı kahvesi ,yemekleri ayrı bir lezzetlidir. Gün görmüş,akıllı birisidir O da boşanmış genç bir dul oğluyla birlikte yuvarlanıp gidenlerden. Her zamanki gibi gülerek tüm içtenliği ile kapıda karşıladı.
_ Günaydın Oğuz bey hoşgeldiniz.
_ Günaydın Melike hanım.Yeni bir hafta pazartesi.
_ Evet ama siz mesaiyi pazardan başlamışsınız
_ Hayrola o nereden çıktı?
_ Doktorum Antalya çalkalanıyor Heaven da olanlardan.
_ Ho ha! Nasıl yani. Benle ne alakası var?
_ Müdürüm aşk olsun banada mı? Suna aradı. Arkadaşım. Heaven nın resepsiyonunda siz de oradaymışsınız,sabaha kadar kamera odasındaymışsınız.
_ E Melike ?
_ Yani? Herhalde sabaha kadar papazı seyretmeye gitmediniz.
_ Melike söyle o Suna denen arkadaşına casinocu ketum olur, hiç böyle bir haber dışarıya sızdırılır mı?
_ Yok be müdürüm benim sizinle çalıştığımı bildiği için bana söyledi kimseye söylememem içinde sıkı sıkı tembih etti. Hani beni bilirsiniz adam gecer sır geçmez.
_ Onu öyle demezler can çıkar sır çıkmaz
_ Ha ha ha sana harika bir kahve yaparım ama bana geceyi özetlersen .Hem camiada hep papaz konuşuluyormuş korkmayın kimse sizi bilmiyor.
_ Yok birde korkacağım.Tamam tamam hadi yap kahveyi kış bahçesine getir. Melike sevinçle bir zıplayıp koşarak mutfağa gidince pimapen ile çevirdiğimiz adına da kış bahçesi dediğimiz bahçeye bakan balkona yöneldim.Kahve boyunca geceyi şöyle bir fragmanını Melike hanıma geçtim.İki eski casinocu bir araya gelince casino muhabbeti bir başka oluyor; haftaya bol gülüşmeli iyi bir başlangıç yaptık.
_ Bugün randevumuz nasıl? diye sordum.
_ Sakin. Üç randevumuz var onbir de Halil bey, ondört te Adem ve on altı da Melahat hanım.
_ Tamamdır o saat 11’e geliyor ben yukarı çıkıyorum
Halil Demir kırk altı yaşında. Özel sektörde çalışıyor, Kalekapısı’nda restaurantı var. Biri on bir diğeri altı yaşında iki tane oğlan babası. Hali vakti yerinde, geliri iyi baya zengin sayılır. Antalya’nın yerlisi. Asıl mal varlıkları kat karşılığı verdikleri babasından kalan arsada yapılan sitede on beşin üzerinde kirada daireleri ,muhtelif arsalarının ve kale kapısının göbeğinde para kıran bir restaurant sahibi. Hanım tarafıda Antalya’nın yerlisi. Yenge hanım kendisinden de zengin. Zamanında verimsiz deniz kenarlarına kız evlatlara vermek adet olmasından Antalya’nın kızları haliyle damatlar,oğlanlardan çok daha zengin.
Halil bey doğuştan kumarbaz doğanlardan. Çocukluğundan beri içinde bahis olan her şeyi denemiş. Önceleri ailesi Onun bu yapısını kabullenmiş gibi olsalar da daha sonra Türkiye’de özellikle Antalya da mantar gibi türeyen casinolar işi kabulün ötesine taşımış.Casinolarda önce slot makinaları ile başlayan kumar serüveni birde dünyanın en hızlı oyunu Amerikan Ruletine yön çevirince tüm aile toplanıp Halil beyin tepesine binmişler.Son iltimatonlarını vermişler ya bu illetten kurtulacak yada onu aforoz edecekler. Valla az çok bende az çok aileyi biliyorum dediklerini de yaparlar. Halil Bey’in başka seçeneği yok bu meretten kurtulacak. Kendisini eskiden casinodan çok iyi tanıyorum, işimiz zor olsada imkansız değil. İki aydır haftalık periyotlarda seanslara geliyor arpa boyu yol anca alabildik.Halil Bey en zorlu vakalardan adam sonradan olma değil doğuştan kumarbaz. Saat tam onbir de Melike hanım Halil beyin geldiğini haber verdi. Ofisin kapısında karşıladım.
_ O Halil bey hoşgeldin
_ Merhaba müdürüm hoşbulduk
_ Ya artık müdürlük yok doktorluk var
_ Ya sorma iyi ki sen varsın başka doktora ben mümkün değil açılamam. Adama yirmi üçe oynadım top sekize düştü desem aval aval bana bakar. Seninle konuşmak casinoda olmak gibi
_ O zaman biz ayvayı yedik seni casinodan kurtarmaya çalışıyoruz sen seninle olmak casinoda olmak gibi diyorsun e nasıl yapacağız bu işi?
_ Valla müdür ben bilmem orası senin işin
_ E sen beni dinlemiyor bana hiç yardımcı olmuyorsun. Mesela bana müdür demeyi bırakarak başlayabilirsin.Şimdi anlat hele sen son seanstan beri neler yaptın?Vaktimiz bol sakin sakin bir şeyleri atlamadan ,saklamadan anlat hele.
_ Valla müd, doktorum geçen hafta da pazartesi buluşmuştuk. İnan çarşambaya kadar dayandım iki gün gitmedim. Gitmedim ama gel sen bana sor restaurantı kapatıp eve gitmek ne zor. Ev üstüme geliyor. Şeytan dürtüyor. Hanım zaten tavukgillerden ben gelmeden uyuyor. Çocuklar da öyle.Lakin alışmışım baykuşgillerden olduğum için mümkün değil uyuyamıyorum.Film seyrettim. İnternette gezdim. Kitap okumayı denedim. Yasaklı sitelerde bile dolaştım. Koyun saydım ılık suda duş aldım. ilk iki gün içki içmedim alkolden uzak durdum bir şekilde dayandım. Çarşamba günü çocukluk arkadaşım Selim geldi restaurantta iki kadeh attık. İşte o gün dayanamadım. Evde de bir iki kadeh atınca bende bent yıkıldı attım kendimi dışarıya. Biliyorsun bizim ev Yeşilbahçe’de ve hemen çaprazında iki tane casino var. Yürüyerek en fazla üç beş dakika.Şunu da söyleyeyim senin tavsiyeni uyup cüzdanımı yanıma almadım,yalnızca yüz dolar cebime koydum hepsi o. Blackjack oynuyorum. Minimum beş beş gıcırına. Karşımda display habire tier*38 numaraları bana gel gel diyor. İnan eğer gider gitmez o rulette oynasaydım malı kaldırmıştım. Blackjack oynasam da aklım rulette gözüm displayde. Hatta onsekize kart çekip dealer ın ara kağıdını alıp hem masayı hem kendimi yakınca, masada herkes tepki gösterip dağıldı. Bende sinirle ruleti gidip hepsini tiere yaydım; üç geldi. Tek spin’de dımdızlak kaldım. Kendi evime hırsız gibi geri döndüm. Yattım. Uyuyamadım. Ne yaptıysam olmadı. Gözümü kapatınca display gözümün önünde beliriyor. Velhasıl nasıl olsa yasağı bir kez delmiştim bir daha gitsem ne olurdu ki? Bir yüzlük daha alıp gene gittim,on dakika da o da bitti. Eve geri geldim yine sessizce hırsızlar gibi bir yüzlük daha alıp tekrar gittim. Sana yüz dolardan fazla casinoya gitmeyeceğim sözünü verdiğim için kendime lanetler okudum. Sence kaç kez eve gelip gitmişimdir? Dur seni yormayayım. Mümkün değil bilemezsin, tam altı kez gece boyunca casino ile ev arasında mekik dokudum. Sabah aynaya baktığımda morarmış göz altlarımı gördüğümde kendimden iğrendim. O gün işe bile gitmedim. Kendimden utandım,nefret ettim. Yemedim içmedim,hanım etrafımda fır döndü bir şey mi oldu diye. Ona anlattım.Benim için endişelenip gözümün içine bakan kadın geceki casino maceramı duyunca actı ağzını yumdu gözünü; söylemediği ,yemediğim laf kalmadı. Az kalsın dövüşüyorduk. Valla ne diyeyim doktorum berbat haldeyim neyse iki gün bu kepazelik bana yetti.Cumartesi oldu hani bir film varya travolta’nın cumartesi ateşi diye içime ateş düştü şeytan dürtüyor. Çarşamba gecesi nasılsam daha da kötüyüm. Zaten iki gündür hanımla da bozuğum,küstük konuşmuyoruz. Ev kapan oldu beni sıkıyor.Uyuyamıyorum ne yaptıysam olmuyor.Gece üç suları yine bir yüzlük cebime soktum dışarı çıkacağım. Dış kapı kilitli, bende alt anahtar var da. Üst kilidi zaten hiç kullanmayız ama bugün üst de kilitli.O da bende yok kullanmıyoruz ki. Sessizce evde aramadığım yer kalmadı. Yok anasını satayım. Artık kontrolü kaybettim. Hanımı uyandırdım hastalandım hastaneye tansiyon ölçtürmeye gideceğim yalanını uydurdum. Yencek bir şey değil ya yerse tabi. Nurdan da yemedi. Gece gece apartmanı ayağa kaldırdı,rezil rüsva oldum. Pazar abimler tam kadro bizdelerdi. Ben sıçtım onlar sıvadılar,tek kelime ile posamı çıkardılar. Benden geri kalan işte şimdi karşında deyip iki elini yana kaldırarak pozunu verip sustu.
_ Valla baya kötü olmuş
_ Kötü de kelime mi? Allahtan seni dinledim de altı yüz dolarlık bir kayıptı bu onlara biraz dizginledi. Rakam eskisi gibi olsaydı harbi bu sefer öldürürlerdi herhalde.
_ Evet işin bir de mali tarafı var en azından bu da olumlu bir gelişme.Çünkü eskiden Halil in nasıl oynadığını biliyorum altıyüz doları tek spinde oynardı.
_ E ne yapacağım şimdi doktorum? Yıktığım bu çamları nasıl düzelteceğim. iki ay oldu tamam ilerleme kaydettik derken tekrardan başa dönüyoruz.
_ Öncelikle Nurdan hanımın gönlünü almakla başlayacaksın.Mesela onu bir tatile götür
_ Kış günü doktor delirdin herhalde. Yılın bu zamanı nereye gidilir? Kadın zaten barut gibi.
_ Mesela Ürgüp Göreme ,sen hiç kışın şarap mahzeni olarak oyulmuş şarap evlerinde şömine önünde sıcak şarap içtin mi? Hem orda casino da yok. Yani benim ki bir öneri. Karar senin.
_ Düşününce kulağa fenada gelmiyor hani. Hımmm olur ya bence bu iş olur.
_ Orada gezi boyunca benimle nasıl tüm içtenliğinle konuşuyorsan eşinle de yalansız katıksız konuş. Ona kendini, bu illeti bırakmak için nasıl çaba sarf ettiğini anlat. Onun desteğini ihtiyacın olduğunu söyle. Bu zor zamanda aklıyla çabasıyla seninle birlikte olmaya ikna et.Birde döndük başa diye kendini ümitsizliğe sevk etme.Unutma inanmak başarmanın yarısıdır. İlacın ne durumda, alkole almıyorsun değil mi?
_ Yok hala var yalnızca ilaçtan sonra kendimi az bir havada hissediyorum.Bu Ürgüp olayı baya kafamı yattı. Bence iyi olacak. Zaten kış işler sakin neden olmasın?
_ Geçen hafta konuştuklarımızı aynen devam etmelisin. Neyse bu haftalık bir yaptırım uygulamayalım. Siz bir Nevşehir’e gidip gelin duruma göre pozisyon alırız.
_ Papazı duydun mu Heaven ı göçertiyormuş direkten dönmüş.
_ Casinonun yalnızca kendinden değil dedikodusundan da uzak durmalısın. Casino olgusunu bilincinden ,bilinçaltından silinmesinin. Bir şeyden kurtulmanın tek yolu o şeyin herşeyinden uzak durmaktır. Onun için mümkün olduğunca yanında casino muhabbetinin bile edilmesine izin vermemelisin.
_ Tamam anladım e ben müsade istiyorum
_ Kırmızı gül götür. Kırmızı güle hiçbir kadın dayanamaz.Balonuda unutma, tabi şimdi uçuyorlarsa deyince
_ Yok artık müdürüm çocuk gibi. Hadi çiçeği anladımda balon da neyin nesi.
_ O balondan değil Ürgüp’deki balon deyince Halil beyin yüzündeki ışıltıyı gördüm.
_ İnşallah kabul ederde dedi
_ Eder eder ,kışı bile olsa hiç bir kadın gezmeye hayır demez dedim.Berbat halde gelen Halil kurulmuş saat gibi elinde yeni bir ümit ile kapıya yöneldi.
_ Güle güle iyi geziler
_ Eyvallah müdürüm hoşçakal
_ Doktor dok-tor! diye tatlı sert ardından bağırınca kapıda dönüp parmak işareti ile tamamdır deyip gülümsedi. Halil bey çıktıktan sonra ikinci randevuya daha iki saat var ne yapsam ki diye düşünürken Melike hanım boşları almak hemde ofisi bir kontrol için yukarı odama geldi
_Melike öğlene birşey planladın mı ne yiyelim ?
_ Bilmem ki ne istersiniz ?
_ Valla acılı bir menemene hayır demem dışarısı buz gibi hiç çıkmayalım dedim.
_ Tamam ben şimdi hallederim deyip odadan çıktı.
Her ne kadar yıllardır işin içinde olsam da Halil in anlattıkları kafamda dönüp duruyor.. Kumar sen nelere kadirsin. Koca adam kışın ayazında yaya olarak evle casino arasında tam altı kez gidip gelmiş.Normalinde önüne deste deste paralar yığsan, kafasına silah dayasan O na bunu yaptıramazsın.Üstelik bunu yapan ellisine merdiven dayamış kelli felli bir adam.Televizyon kanalları gezerken Melike hanımın yağda kızarttığı soğan biberlerin kokusu burcu burcu tüm ofisi kapladı beni aşağıya çağırıyor.
Yemekten sonra az bir şekerlemede iyi geldi
On dört randevusu Adem bey randevuya on dakika da geldi.Adem beyin problemi kumar ile değil ailesi ile sıkıntıları var bir saatlik seanstan sonra o da gitti.
On altı randevusu Melahat hanım her zamanki gibi randevusuna yine rötarlı geldi.Melahat hanımı da casinodan tanıyorum. Kendisi kırk iki yaşında olmasına rağmen çok bakımlı,sosyetik Antalya’nın tanınmış simalarından, otuzunda anca gösteriyor. Dışı ile içi ne yazık ki farklı olanlardan.Çocuk gelinlerden; daha on altı yaşında talihsiz bir evlilik geçirmiş. Kocası ile ailesi arasında çok sıkıntılar yaşamış ve bu evlilik kucaktaki tek bebekle dört yıl sonra bitmiş. Çocuğunu bakabilmek,yaşam mücadelesinde ayakta kalabilmek için büyük çaba sarf etmiş. Hatta bir aralar dansözlük bile yapmış.Çok bakımlı,alımlı,güzel bir kadın.
Antalya küçük bir kent ve birde Antalya’nın yerlisi isen mutlaka eş dost çevrede bu tür olaylar ciddi dedikodulara yol açıyor.Gün gelmiş zengin ama kendisine göre baya yaşlı bir müteahhit Melahat hanımı ikinci eş olarak ev açıyor ve fazla geçmeden bir çocuk da bu yeni ilişkiden doğunca Melahat hanım şimdi kendisi kırk iki ,oğlunun biri yirmi beş diğeri yirmi yaşında iki erkek evladı sahibi.Kapatması olduğu kart müteahhit çok zengin ve kalp krizinden ölünce ardında ciddi bir servet bırakıyor. Melahat hanımın küçük oğlu babalık davasını da kazanınca bir anda yüklü bir mirasın üstüne oturuveriyorlar. Hayat Melahat hanım için maddi açıdan bırtaksız yola dönse de elbette öyle olmuyor. geçmiş yaşanmışlıklar elbet peşini bırakmıyor. Şimdi Melahat hanım iki oğlu ile hayata çok erken atılmanın sorunlarını yaşıyor. Hayat çarkını delip geçtim,zirveye çıktım dese de bocalıyor. Zengin olmak sorunu olmayacağı anlamına gelmiyor.
Gündüzleri altın kızlar lakaplı yaşlı teyzeler ile casinoları dolanıp küçük oyunlar ile dertlerini sıkıntılarını bir nebze unutmak istiyor.Onun casino veya kumarla bir derdi yok Onun sıkıntısı oğulları ile. Kendisinin kuşak desem kuşak çatısması da değil. Üçünü yan yana koysan hepsi kardeşler gibi duruyorlar. Üçünü de tanıyorum.Bana sorsan en akıllıları en küçükleri. Sorun, birbirlerine hayatı dar edercesine kişilik çatışmaları.Ayrıca Melahat hanımın mıknatıs gibi, erkek sinekler dahil kendisine tüm erkilleri çekmesi. Aşırı kıskanç büyük oğlunun onu bir kafese kapatmak istemesi. Küçük oğlanında para benim deyip hepsinin üzerinde otorite kurup aileyi kontrol etmeye çalışması. Bir başka etken de Melahat hanımın da benden casino,özellikle oynadığı blackjack oyunundan kazanmak için tiyolar almaya çalışması. Yani Melahat hanım vaka olarak bol çeşitli ,türlü yemeği gibi . Her telden,o anki duruma,gelişine kafamıza göre çalıp, cazın en güzelini yapıyoruz.Biz seyansta iken aşağıda Melike hanımın yanında birileri olsa duyduklarından,gülüşmelerden iki samimi arkadaşın koyu sohbeti diye düşünebilir. Hatta biraz ciddiyetsiz bile bulabilirler.. Melahat hanımı yoğunluğun en az olduğu pazartesinin ara değil en son randevu olarak kabul ediyoruz.
Melahat hanım saat on altı yirmi beş de teşrif ettiler..Hardal rengi tulumuna ,kalçalarına kadar inen uzun düz sarı saçları. Altın rengi parlak yarı şeffaf topuklu ayakkabıları. Kollarında pastel renklerinde renk renk bilezikleri. Zincirli güneş gözlüğünü saçlarına kaldırması ,kolundaki herşeyle uyumlu çantası ile yaylana yaylana her an düşüverecekmiş gibi yürümesini yukarıda kapı önünden seyrediyorum. Zaten merdivenleri sallana sallana tek tek gürültü ile çıkması bile afeti füruzan ın gelişini haber veriyordu. Beni kapıyı açmış onu beklediğimi görünce hem merdiveni çıkıyor hem konuşuyor
_ Ay Oğuz cuğum özür dilerim ya. Benim kuaför Yusuf hırbosunun ters günündeydi,bir türlü işini bitiremedi bir de bugün trafik şu kış gününde bile berbattı kusura bakmayasın artık…Hem konuşuyor hemde kapıda onu bekleyen ben sanki onun psikoloju değil kırk yıllık arkadaşıymışım gibi sarılıp iki yanağımdan öperek içeriye girmesiyle beraber odanın kış zemheri havası bir anda ilkbahara dönüverdi.Beni öperken o parfüm kokusu artık nereden alıyor ne kullanıyorsa başımı döndürmeye yetti. Sanki sahne alacak assolist gibi parfüm sıkmamış şişeyi boca etmiş .Gülşen Melahat hanımla beni bu halde sarmaş dolaş görse eminim çarkıma okur.Oda Melahat hanımın parfümü ile doldu taştı, koltuğa yerleşirken her kımıldayışında parfüm kokularını yabadan rüzgara atılan harman kırıntıları gibi fütursuzca savuruyor.
_ E Oğuz cuğum nasılsın görüşmeyeli? Bak bak sanki ben hasta O doktor; kontrolü hemen ele almak isteyip ilk hamlesini yapıyor. Kendini aptal sarışın gibi gösterecek kadar akıllı,zeki bir kadın. Kadında kendine bakan karşı cinsi hipnoz etme,hemcinsini de hasetten çatlatma yeteneği var.
_ İyiyim Melahat hanım iş güç işte, yuvarlanıp gidiyoruz. Siz nasılsınız?
_ Ay kız bomba gibiyim deyince bencede onu tanımlayacak en doğru kelime
_ Maşallah, maşallah öylede görünüyorsunuz
_ O Oğuz cuğum Gülşen hanımın ailesi sizi baya değiştirmiş öyle maşallahlar falan, sen yakında namaza da başlarsın dedi göz kırparak. Bak şimdi her şeyden de haberi var. Nasıl bir kadın bu ya
_ İnşallah deyince Melahat hanım o meşhur kahkahasını koyuverdi eminim karşı komşuya kadar duyulmuştur.
_ Ben sana dedim inşallah,maşallah hedef belli ilahi Oğuz seni de kaybettik ha ha haaaay ! Kadına herşey yakışıyor iğnelemesi bile güzel, insanın canına yakmıyor.
_ Dur ya dersi kaynatan ergen öğrenci gibisin. Asıl sen anlat bir haftadır ne yaptın?
_ Ergen mergen hayrola Oğuz cuğum yoksa perşembeden perşembeye mi bekliyorsun? Bizde ergenlik mi kaldı gülüm? Gözü dönmüşe benziyorsun beni bile ergen olarak gördüğüne göre
_ Ya Melahat hanım az bi ciddi olsan. Seanslar bedava değil,saat işliyor biliyorsun değil mi?
_ Aman eğlencenin en ucuzu seninki kız.Yerinde olsam zam yapardım
_ Vay demek en ucuzu ha bu kırıcıydı
_ Ay ay alınmış mı bu, hemende kırılırmış vay canım benim kuzum. Şaka şaka
_ Hala konuya girmeden habire kaynatıyorsun
_ Cancazım girilecek bir konu yok hayat güzel.Antalya güzel. Doktorum bile güzel. Senin anlayacağın her şey yolunda. Benim ufaklık siteye yeni taşınan karı koca öğretmen olan bir ailenin küçük kızına abayı yakmış; Zaten bir süredir huysuzluğu bundanmış. Kıza bir türlü açılamamış salak işte bu aşk meşk işlerinin profesörü, yani ben annesi varken herifci oğlunun asilikleri bundanmış meğerse. Söylesene bana değil mi ama? Ona ne taktikler verirdim. Neyseki Allahtan tesadüfen bir arkadaş grubunda bu ilk kıvılcımı atmış kızda cevabını vermiş, kız zaten hazır askermiş. Bilirsin benim ufaklık da yakışıklıdır hani şimdi çifte kumrular, evde bitmeyen bir bayram havası var. O çalıyor biz oynuyoruz.Eve gelmeyen adam şimdi siteden çıkmıyor. Kızda izin yalnızca sitenin etrafıymış o da sitenin içerisinde dönüp duruyor. Abisiyle de çatışmıyorlar. Daha ne isterim yani, işte bu.Ben her zaman derim aşk Allahın insanlara bahşettiği en büyük nimettir. Sende aşıksın değil mi doktor. Ben bilirim Gülşen şanslı kadın onu kıskanmıyorum desem yalandır. Yoksa bu oda şimdiye seyran olurdu.ha ha ha bak kızardın şaka ya şaka.Şimdi sıra sende geçen hafta bana söz verdin basic strategy *39 yi bana anlatacaksın.
_ Ya yok ne basic i stratejisi
_ Bana söz verdin bak kağıt yok falan deme yanımda getirdim lami cimi yok bana anlatacaksın.Sarışınım diye aptal sanma, zaten bak ben çakma sarışınım bilesin çabuk öğrenirim. Kimseye de senin öğrettiğini söylemem.
_ Melahat hanım klinikte kumar stratejisinin öğretildiği nerde görülmüş Allah aşkına
_ Casino müdürlüğü yapmış hemde efsane müdür lakaplı doktor klinikte olduğundan beri. Hadi ya ölmezsin ya aramızda kalacak.Bak bana bunu öğretmek için bin takla atacak bir sürü sap biliyorum ama ben senden öğrenmek istiyorum. Senin uğuruna inanıyorum canım benim.Hem geçen hafta söz verdin beni geçiştirmek için olduğunu anlamadım zannetme ama söz sözdür. Valla gitmem seni de bırakmam. Sonra akşam Gülşen’ciğim seni aramaya geldiğinde bizi burada böyle görürse olacakları sen düşün. Canım benim öğ re te cek sin başka yolu yok deyip yine tüm dişilik cazibesi ile göz kırptınca öğretmekten başka şansımın olmadığını anlamıştım. Kadının o gösterişli güzelliğinin ardında sakladığı mütiş zekasına hayrandım. İnsanın en bam teli neredeyse arayıp buluyor üstüne çörekleniyordu. Şakası yok ediğini yapacağından da hiçmi hiç şüphem yoktu.
_ Tamam dedim ama kimseye söylemek yok deyince iki parmağını sarmalayıp havaya kaldırdı
_ Söz ayol söyler miyim hiç ayol .Yalnızca hocaya dellan ünletirim. İlahi müdürüm
_ Şimdi şuradaki masaya geçelim.Dolabı açtım içerisinden bir poker çuhası çıkardım. Bu çuhayı da fi zamanında bir arkadaşım kalitesini kontrol etmem için göndermişti ve ofiste kaldı gitti. Bazen üzerinde pişti veya üç beş sekiz oynuyoruz.Çuhayı masaya yazdım.Melahat hanımda sağını solunu çekiştirip düzgünce masanın üzerine göre kendini ayarladı.Hatun harika kokuyor her yeri cilve fıkır fıkır. Karşımda gülüyor çuhanın üzerindeki kıvrım yerlerini okşarcasına düzeltiyor. Sanki yıllardır beklediği şeyle iki dakika sonra karşılaşacakmış sabırsızlığında. Niçin bu kadar sevincli onuda anlamışlığım yok. Çuha yeterli düzgünlüğe gelince bende elimde iki deste kartla karşısına oturdum .
_ Bakın şimdi Melahat hanım dedim
_ Oğuz cuğum şu resmiyeti bitirelim artık.Bırak hanımı beyi Melahat de. Rahat ol
_ Tamam Tamam diyeceğimi unutturdun.Kısaca Basic strategy i dealer ın önündeki kağıda göre sende hangi toplam sayı var ise kağıt alma,almama,split veya double*40 yapma olarak tanımlayabiliriz. Black jack kurallarını biliyorsun dealer 17 ye kadar kart çekmek 17 de durmak zorundadır. Müşteride ise bu zorunluluk yoktur.Burada amaç yalnızca yüksek rakamı bulmak değil aynı zamanda bu kuraldan hareketle dealer ın yanmasını beklemektir.Dealer için on iki ile on altı arası tehlikeli, yanma riski yüksektir. Eğer sende bala… bala… tüm basic strategy Melahat hanıma eğitimde dealer lara öğrettiğimiz zamandan çok daha kısa zamanda öğrettim.Melahat hanımın sorduğu sorular çok mantıklıydı.Kadının güzelliğinin,seksiliğinin arkasına saklamış olduğu zekasına bir daha hayran oldum.Yaklaşık iki saat sanki terapiyi ben ona değil o bana veriyordu. Benden büyüktü ama benden daha genç gösteriyordu.Zaten casinoda ikende öyle idi. Casino nun kapısından içeriye girdiğinde müşterisinden personeline herkesin hemen dikkatini çeker o ise assolist edası ile tüm gözlerin onda olduğunu bilir tadını çıkarırdı; salon adamı olmama rağmen aynı şey bende olsa elimi nereye koyacağımı şaşırırım. Onun ise bir gün dahi en küçük bir mimik açık verdiğini ne gördüm ne de duydum.Ona yanaşmaya çalışanları seçen görünmeyen değişik bir koruma kalkanı vardı; onun istediği ona yaklaşabilir izin vermediği ise mümkün değil.Onun yüzünden kimbilir kaç tane sarhoş müşteri blacklist olmuştur.Şimdi klinikte aynı masada ulaşılmaz bu kadınla vip i blackjack oynuyorduk. Gıcırına.Artık kadın zivanadan çıkmıştı ben deal yapıyor o öğrettiğim basic strategy blackjack oynuyordu kazandığında neredeyse üstüme atlayacak gibi çocuklar gibi sevinç gösterileri yapıyordu. Başımı döndürmeye başlamıştı Melike hanıma seslendim çay getirmesi için Melike hanım geldiğinde bizi ofisdeki toplantı masasında black jack oynarken görünce şaşkınlıktan dilini yutuyordu.Ona da oturmasını söyledim tavla pullarını marka gibi kullanıyorduk e Melike de eski casinocu olduğu için oyuna yabancı değildi. Üçümüz akşam yediye kadar güle oynaya Melahat hanım küçük de olsa bir bahis olsun diye ısrar etsede gıcırına oynadık.
_ Ay gülüm bugün hayatımın en güzel terapisini aldım bu bana bir yıl yeter diye güle güle Melahat hanımı uğurladık .Bizim içinde çok sıradışı keyifli bir terapi olmuştu.Neşe içinde ofisten çıkıp evin yolunu tuttum.
Akşam yemeğini yemiştik ki Heaven casinonun sahibi Mehmet bey telefon etti
_ Buyrun Mehmet bey merhaba
_ Merhaba Oğuz oğlum merhaba ya kusura bakma akşam akşam seni rahatsız ediyorum ama iki gündür kendime gelemedim içime bir kurt düştü şu papaz olayı beni yiyip bitiriyor.
_ Buyrun nasıl yardım edebilirim?
_ Fazla vaktini almak istemem direk konuya gireyim bu Papaz denen lanetin o akşam bizim casinoda bu kadar rahat hareket etmesi beni rahatsız etti. Sanki birşeyler yerine oturmuyor ,sen gel on bin dolar drop yap, neredeyse iki milyona çık. Bu işte bir terslik var diye şüpheleniyorum.Sana da bir şeyler garip gelmiyor mu?
_ Abi siz Cemal le bu meseleyi konuşmadınız mı?
_ Bırak Cemali. Konuşmaz mıyız konuştuk elbet. Şans diyor da başka birşey demiyor. O kadarını bende biliyorum. Dört kez aynı numaranın üst üste geldiğini kendi gözlerimle gördüm. Hesapla olasılığını.Gelmesi mümkün mü? Gelebiyor işte. Olasılıkta varsa milyarda bir bile olsa olabileceğini bende biliyorum. Mesele herifin şanslı olması değil, bizim gardımızın düşük olup savunmamızın zayıflığı.Şimdi sana soruyorum seni rahatsız eden ben olsam şunu yapmazdım diyeceğin birşey var mı? Sen onu bana söyle hele… Ha söyleyeyim herşey aramızda.
_ Abi sen başka kimlerle konuştun?
_ Ya Oğuz hakket zor adamsın vesselam. Tarkan’la ve Hidayet le konuştum ama bir şey öğrenemedim.Onlarda Papaz ı oynatıyorlarmış.Bir sorun çıkmıyormuş onlardan da bazen yüksek kazanmış ama söyledikleri rakamların bizimkisi ile alakası bile yok dedi .Söylediği her iki isimde casino piyasasının namlı müdürleri, hatta biri zincir casinonun koordinatörü. Aslında birşey söylemeyeceklerini kendiside biliyor. Bu camiada kimse kimseye açığını vermez ,işine de karışmaz.Bir kart sayan ,hile yapan ,kendi casinosunda sorun çıkaran müşteriyi hemen diğer casinolara bildirir. Bunu da onların iyiliğini çok düşündüğü için değil hem kendi casino yönetiminin iyi çalıştığını hile yapanı yakaladıklarını övünmek ,hemde blacklist yaptıkları adamları diğer casinolarda almasınlar diye.Bir başka neden de diğer casinoların da bu tür vakalar ile karşılaştıklarında kendilerine haber versinler diye. İlahi kanun burda da işliyor; Almak istiyorsan, vermesini bileceksin.
_ Peki abi önce sen bir söyler misin, seni rahatsız eden nedir?
_ Oğuz um oğlum söyledim ya.Bende bilmiyorum ama hissediyorum bu herif gene gelirse ne olacak, onun stresi var şimdi herif kabusum oldu ya.Sana sorduğum şu neyi gözden kaçırdık veya göremedik.
_ Abi madem sordun haddim olmayarak sana fikrimi söyleyeyim.Önce Papaz ı analiz etmek lazım. Birincisi tüm camia tarafından bilinen namlı bir kumarbaz,onu öyle herkesin içerisinde masa açmak değilde vip de gözden uzak oynatmak bence daha mantıklı. O zaman tüm dikkatini ona verebilir diğer müşterilerle uğraşmaz, konsantrenin bozulmasını engellersin. Casino kuralları kendisi koyar müşteriye göre kural değiştirmek masa limitleriyle oynamak casinoyu riske atabilir.Papaz kendi masasında oynadığı gibi diğer ruletlerede call bet atıyordu ve masa limitlerinin üstünde pit boss dealer ları değiştirirken tüm bu varyasyonları da dikkate almak zorundaydı. Bu casinonun akışı işleyişi açısından bile risk doğurabilirdi. Birde time*41 konusu var normal şartlarda 20 dakika olan dealer değiştirme bu tür özel masalarda casino yönetiminin tercihinde olabilmelidir; en azından deneyebilir,birçok kumarbaz masada oynarken zaman kavramını yitirir vip de bu yitirdiği zamanı hatırlatacak bir durum olmaz. Normal pitte her yirmi dakikada dealerlar değişirken göreceği için diğer masalar değişti benimki neden değişmedi veya tersini iddia edip, sorun çıkarabilir.Birde Tarkan ile Hidayet beylere sordun mu Papaza numarada ne kadar limit veriyorlar mış?
_ Yok sormadım.
_ Bu tür oyunculara casino onun istediğini değil kendi limitini deklare etmeli. Mesela bildiğim kadarıyla Hidayet ler Papaza en fazla iki yüz maximum veriyorlar.Bu bir nevi güvencedir.Rulette iki yüz hiçte yabana atılacak bir maximum değildir, hele birde Papaz gibi namlı bir kumarbaza. Abi orası bir ticarethaneyse kime nasıl davranacağını iyi bileceksin yoksa kabadayılıkla bu işler olmuyor. Numaraya bin verdiniz ya hemde Papaz a.Yani Papaz kendi parasından ne kadar kaybeder ki on bilemedin yirmi bin. Ha ne yapacak başka bir casinoyu çarpacak çarptığı ile oynayacak ne kadar kaybedecek elli ,yüz bin. Bildiğim kadar fabrika sahibi falan veya çok zengin bir adam da değil. Eğer sizden cumartesi o parayı kaldırsaydı ne yapacaktı, o para eriyesiye kadar camianın harbi kabusu olacaktı. Kumar demek şans demek,işi yanlızca şansa yükleyip akıl, tecrübe, kural es geçilirse artık şans nereye götürürse. Valla casinoda senin, para da. Bence karar da senin olmalı.
_ Ya Oğuz um sana boşuna efsane demiyorlar, sen başkasın. Ben anlayacağımı anladım. Kusura bakma akşam akşam rahatsız ettim. Bir isteğin arzun olursa bilesin her zaman başımın üstünde yerin var ,kal sağlıcakla.deyip telefonu kapattı.
Hiç kimse demesin ki ben kumar oynamam ,kumarı sevmem hepsi hikaye .İnsanda hırs denen kavram olduğu sürece herkesin içinde bir nebze belki hayatı boyunca hiç ortaya çıkmayacak olsada kumar olgusu hep olacaktır.Ben Mehmet beyle konuşurken her zaman yemekten sonra hızla masayı toplayan Gülşen bile yarısı toplanan masada yanıma oturmuş ilgi ile konuştuklarımızı can kulağıyla dinliyor.
Kumar bir mıknatıstır ona yapışmak istemiyorsan o mıknatısın çekim alanına yaklaşmayıp uzak duracaksın.Zira bilesin ki o mıknatıstan bir parça senin içinde de var. Çekim alanına girersen mutlaka çekilirsin. Bir kereden birşey olmazla başlanır eroin gibidir bir kez tadını aldın mı bir daha kendini zor kurtarırsın.Hele o içinde saklı olanı bir gün yüzüne çıkarırsan sittin sene kurtulamazsın.Görüp görebileceğin en tehlikeli hastalıktır.Çağımızın vebası kanser olsan pahalı tedavi süreçleri bile olsa en fazla kendin ölür gidersin,herkes bir rahmeti ardından çok görmez.Ama kumar hastalığı seni sen yapan tüm değerleri elinden almakla başlar.Yalan söylersin,hak hukuktan vazgeçersin,onurunu ,şerefini,aileni,işini tehlikeye atarsın. Bir süreden sonra kendin dahil ,en sevdiklerinin istikballerini masalarda hunharca harcarsın. Geriye yalnızca posan kalır onu da anca toprak kabül eder.
_ Ne o gaymam bakıyorum konuşmamız hoşuna gitti diye Gülşen e takıldım
_ Yok canım hoparlör açık konuşunca ben de dinledim.Yani deyip güldü
_ Sizin işinizde zormuş ya hiç öyle filmlerde gösterdikleri gibi değil. Adama baksana uykuları kaçmış.Ya sen şu papazı bir de bana anlatsana adamın adı niye Papaz, hristiyan mı? Numarada bin oynarsa bir kerede kaç para kazanır? Gülşen coştu makinalı tüfek gibi sorduğunun cevabını beklemeden peş peşe sorularını sıralıyor.Dedim size her insanın içinde o kara mıknatıstan bir parça var.Hatta Gülşen gibi çok muhafazakar bir ailede doğup büyümüş canımın cananında bile. Bakın nasıl da heyecanlandı.
Pazartesi oldu yine ilk hastamız Halil bey. Halil bey güle oynaya neşeyle ofise girdi.
_ O Halil bey çok iyi görünüyorsun, tatil yaramış dedim
_ Süperim azizim, dün geldik. Valla ne diyeyim ikinci balayı gibiydi. Tek kelimeyle harikaydı.
_ Sevindim ,e yediğin içtiğin senin olsun nelere yaptınız nereleri gezdiniz.
_ Seninle konuştuktan sonra direkt çocukluk arkadaşım Portakal çiçeğinde büyük seyahat acentesi olan arkadaşıma gittim. Altı günlük Ürgüp Göreme turu aldım. Sağolsun vip tarzı harika ayarlamalar yaptı,Nevşehir’deki otelin sahibine kadar arayıp her şeyin dört dörtlük olması için elinden geleni yaptı.Bende seyahat voucher ları ile eve gittim. Hanımı ikna etmem biraz zor olsa da,senin söylediklerini duyunca gelmeye ikna oldu.Alelacele buradaki işleri organize edip Isparta ,konya üzerinden Nevşehir’e geçtik.Ya Eğridir ne güzel yermiş burnumuzun dibinde bu yaşıma geldim inan bilmiyordum.Gölün ortasındaki yarımada da balığımızı yedik. Gezdik fotoğraf çektik. Bayıldık ki ne bayıldık.
Ürgüp, Göreme de öyle mubarek sanki başka bir gezegen. Kış havanın bozuk olmasından balon yoktu.Söylediğin gibi şarap evleri muhteşemdi.Hanımla başbaşa konuştuk da konuştuk. Yıllardır içimizde ne çok şey birikmiş. Karşılıklı tüm kurtlarımızı döktük. Zaman geldi ağlayıp bazende güldük.Nurdan anlattıkca onlara neler yaşatmışım farkında bile değilmişim.Adım zamparaya bile çıkmış bilirsin o taraklarda hiç bezim yoktur. Sorma doktorum O anlattıkca kendimden utandım.Orada casino yani imkan olsaydı ne olurdu bilmiyorum. Eğer ulaşılabilirlik yoksa şeytanda dürtmüyor, rahat bırakıyor.Aklıma ne rulet ne de casino geldi. Kışın oralarda sakinmiş. Sessizliğin içinde karı koca saklı seslerimizi ortaya çıkardık,içimizde neler varmış neler… Akıtıp döktük önümüze, taşı pirinci ayırdık. Bir sürü kararlar aldık.Biliyorum, yamukluk bende ama inan çok çaba sarfediyorum. Hele Nurdan ın anlattıklarını dinledikten sonra artık ölmek var dönmek yok. O kadar kararlıyım yani.Karım beni ne severmiş valla iki çocuktan, bunca yıldan sonra yeni anladım.Ben O yanımda olsa belki oynamazdım diye düşünürdüm ama şimdi anlıyorum ki o aslında hep yanımdaymış. Duyduklarımdan sonra asıl beni benden fazla seven O ymuş. Ya işte doktor hayat her zaman insana bir şeyler öğretiyor; insanı kırk yıllık karısını bile tanımadığını yıllar sonra yüzüne vuruyor. İlk iş evi taşıyacağız ,henüz nereye olduğunu karar vermedik ama balkondan casino neonlarının gözükmeyeceği bir yere.Bizde vaziyet bu.
_ Halil bey anladıklarından ziyadesi ile mutlu olduğumu bilmeni isterim.Bu tatilin sana ve Nurdan hanıma iyi geleceğini düşünmüştüm ama siz muhteşem iş çıkarmışsınız. Bu kadarını inan tahmin bile edemezdim.Helal olsun, bin aferin size.deyip Halil beyde kalan izlerin üzerinden geçtik bence çok önemli bir eşiği karı koca omuz omuza geçmişlerdi. Artık daha bir güvenle hareket edebilirler diye düşünüyorum tabi ne olacağını zaman bize gösterecek.
Antalya da bahar başkadır tabiatın tüm değişimini bakıp da görebilenler için Antalya da mevsim geçişlerini gün ve gün izlemek mümkündür.Her yer narenciye ağaçlarının kokuları ile kaplanır. Renk renk çiçekler gelen baharın muştuluğunu insanların adeta gözüne gözüne sokar.” Bak der kokla, kokla ki nasıl hayat, yaşam kokuyorum.” Tatlı bir serinlikle bir limon ,portakal ağacının altında oturup çiçekten çiçeğe dolaşan bal arılarının vızıltısı eşliğinde baharın kokusunu içime çekmeye bayılırım. Hele birinci katta bulunan ofisimin balkonuna çıkıp ağacın oval dallarıyla aynı hizaya geldim mi… İçimden en semiz arının üzerine atlayıverip onunla beraber daldan dala çiçekten çiçeğe uçmak her çiçekten mini minnacık polen lerin tadına bakmak geçer.Böyle bir günde Melike hanım aşağıdan telefon ediyor.
_ Efendim Melike
_ Doktor bey burda Osman bey var sizinle mutlaka görüşme konusunda ısrar ediyor.
_ Tamam randevu ver ona göre gelsin
_ Efendim anlattım bugün randevularınızın dolu olduğunu ama bugün hatta mümkünse şimdi için ısrar ediyor.
_ İyi ama yarım saate Hasan bey gelecek.
_ Bana onbeş dakika ayırsın yeter diyor. Aslında siz bir gelseniz .Eğer Melike bunu söylüyorsa anladım ki aşağıda sıkıntılı bir durum var. Aşağıdan bir süreden beri gelen sesler dikkatimi çekmedi değil.Aşağıya indim Neredeyse seksenine merdiven dayamış bir amca Melikenin karşısında oturmuş iki elini işlemeli bastonun üzerine çaprazlama koymuş gergin bir vaziyette oturuyor.Melike hemen bizi tanıştırdı.
_ Doktor Oğuz bey, Osman Bey
_ Hoşgeldiniz Osman bey deyip elimi uzattığımda beni görünce ihtiyarlığın verdiği yaşam yorgunluğu ile yerinden kalkmakta az bir zorlansa da ihtiyar kalkınca yay çizen bedenine rağmen neredeyse benden uzun,adamın her halinden heybet akıyor.Uzun pütürlü ellerini bana uzatıp
_ Hoşbulduk evladım, kusura kalmayasın böyle biraz emrivaki gibi oldu. Lakin Melike kızıma da anlatmaya çalıştım, durum ciddi sizinle mutlaka konuşmalıyım.
_ Amcacım tamamda yarım saate hastam gelecek yarın gelsen olmaz mı?
_ Yok evladım yarın geç olur. Ben ihtiyar adamım bizim saatin zembereği boşaldı artık. Bana yarın olur mu olmaz mı bilemem. Gözümüz toprağa döndü artık onunla buluşmadan başka yöne kalkmaz.Amca doğu şivesi konuşması ,duruşu ile insanı etkiliyor ihtiyarlıktan ölümden bahsetse de aslında ısrarın en kralını yapıyor, red edebilmenin mümkünatının olmadığını anladım. Zaten yapabilseydi Melike yapar beni aşağıya çağırmazdı.
_ Peki amcam buyrun şu arayı vakit kaybetmeden konuşalım,ne yapabiliriz bakalım daha ben sözümü bitirmeden amca ağır ama acele ile merdivene yönelmiş yukarı çıkmaya başlamıştı bile.
Koltuğa oturup benim oturmamı bile beklemeden hemen söze başladı.
_ Oğuz evladım ben Diyarbakırlıyım ,orada doğdum orada büyüdüm. Dedem ,dedemin dedesi mezarlıkları kazsan belki onun dedesi… Hani derler ya kökünün en dibini orada bulursun. Yüzyıllardır köküm Diyarbakır’da gövdem Diyarbakır’da ,kolum dalım Diyarbakır’da. Sizler bilmezsiniz. Dur hele hiç Diyarbakır’ı gördün mü? diye sordu
_ Yok amca nasip olmadı.
_ Göremezsin ki,bu terör laneti varken kim isteyerek gelir canım Diyarbakır a. Gelen de ya mecburiyetten ya da zorunluluğun verdiği çaresizlikten gelir. Benim yedi göbek köküm Oralı ki ben bile evlatlarımı gurbete göndermek zorunda kaldım. E ne yaparsın bazen şartlar insanı zorluyor.Bakırın diyarı olan adımıza yakışır Diyarbakır’ımızda öyle şeyler görüp yaşadık ki artık bakır değil yüreklerimiz çeliğe döndü.Bizim oraları acı bibere benzetirim ben. Közlenmiş acı biber,kebabın yanında yersin ya hani bol etli közlenmiş zehir gibi antep biberi aha onun gibidir. Tadını bilen için kebaptan tatlı ,bilmeyen alışkın olmayan için ise yakar kavurur. Biz alışmışız onu yemeden kebap bile yavan yavan gelir. Evladım dur konuyu dağıtmayayım kusura kalma ihtiyarlık, memleket özlemi işte. Daha geleli bir hafta oldu lakin gözümde tütüyor.
Bizim oralar karışık evladım . Gündüz devlet, gece ise terör hakim .İnsanlar ne yapacağını hangi dalı tutacağını şaşar oldu… Hiç kimse toprağını ,memleketini ,hatta mezarlarını bile terk etmek istemez. Terk ederse sürüden ayrılan koyun gibi tek kalıri. Kendini kimsesiz ,öksüz hisseder. Kurda kuşa yem olmaktan korkar.Çaresizlikten biz gitmesek de çocukları göndermekten başka çare göremedik.Üç oğlum var maşaallah üçüde senin gibi civan. Kendileri dursa etraftakiler durdurmaz kafalarına çelerler. Bazı emareleri görünce hadi uçun yuvadan, gidin buralardan uzaklaşın dedik.Yoksa dağlara mesken tutmalarından, devletimize silah doğrultma larından korktuk. Başlarına bela almalarından korktuk. Bizim oralarda bir süreden sonra taraf olmayan bertaraf olmaya başlar. İki arada bir derede kalanları rahat vermezler. Malum feodal yapı, aşiretçilik de var. Ya koruyucu ya da dağdaki; kimine göre gerilla kimine göre terörist olacak. İki tarafın elinde de gül, karanfil değil silah var.Silah ölüm demektir evladım, sonu ya ölür yada öldürürsün.Çok düşündüm doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı.En sonunda topladım benim civanları gidin dedim gidin buradan nereye giderseniz gidin. Bu toz duman yere inmeden de sakın ola geri dönmeyin.Gittiğiniz yerlerde en fazla aç kalırsınız. Aç bile olsanız hiç olmazsa hayatta kalırsınız, buraların artık yaşanacak tarafı kalmadı gidin.Sizi bırakmayız deyip,bir sürü bahane neden ortaya sürdüler. Olmaz dedim gideceksiniz.Bizden geçmiş,ayağımız çoktan çukura girmişl.Allahımdan tek isteğim memleketimde ölüp babamın yanına gömülmek, başka da bir arzum kalmamıştır.Benimkinler diretse de ben bastırdım. Bizde büyük dinlenir,isteği emirdir biz böyle gördük onlarıda gördüğümüzü öyle öğretip eğittik.Önce istanbul ,İzmir deselerde Antalya da karar kıldılar. Biz de onayladık.Buraya geleli yaklaşık dört yıl oluyor bizde hanımla arasıra gelir civanları torunları sever hasret gideririz.Bizimkilerin halleri vakitleri iyidir daha doğrusu ben öyle biliyordum. Geleli bir hafta kadar oluyor kulağıma bir şeyler çalınınca biraz deşeyim dedim. Demez olaydım. Sorup soruşturdukca öyle şeyler duyup öğrendim ki dillendirmeye dilim varmıyor. Öğrendiklerim beni ziyadesi ile üzmekten öte bu yaşta şok etti.
Aslında Antalya da olan hemşerilerimden bazı duyumlar daha öncesinden almıştım ama baba yüreği işte minnacık gözden ,hasetten, çöpten sakındığın evlatlarına toz konduramıyorsun, inanmadım, belki de inanmak istemedim. Lakin şimdi eminim. Duyduklarım onların yaptıkları yanında bir hiçmiş.Amca anlattıkca benimde merakım kabarmaya başlamıştı.Amca usul usul kendine özgü şivesi ile kızara bozara anlatıyor ,ara sıra ah çekiyor nasıl bu hallere geldik diye dert yanıyordu.Çocuklarının yaptıkları hatalarda yanlışlarda kendisine bir yer edinmeye,kısaca benim yüzümden bu hale geldiler demeye çabalasa da; amcam görmüş geçirmiş,onca töre gelenek göreneklerin, feodal yapının baskısı altında herşeye set gererek kendi doğrularını öne çıkarmış çocuklarını uyurken değil uyanıkken tüm sevgisini akıtanlardan, mıncıklayıp sevenlerden. Hayatını onlara adayanladan,onlara gurbete gönderdiği için hayıflanırken, şimdi gittikleri yerlerde içine düştükleri durumları görünce paniklemiş bir çözüm arayışına girmiş bir baba.Hala nerde hata yaptım arayışında.
_ Bizim oralar serttir gelenekseldir,kuralları insanın belini bükercesine katıdır.Öyle değişim evrim dinlemezler. Zira ellerindekini hak edene kadar o sertliğin altında ezilmişler ,kızgın ateşlerde kavrulmuşlardır. Şimdi tam rahat edecekleri zamanda birileri devir değişti artık öyle olmaz derse dinlerler mi heç… O gençlerin yaşamadan söylediklerinin hepsini birzat kendisi tecrübe etmiş yaşamıştır. En başta O karşı gelir benim başım kel miydi ,ben Allahın kulu değil miydim der.Oğuz evladım inan ben gençken yaşadıklarımı yaşayıp da yanlış olduğunu deneyimlediğim hiçbir şeyi evlatlarıma uygulamadım. Elimden geldiğince derebeyliği,töre kurallarının içerisinde demokrat bir adam olmaya çalıştım. Nerede hata yaptım da şimdi evlatlarım bu hale geldi anlayamıyorum.Amca bir türlü kendisinden çocuklarına asıl konuşmak istediği meseleye gelemiyordu. Belki dili gitmiyordu anlatmaya. Konuşmasının arasına girdim .
_ Osman amca bazen küçüklerin yaptığı hata ve yanlışlardan büyüklerden kaynaklı bir neden aramak doğru olmayabilir. Kişi kabı kadar anlatılanı alır sen desti ile döksen onda fincan varsa o fincanı kadarını alacaktır.Şimdi sen seni bırak.Oğlanları ,asıl konuşmak istediğin meseleyi anlat bana.
_ Haklısın evladım biliyorum zamanın kısıtlı lakin içim dolu. Allah seni inandırsın ilk seninle konuşuyorum bunları. Anlatayım sana da nasıl anlatabilinirse artık.Bizimkiler buraya geleli söyledim yaklaşık dört yıl oluyor. Üç civan, ikisi evli evli olanların birinin 2 diğerinin ise 1 çocuğu var. En küçük hala bekar. Üçü bir arada önce marketçilik yapmak istiyorlar hava parası ile güllük caddesinde bir market tutuyorlar. iki yılkadar sürüyor. .ncesinde esnaflık hiç yapmadılar,ticaret nedir bilmezler. Haliyle iki yıl içerisinde sermayeyi kaybettikleri gibi birde içeri giriyorlar.Ödediklerinin beşde bir hava parasıyla devrediyorlar marketi. Aldıkları para borçlarını bile kapatmıyor.Tarlanın birisini daha satıp gönderdim sonra konyaaltı denize ikinci parselde ben hiç haz etmesemde içkili bir restoran devraldılar. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.Bunlar o restaurantı gece gündüz açık tutmuşlar.İşler hep iyi,keşke market işine hiç girmeseydik dediler. Borçlarını ödediler. Herşey görünüşte iyiydi lakin hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor. Bunlar kanun dışı yollara girmişler.Bizim restoran diye iki kat bildiğimiz yer meğerse üç katmış ve altını kulüp olarak işletiyorlarmış. Sonradan üstteki daireyi de tutup restoranın üst katıyla birleştirip tam teşekküllü bir kulüp kumarhaneye çevirmişler. Meğerse bizim restaurant bildiğimiz yerin aslı aşağıdaki kumarhaneymiş. Asıl işleri kulüpcülükmüş.Biz adamları silahlardan uzak dursunlar diye memleketten buralara gönderdik şimdi bellerinde çifter tabanca mafyacılık oynuyorlar. Para kazanmışlar ama napayım ben öyle parayı. Öğrendiğim kadarıyla karı kız,çek senet hatta uyuşturucu işi bile yapıyorlarmış. Yani senin anlayacağın her türlü pislik varmış.Bizim aşiretten Antalya da olanları da etraflarında toplamışlar. Bizde kumdan çok adam vardır. Yeterki sende su görsünler çamur olur yapışırlar artık olmayan kaderlerini sana senin ellerine teslim etmişlerdir. Nasıl çömlek ustası kıvamındaki çamuru istediği şekli veriyorsa sende onlara istediğin şekli verirsin.Onlara bu gelişimde çok söyledim eğri giden doğruyu bulamaz gelin bu işlerden vazgeçin can yakmayın,yiyeceğimiz iki dilim ekmek ne dediysem dinletemedim Üçü bir oldu beni teskin etmek; yatıştırmak için demedikleri kalmadı. Bizim oralardan buralarda müteahhit yapan bir yakınım var az bir ona çıtlattım O zaten herşeyi biliyormuş. Sağ olsun O seni bulmamı bana yardım edebilecek tek kişinin senin olduğunu söyledi. Bende apar topar sana geldim evladım. Kulun kölen olayım evlatlarımı bu sarmaldan kurtar .dedi Amca bilse yararı olacak elime kapanacak. ilk kez tam olarak yüzünü kaldırıp gözlerimin içine bakarken gördüm,amcanın gözleri bile buğulu. Bana ocağına düştüm bu gurbet elde yardım et der gibiydi. Allah bize henüz vermedi ama baba olmak herhalde bu olsa gerek diye düşündüm.Top atsan yıkılmayacak artık nesli tükenenlerden bir çınar dallarını eğmiş yardım dileniyordu. Kim için? Evlatları için. Kendisi için olsa eminim değil dallarını eğmek, yaprağını kımıldatmayacak onur ve gururu ihtiyarın her halinden sezebiliyordum.
_ Osman amca merak ettim beni öneren müteahhit kim?
_ Nihat Kerimoğlu dedi :Nihat beyi casino döneminden iyi tanırım Güneydoğulu zannedersem ben onu Mardin li diye biliyordum ara sıra gelir giderdi. Ağa adamdır her hareketinden aşiret ağalığı akar.
_ Tamamdır amcam tanırım kendisini ağır adamdır Nihat bey sana yardım edebilirdi bir girişimde bulunmamış mı?
_ Bulunmaz mı? Bizimkilere neler demiş yerlerine kadar gitmiş ama oğlanların bir kulağından girip diğerinden çıkmış .dedi
_ Anladım amca peki şimdi ben nasıl yardım edebilirim ki sana?
_ Ah evladım onuda sen bul Nihat senin mutlaka bir yol bulacağını söyledi.Kurtar evladım beni bu dertten. Kalan şu iki günlük ömrümden göçerken gözüm arkada kalmasın,gözlerim açık gitmesin. Bu yaşıma geldim hayatta hiç kimseden böyle bir isteğim olmadı. Evlatlarım heba olacak.Kulun kölen olayım bana yardım et deyip,duvarda asılı tabloya kafasını çevirince anladım ki amca ağladı ağlayacak. Belkide ağlıyor.İhtiyarın hali içimi kor gibi düştü.Profesyonellikten uzak,düşüncesizce tamamiyle anlık içgüdümle
_ Amca sen merak etme rahat ol,Nihat beyin dediği gibi bir yol mutlaka buluruz sen kendine heder etme dedim.Halt ettim.Bugüne kadar hiç kumar oynatılan bir kulübün içine girmesemde casinodan ,gece yaşamından bu kulüpcülerin nasıl tehlikeli tekinsiz adamlar olduğunu bilirim. Onlarda herşey vardır onlara bulaşmak demek belanın üzerine yalın kılıç gitmek demektir. Kılıcımı çekmiş bana yalvaran bir babaya ,ihtiyar bir adamın acıklı haline yenilmiş ve hiç de profesyonel olmayan düşüncesizce verilen ani bir kararla bataklığa balıklama dalmıştım.Artık buna yuh denilmekten öte bir şey olamazdı.Yuhlar olsun bana . Ama kendimi çok iyi hissediyordum biraz önce ihtiyar amcadan bana geçen gam bulutları verdiğim bu saçma kararla dağılıvermişlerdi. Amcanın yüzü gibi içim ışıl ışıldı.Amca kendinden beklenilmeyecek bir atikle yerinden kalkıp masanın üzerindeki elime hücum edince bende hızla doğrulup
_ Osman amca dur. Amcam ne yapıyorsun dedim
_ Allah senden razı olsun evladım. Allah ne muradın varsa versin beni dar ağaçlarından aldın
_ Amin amcam. Amin dur şimdi ne yapacağımızı planlamamız lazım. Buraya geldiğinden seninkinlerin haberi var mı?
_ Yok evladım
_Osman amcam şöyle yapalım sen telefonunu benim sekreter Melike hanıma bırak. Ben neler yapabiliriz bir düşüneyim,planlayayım seni ararım.Sen seninkinlere benden haber alıncaya kadar şimdilik birşey söyleme. Sen git benden haber bekle.
_ Sağ ol oğlum ,Allah senden razı olsun, bu olay bitsin adak adadım kurbanlar kestireceğim İnşallah.
_ Amca birde senin oğlanların ,kulüplerinin adını adresini Melike hanıma bırak hadi sağlıcakla. Hasan bey gelmiş aşağıda oturuyor ona ayıp olmasın, daha fazla bekletmeyelim. Sen benden haber bekle deyip kapıya kadar amcayı uğurlayıp merdivenden inmesini seyrettim.Nedenini bilmiyorum ama Osman amca beni çok etkiledi, giderken ona sarılasım geldi.Melike nin Hasan bey e buyrun doktor bey sizi bekliyor demesiyle oturduğu koltuktan doğrulan Hasan beye Osman amca önüne çıktı.Konuşmaları yukardan duyabiliyordum.Osman amca
_ Evladım senide beklettik kusuruma bakma hakkını helal et dedi Hasan beyde
_ Olur mu hiç amcam ne olacak oturup Melike hanımla iki lafladık. Helal olsun amcam benim dedi.Bana doğru gülerek merdivenden çıkmaya başladı.
Hasan beyle yaptığımız seans sıradandı genelde pek yapmadığım şekilde sık sık Osman amcanın işine kafam gitti gitti geldi.
Benimde en sevmediğim huyum budur. Önceliklerim vardır önceliklerim söz konusu olduğunda gerisinin pek önemi kalmaz. Hele birde önceliklerimde sonuca gidecek bir yol ,plan geliştirememişsem kafamın içerisinde döner durur. Yatarım aklıma gelir,kalkarım aklıma gelir. Ne etsem ne yapsam o sarmaldan mümkün değil kendimi kurtaramam.Osman amcaya içim yandı bir kere. Şimdi kafamda yalnızca Osman amcanın o hali var ve bu bir vakadan öte kişileştirilecek bir olay olacak bunu hissediyorum.
Adamlar yaşadıkları yerleri terk i diyar etmişler. Geldikleri yeni şehirde bir düzen kurmaya çalışmışlar. Kimbilir ne sıkıntılar çekmişlerdir. Bir ev değiştiriyorsun altı ayda yerleşemiyorsun, Diyarbakır gibi törenin gelenekselciliğin hat safhada yaşandığı feodal bir ortamdan Antalya gibi turistik birleşmiş milletler gibi dünyanın her memleketinden insanın yaşadığı bir şehre gel. Hiç esnaflık yapmamışken marketçilik gibi, pazarı,tatili çalışma saatleri olmayan herkes bayram yaparken bayramda bile çalışmak zorunda olduğun,bin çeşit ürünün satıldığı bir iş dalında var olma mücadelesi ver… Sonuç hüsran. Harcadığın eforamı yanarsın kaybettiğin parayı mı? Sonra riskli,illegal bile olsa bir başka iş dalında,canını ortaya koyarak o iş dalına bir noktaya getir bol paralar kazan… Şimdide gelecekte olabilecekleri öncesinden gören bilge ihtiyar baban gelip kurduğun düzeni dağıtmanı istesin. Tabi bir de elinde çomakla babalarının yanındaki beni de unutmayalım.Onlar babalarının bastonunu görmez ama benim elimdeki çomağı eminim alıp benim en münasip yerime sokmaya çalışacaklardır. Hissediyorum ya, bu işin sonu bela. E girdik bir kere dönüş yok artık.
Melike hanımdan Osman amcanın yazdırdığı kağıdı istedim.Üç tane peygamber ismi karşımda duruyor.Adem,İlyas,Yunus Kolağası. Konyaaltında arapsuyu mahallesinde de bir adres.Çok düşünsemde isimler bende en küçük bir çağrışım yapmadı.Antalya’nın yerlisi bir iki arkadaşımı arayınca bilgiler bana gelmeye başladı. Hele birde o bölgede görev yapan başkomiser arkadaşımı arayınca tüm taşlar yerine çatırdayarak oturdu.Tabi bir de yarın Nihat beyle bir konuşmam gerekiyor artık ona göre ne yapacaksak bir yol haritası hareket planı yapmaya çalışacağım.
İşin özeti bana gelen istikbarat ile Osman amcanın söyledikleri tamamiyle uyuşuyor. Adamlarda her yol varmış. Tekinsiz tehlikeli tipler veya kendilerine öyle lanse ediyorlar.İsimleri büyükten küçüğe doğru isimlerini aldıkları peygamber sırasına göreydi ,abileri Adem üçlü çetenin liderleri gibi gözüksede asıl tehlikeli olan en küçükleri Yunus tu.Neyse yarın Nihat beyden tam malumatı alırız nasılsa.
Bugün en son seans Melahat hanımın ve O gene muhteşem döktürdü, üçlü çeteyi Osman amcayı bile unutturdu.Alem kadın vesselam evde işler yolunda deyip son görüşmemizden itibaren neler yapmış onu anlatıyor bana.artık terapiye gerek yok desemde O
_ Olur mu hiç cancazım ben seni görmeden mümkün değil yaşayamam diyor. Senin yanına gelmek için seansı iple çekiyorum diyor.Aslında onun geleceği günü bende sevinçle bekliyorum hele bugün Osman amcadan sonra bana ilaç gibi geldi.
Ertesi günü sabah ofise gelir gelmez inşaat firmasından Nihat bey e ulaştım oda aramamı bekliyormuş. Öğle yemeğine bilinen iyi bir restorana davet etti orada konuşuruz dedi ve öğlen dediği restoranda buluşup el ayak altından uzak kuytu bir yere oturup siparişleri verdik Nihat bey anlatmaya başladı.
_ Oğuz bey kusura bakmayın Osman dayıyı sana yönlendirdim ama koca adam sende şahit olmuşsundur çok müşkül durumdaydı.Osman dayının bende, bizim oralarda bambaşka yeri vardır. Bakma şimdi ihtiyarlamış olsa da görüp göreceğin en mert, en akıllı en aklı selim insanlardan birisidir. Hem bizim aşirette hem de bizim oralarda çok emeği vardır. Lakin bizim oralar artık öyle bir hale geldi ki böyle aklı selim görmüş geçirmiş vatanını milletini seven insanlar için bile tehlikeli oldu.O garibim kendisi herşeyi göze alıp ayrılmasa da oğulları kurtulsun diye buralara gönderdi. Gönderdi de alimden zalim çıktı babalarının gölgesinden kurtulan oğulları ne yazık ki yanlış yolara saptılar. Üçünü toplasan inan Osman dayının tırnağı etmezler .
_ Siz konuşmadınız mı uyarmadınız mı?
_ Uyarmam mı? Hemde kaç kez… Bana da diklendiler. Kendi işine git, karışma dediler.
_ E ben ne yapayım şimdi?
_ Çok tanışıklığımız olmasada seni gıyabında iyi tanırım,çok methini duydum. Kanaatimce bu işi çözebilecek tek kişi sizsiniz.Bundan dolayı Osman dayıya sizi önerdim.
_ İyi de babasını bile dinleyip tanımayan adamlara ben nasıl söz geçireceğim?
_ E sana boşuna efsane demiyorlar. Sen bir yolunu bulursun.
_ Sen şu üç biraderleri biraz anlatsan
_ Adem en büyüğü. Ailenin reisi o. O ne derse o olur. Yunus en küçüğü.Deli dolu ,kap kacağa sığmayan en tehlikelisi,gözünü budaktan esirgemez Adem ile Yunus pek geçinemez iki zıt karakter gibilerdir,biri deli dolu hızlı ,diğeri ağır tam ağır abi. Bu iki zıt karakteri birbirlerine bağlayan İlyas. O her ikisini de idare eder aslında içlerinde en konuşulabilecek en akıllı odur.Senin anlayacağın ilyas üretir ,Adem onaylar ,genelde Yunus da yapar.Sen onlara bir bulaşmaya gör yakanı daha da alamazsın.Onlar hakkında şu son iki yılda ne hikayeler duydum. Öyle pek adamda yoktur yanlarında ama gerektiğinde gerektiği kadarını anında bulurlar.Zaten üç kardeşi yanyana gören bir bismillah çeker.
_ Sizinle araları nasıl peki ?
_ İyidir. Severler sayarlar da ben onlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Pek bir irtibatım yoktur. Bayramdan bayrama yani.
_ Yani Nihat bey siz aynı aşiretten hısım olduğunuz halde uzak dururken bu adamları şimdi bana musallat ediyorsunuz.
_ Yok onu öyle düşünme. Sizinkisi iş.Hem Osman dayıyı unutma. Onun için çiğ tavuk yerim.
_ Bende Osman amcanın hatrına bir girişimde bulunacağım ama nereden başlayayım bilemedim. Hani bana hasta tabir ettiğimiz kişiler kendileri gelir. Derdini anlatır derman diler. Bende aldığım eğitimle yardım etmeye çalışırım. Bu iş ise çok başka. Ben üçüncü sahıs durumundayım. Sıradan adamlar olsa amenna.Karşımda üç tane kabadayı. Sana ne kardeşim,senden yardım mı isteyen oldu deseler ne diyeceğim. Diğer tarafta Osman amca .Ne yapayım nerden başlayayım bilemedim derken Nihat bey sözümü kesip
_ Sana fikrimi söyleyeyim mi? ilyas dan yürü derim ben. Üçünün içerisinde konuşup anlaşabileceğin aklı selim odur.Bu iş olursa İlyas la olur deyip bana yardımcı olabilecek başka infolarda verdi. Geçmişlerini, yaptıklarını bazı vukuatlarını anlattı anlattıda anlattı.O anlattı ben kendime böyle bir işin içine fütursuzca daldırdığı için o gün yanımda olmayan aklıma küfrettim. Ülen Osman amca nerden çıktın karşıma.
Ofise dönerken Osman amcayı aradım oğullarına benden bahsetmesini,kendilerine yardımcı olabileceğimi ve onlarla buluşmak istediğimi söylemesini istedim.Benimle konuşmak isterlerse de telefonumu verebileceğini tembih ettim.
Ofise geldim Cemil bey isimli nevrotik obsesif bir hastam var onun seansındayım onu uğurlar uğurlamaz Melike hanım elinde telefonumla geldi.
_ Müdürüm ikidir Yunus diye biri arıyor adam tam bir dengo sizin seansda olduğunuzu söylesemde adam dinlemiyor. Arayacağınızı söyledim deken telefon çaldı arayan Yunus Melike nin numaraya bakışından anladım.
_ Alo buyur sözümü bitirmeme izin vermedi
_ Sen kimsin lan da bizim ne yapacağı derken telefonu kapatıverdim tekrar aradı açtım
_ Lan dedi tekrar kapattım. Tekrar aradı
_ Bana bak se derken gene kapattım tekrar aradı
_ Bekle lan derken gene kapattım bekledim aramadı ben aradım
_ Alo doğru konuş. Konuşalım dedim
_ Bekle sen doğruyu eğriyi göstereceğim sana. Sen kimsin yüzüme telefon kapatıyorsun o telefonu senin g.. derken kapattım, tekrar açtım
_ Bana İlyas ı ver dedim açar açmaz
_ Ne yapacaksın İlyas ı derken karşı tarafta bir bağrış çağrış oldu sonra telefondaki ses değişti
_ Ben İlyas, buyur kardeş sen kimsin?
_ Benim kim olduğumu babanız size anlatmıştır. Babanız bana gelip yardım istedi. Yoksa bana ne sizin ne halt yediğinizden. Söyle o Yunus denen yol yordam bilmeze bizde bir laf vardır elinkini görmeyen kendininkini mertek zannedermiş; o nasıl telefon açmak öyle toyluğuna verip bir şey demiyorum ama bana bulaşmasın derken karşıda yine bir bağrış çağrış oldu telefondaki ses yine değişti bu seferki telefonda bile ürkütücü.
_ Alo gardaş sen bi gelsen ya buraya bi tanışalım seninle
_ Osman amca orada mı ?
_ He he burada
_ Telefonu ona verin
_ Ne yapcan pederi burda diyoruz. sen gel hele
_ Adem bey gelmemi istiyorsan Osman amcayı telefona ver deyince adamın sesi bir tık değişti.
_ Tanışmış mıydık
_ Zannetmem kulvarlarımız farklı
_ Vay öyle diyorsun müdür. İşte açığı verdi nasıl ben onları arştırdıysam onlarda beni araştırmış üç dakikada demek işi ciddiye almışlar.
_ Adem bey ya siz gelin yok benim gelmemi istiyorsanız o zaman telefonu Osman amcaya verin
_ Tamam kardeş bekle vereceğim deyip bir süre telefonun sesi kesildi
_ Alo Oğuz evladım
_ Selamün aleyküm Osman amca
_ Ve aleyküm selam
_ Amca seninkiler beni görüşmeye çağırıyor eğer sen oradaysan ve gel dersen gelirim
_ Burdayım amcam gel
_ Amca senden istirhamım onlara sakin olmalarını telkin etmen sonuçta konuşacağız özellikle de Yunus u.
_ Gel amcam gel rahat gel
Eyvallah deyip Melike den son iki randevuyu iptal etmesini söyleyip daha önceden inceleyip belirginleştirdiğim adrese arabayı sürdüm,yarım saate kalmadan kulüpten içeriye girdim.
Kapıda süklüm püklüm berbat kıyafetli ,her halinden maçoluk karışımı garibanlik akan bir tip beni karşıladı._
_ Buyrun kime bakmıştınız gardaş diye kendine özgü sorunca .
_ İsmim Oğuz Kıran.Adem beyler beni bekliyor dedim. Zaten zibidinin tavırlarından malumatlı olduğu belliydi zira Oğuz bey diye biri geldi getireyim mi diye kimseye danışmadan
_ Buyur abi deyip o sıska vücuduna yakışmayan gerile gerile yan yan yürüyerek kendisini takip etmemi istedi.İçerisi casinodan alışkın olduğum ağır bir sigara ve içki kokusu birbirine girmiş hava diye birşey yok.Zevksiz korkunç derecede kötü ağır bir dekorasyon. Henüz müşteri kabul etmiyorlar herhalde,masalar kapalı içerde kimsecikler yok.Sağda solda birkaç ipsiz tip ve ortalığı temizleyen bir kadın var. Sekiz tane de üstü aşırı yıpranmış yeşil çuhalı masa var. Masaların arası yıpranmış ucuz halının üzerinde patika yollar oluşmuş. Üst kata çıkıyoruz merdiven dahil her yer bordo renk halı kaplanmış. İkinci kat da aynı dekor üç dört masa ,oturma grupları ,bar gibi içki servisi yapılan bir yer. Üst kat sanki daha bir düzgün ,ama koku aynı… Ağır bir koku casino, kışın köy kahvesi gibi ekşi ekşi. Az bir incelense içinden bardaki içkilerden,sigara,ter ve daha neler sapır sapır dökülür.Önümde yürürken her yeri oynayan yamuk herif,elindeki zinciri işkence edercesine sağa ,sola döndürüyor,merdivende dönerken merdiven trabzanını zincirle dövüyor. En sevmediğim insan tiplemesi herifin her yeri ayrı ayrı oynuyor. Hareketleri karakteri gibi dengesiz adam koridora girdi, sonra bir kapıdan geçip merdivenden çıktık. Üst katta kulübün o berbat ağır kokusundan kurtulmanın hazzını yaşadım hızlı hızlı soluyarak ciğerimdeki tüm pis havayı boşaltmaya çalışırken başka bir kapının önüne gelip durduk. Önümdeki oynak ayarı bozuk hemen kendine bir çeki düzen verdi. Sallanmaktan başı dönen zinciri iki eliyle toplayıp cebine attı. Bu arada çaktırmadan baştan aşağıya beni de süzüyor. İçerdekilerin tepkisini çekecek bir şeyimin olup olmadığını kontrol ediyor. Hadsiz. Kapıyı çalmadan bir kulağı ile iki saniye içeriyi dinledi ve kendisinden beklenilmeyecek kibarlıkta kapıyı çaldı.Kulağını kapıya dayadı içerden gelecek sesi dinliyor; buna hiç gerek yokmuş zira içerden bir aslan gel diye kükredi.Adam ceketi olmadığı halde sanki üzerinde ceket varmış da düğümlemeden kapatmaya çalışıyor casına bir eli kapıyı açarken diğer eli olmayan ceketinin düğmelerinde. Kapı açılınca içerisi korkunç derecede zevksiz siyah ile kahverenginin iç içe geçtiği,kahverengi ahşap dekorlar ile siyah koltukların harmanlandığı kocaman simsiyah bir masanın deri koltuğu ile yerdeki halı,koltukta oturan adamın arkasında ihtiyar bir adamın resmi Osman amcanın resmi kapkara bir ofis.Kapıdaki zibidinin kapı ile birlikte açılan kapıya yapışmış vücudunu değmeden içeri girdim.Sandalyede oturan ağır abi bize beş tane çay söyle diye kapıdaki herife kükredi. Adam hemen abi diye iki büklüm kapıyı kapatmasını seyrettim. Tam kapı kapanırken herifle göz göze geldik; herif kapının koluna kadar eğilmiş aşağıdan bana bakıyordu zibidiye istemsizce gülümseyip göz kırptım. Şaşkın suratından herifçioğlu ne düşündü inanın anlayamadım,kilitlendi ve çok komik görünüyordu.Kapı tam kapanınca ardıma, odadakilere döndüğümde hepsi de ayağa kalkmışlardı.Dört civan. Nihat bey Onları görürsen anlarsın demişti adam haklıymış. Baba Osman amca ihtiyarlığına rağmen ne kadar heybetli ise oğulları da Ondan bir başka heybetlilerdi. Aynı fabrikanın ürünleri olduğu belliydi. Üç kardeşin üçü de birbirlerine benzeyen özelliklerini dışarıya fazlasıyla yansıtıyorlardı.Aralarında yaş farkı çok olmasada kimin kim olduğu her halinden belliydi. Hepsini tek tek isimleri ile sayabilirim.İlyas ı gözüm bir yerden ısırdı. Hiç yanılmam yüz hafızam iyidir İlyas la karşılaşmamız var, tanışıyoruz. Kesin casinodan.Adem sandalyeden doğrulmuş elini uzatıyor
_ Hoş geldiniz diyor masaya yaklaşıp ilk onun elini sıktım ,sonra sırayla Osman amcanın ,İlyas ın ve en son delifişek Yunus’un.Yunus un elini sıkarken üzerime atlayaverecekmiş gibi gözümün içerisine baktığını görünce elini biraz canlı sıktım.Yani onlar civansa bende yıllarca spor yaptım ve hala yapmaya devam ederim hepsini üst üste koyarım tabi adil bir karşılaşmada. Gerci burda Osman amca olmasa bekle böyle bir delilik yaparım.Sıkar biraz…Yunus kıpkırmızı oldu az daha sıktım bıraktım.Osman amca
_ Oğuz hoşgeldin evladım ile başlayıp oğullarını isimleri ile taktim etti gerek yoktu aslında. Tanışma merasimini bitince. Adem söze girdi
_ Buyrun Oğuz bey bizimle görüşmek istemiştiniz ,sizi dinliyorum
_ Benim böyle bir talebim olmadı. Babanız Osman amca bana geldi meramını anlattı.Doktor olan benim aslında adet sizin bana gelmenizdi ama siz gelmek istemeyip hele birde Yunus beyin o gereksiz hararetli telefonu sonucunda Osman amcanın hatrına ben size geldim . Asıl siz buyurun benden nasıl bir yardım istiyorsunuz? Adem efendi adamı böyle iki dakikada şapa oturturlar,Adam cümlemin sonunda sap gibi ortada kaldı. İlyas a baktığını gördüm ondan yardım istiyordu.Adem
_ Bizim yardıma falan ihtiyacımız yok kardeşim diye kükreyip kafasını sağa sola çevirdi.
_ Var mı yoksa yok mu buna ben değil siz karar vereceksiniz .dedim Osman amca
_ Var evladım hemde çok var.Deyince Yunus oturduğu yerden Osman amcanın sözüne kesip zıpladı
_ Yok doktorluğu bırakıp kumarcılığa devam edeceksen var. Seni buraya müdür yapalım dedi hışımla.Ona cevap bile vermeye tenezzül etmediğimi acı bir dudak mimiği siktir git babında gösterdim.Osman amca Yunus a bağırdı.
_ Yunus haddini bil! Efendi ol, terbiyesiz herif! diye bağırdı. Yunus ağzını açıyordu ki Adem
_Yunus! dedi Yunus koltukta altından su çıkıyormuşcasına sağa sola hareket ederek koltuğa yerleşmeye çalışıp kafasına başka tarafa çevirdi.Adem
_ Bak kardeşim doğru söylüyorsun babam sana gelip ona göre derdini anlatmış senden yardım istemiş. Bize görüşmenizi anlattı. Sağolasın hürmette kusur etmemişsin. Saatlerdir ondan seni dinliyoruz ama hepsi bu.,bundan ötesi yok bilesin.Osman amca
_ Adem bak evladım gittiğiniz yol yol değil. Bunun sonu acı ve gözyaşı. Gelin beni dinleyin yol yakınken dönün bu yanlıştan. Bak Oğuz oğlum kalkmış ta ayağınıza kadar gelmiş oturup kafa kafaya verelim bir yol bir çözüm bulalım. Üç günlük dünyada yiyeceğimiz iki kuyum ekmek içeceğimiz bir kap çorba yapmayın evladım derken Yunus yine atladı.
_ Baba o öyle bir kap çorba bir dilim ekmekle olmuyor. Artık zaman değişti herşey para ,paran varsa adamsın. Yoksa değilsin…. Adamı s… küfrünü bitirmeden sustu.Adem Yunus a dönüp
_ Yunus sıcacağım ağzına derken kendisinin Yunus a yapma dediğini yaptığını anlayıp aniden o da sustu.Osman amca
_ Aferin aferin şu halinize bakın küfretmeden adam gibi iki laf etmeyi unutmuşsunuz. Tüh sizin kalıbınıza deyip elindeki bastonla her ikisinin kafasına vurur gibi yere vurdu.Adem
_ Kusura bakma baba ağzımdan kaçtı deyip Yunus a senin yüzünden sonra görüşeceğiz babında bir bakış attı.İlyas ilk kez söze girdi
_ Bakın Oğuz bey biz bu işi bu hale getirene kadar çok zorluk çektik ,çok çaba gösterdik. Yalnızca paramızı değil yeri geldi hayatlarımızı ortaya koyduk .Hiçbir şey kendi kendine olmuyor şimdi binbir zorluklarla kurduğumuz bu düzeni bozmamızı istiyorsunuz dedi
_ İlyas bey benim böyle bir ne çabam nede bir niyetim var dedim
_ Doğru söylüyorsunuz bunun sizinle bir ilgisi yok, bu babamın isteği ama sizde bir nevi müdahil oluyorsunuz
_ Hiç de değil. Bu benim işim. İnsanlar bana gelir dertlerini anlatırlar yardım isterler bende ücret karşılığında kendilerine yardım etmeye çalışırım. Ben psikoloğum yani doktor benim. Eğer istemezseniz müdahil olmam. Şahsi değil mesleğimden kaynaklı. İşim bu.Eğer isterseniz… Yok eğer istemezseniz; sizin ne yaptığınız beni niçin ilgilendirsin. Yunus bey telefonda esti gürledi şu an bile üstüme atlamak için adeta fırsat kolluyor. Sanki kulüpçülük yapmanızı ben istemiyor da babanızın aklını çelmişim de ,Ona ben gaz veriyor muşum gibi. Bana ne sizin ne yaptığından deyip Yunus a döndüm. Dediğimi anlamış olacak ki artık koltuktaki rahatsızlığı geçmiş,bana geldiğimden beri bakan keskin gözlerini yerdeki halının ilmiklerine saymaya kaydırmıştı.Adem bey
_ Oğuz kardeş sen Yunus’un dediklerine bakma.Yunus iyi çocuktur lakin bazen böyle düşüncesizce ani tepkileri vardır. Güzel diye düşündüm şimdi artık konuya giriş yapabilirim
_ Bakın Adem bey ebeveynler için hayatlarının merkezindeki en önemli ey çocuklarıdır. Çocuklar büyüyüp kelli felli adamlar olsalar bile onlar için fark etmez. Sizde kendi çocuklarınızdan pay biçebilirsiniz. Anne baba için çocukları kaç yaşına gelirlerse gelsinler onlar için küçük evlatlarıdır. Onları düşünürler hayatlarının iyi olması için yönlendirme yapmak ,yanlış yapıyorlarsa doğruyu göstermek ,sevinçlerine ,üzüntülerine ortak olmak isterler. İyi bir ebeveyn bunu yapar. Şu an bu ihtiyar haliyle kendini paralarcasına Osman amcanın yapmaya çalıştığı gibi. Yoksa büyütmüş, evermişim, artık kendi hayatlarıdır bana ne diyebilirdi. Her koyun kendi bacağından asılır ben defalarca uyarımı yaptım günah benden gitti derdi; ama O hala sizin iyiliğiniz ,sizi düşündüğü için şu gurbet ellerde elindeki bastonuyla size doğruyu göstermeye çalışıyor. Herşeyden önce böyle bir babanız olduğu için çok şanslısınız ve ne kadar övünseniz azdır.deyince Adem arkasındaki Osman amcanın resmini göstererek
_ Babamız bizim için canımız,dediğin gibi övünç kaynağımızdır, onun için hepimiz hiç düşünmeden şuracıkta şu an canlarımızı veririz deyip Osman amcaya tüm sevgisi saygısı ile baktı.İlyas
_ Oğuz bey burada konu olan babamız değil buradaki konu ekmeğimiz.Bizim yıllardır emek verdiğimiz işimiz. Biz babamızın düşüncelerine hak veriyor ve bizim için endişe duymasını ne dediklerinin doğruluğunu bizde biliyoruz. Lakin haklı bile olsa Onun istediğini yapabilmemizin mümkünatı yok. Bizde onu anlatmaya çalışıyoruz.Bu gördüğünüz herşeyin arkasında büyük emek,çaba ,alınteri var. Şimdi herşey yolunda giderken nasıl olurda bunları tek çırpıda bırakmamızı,herşeyden vazgeçmemizi istersiniz.Kurulu tıkır tıkır işleyen bir düzeni kim kendi eliyle bozar.Osman amca
_ İlyas oğlum bak bu kurulu düzen dediğin şey kanla gözyaşıyla kurulmuş. Sonu belli,yanlış, eğri giden doğruyu bulamaz. Başı neyse sonuda o olacaktır, tek fark sondaki kan sizin, gözyaşı ömrümüz yeterse bizim çoluk çocuğunuzun olacaktır. Niçin bunu anlamıyorsunuz? Yusuf ordan atladı
_ Oğuz bey sizde yıllarca casinoculuk yaptınız eğer bizim yaptığımız kan ,gözyaşı ise sizin yaptığınız neydi? dedi adam tam olmasada haklılık payı var
_ Ben illegal bir iş yapmadım devletin kanunları çerçevesinde kurulmuş yasal bir işletmede profesyonel yönetici olarak çalıştım her şey yasaldı.İlyas
_ Yani tüm sorun yasal olup olmaması mı? Yunus un dediği gibi sizin yaptığınız neydi ? Kumar oynatmayıp da casinoda namaz mı kıldırıyordunuz? Bizden ne farkınız vardı?
_ Farkımızı size şöyle anlatayım. Birincisi her şeyden önce yasaldı,kuralları ,kaideleri,işleyişi,çalışanları,müşterileri sizin anlayacağınız herşey yüzyıllar boyunca biriktirilmiş,altarnatiflerinden seçilip evrimleşmiş,tüm dünyada kabul görmüş kurallar silsilesi. Bu kurallar hem oyuncuyu hem işletmeyi koruyup kollayan kimsenin kimseye tecavüzünü izin vermeyen adil olan ,güçlü ile güçsüzü eşit kılan bir nevi gözü kapalı bir elinde adalet terazisi bir elinde kılıcı ile adalet heykeli gibi.Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin aynı kurallarla oynatılan oyunlar.
_ Ne yani senin casinondaki poker blackjack kurallarıyla benim kulübümdekiler farklı mı zannediyorsun, ne demek istiyorsun? Sizde ne ise bizdeki kurallarda aynı.
_ Hayır elbette onu demek istemiyorum. İsmi aynı olan oyunun kuralları da aynı olmak zorundadır. Benim demek istediğim oyun kuralları değil işletme kuralları. Mesela sen hile yapanı ne yapıyorsun? Yunus abisinden önce
_ Ne yapacağız aferin burası zaten kumarhane cami değil helal olsun demiyoruz. Yaptığı hile oranında ne ise cezası, onu veriyoruz.
_ Mesela dedim şiddet uyguluyor musun? cevabını bildiğim soruyu soruyorum
_ Hem eşek sudan gelesiye
_ Önündeki cipleri veriyor musunuz adama?
_ Ne verecem. Hem hile yapsın hem artislik, bi de kazandın mı diyeceğim.? Oh ne ala
_ Bak gördün mü benim anlatmaya çalıştığım da tam bu. Sorun oyun kuralları değil denetimsizlik. Keyfi uygulanan değişken yöntemler.Aynı olay bizde yaşansa biz yakalanmadan önce kazandığı ciplerin parasını kasadan alır kendisine verir, adabınca casino dışına çıkartırız.Diğer casinolara da bilgi verilerek adamın casino yaşamı bitirilir blacklist*42 yaparız. Daha da hiçbir casinoya giremez.Burada O hilebaz kumarbazdan daha fazla suçu sen işliyorsun.Adama şiddet uyguladın suç,adamın ciplerini gasp ettin suç. Adam hakkında kimseye bilgi vermedin adam bugün sende yarın başka yerde bildiğini gene yapacak. Seni şikayet etse kulübünü kapattıracak belki de içeri bile aldıracak.Adem
_ O iş biraz zor adamın g.tünden kan alırlar.dedi
_ Bak işte bu Osman amcanın size anlatmaya çalıştığı şey işte tam da bu. Normal şartlarda bizim için çok kolay olan şey sizler için can alıcı kan dökücü noktaya gelebiliyor.Çünkü siz illagelsiniz. Kanunsunuz ki devletin, kanun koyucu ve koruyucularından yani kolluk kuvvetlerinden yardım alamazsınız . En haklı olduğunuz durumda bile haksız duruma düşersiniz.Çünkü kaçak olan bu işletme ile zaten önce siz suç işliyorsunuz.Her şeyi kendiniz yapmak zorundasınız.
_ Biz ne yaparsak iyi yaparız. Antalya da kaç tane bizim gibi kulüp var,yok kanarya sevenler derneği,yok bilmem ne ilçesinin derneği bu derneklerde kanarya mı seviyorlar zannediyorsun? Hepsinde birbirlerini seviyorlar. Neredeyse tamamında kumar oynuyorlar. Niçin bizim kulüp bu kadar tutulup rabet görüyor? Adaletli olmamızdan dolayı. Aha şu içerde kimse kimseye pandik atamaz. Her türlü kural kaideye uymak zorundadır uymazsa başına neler geleceğini herkes bilir.Biz öyle hile hurda yapanı hadi aferin deyip gönderemeyiz. Sonrası mümkün değil baş edemeyiz.
_ Adem bey sorun bu işte. Sizin adillikten bahs ettiğiniz şeyler sizin kurallarınız. Biraz önceki örnekte kaç tane suçu bir anda işlediğinizi size söyledim. Eminim ki o dövüp attığınız adam daha sonra size gelip yalvar yakar özür dilediğinde onu geri kabul bile ediyorsunuzdur.
_ İnanırsak neden olmasın
_ Gördünüz mü? Oyun masaların haricindeki tüm kuralları siz istediğiniz gibi belirliyorsunuz. Oysaki casinolardaki tüm kurallar evrenseldir ve uzun dönemlerin birikimleridir. Hadi başka soru müşteri kriterinizi nasıl belirliyorsunuz size gelen herkesi kulübe alıyor musunuz?
_ Parası olduktan sonra niye almayalım
_ Yani tek kural parasının olması ve oyun oynamak istemesi
_ Eh öyle de denilebilir.
_ Sizce doğru bir yaklaşım mı?
_ Niye siz almıyor musunuz ? Nesi yanlış?
_ Almıyoruz yirmibir yaşını doldurmuş,kılık kıyafetiyle ,davranışlarıyla,aldığı alkol miktarı ile bir sürü kriterimiz var bu eleklerden geçen içeriye girebilir.
_ E canım bizde çoluk çocuğu doldurmuyoruz bizde geleni bir tartıp bakıyoruz problemli ise bizde elbet almıyoruz.
_ Ondan eminim ama sizin eleğin süzgeçleri ile bizimkinin arasında ciddi bir fark olduğu şüphesiz.
_ E tabi siz beş yıldızlı oteldesiniz elbetteki sizinkilerle bizimkiler farklı olacaktır. Sizde parfüm kokuları bizde ter. Siz müteahhit oynatırsınız biz işte o müteahhidin işcilerini. Genelde size gitmekten korkanlar gelsede zaten sizin kabul etmeyeceklerinizi biz alırız.İnsanın insan olduğunu unutmayın. Hem sizin hem de bizim müşterilerimiz olan bir sürü kumarbaz biliyorum. Her meyvenin tadı farklı adam hepsinden tatmak istiyor.Yunus ordan zıpladı
_ Müdür biz ermiş mevlana olmuşuz ne olursan kim olursan gel deriz. Geleni kabul eder geri çevirmeyiz deyinde Osman amcanın Yunus a bir bakışı vardı taşı çatlatır. Mevlana gibi bir ilim insanı ermiş kişiye ,kendilerine benzetmelerine çok sinirlenmişti ki ben Yunus u elinden aldım
_ Yanlış.En akıllı kendini dizginleyen kumarbaz bile kumarın oyunun sürecinde kendini ,zamanı kaybeder. Bu kadar zavallı bağımlı insanları seçmeden oyuna yönlendirmek ciddi sıkıntılara yol acar. Kumarbazı yalnızca bir müşteri, para olarak görmek büyük yanlıştır. Onların yardıma muhtaç birer bağımlı olduklarını hiç bir zaman unutulmamalıdır.Onsekiz yaşındaki bir ergene ,zil zurna sarhoşa parası var diye kumarhaneye alamazsın. Alırsan toplumsal olmasada ailesel çöküntülere yol açarsın. Bir süreden sonra bir sürü kayıp kişilikler ortalığı sarar .Yunus atladı
_ Niye sizin müşteriler süt limon mu? Herşey üç yaşla mı? İş ya konuştuğun
_ Yanlış anlıyorsun sizinki kötü bizimki iyi demiyorum,her ikisi de kötü elbet kumarın ama dereceler farklı onu anlatmaya çalışıyorum. Kötü ile iğrencin arasındaki fark gibi düşün.Mesela bizde adam kaybettimi kredi verilmez ama siz veriyorsunuz değil mi?
_ Adamına göre değişir hem siz de veriyorsunuz!
_ Ben çalıştığım hiç bir yerde vermedim bazen iki ,üçyüz zaman geçirsin diye onada kredi denmez ödemese bile istemezdik.
_ Müdür kendin söyledin sen vermiyorsun ama ben kredi veren bir sürü casino biliyorum hem ne rakamlar .
_ Haklısın bende biliyorum tabi her sektörün kendine has çürükleri oluyor.Şimdi söyle bana ödemeyenden parayı nasıl tahsil ediyorsun,zorla değil mi ?
_ O adamına göre değişiyor.Yunus yine atladı
_ Duble SS ya seve seve ya s deyip kesti.
_ Sonra casinolarda herkes casinoya karşı oynar. Sizde ise her çeşit oyun var. Kontrolü imkansız olmasa da, zor. Ekipmanınızda kontrol standart yok,mesela poker kağıtlarını her oyunda değiştirip kontrol ediyor musunuz? Dealer ı 20 dakikada değiştiriyor musunuz? Kapıda silahları, tehlikeli kesici şeyleri alıyor musunuz? Ben girişde güvenlik kapısı görmedim.Mesela uyşturucu madde denilen maddeleri kullanmasına hatta tedariğine izin veriyor musunuz? Tefeci tabir edilen kişileri kulübe alıyor musunuz?Müşterinin kulüp içerisinde kendi aralarında para alışverişine izin veriyor musunuz? Adamın canı çekti eskort çağırıyor musunuz? Daha saymamı istiyor musunuz? Hepsini yaptıklarını biliyordum ,istihbaratım bilgi akışım sağlamdı herşeylerini öğrenmiştim Adem kaşları çatılı
_ Say say deyince
_ Mesela yanınızda çalıştırdıklarınızın sosyal güvenlikleri tam sigortalılar mı? Kaçının sabıka kaydı temiz. Yılda kaç para vergi veriyorsunuz deyince adam baktı ki ben tüm kirli çamaşırlarını ortaya dökeceğim Adem artık dayanamadı elini masaya vurup
_ Yeter! Yeter sen ne yapmaya çalışıyorsun kardeş amacın derdin nedir senin? deyip ayağa kalktı.
_ Sizi size anlatıyorum. Sordunuz söylüyorum,deyince
_ Sen bizi ne kadar tanıyorsun da bizi bize anlatıyorsun kardeşim. Kimsin lan sen derken ayağa kalktım
_ Kabalaşmaya zorbalığa gerek yok dedim Osman amca yerinden kalkıp Adem e
_ Adem otur yerine! Sen misafirine böyle mi davranıyorsun otur! diye bağırdı
_ Baba dedi derin bir soluk aldı birşey söylemek için açtığı ağzını babasından çekinmesine vazgeçip kafasını sağa sola çevire çevire sandalyeye oturdu.Masanın üzerindeki not lokunu hışımla masanın kenarını itti.İlyas
_ Müdür bey otur bizimle ilgili bilmediklerini ben de sana anlatayım, bizi bir de bizden dinle. Her ot bittiği toprağı sever o toprak nasıl olursa olsun ister boz, ister kır,ister sulak ,ister kurak farketmez o toprak onun kökünün olduğu yerdir. Gözü başka topraklarda değildir. Dağda biten kır çiçeği bittiği yerde güzeldir koparır evde altın varaklı vazoya koyarsın iki günde solar gider.Biz topraklarımızdan koparıldık buralara sürüldük. Oralardan gelmeyi biz istemedik çaresiz bırakılıp ,mecbur kaldık.Buralara tertemiz pırıl pırıl ümit dolu geldik ama ne yazık ki umduğumuz gibi karşılanmadık. Töremiz ,konuşmamız oturmamız kalkmamız neredeyse herşeyimiz farklıydı.Neler çektik biliyormusun sen neler yaşadık?Hadi biz neyse evliydik ve sorumlu olduğumuz ailelerimiz vardı. Yılıp pes etmedik.Zamanla kendimizi kabul ettiririz dedik. Çalıştık hemde canla başla çalıştık. Market açtık insanlara güvendik veresiye defterinde yazacak yer kalmadı. Karakol mahkeme nedir bilmez iken icra dairelerinden çıkmaz olduk. Hep alttan aldık insanlar bizi kucaklasınlar istedik ama onlarda haklı her gün haberlerde şehit haberleri. Bizleri hep farklı gördüler.Markette niçin battık biliyor musun? Birgün zibidinin birisi rafların arasında kızın birisini sıkıştırmış taciz ediyor. Adem abimde bunu görüp müdahale ediyor genç diklenince bir iki buna atıyor. Herifcioğlu mahalleden, fazla geçmiyor mahalleli toplanıp marketi basıyor. Niye o zibidiyi dövdüğümüzü sormuyorlar bile tabi evelallah bizde öyle kuru gürültüyü pabuç bırakmayız. Bırakmadık da hepsinin hakkını fazlasıyla verdik gönderdik. Sonuç? Mahallede olay dillenip budaklandı günah keçisi biz olduk. Tüm müşteri elini ayağını çekti. Haklı olduğumuz konuda mahkum olan biz olduk.Sen bilmezsin daha ne sıkıntılar çektik; hem madden hem de manen.Başka işlerde denedik hepsi fos en sonunda oturup üç kardeş bu işde karar kıldık. Aklına gelmeyecek kızgın ateşlerden geçtik. Çektiklerimiz yüreklerimizi katılaştırmıştı biz daha fazlasını çektirdik. Dinsizin hakkından imansız gelir derler ya aha biz şimdi o denileniz. O senin temin sorduğun sorulardaki hiç bir şey bizi ilgilendirmiyor ,bizim tek ilgilendiğimiz işimiz ekmeğimiz. Bunu da ne senin ne de her şeyden çok sevip saydığımız babamızın telkinleri ile bırakmaya hiç mi hiç niyetimiz yok. Kervan kurulmuş yola devam edecek. İşin kısadan özeti bu. Müneccim değilim nereye varacağını bilemem ama her nereye varırsa varsın çokta umrumuzda değil. Söylediğin her şeyde haklısın burası toplumda bilindiği üzere batakhane. Buraya gelen çamuru,pisliği,bataklığı kabul edip öyle gelecek. Zaten emin ol hepsi de bilir ama yine de gelirler. Söğüşlenirler gene gelirler.Dayağı yerler gene gelirler. Onlar geldiği sürece biz hep buradayız ve burada olacağız.Valla ister inan ister inanma biz bu işi severek ve isteyerek yapıyoruz. Başlangıçta zorunluluktan olsa da şimdi işimizin aşığıyız.Deyip babasına döndü
_ Üzgünüm baba bizi böyle kabul etmek zorundasın. Biz artık buyuz. Değişmeye senin istediğin şekle girmeye de niyetimiz yok.Öl de ölelim ama bizi bu işte daha fazla zorlama. Aksi kırgınlıktan tatsızlıktan öte birşey getirmez.Ha belli de olmaz; gün gelir bir bakmışsın bırakıveririz ama o gün bugün değil. dedi Adam çok kararlı ve ikna edici konuşuyordu. Artık ümitsiz vaka olduklarına kanaat getirmiştim ki Osman amca birden belinden eskilerin filinta dediği altıpatlar tabir edilen bir tabanca çıkarıp tabancanın horozunu kadırmasıyla oda bir anda buz kesti. Herkes dondu kaldı İhtiyar adam gitmiş yerine bambaşka yüzlü bir adam gelivermişti.Kırk yıl düşünsem böyle bir olaya şahit olacağım aklıma gelmezdi. Osman amca
_ Şehadet getirin lan! diye kükredi.O ses kimden çıkmıştı; eli bastonlu o ihtiyardan mı?
_ Şehadet getirin! diye tekrar etti.Oda sessizliğe büründü. Kimsede en küçük bir kıpırtı bile yok.Adeta nefesler kesildi.Bir an kendimi toparlayıp
_ Amca ne yapıyorsun dur, yapma dedim.
_ Ben arkamda böyle üç tane kanı bozuk çakal bırakmam. Bunun hesabını veremem,sizi ben milletin kanını emesiniz sülük olasınız diye yetiştirmedim. Yok sıkıntı çekmişlerde ,yok kucaklanmamışlarda siz ne diyorsunuz lan! Siz ne gördünüz? Siz ne çektiniz? Çekmeyin diye sizi buralara gönderip bağrımıza taş bastık, millete çektirin diye değil! Oğuz sen çık evladım.
_ Amca olmaz yanlış yapıyorsun.Böyle olmaz
_ Sana çık dedim Oğuz! Çık! diye bağırınca ayağa kalkıp önüne doğruldum
_ Oğuz bak oğlum çık diyorum sana
_ Olmaz amca bu yaptığın yanlış. Böyle olmaz. Vuracaksan benden başla.dedim beni vuramayacağını düşünerek.Lakin ihtiyarın gözlerine bakınca ne kadar gerizekalı biri olduğumu bir kez daha anladım. Cinnet geçiren elinde horozu kalkık tabanca tutan bir adamın önünde horozluk yapıp babasının kan emici sülük dediği ciğeri beş para etmez üç kıçımın kabadayısını kurtarmak için kalkan olmuştum. Kim ? Ben. Doktor, hemde psikolog doktor. Kıçımın doktoru.Kafamı sıcayım.
_ Oğlum Oğuz bak çekil yakacağım kıydıracaksın kendine
_ Olmaz amca silahı bırak konuşalım. Onlar çok da umrumda değil ben seni düşünüyorum. Bu yaşta evlat katili olacaksın. Yapma değmez dedim elimi Osman amcaya doğru uzatıp bir adım attım. Bir tane daha derken yaklaştım içim ürpererek silahı yavaşça ihtiyarın titreyen elinden aldım. Osman amca titreyerek usul usul ağlıyordu.Silaha bana verdikten sonra iki elini başının kenarına koymuş soluk almaya çalışıyor ,omuzları sarsılıyor boğuk sesler çıkararak ağlıyordu.Koltuğunun kol koyma yerine ilişmiş
_ Sakin ol amca geçti,geçti diye Onu teskin ediyor omzunu yepeşliyor yaşlı omuzlarındaki tortuyu ondan alıp kendime geçirebilmek için elimi durmaz omuzunda gezdiriyordum. İhtiyara çok üzülmüştüm. O ağladıkça içim parçalanıyordu.Üç kardeşin üçüde donup kalmışlardı. İlyas da babasının haline şoklanmış onunla beraber sesiz sesiz ağlayarak ona katılıyordu.Yunus halıların ilmeğini saymayı bitirememişti .Adem ise kafasını masaya koymuş öylece olayın şokunu atmaya çalışıyordu.Odada adeta zaman durmuştu çıt çıkmıyordu ne kadar geçti bilmiyorum.Birisinin elimi tutup sıktığını hissettim. Osman amcaydı
_ Oğuz oğlum bana yardım et beni buradan götür dediğini duydum
_ Tamam amca hemen elimdeki silahı bir an ne yapacağımı düşünürken Osman amca
_ O silahı masaya koy dedi. Silahı masaya koydum Adem’e döndü duvardaki tabloyu başıyla işaret ederek “o resmi çıkarıp bana ver” dedi. Adem bir şey diyecek oldu elini kaldırdı konuşma diye amca herkesi hipnotize etmişti ne isterse onu yaptırıyordu.Adem arkadaki Osman amcanın resmini çıkartırken
_ Oğuz evladım o resmi al dedi tabloyu Ademin elinden aldım Osman amca kapıya yüzü dönük
_ Daha da benim sizin gibi oğullarım yok. Ne cenazeme ,ne de mezarıma atalarımın silahıydı size bırakıyorum günü geldiğinde o silahla kafanıza sıkarsınız. Oğuz beni buradan götür evladım dedi.Üç kardeş yerlerinden hiç kımıldamamışlardı tek Adem masaya gömdüğü kafasını kaldırmış “baba” demişti arkamızdan
_ Baba…
Bir elimde duvardan sökülmüş tozlu tablo, diğer elimde yıkılmış bir baba ağır ağır koridordan,oyun salonundan geçip merdivenlerden indik. Arabam kapının hemen yanındaydı.Arabayı varasıya kadar flular içinde hiçbir şeye dikkat etmediğimi farkettim. Osman amcayı arabaya bindirip tablosunu da arka koltuğa güzelce yüzü bize bakacak şekilde koyup gaza bastım. Osman amca otobüs garajına götürmemi istese de olmaz dedim. Bugün misafirimsin ne kadar üstelese de itirazını değil dinlemek gale bile almadım.
Tabi benim canım meraklı Melahat Gülşen im Osman amcayla beni kapıda görünce şaşırsada her zaman söylerim harika ev sahibesidir. Osman amcanın günü kaldıracak gücü çoktan bitmişti ona benim pjamalarımdan birini giydirip küçük odayı hazırlayıp yatırdık. Bende gece boyu Gülşen’e Osman amcanın silah çekmesi hariç her şeyi anlattım. Tabi Gülşen den bin tane nasihatı da dinlemek zorunda kaldım; bu tehlikeli adamlarla ne işim varmış gibi.
Ertesi sabah Osman amca kahvaltıda Gülşen e teşekkür haricinde hiç konuşmadı. Bir an önce Diyarbakır a dönmek istiyordu.Ankara aktarmalı öğlen ondört de Diyarbakır a uçak vardı Onu onikide havaalanına bıraktım. Yol boyunca yine Osman amcanın ağzını bıçak açmadı. Havaalanı giriş kapısında elinde ne bir bavul ne de küçücük bile olsa çantası dahi olmayan bir yolcuydu. Kolay değildi canlarını artık burada bırakıyordu üç beş çaputu alsa ne farkeder bıraksa ne fark ederdi. Kapıda hayırlı yolculuklar dilemek vedalaşmak için elimi uzattığımda Osman amca kafasını ilk kez kaldırıp yüzüme baktı.
_ Oğuz evladım üç oğul kaybettim ama üçünü toplasan tırnağı olamayacak bir başka oğul kazandım. Sen artık dünya ahiret evladımsın. Allah senden razı olsun. Sen olmasan bugün önce üç oğlunu,sonra da kendini vuran, evlat katili ölü bir baba olacaktım. Allahın yapma dediği en büyük günahları işleyecektim. Allah senden binlerce kez razı olsun oğlum artık beni de bir baba bir ata say. Olurda dara düşer yapabilecek bir şeyim olursa bilesin ki Diyarbakır ı ayağına yığarım. Allah senden binlerce kez razı olsun. Allah seni sevdiklerine bağışlasın. Oğlum kal sağlıcakla deyince zaten sabahtan beri Osman amcaya çok üzülüyordum iyice duygulandım eğilip elini öptüm baba oğul gibi kucaklaştık
_ Osman baba benimde yapabilecek bir şeyim olursa her zaman emrine amadeyim dedim. Tekrar sarıldık Osman amcanın güvenlik kapısından geçip içeriye doğru ağır ağır gidip gözden kaybolmasını izledim. Arabayı park ettiğim yerden kaldırmamı ısrarla söyleyen güvenlikciye ters ters bakarak
_ Kardeşim görmüyor musun yaşlı adam! Yaşlılara biraz saygı biraz sabır deyip havaalanından ayrıldım.Osman amcayla daha iki günlük tanışıklığımıza rağmen baba oğul olacak kadar kaynaşmıştık.
Ofise gelir gelmez ilk işim babamları aramak oldu. Onlarla seans başlayana sıradaki hasta gelene kadar uzun uzun sohbet ettim. İlk fırsatta yanlarına geleceğimize söz verdim. Ben lafı uzattıkca onlar herşeyin yolunda olup olmadığını sorup durdular. Onlara ne kadar sevdiğimi telefonda bile olsa söyledim. Hayır dualarını üzerimizden eksik etmemelerini diledim.Allahtan çok istememize rağmen bir evlat sahibi olamadık. Şimdilik nasip olmadı ama bu olmayacağımız anlamına da gelmiyor.Eğer ilerde nasip olurda bir evladım olursa Osman amca gibi bir baba olmak isterim. Vay Osman amcam vay. Balkona portakal çiçeklerinin arasında arı vızıltıları eşliğinde hem çayımı yudumluyor hemde babam ile çocukluğumuzu düşünüyorum .Babam da çok iyi babaydı ,rol model seçilecek adamdı hala da öyle.
Titreyen gölde dealer tranesi eğitimi veren bir casino müşteri ve casino psikolojisi üzerine bir seminer vermemi istedi. Bugün de oraya gidiyorum.Gülşen e de zorla da olsa ikna ettim. Seminer bir günlük,üç saat falan sürecek.Bizi otelde misafir edecekler.Sizin anlayacağınız hem iş hem de tatil, ikisi bir arada.
Oldum olası Side tarafını başka severim. tabiatıyla ,denizle,otelleriyle daha doğrusu herşeyi ile bambaşka bir yerdir.Casino müdürüne yalnızca eğitimdeki yeni dealerlara değil isterse sift dışı tüm personelde seminere gelirse seminerin çok daha yararlı olabileceğini teklif ettiğimde o da olumlu buldu , casinonun tüm personeli seminere katılacak.Açıkcası ne anlatacağımın hazırlığını yapmadım, doğaçlama olacak.
Öğlene doğru titreyen göldeki otele check in*43 yaptırıp odamıza çıktık ,harika bir suit oda rezerve yapmışlar. Manzara muhteşem duş alıp yol yorgunluğunu üstümüzden attıktan sonra konferans salonuna gittik. Gülşen de benimle beraber” odada oturup ne yapacaksın gel aşağıda hem bir şeyler öğrenirsin “ dedim şakayla karışık.
Casino müdürü konferans salonunun kapısında karşıladı.Ayak üstü iki hoşbeşten sonra salona girdik. İçerde yüz elli kişiden fazla dinleyici var salon nerdeyse dolmuş. Casino müdürü kısa bir açılış konuşmasından sonra beni takdim etti ve kürsüye çıktım.
_ Merhaba arkadaşlar hoş geldiniz dedim .
_ Size ilk sorum şu niçin casino? Dışarda binbir türlü iş var iken neden, niçin Casino ? Bekledim ki salondan biri el kaldırsın kendisine göre bir neden söylesin ama kimse bir şey söylemiyor.
_ Kimler yeni dealer eğitim programında ? diye sordum yaklaşık yetmiş seksen kişi kadar el kaldırdı
_ Size soruyorum niçin casino ? Yine kimse cevap vermiyor.
_ Nedenini bilmiyor musunuz yoksa cevabı veremeyecek kadar korkak mısınız?
Gene kimseden cevap yok._ Anladım toplum psikolojisi o zaman ben tek tek sorayım siz yeşil gömlekli niçin casino.Yeşil gömlekli genç önce bir sağına soluna baktı kendisinden başka yeşil gömlekli olmadığını görünce para için dedi maaşı iyi
_ Güzel cevap 21 yy ın putu para,yanındaki evet siz uzun saçlı
_ Benimkide aynı para için
_ Arkadaki püsküllü tişörtlü siz
_ Maaşı iyi çalışma şartları iyi
_Güzel maaş ve çalışma şartları bu taraftan beyaz tişörtlü
_ Aynı şeyler ve gece işi olmasından dolayı
_ Öğrenci misin?
_ Evet
_ Hangi fakülte
_ Alanya turizm işletmecilik
_ Güzel başka nedenleri olan lütfen söz alsın yok mu biraz bekledim baktım yok
_ Peki eskilerden birisine soralım aranızda pit boss luk yapan var mı? Üç kişi el kaldırdı
_Siz lütfen ayağa kalkınız kendinizi tanıtıp ve niçin casino işinde çalıştığınızı söyleyiniz.Genç kendine güvenle ayağa kalktı
_ Adım Fikret Okuyan ,1973 İstanbul doğumluyum,Ankara üniversitesi dil tarih fakültesinden tarih mezunuyum,5 yıldır casino işinde çalışıyor iki yıldır pit boss görevindeyim.Bende casinoyu parasından çok fakültede okurken gece işi olmasından dolayı tercih ettim,üniversiteyi bitirdikten sonra Anyalya ya geldim üç yıldır burada çalışıyorum.
_ Fikret beyin hikayesi benimki ile benzeşiyor Fikret bey işiniz seviyor musunuz?
_ Evet efendim
_ Mesela en çok neyini?
_ Heyecanlı zaman nasıl geçiyor anlamıyorsun
_ İyi ama siz bu işe parası ve gece işi olduğu için girdiniz hiç heyecanını düşünmüş müydünüz?
_ Hayır ama heyecanı parasından güzel
_ Atamanız olursa tarih hocalığı yapmak ister misin veya öğretmenlik yaparsan casinoyu özler misin?
_ Şimdilik öğretmenliği pek düşünmüyorum belki ilerde casino işinden ayrılırsam, eminim ki çok özler bu günleri çok ararım.
_ Teşekkür ederim Fikret bey oturabilirsiniz.Evet arkadaşlar bilge birisi der ki eğer hayatın boyunca mutlu olmak istiyorsan mutlaka sevdiğin işte çalış.Eskiler az çok casino işini biliyorlar özellikle yeni olan arkadaşlara söylüyorum,bu güne kadar karşınıza çıkan en sıradışı bir işe adımınızı atmak üzeresiniz.Casino işi öyle sağdan soldan dinlemekle sıradan bir iş gözüyle bakmakla olmaz,kendi bünyesinde birçok sıradışılığı barındıran bir sektördür.Fizik ile kuantum fiziğini benzetebilirsiniz.Normal şartlarda pek çok iş sektöründe geçerli olan bir çok kural bizim işimizde geçerli değildir.Mesela otelciliğin bir yan kolu gibi otel içinde faaliyet göstermesine rağmen teoride ve pratikte o’kadar farklı yanları hatta taban tabana zıt tarafları vardır ki ancak işin içine girdiğinizde anlayabilirsiniz.
Mesela otelcilikte iki bine yakın ayrıntı vardır ve müşteri her zaman haklıdır tüm departmanlar bunu bilir.Yanyana iki odada kalan müşterileri düşünün bir alaskadan gelmiş diğeri afrikadan oda sıcaklığı birisi soğuk der diğeri sıcak diye şikayet eder. Aslında oda sıcaklığında sıkıntı yoktur sıkıntı müşteri lerdedir. Her ne kadar odanın içerisinde sıcaklık kontrol paneli olsa da ayrılırken anket formuna otelin klimaları bozuktu biri donduk diğeri yandık der. Aslında klimalarda hiçbir problem yoktur ama müşteri şikayeti varya otelde bir cadı evı başlar. Devamında sizce sonuç ne olur? Hangi departman zayıfsa suç onun üstünde kalır Eğer kat zayıfsa neden ısıyı kontrol etmedin derler. Resepsiyon zayıfsa ve müşteri meramını dile getirdi ise niçin ilgilenmedin derler. Teknik zayıfsa klimalar zaten düzgün çalışmıyor petekleri kirli derler. Derler de derler. Şikayet top olur elden ele dolaşır. Taki en zayıf bir elde kalasıya kadar.Bundan dolayı otelcilikte grup dayanışması zayıftır. Bakmayın biz bir ekibiz dediklerine.
Casinoda ise böyle bir şey olamaz.Casino size dedim bir savaş alanıdır. Her mevzi kendini sıkı tutulmak zorundadır. Bir şikayet en son kumanda kademesine gelene kadar mevzi mevzi gitmek zorundadır. Mümkünse de son kademeye gelmeden çözüme kavuşmak zorundadır. Buda casino çalışanlarını tam bir ekip ruhunu teşvik eder. Herkes sıkı sıkı kenetlenmek açık vermemek durumundadırlar zira karşılarındaki herkes çüçlü ve nüfuslu kişilerdir. Casinoda kim haklıysa o güçlüdür. Kural ne diyorsa odur.Öyle dışardaki gibi Ahmet ağaya farklı Mehmet efendiye farklı davranılamaz.
Örneğin her casinonun kapısında büyük punto harflerle şu yazar eğer tartışmalı bir anlaşmazlıkta son sözü casino müdüriyeti söyler.En sevdiğim sözdür.Şimdi size soruyorum son sözü kim söyler,her zaman haklı olan söyler bu yazının kapıda gelen her müşterinin gözüne sokmanın ne manası vardır? Sizi yormayayım ben söyleyeyim çünkü bizler profesyonelleriyiz. Tüm kaide ve kuralları biz biliriz. Her türlü tartışmalı olayda son kararı biz veririz. Adaleti bizim sağlamamız gerekir.Ama bizler bir tarafız masanın bu yanıyız. Kar amacı güden bir işletmenin elemanlarıyız. Bunların hepsi arka plandadır. Bizim en önemli görevimiz oyun ve işletme kurallarını adaletli bir şekilde uygulayarak oyunları oynatmak verilecek her türlü kararda bu kuralların eksiksiz uygulanmasını denetleyen savcı ,son kararı veren hakim olmak zorundayız. Kural dışılığı yakalayan polis de biz olmak durumundayız. Kararlarımız adil olmak zorundadır. Hiç bir tarafı kayıramayız,çok muallakta kalıyorsak dengedeki terazi nin bozulması için bir küçük tüy konulması gerekiyorsa o tüyü müşteri tarafına koyacak kadar adil olmamız gerekmektedir.Adalet hak edenin hak ettiğini alması olarak tanımlanır ve taraf olmamıza rağmen hak edene hak ettiğini vermek bizim görevimizdir. Adaleti sağlamak kolay iş değildir. Korkusuz olmak durumundayız doğru ne ise doğruyu, sonucu ne olursa olsun hatta kendimiz için zorlu bir sürecin başlangıcı bile olsa doğrudan şaşmayacaksınız. Zoru görünce zikzak yapmayacaksınız.Bundan dolayı kuralları çok iyi bilmek ve eksiksiz uygulamak zorundasınız.Kurallar herkes içindir. B/J masasında kutuda 5 dolarla oynayan ile 1000 dolar oynayan için de oyun kuralı aynı ise müşteriler içinde kurallar kaideler aynı olmak durumundadır. Biraz önce konuşan pit boss Fikret beyi göstererek
_ Biraz önce ön cephe komutanızdan birisi ile tanıştınız. Pit boss Fikret bey.Casino piti kumarbazların ve işletmeyi temsilen siz personelin karşılaştıkları,boğaz boğaza çarpıştıkları bir arenadır.Her iki taraf birbirlerine üstün gelmeye çalışırlar.Onlar bizden bizlerde onlardan kazanç sağlamaya tabiri yerindeyse ütmeye çalışırız. Hiç birşey kurulmuş saatin zembereği gibi kendi kendine işlemez.Kumarın özü şanstır ama her şeyi şansa atamazsınız.Mesela size bir soru madeni bir parayı on kez havaya attık olur ya on kez yazı geldi onbirinciyi attığımızda yazı gelme ihtimali kaçtır.Cevap % 50 dir.Siz bu ihtimali değiştirebilir misiniz? Hayır. Peki bir şeyler yapabilir misiniz? Evet.Parayı daha yükseğe, daha hızlı etrafında dönecek şekilde gibi farklı varyasyonlarla atabilirsiniz.İşte bu sizi bu olayda etken durumuna getirir.Sonucu etkilemeden deneme yapmaktasınızdır.Casino işinde de öyle. Size eğitimde bu varyasyonların hepsini öğretecekler. Hızlı oyun oynatma,oyunu yavaşlatma,rulet tekerini hızlı ,yavaş döndürme,farklı spin atma,poker şafılı*44 gibi birçok farklı versiyonların eğitimini alacaksınız. Komutanınız pit boss unuz pit te oyunun akışına göre bunların hepsini sizden isteyecek. Bunları iyi bilip yerinde tatbik etmek Onun işini kolaylaştıracaktır.Lütfen şunu da unutmayalım hiçbir varyasyonda kural delinemez, kuralı aynen uygulamak zorundasınız. Mesela rulet tekerinde topu aldığın numaradan atacaksın kuralını farklı spin için delemezsin aldığın numaradan topu atmakla yükümlüsün.
Herkesin görev tanımında her pozisyonun yapması gereken bellidir. Herkes iş tanımına görev tanımına uygun davranmalıdır. Cheaper yanlış hesap eden dealer a doğrusunu söyleyemez ,o inspector’un görevidir.
Şimdi asıl konumuza gelelim casino müşterileri yani tabiri caizse kumarbazlarla olan ilişkimize.
İşimizin en can alıcı noktası işte budur.İngiltere parlamentosunu hiç televizyonlarda veya görsel medyada göreniniz var mı? Hani şu lordlar kamarası diyorlar ya onu. Partiler karşı karşıya otururlar en hararetli tartışmalarda bile belirli mesafeyi hiçbiri kesinlikle geçmez. O mesafeye ne denir biliyor musunuz? Kılıç mesafesi.İşte o kılıç mesafesi ne yazık ki casinoda yoktur. Kılıç ı bırakın bıçak mesafesi bile yoktur.Masalarda müşteriler birbirini ezercesine kafa kafaya oynarlar. Sizde hemen karşılarında onlara karşı tek kafa. Hatta bazen kafalarınız tokuşur ,elleriniz ,omuzlarınız birbirine dokunur.İşte profesyonelseniz ve kendinizi korumak istiyorsanız mutlaka bu kılıç mesafesini farklı şekillerde oluşturmak zorundasınız.Bu anca müşteri psikolojisini iyi bilmekle ve kuralları eksiksiz tatbik etmekle olur.İnsan psikolojisi bilmek yetmez. Her an oyunun akışına göre değişip farklılık gösteren müşteri psikolojisini de iyi takip etmek zorundasınız. Oyunun durumuna akışına göre kurdun kuzuya ,kuzunun kurda dönüştüğünü bilmelisiniz.Bilmek de yetmez bu değişimleri heran anında yakalamak zorundasınız.Bu değişimlerden etkilenmek istemiyorsanız kılıç mesafesini unutmayacaksınız. Sevinenle bir noktaya sevinip ,üzülene bir noktaya kadar teskin edip üzüleceksiniz. Kılıc mesafesi olarak belirlediğiniz eşiği hiçbir şart ve durumda aşmayacaksınız. Aşarsanız biçilirsiniz. Bugün olmazsa bile bir gün bu mutlaka olur.
Size bir anımı anlatayım.Casino’ muzun devamlı ve beyefendi müşterilerinden biri benim inspect yaptığım masada oynuyor. Adam şakacı güleryüzlü efendi birisi. Muhabbeti zevkli olanlardan. O günde çok şanslı, iyi kazanıp iyi de tip veriyor. Kısaca etrafa neşe saçıyor. Neyse uzatmayayım biz break*45 e gittik.Dinlenmeden 20 dakika sonra pit e çıkarken Onunla kasanın önünde karşılaştık. İsmini burda söylemeyeyim hani şaka yapıyorduya guruptan en son ona inspect yaptığım dealer adama “ abi hadi iyisin götürdün bugün” diye takılıverdi. Adam bir anda Ona bir parladı ki”ne diyorsun sen lan” diye tüm casino biranda bize baktı. O neşeli, beyefendi adam gitti yerine tam tersi gelen adam delirdi.İşin aslı sonradan anlaşıldı. Biz içeriye dinlenmeye gidince adamın şansı dönmüş. Kaybettikce oyunu büyütmüş ve 20 dakikanı içinde kazandığını verdiği yetmiyormuş gibi birde üstüne bir sürü para kaybetmiş. Tabi bu gelişmelerden habersiz bizim dealer da adama takılınca adam patlamış.
Müşteriden iyi zamanlarında puan toplamalısınız, bu topladığınız olumlu puanlar kötü zamanlarda kullanacağınız mermiler, cephaneleriniz olacaktır.
Müşteriye nazik davranmaktan ,kibarlıktan emin olun hiç zarar görmezsiniz.Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır sözünü hep hatırlayın.
Oyunu hiç bir zaman kişileştirmenin, unutmayın siz oyunu oynatan dealer sınız. Siz elbette içgüdüsel olarak kazanmaya çalışacaksınız ama şans faktörünün birinci etken olduğu bir iş yaptığınızı unutmayın, Siz, size öğretileni almış olduğunuz eğitimi ,pit boss unuzun talimatlarını eksiksiz uygulayın gerisini karışmayın. Kazanacaksınız da kaybedeceksiniz de. İşi kişileştirip içsel hissiyatınızı müşteriye yansıtmayacaksınız.
Tip alacağım diye kılıç mesafesini geçmeyin,ciddiyetinizi bozmayın sonra değişen durumlarda zor durumda kalırsınız.
İşinizin casino, müşterilerin kumarbazlar olduğunu unutmayın. Her zaman dinamik olmak zorundasınız. En küçük bir zafiyet geri dönüşü çok zor sorunlara yol açabilir. Bir çok teklifler alacaksınız, yapacağınız size kazanç getirebilecek beş dolarlık bir yanlış birgün karşınıza bu işin sizin açınızdan sonlandırılması ile bitebilecek çok vahim bir olay olarak geri döneceğini hiç mi hiç unutmayın.Nakitle oynuyorsunuz nakit.Nakit tutmasını bilmeyeni yakar kavurur.
Masanın patronu olduğunuzu sakın unutmayın. Herkesin korktuğu mafya babasına bile oynatsanız masanın kontrolünü kesinlikle bırakmayacaksınız.Kural neyse uygulayacaksınız, kural kimse için değiştirilemez. Değiştirmenizi de kimse zorlayamaz.Casino müşterileri güçlü kişilerdir ama masanın patronunun siz olduğunuzu hiç unutmamalısınız.
Salonu dinamik tutmaya çalışıyordum onlara söylediğim konular ile anıları yaşanmışlıkları anlatmak iyi geliyordu.Mesela tanınmış birçok kabadayıyla mafya ile karşı karşıya geleceksiniz. Korkmayacaksınız masanın patronu sizsiniz. Onlar sizin misafiriniz, vakti zamanında bir isim söyledim eminim salonda o ismi duymayan gıyabında tanımayan yoktur.
_ Bu şahıs o zaman çalıştığım casinoya oyun oynamaya geldi, B/J oynuyor. Dealer Yavuz diye bir arkadaş. O da kabadayı, babayiğit bir arkadaş ama karşısında ülkenin en namlı kabadayısını görünce bizim Yavuz strese giriyor. Ter basmış ter bastıkca vücudunda karıncalanmalar olmuş. Sağına soluna kaşıyıp masada garip hareketler yapmaya başlamış. Üstelik 7 kutu maksimumdan oynayan kabadayıya baya da kaybediyor. Adam bakıyor Yavuz durduğu yerde duramıyor
_ Ne ulan ne kıvranıp duruyorsun, derdin ne? diye parlıyor ve tahmin edersiniz bizim Yavuz iptal. Salonda gülüşmeler yükseliyor.Ben de break teyim pit boss koşarak staff room *46 a geldi. Oğuz koş Yavuz gittigidiyor gitmezse de adam gıcık oldu o götürecek deyip hemen Yavuz u almamı istedi. Masaya bende cekine cekine de olsa hemen gittim. Bizim babayiğit esmer Yavuz nerdeyse zenciyle çinli arası bir meleze dönmüş. Kan ter içerisinde eli ayağı titriyor. Dealer chance deyip Yavuz u aldım. Kabadayının önü silme cash cip dolu nerdeyse çuha gözükmüyor. Başladım oynatmaya. Daha ikinci safle geldiğimde tüm parasını aldım. Adamlarından para istedi, bende bal akıyor onuda aldım. Bir daha istedi onlarıda kaybetti. Elinde yalnizca 200 dolarlık iki yüzlük cip kaldı. Onu da bana tip verdi. Su istedi “bunun üstüne ancak soğuk su içilir” deyip cekip gitti.Tabi ben günün kahramanı oldum.deyip ellerimi açınca bir alkışla beraber gülüşmeler.
Dışarda karşılaşacağınız casinodan tanıdığınız hiç bir müşteriye ilk siz selam vermeyeceksiniz Onu çevresindekilere karşı çok zor durumda bırakabilirsiniz.Zaten dışarıda hiç bir müşteri ile iletişim halinde olunamaz kuralını sakın unutmayın.
Casino da çalışıyorsanız anlatacağınız hikayeler bitmez.alın size başka bir örnek hikaye. Casino nun gündüz saatlerinde gelen altın kızlar dediğimiz Antalya eşrafından yaşlı teyzelerden devamlı gelen ismini Ayşe diyelim Ayşe teyze bir gün day shiftindeyim*47 yani gündüz çalışıyorum. Bana ters davranıyor, her zaman gülen şakalar yapan teyze benim tarafıma hiç bakmıyor. Fırsatını buldumu laf sokuyor. Hani beni de çok sever. Bir terslik var da ne? Bir türlü çözemiyorum. Neyse uzatmayayım masasına inspec yapıyorum Ayşe teyze aynen alışkın olmadığımız tavırları devam ediyor. En sonunda dayanamayıp “Ayşe hanım hayrola bir suç mu işledim, neden bana böyle ters davranıyorsun? diye sordum Ayşe teyze şöyle bir alttan alttan baktı
_ Geçen gün restaurantta karşı masadaydın da bir Allahın selamını vermedin, beni görmezlikten geldin. Çok kırıldım sana hiç yakıştıramadım dedi.İş anlaşılmıştı. Ona elbette onu gördüğümü ama yanındakilerin yanında beni casinodan tanıyorum dedirtmemek, kendini zor durumda bırakmamak için görmezlikten geldiğimi uzun uzun anlatınca; Ayşe teyze haklılığımı kabül edip gülümsedi.İşte böyle .Bir çok insan casinonun nasıl bir yer olduğunu bilmezler. Bizi kara adamlar gözü ile görürler.Hakkımızda bir sürü şehir efsanesi anlatırlar. Siz ise doğrusunu söylemek ve doğru yapmak doğru davranmak zorundasınız.
İnsanların casino ön yargılarında filmlerin,dizilerin hatta hollywood filmlerinin bile çok payı vardır.Mesela Robert de niro’nun casino filmini seyredenleriniz var mı? O filmde casinoyu nasıl yansıtıyorlar dı? Hile yapanı cekiçle nasıl parmaklarını kırıyorlardı gördünüz mü? Hayatında hiç casino görmeyen bu filmi seyrett mi gerisini siz düşünün. Fikret de Niro deyince salon yıkıldı yine.Kumarbaz filmini seyredeniniz var mı? Adam masada no limit oynuyor,18 e double yapıyor 3 gelip yirmibir oluyordu. Hatta filmin en son en can alıcı sahnesinde tüm parasını siyaha koyduğu sahnede top ile teker aynı tarafa dönüyordu. Filmlerde istediğini getiren düzünekci casino sahipleri ,kart sayan müşteriler ,daha neler neler… Hepside saçma sapan hayal ürünleri.Bunca yıl çalıştım değil kağıt saymak yalnızca as ları bile sayamıyorum.Tabi rain man( yağmur adam ) olursanız o başka.
Casinoculuk zor olduğu kadar dinamik çok zevkli bir meslektir.Sinir ,stresi bol olduğu kadar eğlencesi de bir o kadar boldur.Ayda bir maaş ,her hafta tip alırsınız. Toplamda bir ayda beş defa toplu para alacaksınız. İhtiyac duymanızda tip ve maaş avansını da işin içine koyarsanız bu her üç dört günde para alacaksınız demektir Hiçbir iş dalında böyle şey yoktur.
Tuttuğunuz takımla vedalaşın. Bir süreden sonra size çok büyük haz veren birçok şeyin iyi bir masada deal* 48 yapmak kadar zevk ,heyecan vermediğini göreceksiniz .Attığınız bir no spin *31 sizi o kadar güldürecek ki bu gülmeyi hiç bir komedi filminde bulamayacaksınız . İnanmıyor musunuz? şimdi dinleyin ve rica ediyorum kimse gülmesin.Birgün A/R inde deal yapıyorum bir spin attım spin tekerlekten çıkıp karşımda kumar oynayan kadının gögüs dekotesinden içeriye girdi dedim sustum. Önce salonda tıs tıs gibi kendine hakim olmaya çalışanlardan çıkan garip sesler duyuldu, sonra biri dayanamayıp kahkahayı bastı takibinde tüm salon yıkıldı.Gülmelerin şiddetinin dinmesini bekledim.
_ Birgün yine bir no spin yaptım tekerlekten çıkan top gitti masadaki bira bardağını kırdı dedim salon coştu
_ Bir gün dedim vip de oyuncunun önündeki tüm parayı aldım ve oyunun sonuna doğru bir no spin yaptım kel kafalı adamın alnının çatından vurdum. Salon artık tutulmuyordu.Mesela Turgay diye bir arkadaş vardı inanılmaz kuvvetli spin atardı ve nasıl beceriyorsa genelde karşı masanın inspektör ne vurmakta ustaydı. Salonun gülüşmelerinin yavaşlamasını bekledim.Bu konuştuklarımız yalnızca no spin ile ilgili, eskiler bilir iki casinocu bir araya gelse saatlerce kakara kikiri casinoyu konuşabilir. Çünkü siz çalışanlar her ne kadar kumar oynamasanız da bir nevi olayın en merkezindesiniz. İnsanız ve herkes gibi duygularınız var en yüce duygulardan birisi kazanma duygusudur. Bu duygu herkesde vardır kimse kaybetmek istemez. Casinoda sizler işinizi yapıyor gözüksenizde kazanıp kaybetme hissinin içinde olacaksınız; aradaki fark müşteri kendi parasını ,sizler ise ister gıcırına düşünün isterseniz maaşını aldığınız patronunuzun parası olarak düşünün hep kazanmak isteyeceksiniz.Kazandıkça içgüdüsel olarak kendinizi iyi kaybettikce kötü hissedeceksiniz.İşin kötüsü bu hisleri duyguları yansıtmamak hatta tersinden yansıtmak zorundasınız.O nasıl olacak diye soranlar vardır. Durun önce ben size sorayım ayna herşeyi nasıl yansıtır? Evet cevapları duyalım artık salonla iletişimim iyiydi ve hemen birkaç kişi el kaldırdı.
_ Siz kırmızı tişörtlü evet evet siz
_ Aynen gördüğü gibi
_ Başka seçenekler lütfen farklı olacak ,evet siz
_ Buğulu deyince salon bir güldü, başka birine söz verdim
_ Hocam bende bir tane var yamuryumur lunaparktaki sihirli aynalar gibi deyince yine gülüşmeler
_ Aynı gördüğü gibi,buğulu ,yamuryumur mesela size sorum. Ben şimdi aynaya bakıyorum,arkamdan eşim geldi sağ elini sağ omzuma koydu ayna bizi nasıl yansıtır?
_ Evet sizi gördüğü gibi
_ Siz önde eşiniz arkada
_ O tamam ama eşimin eli benim hangi omuzumda biri hararetle atladı
_ Eşinizin sağ eli sizin sol omuzunda yansıtır
_ İnspectorler e soralım eşimin sağ eli benim sol omzumda mı yansıtır?
_Evet
_ Tüm inspektörler aynı mı düşünüyor? İnspectörler evet dediler
_ Peki farklı düşünen var mı?Eşimin sağ eli aynada nerededir ?Arkadaki sıralardan birisi elkaldırdı.
_ Aynadaki yansımada eşinizin sağ elini bilemem ama, sol eli sizin sol omuzundadır.
_ Bravo dedim alkış arkadaki arkadaşımıza.Şimdi sakince bir düşünün gercekte sağ elini sağ omuzuma koymasına rağmen ayna bizi sol elini sol omzuma koymuş gibi yansıtıyor ama hiç çaktırmıyor Her gün aynaya defalarca bakıyoruz , ama biraz önceki soruyu kimse bilemiyor. İşte biz kaybederken gülüp, kazanırken üzüleceğiz. Farklısını içgüdüsel olarak hissederken o an bu sizi kaypak yapmaz bu sizin yapmış olduğunuz işin bir gereği,müşterinin dışardan dile getirmese bile arzuladığı bir durumdur.Bunu başarabilenler insan ilişkileri iyi olan dealer lardır.
Mesela bazı poker suratlı insanlar vardır hissini belli etmez robot gibidir. Kişisel tecrübelerimden söyleyebilirim ki poker suratlıları casinoda ne müşteri nede yönetim pek sevmez. Sanki işi boşlamış,umursamaz ,bana neciler olarak gözükür. Pek hoş durmaz.Ben şahsen adamın gözüne bakarım,her organ yalan söylese de gözler yalan söylemez.Bu sözüm yalnızca live game*49 cilere değil tüm herkese.Eskiler bilir casinoya her türlü müşteri gelir hiç kimseyi kılık kıyafeti ,oynadığı oyun çeşidi,oyun limiti ile değerlendirmeyin herkese ne yakın nede uzak durun,onlarla olmanız gereken kılıc mesafesini iyi ayarlayın,bir süreden sonra tabiri caizse insan sarrafı olmaya başlayacaksınız. İnsanların davranışlarından,hareketlerinden ne yapmaya çalıştığını,amacını ,hedefini anlamaya başlayacak en önemlisi karekter analizini doğru bir şekilde yapmaya başlayacaksınız.Aranıza yeni katılanları kendi tecrübelerinizin ışığında öğretip eğitin.Ekibiniz ne kadar eğitimli bilgili,tecrübeli olursa iş süreciniz o kadar kolay olacaktır.Örnekler vereyim mi? ister misiniz?Salon en çok örneklerden hoşlanıyordu ve hep bir ağızdan
_ Evet diye bağırdılar.
_ Fi zamanında haftanın üç beş günü casinoya gelip bir bir jeton ile oynayan sessiz bir müşterimiz vardı. Kimseyle konuşmaz sakin bir adamdı.Küçük limitli makinada çok az bir parayla tek jeton oyun oynardı.Olacak ya bir gün Kemer den Antalya ya dönüyorum bir üzülerek belirtmeliyim ki ölümlü bir trafik kazasının üzerine vardım. Yol kapanmış, kaza yerine merak edip gittiğimde jandarma,polis ,ambulanslar sanki bir hollywood filminin son karesi gibi bir ortam vardı. Herkese emirler veren bağıran çağıran takım elbiseli bir adam dikkatimi çekti karşıdan tanıdık geldi ve hemen de tanıdım. O bizde tek tek jeton oynayan adam aslan kesilmiş herkese emirler yağdırıyordu. Adam savcıymış hemde ne savcı.Başka ister misiniz?
_ B/J de yine yaşlı bir amca sık sık gelir ve tek kutu beş dolarlık oyun oynar kazansada kaybetsede istifini hiç bozmazdı. Araba satın aldım noterde satışı yaptık son imzayı noter bey atacak üst katta dediler içeriye girdim sizce kim di? Beşlik B/J ci.Adam notermiş.
_ Bir gün Side ye gezmeye gittim biri ardımdan bağırıyor müdürüm gel bir çayımızı iç diye. Dönüp baktığımda bizim casinoya bir kaç kez gelip sağlam oynayan hele birinde bize kök söktüren bir müşteri. Verilen selamı almamak olmaz bir merhaba diyeyim diye yanına yanaştım. Adamın ne iş yaptığını da bilmiyorum. Adamla bulunduğumuz halı mağazasının önünde üç beş ayaküstü konuşmadan sonra senin mağazada güzelmiş dedim. Sizce ne dese iyi. Yok müdürüm biz burada hanut yapıyoruz dedi. Yani işi hanutculuk ve bu adam casinonun vip sinde oynuyor.Size en çarpıcı örneği vereyim.
Bir amcamız vardı sokakta görseniz halini acırsınız.Casino da makina oynar bazen canlı oyunlarda dış bahis yapar hepsi o.Sonra birgün sağlam kaynaktan öğrendim ki amcanın merakı tavla ve çifter dairesine tavla oynadığı oluyormuş.Kat karşılığı verdiği arsalarından sahip olduğu dairelerin haddi hesabı yokmuş.
Başka bir müşteri tiplemesi de, hani kahvelerde dört kişilik okey masalarında yancılar olur ya onun gibi; yancıları,şakşakçıları göreceksiniz.Oyunu bilen olur. Herkesin arkadaşı olur, Tanışmadığı ile casinoda karşılaştığı olur. Olur da olur. Bunlar genelde yalaka ve geveze tipler olur. İçtiği bir içkiyi ,açık büfeden aldığı iki yemeği ,veya kazanadan aldığı bir çipi günün karı belleyenlerdir. Bu kişilere dikkat edin. Sülük gibi müşteriye,masaya yapışırlar. Kraldan fazla kralcı olurlar İşinize müdahale etmeye çalışırlar varlıkları dahi rahatsızlık sebebidir. Size de yaklaşmaya çalışırlar sakın ola çektikleri yağı aldanıp kılıç mesafesini geçmelerine izin vermeyin, zarar görürsünüz.
Konu casino dinleyicilerinde genç dinamik bir kesim olunca zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişim saatime baktığımda planladığımızdan çok daha fazla zamanı aşmış olduğumu fark edip tüm salona iş hayatlarında başarılar dilediğimi ,temennilerimle birlikte konferansı bitirdim. Sonuçta herkesin kendisine göre planı programı vardı.Onlara zaman ayırıp geldikleri için teşekkürlerimle sözlerime son verdim.Alkış sesinin coşkusundan verimli ve eğlenceli bir seminer olduğu belliydi.Müdür bey sahneye gelerek kısa bir teşekkür konuşması ile salon dağılmaya başladı.
Seminer boyunca gözlerimin sık sık kenetlendiği Gülşen in yanına gidip
_ Gülüm nasıl buldun casinoculuğu diye takıldım
_ Casinocu olmasamda eski casinocu karısıyım. Güzel bir seminer oldu şimdi daha iyi anlayabiliyorum bu işin seni niye mıknatıs gibi çektiğini, harikaydın.
_ Sağol gülüm senin güzelliğinin yanında lafımı olur dedim.
Konferans salonundan çıktığımda müdür beyin akşam yemeğini nazikce geri çevirdim. Israrından kurtulmak için planımız olduğu beyaz yalanını söylemek durumunda kaldım.Kırk yılın bir başı Gülşen le Side’ye gelmişiz casino iyi hoş da fazlası onu sıkar. Hem onunla baş başa olmak var iken ne işim var kapalı otelde.Odaya çıkıp üstümüze rahat giysiler geçirdikten sonra hemen Side’ye gitmek üzere yola çıktık.
Titreyengöl,sorgun takibinde Side tarihle yaşamın iç içe geçtiği muhteşem yer. Side ye girmeden bir kilometre beriden iki arabanın geçecebileceği dar yolun sağı,solu ndaki harabeler insanı 21 yy yaşamından alıp büyülü bir atmosfere sokuveriyor. Acaba burada bin yıl önce roma,bizans ,takibinde bizim Türklerin zamanlarında kimler yaşamış. Yaşayanlar nelerle mücadele vermişler neler düşünüp ,yapmışlar .Geçmişin ayakta kalabilen taş kalıntılarının arasında yol alıyoruz sağda solda yürüyüş yapan,harabeleri gezen turist grupları… Sırtında havlu,hatta bazıları mayolarıyla plajı gidip plajdan gelenler…Bambaşka bir dünya. Arabalar kendine özgü doğal,hissi,sinyalizasyon sistemi oluşturmuşlar. Tek aracın geçebildiği dar kapıda birbirlerine yol veriyorlar. Biz ise usp de çalan ispanyol trompet nin kanı kaynatan coşkulu melodisi eşliğinde koltukta oturduğumuz yerde müziğin ritmiyle hem harabeleri inceliyor hem de irademizin dışında kıçımızın koltukta hareket etmesini engel olamıyorduk. Kapıdan geçince 50 metre ilerde yine harabe kalıntılarının arasında oluşturulmuş otoparka girip aracınızı park ettik. Artık özgürdük. Sağda solda duvarların arasından kendi kendine çıkmış incir ağaçlarını ,birbiriyle sarmaş dolaş olmuş yaban çiçeklerini, otları kıskandıracak kadar özgürdük.
Karşıda koca Side antik tiyatrosu tüm heybetiyle duruyordu. Merdivenlerinde oturup, soluklanan ziyaretçileri ile sohbet halindeydi. Parktan etrafı seyrede seyrede sağı solu iki sıra dükkanlar ile çevrilmiş,tarihi dokusunu en iyi muhafaza edilerek dekore edilmiş yenilenmiş binaların çatılarına kadar çıkmış rengarenk begonvil çiçeklerinin arasında,hiç bir ressamın tuvaline bu güzelliğe aktaramayacağı muhteşemlikte ziyaretçilerine harika göz banyosu yaptırıyordu. Büyüyü bozan tek şey bir sürü çakma malın yığıldığı dükkanlar ve sokaktaki her insanı potansiyel bir müşteri gözüyle bakan,en küçük bir göz kontağında üzerine atlayaverecekmiş gibi bakan ,gelen geçen herkesi istisnasız tepeden tırnağa süzen dükkana buyur eden ve her dilde konuşan hatta bir iki dili harmanlayarak anonslarını yapan dükkan sahipleri veya hanutçulardı. Biz pek onlara takılmadan hangi dükkanda ne var ne satıyorlar incelemeden caddeden aşağıya limana doğru iniyoruz.Ben bakmıyorum da hanım olur bakmaz olur mu? Gülşen farklı gördüğü şeyleri çekiştirerek bana gösteriyor. En çok da buldan bezi denilen şile bezlerinden yapılan rengarenk geleneksel kıyafetlerin bol olduğu dükkanlarda kıyafetleri inceliyor.Kadınları oradan uzaklaştırmanın en güzel yolu beğendiysen al ben anlamam deyip kararı ona bırakacaksın… A o çok güzelmiş onu al dersen bilki alır. Limandan önce sağ tarafa döndük meydanın sonuna kadar gidince karşıda tüm muhteşemliği ile Side plajları buna plaj demek haksızlık olur Side riveryası göz alıcı ,yeşil ile mavinin harmanlandığı rengarenk akdeniz çiçekleri ile süslendiği yer. İnsanlar karıncalar gibi yüzenler,şezlongda yatanlar,yürüyenler ,top oynayanlar,sürat tekneleri ile su sporları yapanlar…Kıyıdakileri beyaz suları ile döven ,içindekileri muhteşem oyun aktiviteleri sunan sığ dalgalar.Palmiye ağaçlarının altından ucu bucağı gözükmeyen plajı. Yeşilliklerin arasında bu güzelliği adapte olmaya çalışan irili ufaklı otelleri konaklama tesislerini seyrediyoruz.
_ Keşke mayolarımızı yanımıza alsaydık dedim
_ Ya sorma benimde içim gitti dedi Gülşen
_ Yarın dönmeden gelelim biraz yüzer öyle gideriz.Aslında istersen bir gün daha kalabiliriz ne dersin?
_ Pazar günü babamlar? diye o korkunç hatırlatmayı yaptı.
_ Ya arkadaş her pazar olmak zorunda mı? Bu pazar da gitmesek işimin uzadığını söylesek olmaz mı?
_ Hangi iş,casinoculara seminer mi veriyorum diyeceksin babamlara? dedi.Gülşen haklı. Değil gitmemek bu seminerden haberleri olsa aforoz olmasamda onlara en az iki aylık surat asmaya,laf sokmaya malzeme vermiş olurum .
_ Tamam anladım ama bak şöyle yapabiliriz yarın erkenden kalkar sabahın ilk ışıklarında yüzer fazla oyalanmadan Antalya ya döneriz ne dersin? dedim.Gülşen baş parmağını anlaştık babında havaya kaldırdı.
_ Gel diğer tarafa gidelim dünyanın en güzel Apollon tapınağı Side dedir.Sahil boyu yürüdük Limanda ,teknelerin yatların önünde fotoğraflar çektik,Apollon tapınağının dik heybetli sütunlarını altlarında kenardaki mermer bloklarının üzerlerinde molalar verdik. Gelen geçeni seyrettik. Ondan bundan konuştuk side nin arka plajına denizle birleşen kayalıkları seyrettik. Turuncu taze ham hurmaların taçlandırdığı palmiye ağaçlarının önlerinde farklı pozlar yakaladık,Sidenin burham burham tarih kokan geleneksel evlerini sarmış rengarenk çiçeklerin arasından,pansiyonların,cafelerin,restaurantlarının arasından daracık yolda ağır kağnılar gibi dolaşarak ana caddeye çıktık. Tekrar liman tarafına yönelip limanın tam karşısında teras restaurant denilen restaurantta akşam yemeğimizi batan güneşe karşı siparişi verdik. Yakıcı kavurucu bir akdeniz günden sonra yorgun argın güneşin turuncuya dönen renklerinin denizin üzerindeki yansımasını seyredip azda olsa serin serin esen melteme hoşgeldin dedik. Her şey gerçek olamayacak kadar muhteşem.Gülşen ise en muhteşemi. Şimdi de ona böyle lüks bir restaurantta bile olsa niçin balığı parmaklarımızla yememiz gerektiğini anlatıyorum.
Akşam otele geldiğimizde neredeyse gece yarısı olmuştu Side nin gecesini de keşfetmiş ,oturduğumuz kafelerde fal bile baktırmıştık. Öylesine güzel bir gün geçirmiştik ki bugünün hiç bitmemesini diliyorduk. Güzel bir sevişme ziyafetin üzerine yenilmiş bir tatlı gibidir tatlımızı da hem duble yemiştik ama hiç uykumuz yoktu. İçimizden gelen bir ses devam diyordu bu güzel günü bitirseniz yazık olur.Gece yaşantımız yoktur bar disko sevmeyiz.
_ Uykun var mı? Casinoya gidelim mi? diye sordum Gülşen e
_ Al işte kumar mı oynayacaksın?
_ Yok kız onun için değil maksat çeşit olsun.
_ Valla hiç sorma hiç yok Antalya’dan uzağız kimse görmez gitsek mi? Ama oynamak yok.
_ Herhalde yani.Ne zaman oynadığımı gördün?deyince Gülşen muzırca gülümsedi
_ Hadi gidelim tatilin dibine vurduk bugün o da eksik kalmasın deyip benden önce yataktan fırladı.
_ Hazırlanmana beş kala haber ver deyip gezmekten ağrıyan bacaklarımı ters dönüp duvara kaldırdım.
_ Tamamdır.
Yaklaşık bir saat sonra casino daydık:Casino resepsiyonundan itibaren kral ve kraliçe gibi karşılandık .Gündüz kü seminerden sonra casino personelinin bizi çok candan içten tavırla karşılamasından anladım ki kendileriyle güzel bir iletişim kurmuşum. Gülen yüzlerini,casinodan alışkın olduğum gözleriyle selamlamalarını memnununiyetle karşılık verdim. Bu ilgi alaka gördüğüm kadarıyla Gülşen nin de hoşuna gitti.Gülşen ile evlendikten sonra ilk kez beraber bir casinoya gidiyoruz. Babası ben kumarcıya kız vermem dedikten hemen sonra çalıştığım casinodan herkesi hatta casino camiası herkesin sandığından çok daha küçüktür camiayı şoke eden sürpriz istifamı vermiş daha da adımımı atmamıştım.Gülşen de hayatında ilk kez casinoya bugün giriyordu. Her ne kadar gördüklerinin şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da şaşalı dekordan ,ışıkların ışıltısından,insanların auralarını yansıyan heyacanlarından adeta büyülenmiş gibiydi. Sanki yasak elmadan bir ısırık almanın suçluluğundaydkı…Ders zamanı okulu kırmış, henüz okuldan yeterince uzaklaşmadığı için her an karşısına bir hoca çıkıverecekmiş gibi tedirgin… Sıcak yaz günü dere kenarına inip yanmışlığını kana kana içeceği suyla geçirmeye çalışan ama rüzgarın her kımıldattığı dalın,otun sesini kendisine bir avcının yaklaşmakta olduğunu sezinleyen kınalı keklik kadar ürkekti. Bu ortamların kralı yani bana iyice yaklaşmış, elimi tutup tutmamakta kararsız kalmış parmağımın birisini tutmuş uykuda kabus görmekten korkan bebekler gibi yanımda duruyor,gördüklerinden etkilenmiş hazmetmeye çalışıyordu. Casino müdürü gülerek yanımıza geliyor
_ Hoşgeldiniz Oğuz bey, Gülşen hanım diye içtenlikle selamlıyor. Casinoda adet önce oyuncudur sonra yanındakiler; oyuncu kimse önce o selamlanır kadın erkek farketmez veya önce tanıdıktır.
_ Hoşbulduk Gülşen hanıma sizin casinoyu göstermek istedim deyip. Elimi Gülşen nin omzuna doladım, ürkek Gülşen e rahat ol güvendesin mesajımı da bu şekilde iletmiş oldum.Müdür
_ Buyrun bir şeyler ikram edeyim diye her yere hakim olabileceği bir oturma gurubunu işaret etti. Kendisi yüzünü tüm casinoyu görebileceği şekilde oturup bizede yan türbün tarzı yeri işaret etti.Yemek için ısrar edip ,özellikle aşçının bazı spasiyellerini dillendirse de tok olduğumuzu ama
_ Bir acı kahvenizi içeriz dedim.Kahvelerimiz jet hızıyla geldi.Müdür bey bugünkü seminerin çok verimli olduğunu personelden kendine yansımış olan bir takım geri bildirimleri anlata anlata sohbetin ana konu temasını belirledi. Complementary*50 jeton ikram etmek istedi. Yani boş gezmeyin kazanmak kaybetmek yok gıcırına oynayabilirsiniz. O ikramını da nazikce geri çevirdik. Halimizden memnunuz dedim biraz vakit geçirip gideceğiz.Casinonun içi insan kaynıyor malum cumartesi birde israilden Junket*51 kumar grupları varmış. Aynadaki yansımadan vip dede oyun var .Ben kendisine bizimle ilgilendiğiniz için teşekkürler ama siz işinize bakın dedim O yok desede sizi en iyi ben anlarım deyince müsade isteyip işine geri döndü.Gülşen e
_ E gülüm nasıl buldun casinoyu deyince
_ Oğuz burası neymiş böyle ya, acayip. Şu dekora tavana bak dedi.Anladım ki Gülşen casinonun fiziksel durumundan etkilenmiş. Bulunduğumuz casino daha yapılırken içine ucak indirsen olur diye tanımlanmıştı ve bu tanımın hakkını fazlasıyla hak ediyordu. Dev gibi bir ana salon ,canlı oyun ve makinalar bölümü iç içe geçmiş ama birbirinden bağımsızlar. En az normal bir casino kadar vip bölümü. Yanda yemek kokularının casinoya yayılmasını engelleyen camlı yemek salonu.Gülşen bilmiyor ama benim bildiğim casino ile bağlantılı şov,kabare salonuda var. Tam teşekküllü muhteşem bir dekor. Çok yüksek tavan, tavanın tamamı bakılınca az bulutlu nemsiz bir sonbahar gökyüzünün tuvale dökülmüş hali ve Mikelenjonun Adem heykelinin bir kopyası… Buraya girip de bu muhteşemlikten etkilenmemenin mümkünatı yok. Gülşen hayranlıkla etrafa bakıyor.
Ben ise eski alışkanlıklardan casinoya girer girmez ilk işim personelin hareketlerine bir bakar, sinir stres katsayılarını ölçmeye çalışırım. Pit in ortasındaki pit boss un tavırlarını, yüz mimiklerini yakalamaya çalışırım.Casinoyu dinlerim. Müşterilerin sesi mi personelinkine, yoksa personelin anonsları mı müşterilerin şamatasını bastırıyor. Casinonun adrenalini ölçerim, daha bir çok şeyi… Mesela kasiyerler ne yapıyor. Resepsiyonda güvenliklerin pozisyonu,pit te güvenlik var mı? Ödeme anonslarını kulak kabartırım. Müşteri kümeleşmelerini incelerim. Bunların hepsi bana bir şeyler anlatır. O an için içerde neler oluyor daha yönetimden ilk infolar gelmeden kendim kontrol ederim.Yani Gülşen ile benim ilgi alanım o kadar farklıydı ki bu kadar olur.
Boş hiç oynanmamış bir masanın cash flotuna*52 bakar resmini kafama yazarım. Daha sonra oyun oynanan her masadan geçerken o şablonla masanın mevcut flotunu karşılaştırır üç aşağı beş yukarı tabi masada fill falan yoksa masanın kazançta mı yoksa kayıptamı olduğunu tespit ederim.E ne yapayım bu da meslekten gelen alışkanlıklar.Gülşen e
_ Gel gelmişken sana casinoyu tanıtayım bir daha gelirmiyiz belli olmaz dedim.Baktım O benden istekli tam kalkacaktık A/R masasında bir patırtı koptu. İsrailliler işte bol gürültülüler. Artık ne gibi bir anlaşmazlığa düştüler ise? Konuşmalardan anladığım kadarıyla call bet itirazı var Gülşen’in tedirginliğini görünce
_ Merak etme,bu tür anlaşmazlıklar bazen olur. Herkes kendince hakkını aramaya çalışıyor hepsi bu dedim
_ Kavga çıkmasında
_ Yok daha neler. Sen o filmlerde gördüğüne bakma. Burada hiçbir zaman kavga dövüş olmaz. En fazlası işte o gördüğün gibi yüksek sesli tartışmalar olur, hepsi bu.Kavga casino için en kötü şeydir ve hiçbir casino buna müsade etmez. Sana şöyle söyleyeyim onca yıl casinoda çalıştım hiç bir müşteriye el kaldırtmadım, hiç bir müşteride bana el kaldırmadı. Hadi gel
_ O masadaki rakamlar ne ışıklı panodaki?
_ O masada gelen son 16 numara yı göstermek için
_ Niçin o numaralar yazıyor istatistik mi tutuluyor?
_ Yok canım istatiksel falan değil müşteri psikolojisi işte,istiyor. Sözüm ona takip ediyor. Ona göre oynayanlar var
_ Peki işe yarıyor mu?
_ Kesinlikle yaramıyor. Hatta bunun bir adı bile var, Monte Carlo Yanılgısı deniliyor.Önceki gelen numaraların sonradan gelecek numaralara olasılık anlamında bir etkisi olamaz. Her spin ,her oyun bağımsızdır. Lakin kumarbaz bunu öyle düşünmez. Hep çift yönlü düşünürler. Kimisi rulette sabit numara ve bölge oynayanlar kendi bölgelerinin veya numaralarının çok geldiği yerlere oynar. Kimisi de a bak benim bölgem veya numaram hiç gelmemiş şimdi sıra onlara gelecek diye oynar. Yani işin özü o displayler olasılık olarak anlamsız olmasına rağmen müşteriye kumarbaza gel gel yapar. Hem buna niçin Monte Carlo yanılgısı derler biliyor musun?
_ İlahi Oğuz nerden bileyim?
_ Saçma bi soru oldu değil mi? Bunu bir yerde rastlamıştım 1910 muydu 13 müydü tam hatırlamıyorum bir gece Monte Carlo da bir casinoda o kadar siyah ard arda geliyor ki; siyah geldikce müşteriler kırmızı ya basıyor ama gene siyah geliyor. Müşteriler kırmızıya bastıkca siyah geliyor ve casino inanılmaz bir para kazanıyor. Herkes kırmızıya bastıkça gelen siyahla tüm paralarını bırakıyorlar. Ondan bu adı alıyor. Yani hani bugün seminerde sordum ya madeni bir para üst sütte 20 kere yazı gelse 21. atışta yazı gelme ihtimali yine % 50 dir onun gibi.
_ Peki dealer istediği numarayı veya bir bölge diyorsunuz ya topu düşürebilir mi?
_ Hep dener, ama mümkün değil yapamaz. Gel bak şu masadaki oyun sakin gözüküyor. wheel*53in yanına yani rulet tekerinin yanına gel sana anlatayım. Bak tekeri görüyor musun ? Numaraların olduğu mekanizma ile top birbirine zıt eksende dönüyor. Top mika*54 veya teflon*55 olabilir. Bak bundaki mika. Her numarayı birbirinden ayıran pirinçleri görüyor musun? Yani teker döndüğü için tam göremezsin ama ben sana anlatayım; her numarayı birbirinden ayıran pirinç ayraçlarda dört taraflı yamuk versiyon vardır. Top hangisine çarparsa farklı yere hareket eder. Tekerde bir dikine bir yatay kalın pirinç ayraçlar var o engellerde de dört versiyon vardır. Topun çarptığına göre yön değiştirir. Mika top o kadar zıplar ki durdurmak imkansızdır. Tabi birde ters yöne dönen wheel i unutmayalım. Onun hızıda bu çarpmaları etkiler. Bu kadar çok versiyonun olduğu bir mekanizmada onu etkilemek veya yönlendirmek mümkün olabilir mi? Olasılığı bile olamaz.
Dealer ancak spinin oluşum şartlarını değiştirebilir. Hızlı atar. Yavaş atar. Wheel i hızlı çevirir. Yavaş çevirir… Bir sürü şey dener, ama olasılık her zaman aynı kalır. Hani para örneğinde olduğu gibi. Parayı hızlı da döndürsen yavaş da döndürsen ,istersen gökdelenden de atsan yazı tura gelme olasılığı her zaman % 50 dir, değişmez.
Tabi bu insan psikolojisinde özellikle kazanmayı kendine hedef seçmiş kumarbazlar için bu matematik işlemiyor. Onlar için her şey olasılık dahilindedir. Bir sürü saçma sapan totemler*56 belirlerler veya inanırlar. Üç kez kırmızı geldiyse siyah gelme olasılığı daha fazla olduğunu düşünmek gibi bir sürü safsatayı kurup ona göre oyun planı oluştururlar. Aynı masada ,aynı şartlar altında bundan dolayı birisi kırmızıya oynarken diğeri siyaha oynar.
_ Yani bir satranç gibi değil
_ Kesinlikle değil satranç 64 kareden oluşan her iki tarafın eşit şart ve kurallarla oynadığı kişisel becerilerine göre değişen şartları ölçüp biçip oyun stratejisini yönlendirdiği oyundur. Şansla bir ilgisi yoktur.
_ Bunları kim icat etmiş bu kadar bu kadar kombinasyonu ayrıntıyı düşünebilmiş
_ Satrancı mı bildiğim kadarıyla ilk Hindistan da MS 6 yy da oynan mış.
_ Peki şu senin meşhur ruleti?
_ Onunda bir iki hikayesini duydum en çok anlatılar iki rahibin bulduğu hikayesidir
_ Rahip mi yok daha neler
_ Niye bu kadar şaşırdın.Kiliselerde yardım toplamak için bugün bile bingo tarzı oyunlar oynatılır. Fi tarihinde matematikten anlayan iki papaz oturuyor kiliseye yardım toplamak için kafa kafaya verip uzun uğraşlardan sonra ruleti icat ediyorlar. Mükemmel planlanmış ,çok hızlı bir oyun. Sonra bir farkına varırlar ki icat ettikleri oyunun sayılarının toplamı 666 yı tekabül ediyor. E 666 da şeytanın numarası. Eyvah diyorlar biz ne yaptık. Değiştirmeye,farklılaştırmaya çalışsalarda ne mümkün. Oyun o kadar mükemmel ki icat edenler dahi ruleti çözemiyorlar. Şeytanın oyununu icat ettiklerini düşündükleri için intihar ediyorlar.
_ Ay ne hikayeymiş be
_ Sorma valla papazlar bizim deyimimizle papazı bulmuşlar. Emin ol mezarlarında bile rahat yatmıyorlardır. İnsanlar masada kaybettikce kaç kez bizzat kendim şahit oldum hay seni icat edeni diye küfür ettiklerini.Tüm dünyayı düşün bence her an bizim iki kafadar papaz mezarda aha şu tekerlekten daha hızlı dönüp duruyor lardır.
_ Bir sürü renk var her yere koyuyorlar
_ O bakıyorum bu rulet seni baya sardı sakın yarın yemekte aklına birşey gelirse sorayım deme. Anan tefe koyar
_ Hakket gız babamlar şimdi bizi burada görseler… Anam anam düşüncesi bile korkunç
_ Aslında bu papaz rulet hikayesini babana anlatsam hoşuna gidebilir
_ Yok daha neler
_ Dur sorun kaynadı,bak o desenleri farklı renkli olan markalara renk cip*57 diyoruz. Her oyuncu için farklı renk. Şu cam caver*58 in içindekiler de cash cipler, adı gibi nakit. Onları alır başka masaya gidebilir veya kasadan değiştirebilirsin.Farklı oyun kombinasyonu gibi gözüksede rulette ana kaide riske göre ödeme alırsın. Az risk, az ödeme. Çok risk çok ödeme.Yoksa başka bir farklılık yoktur.Tek numara tutarsın 35 ,iki numaraya 17,üçe 11,kare dört numara 8 altı numara 5 gibi hepsinde aynı mantık vardır.Riske göre para alırsın.
_ O dışardakiler ne öyle
_ Onlarda 1.,2.,ve 3. düzüneler ve aynı şekilde 1.,2.,3., kolonlar toplamda 12 numara tutarsın 1 e 2 ödeme alırsın. En dışdakiler de tek ,çift ,kırmızı ve siyah bunlardan birisine koydun mu 18 numara tutar. Kazanırsan 1 e 1 ödeme alırsın. O tüm dış numaralar sıfır gelirse kaybeder.Zaten ruleti bu kadar hızlı ve tehlikeli bir oyun yapan bu oynama versiyonları dır. Dönün papazlar deyince güldük.Gülşen diğer tarafa B/J masalarını olduğu tarafa beni çekti
_ Bak bunlarda B/J masaları yani 21 oyunu belki bilirsin
_ Ben ve oyun güldürme beni
_ E tabi kimin kızısın.Senin işinde zor ya. Hani deliler diye Metin Akpınar,Zeki Akasya nın bir oyunları vardı, bilmiyorum hiç seyrettin mi? Orada Zeki Alasya kraldı, kızı prenses de bir çobana aşık oluyordu. Hiç unutmadığım bir repliği vardı “ kral baban çoban kocan olur mu lan hayvan” diyor du Zeki Alasya,
_ Yani şimdi ne diyorsun
_ Söylerim ama kızmak yok söz de
_ Tamam söz
_ Bak söylüyorum “molla baban kumarcı kocan olur mu lan heyvan” derdi bizi tanısa Zeki Alasya. Ben güldüm,Gülşen az surat asmayı denese de o da güldü.
_ E ne yapalım gönül işte otada konar boka da diyerek intikamını aldı. Bu B/J sakin bir oyuna benziyor
_ Evet öyledir bunda da türkce adı gibi 21 e yakın olan kazanır,aşan kaybeder.Tüm kutular bağımsızdır ve hepsi kasaya karşı oynarlar. Oyunun sonunda yanmadan kalanlar eğer kasa yanarsa hepsi kazanır. Kasa yanmazsa; kasadan büyük olan kutular kazanır , küçük olanlar ise kaybeder.Kasa 17 ye kadar kart çekmek 17 de de durmak zorundadır. As 1 veya 11 sayılır ,on ve tüm renkli kağıtlar on sayılır. As ile on veya renkli kağıtlardan birisi gelirse blackjack yapmış olursun 1 e 1.5 ödeme alırsın. Oyunun gidişine göre duble yapabilir veya split denilen benzer rakamları ikiye ayırma gibi versiyonlar yapabilirsin ama kafanı karıştırmak istemem. Aslında basit bir oyundur.
_ Bir film seyretmiştim yağmur adam diye Dustin Hoffman nın nu oynadığı oyun buydu değil mi?
_ O bak molla kızı neler de bilirmiş evet bu B/J.
_ Onda nasıl yapıyordu da kazanıyor du?
_ Adam otistikti ve kartları sayıyordu. Onda da sekizden büyük kartları artı diğerlerini eksi diyorsun sekiz ise etkisiz. Çıkan kartları böylece sayıyorsun ve büyük kartlar fazla kaldıysa kazanma oranın yükseliyor ve yüksek oynuyorsun.
_ Sen sayabilir misin?
_ Ben normalim. Ne gezer, o iş öyle kolay da değil.
_ E o zaman bir kart sayan birisi gelse casinoyu sizin deyimle patlatır sen bilmiyorsan yakalayamazsın.
_ Casinoyu patlatıp çatlatmak pek öyle kolay da değildir. Kart sayamasak da bizimde kendimize göre korunma ,savunma taktiklerimiz vardır.
_Mesela adamın kafasını mı karıştırıyorsunuz? Nerden anlayacaksın ki o korumaya gececeksin.
_ Kafanı karıştırmayalım dedikce soruyorsun madem merak ettin dinle o zaman.Biz B/J de basic strategy dediğimiz en ideal oyun blackjack oynama diye tabir ettiğimiz oynama şekli vardır. Dealer ın önündeki kağıda göre kart alıp almamayı düzenler. Bu kart sayanlar bazen bu basic strategy i öylesine ters oyun oynar ki kendine açığa verir. Mesela dealer a yakmak için normalde alması gereken kağıdı almaz. Küçük oynarken artıda çok yükseldi mi oyunun limitini birden arttırır gb.Biz bu tür davranış sergileyenlerden şüphelenıriz ve koruma duvarımızı maximuma çıkarırız.
_ Ne gibi
_ Dur anlatacağım. Bak o shoe*59 nun içinde 6 deste kart var. Cutting kart*60 dediğimiz kırmızı kart çıkınca dealer kartları tekrardan karıştırır. Cutting kartta müşteri kestikten sonra kesilen arda konulur. Normalde 6 destenin sondan bir veya bir buçuk destesine cutting kart konulur. Yani dört buçuk veya beş deste kart yeni oyuna sunulur. İşte böyle şüphelendiğimiz durumlarda cutting kartın önü tek desdeye kadar indirilir. Adam saymaya başlar ama üçüncü dördüncü turda cutting kart çıkar. Yeniden kartlar karıştırılır. Değişik sufle*61 teknikleri vardır onu uygularız. Yani her şeyi yaparız adamın kafasını karıştırıp saymasına engel olmak için. Yani zor . Sayamasakta saydırmayız vesselam.
_ Vay vay müdürüm bakıyorum maco olacak kadar dokundu bu iş sana
_ Yok daha neler?
_ Şu oyun ne?
_O da stud poker*62 veya caribbean poker bizim deyimimizle de eşek pokeri. Çok yavaş tamamıyla şansa dayalı boktan bir oyun.Oyuncu ön kutuyu koyar elindeki pere göre oyuna girmek isterse arka kutuya ön kutunun iki katına koyar. Bahisler bittikten sonra dealer önündeki beş kağıdı açar. As papaz en küçük perdir. Her kutu bağımsız ve dealera karşı oynar. Dealer kendi perinden büyükleri öder küçükleri yani kaybedenlerin ciplerini alır. Dealer da per yoksa yalnızca ön kutuları öder.
_ İyi de bu masada arka arkaya üç kutu var
_ Haklısın en öndeki kutuda bonus*63 kutusudur. Her el bir dolar bahis yaparsın. Flaş ve yukarısı için ödeme alırsın.Dealer ın per bulup bulmamasının bir önemi yoktur. Bonus için.
_ Şu karşıda koca bir masa var o ne kimse oynamıyor.
_ Oda bakara dediğimiz punto banco*64 masası. Türkiye’de hiç tutulmadı bazı casinolarda çok nadiren oynansa bile bizim kumarbazlardan kimse oynamaz. Berbat sıkıcı bir oyun,rulette siyah, kırmızı oynamak gibi.Konuşa konuşa live game salonundan gürültünün bol olduğu makina salonuna geçtik.
Daha salona girer girmez seminerde “ aynadaki yansımada eşinizin sol eli sizin sol omuzunuzda” diyen genc bizi makinaların salonunun girişinde karşıladı. Makina sorumlusuymuş, adı da Göksel.
_ Müdürüm hoşgeldiniz deyip kendini tanıttı. Gülşen i de saygıyla selamladı bir şey isteyip istemediğimiz sordu teşekkür ettik
_ Göksel işler bakıyorum da yoğun dedim
_ Hafta sonu müdürüm yoksa Antalya’daki kadar değil. Burası makina oyuncuları için biraz sapa kalıyor dedi.
_ Haklıydı makina oyuncuları canlı oyun oyuncuları ile kıyasladığımızda daha küçük kapitalle oynayan kumar tutkunları olarak düşünebiliriz.Aralarında bir iki sağlam oyuncu çıksa da genelde az limitle uzun saatler oynamayı hedefleyen kişilerdir.Live game in ilk basamağıdır diyebiliriz.Göksel yanımızdan ayrıldıktan sonra Gülşen e
_ E burası için ne düşünüyorsun? dedim
_ Valla ne düşüneyim sanki bir uzay mekiği içindeyim. Burası sıradışı bambaşka bir dünya dedi.Haklıydı da her yerde yanıp sönen ışıklar,kulağa zaman zaman rahatsız eden mekanik sesleri… Kazananların jetonlarının şakırtısı,çekilen kolların takırtısı bambaşka bir dünya…Gülşen hadi şu makinalarıda anlatta tam olsun eksik kalmasın dedi.
_ Makinaların nesine anlatayım ki. Makina makinadır,. Atıyorsun jetonu çekiyorsun kolu bahtına ne gelirse. Geneldede pek bir şey gelmiyor.
_ Nasıl yani hep kayıp mı ediyorsun?
_ Yok canım öyle demek istemedim ama genelde kaybediyorsun.
_ Bunda kazanmanın bir yolu yok mu?
_ Yok
_ İyide sonuçta makina. Bunu programlayanlar bence bilirler. Yazılım değil mi bu?
_ Yok öyle düşündüğün gibi değil.
_ Nasıl peki?
_ Bunlarda karmaşık hafıza denilen bir olay var. Ne zaman ne geleceğini yazılımı yazıp ,programı yapanlar bile bilmiyorlar. Karmaşık hafıza. Her an herşey olabilir.Yani makina jackpot*65yaptı mı daha da vermez diye bir şey olmuyor.jackpot tan hemen sonrada jackpot verebiliyor.Bahtına.Ne varsa bahtında o çıkar karşına yani.
_ Casino nasıl kazanıyor?Hani matematik diyordun ya.
_ Burda da her makinanın yüzdesi var oradan…
_ O yüzdeyi kim belirliyor?
_ Biz yönetim ,yani makineyi ilk sipariş verdiğimizde belirliyoruz.
_ Ne kadar oluyor mesela bu yüzde
_ Genelde % 80 ile % 96 arası
_ Yuh size o ne öyle. O kadar büyük yüzde mi olurmuş? Sonuçta oynayan herkes kaybeder % 80 neyse % 96 çok insafsızca deyince Gülşen nin yanlış anladığını farkettim
_ Yok kız düşündüğün gibi değil. Eğer düşündüğün gibi olsa kim gelir burada makinada kumar oynar. Millet enayi mi?Bak yüzde şöyle olur. Mesela makinanın yüzdesi % 90 diyelim. Makinanın yüzdesine makina % 10 u komisyon olarak keser % 90 ıda ondan alır diğerine verir.Kumarbazların içinde parayı döndürür durur. Bu yüzdeyi de zamansal olarak çok uzun vadeli düşün.
_ % 10 da az değil mi?
_ Değil. Biz drop deriz. Drop oynanan paranın miktarıdır.Bak 100 den fazla makina var her makina günlük ortalama 100 dolar kazansa 10000 dolar eder. 10 dolar kazansa 1000 dolar eder. Makinenin maliyeti ne ki?Tıkır tıkır işleyen mekanizma, hergün sağılmayı bekleyen inek. Az olsun bizim olsun.
_ Bu yüzdeleri sonradan değiştiremiyor musun?
_ Maliyetini ödemek kaydıyla elbette değiştirebilirsin.Satan firmadan teknik eleman istersin ucak parası,konaklama ve makina başına 100 dolar civarı servis parası vererek değiştirebilirsin.
_ Şu koca punto ışık ne?
_ Onuda bonus display*66 i deriz. Tüm makinalara bağlı olan bir mekanizma. Makinalara jeton atıldıkça yükselen o rakam maksimum jeton ile jackpotu bulursan senindir..
_ Yok ben istemem
_ Bana verirsin.
_ Sana da olmaz. Aman kalsın kaldığı yerde bize ne. Sana bir soru eğer oynamak istersem hangi makinada oynamamı tavsiye edersin.
_ Gülşen hanım oynamak istersen falan ben hep derim insanlığın doğasında var bu kumar, herkesde var.
_ Ya arkadaş oynamak için değil öğrenmek için lafın gelişine sordum.Baksana kimisinde kiraz,kimisinde armut ,sayılar yediler çeşit çeşit o bağlamda yani.
_ Sizde az değilmişsiniz bugün öğrendim gerçek iç yüznüzü. Vay be ne işmiş. Valla hiç birinin diğerinden farkı yok. Hangisinin limiti,renkleri,sesi hoşuna gittiyse onda oyna derim.Ama sana bir sır vereyim mi? Makina salonlarının girişine en yakın makinalar yüzdesi en fazla makinalardır. Zira bol bol jeton vererek müşteriyi cezbeden, galeyana getirmek için böyle bir taktik uygulanır.
_ Valla zor işmiş bu ne kadar çok ayrıntı var.
_ Öyledir hiç de dışarıdan göründüğü gibi bir iş değildir. Casinoculuk,zor işdir. Casinocu dinamik, bitmeyen bir enerji,iyi bir matematik kafası ve insan ilişkileri daha bir çok özelliği bünyesinde barındırması gerekir. Casinoda öyle filmlerdeki gibi önceden ayarlamalar,elektronik hileler falan yoktur.Her şey için çaba ister. Vasıf siter. Yoksa ne mümkün. Hani iyi kazanıyoruz ya. Kim kime o paraları verir. Yoksa mazallah adamı bir günde alaşağı ediverirler. Gülşen hanım bu gördüklerin yalnızca yüzeysel sen gel bir masanın arkasına geç bak bakalım ordan dünya nasıl gözüküyor İçkicisi,sıçkıcısı neleri var. Kumarbaz deyip gecme adamı iki dakikada şeytanın pabucunu ters giydirirler.Peh dedim
_ Acayip bir ortam ,insanı mıknatıs gibi çekiyor.
_ Senin gibi bir molla kızını çekiyorsa gerisini sen düşün dedim.Gülşen
_ Molla dedinde saat neredeyse üç buçuğa geliyor,yarın nasıl kalkıp da babamlara gideceğiz. Hadi gidelim, zaman nasıl geçmiş hiç anlamadım.
_ Einstein zaman göreceli demiş ya. Bak içerdeki oynayanların çoğu junket olarak gelen İsrailliler.Einstein da yahudi belkide o cümleyi casino dayken söylemiştir dedim.
Göksel den başlayarak live game pit inde gördüğümüz personellere,müdür sağlam bir A/R masasının yanındaydı rahatsızlık vermeden hızlıca hoşçakal deyip çıkışa yöneldik.Resepsiyondan çıkarken resepsiyonist kız elinde içinde casino promosyonlarının olduğu bir çanta ile geldi. Seminerin harika geçtiğini ,bizleri ağırlamaktan onur duyacaklarını söyleyip her zaman bekleriz diyerek bizi uğurladılar.Yaşamının belki en sıradışı akşamını geçiren Gülşen hala ilgi ile ilk kez bulunduğu casino ortamını seyrediyor. Ben ise onun bu çocukça heyecanının her anını yakalamaya çalışıyordum.
Ertesi gün tabi erken kalkamadık. Side yi es geçip bavullarımızı bile arabada bırakıp doğruca kayınpederlere gittik. Tabi geç kaldığımızla ilgili bir sürü laf sokmaya maruz kaldık.Bazı şeyleri değiştirmek hakikatten mümkün olmuyor.Onlar bize ne söylesede özellikle Gülşen ise cumartesi gününün tüm sıradışılığının hala etkisindeydi. Yakalanmadan gizli, yasak bir şey yapmış olmanın hazı her halinden okunuyordu. Kayınvalidenin laf sokuşunu bile artık beraber yakalamaya başlamıştık. Her atılan taşı beraber yakalamaya çalışıyorduk ,bakışlarımızla ,gözlerimizle konuşur olmuştuk. Birgün bir ortam yaratıp kayınvalide ile kayınpederi de bir casino tur yaptırmalıyım.
Klinikte oturmuş randevuya gelecek hastamı bekliyorum Melike hanım iç hattan aradı.
_ Müdürüm Antalya sanayi ve ticaret odasından halkla ilişkilerden Ahmet bey arıyor,bağlayayım mı?
_ O da kimmiş? Birşey dedi mi ,ne hakkında konuşmak istiyor muş? diye sordum
_ Bilmiyorum, sizinle konuşmak istiyor
_ Tamam bağla bakalım.
_ Alo buyrun,size nasıl yardımcı olabilirim?
_ Doktor bey İsmim Ahmet Yıldırım Antalya sanayi ve ticaret odasında halkla ilişkiler müdürüyüm.
_ Buyrun Ahmet bey
_ Oğuz bey odamız kumarın kişi ve toplum üzerindeki etkilerini konu alan bir seminer düzenlemek istiyor. Sizinde konuşmacı olarak bu seminerde bulunmanızı istiyoruz. Bu sebepten ötürü sizi rahatsız ettim .
_ Seminere başka konuşmacı katılacak mı?
_ Hayır. Yalnızca sizi davet etmeyi düşünmüştük.
_ Elbette gelirim. Ne zaman ?
_ Bunu sizinle birlikte planlayabiliriz diye düşündük. İvedilikle, sizin için ne zaman uygunsa.
_ O zaman biz klinik randevularımızı bir kontrol edip size dönelim .
_ Teşekkür ederim Oğuz bey.Ben sizden haber bekliyorum, görüşmek üzere
_ Görüşmek dileği ile deyip telefonu kapattık.Melike hanım dan günlük randevu defterini alıp gelmesini istedim. Cumartesiler öğleye kadar çalışıyoruz, öğleden sonra katılımcılar için de en uygun gün olacağını düşündüğümden; Melike hanıma cumartesi günü saat 14 olarak eğer salonda başka bir program yoksa toplanabileceğimizi Ahmet beye bildirmesini istedim. Şansımıza boşmuş ve cumartesi 14 de semineri vermeyi kararlaştırdık.
Bu benim için de bir ilk olacaktı. Hastalarımla her ne kadar kumarı bırakmaları için terapiler yapmış olsamda, ilk kez böyle bir kalabalığa hitap edecektim.Kayınvalidemin biricik kumarcı damadı yani ben, insanlara kumarın insan ve toplum üzerindeki etkisini anlatmak üzere seminer verecektim. Bu tür konularda önceden hazırlık,planlama yapmayı sevmiyorum. Israrla birçok konunun üzerinden geçmeyş denesem de bir türlü dizilemeyi yapamıyorum. Zira diziyi takip edeceğim derken kendimi bir nevi plana tek ayağı prangayla bağlanmış gibi hissediyorum. Serbestlik özgürlük ruhumda var.
Seminerden Gülşen e bahsedip onuda davet ettim. Baktım ki son seminerden etkilenmiş hiç nazlanmadan elbette gelirim dedi.
Antalya sanayi ve ticaret odasının konferans salonundayız ,bir haftadır mesaj,yerel radyolar,internet üzerlerinden değişik yöntemler ile tanıtım duyuru yapılmasına karşın katılım az salonun neredeyse ancak yarısı dolu. Buna şükür deyip görevli hanımın anonsu ile sahneye çıktım.
_ İsa peygamber ilk taşı hiç günahı olmayan atsın demiş ya ilk eli hayatında hiç kumar oynamayan kaldırsın dedim ve bekledim.Henüz kendimi bile tanıtmamışken böyle damdan düşer gibi bir giriş yapmam tüm salonu bir kıpırdattı.
_ Evet arkadaşlar bekliyorum. İçinizden biri eğer diyorsa ki ben hayatımda hiç kumar oynamadım lütfen elini kaldırsın.Kimse elini kaldırmayınca
_O zaman burada bulunan herkes kumarbaz dedim.Bir şeyin ilki ,devamı veya sonu olmaz.Anayasayı bir kez delmekle birşey değil çok şey mi olur acaba? Elbette olur.Bir piyango almakla,kazı kazan oynamakla,arkadaş arasında yapılan bir takım iddialar ile kumarbaz olunmaz. Bu her insanın içerisinde olan kazanma arzusunun kısa yoldan, çaba göstermeden ,karşındakinde olandan kendine almaya çalışmakla ve bunun için belirlenen bir meblağı da kaybetmeye göze almaktır. Bu anlık bir olaydır ve süreğen değildir. Tekrarı belki olacak belkide hiç olmayacaktır.Yılbaşından yılbaşına alınan bir piyango biletine kumar diye niteleyemeyiz.Bu etkinin tepkimesi kısacık bir heyecan ortaya koyma olayıdır… Ben kaptırmışım kendime dereden tepeden anlatıyorum. Salon o kadar sönüktü ki burada ateşlenebilmenin zaten mümkünatı yoktu.Doğaçlama yapıyordum ama sanki salonun duvarlarına konuşuyordum.Kimi dinleyiciler bacak aralarındaki telefonlarla çaktırmadan sosyal medyada ,internette sörf yapıyorlar. Bir ikisi kendi aralarında sessizce konuşuyorlar. Elindeki kitabı bile inceleyip çaktırmadan göz atan vardı.Keşke buraya gelmeyi kabul etmeseydim diye bile düşündüm. İçim sıkıldı.
Toplumda halı altına süpürülmüş ,önü perdelenmiş bu kadar ciddi bir konuya duyarlılık bu kadar zayıf. Doğru düzgün katılım olmamış; katılanlarda neye istinaden geldilerse bedenleri burada beyinleri ile dokuz dağ gezmelerinde… Bir tek ön sıra çok ciddi beni takip ediyor gibi gözüküyor onlarında yarısı oda görevlileri ve ay parçası Gülşen. Neyse sabır dedim sıktım dişimi lakin dıştan belli etmemeye çalışsamda içim içimi yiyor. Sanki geçmişim bir duvarın karşısına kendi kendime konuşuyormuşum gibi.Ön sıradakilere bakarak kumarın insan üzerindeki etkisini baskısını anlatıyorum ama kendim söyleyip kendim dinliyorum.
Orta sıralardan birisinin cep telefonundan çaprazında oturan arkadaşına telefonun ekranını gösterdiğini gördüm.Gelefonu kendisine döndürürken sanki ekranda rulet tekeri görür gibi oldum. Arkadaşı tam görememiş olmalı ki adam hareketi tekrarlarken ekrandaki Rulet tekerini daha belirgin açıdan görünce afalladım.Adam seminerde çaktırmadan sanal casinoda kumar oynuyordu.İşte bu bardağı taşıran damlaydı.Sustum.Gülşen’in kıyafet için resmi yere gidiyoruz resmi olsun diye giymem de ısrarlı davrandığı takım elbisede terletmeye başlamıştı zaten. Önce ceketimi çıkardım Gülşen’in bulunduğu ön tarafa doğru yavaş yavaş yürüdüm,ceketi Gülşen nin kucağına gelecek şekilde Ona doğru attım. Sonra kravatımı sinirle iki hamlede söküp onu da Gülşen e attım. Yakamın iki düğmesini açtım . Kol düğmelerimi çıkarıp cebime koydum. Gözüm salonda,sahnede sağa sola volta atarak usul usul stipriz yapar gibi halim vardı.Salon önce tavırlarımı pek önemsemedilerse de iş uzayıp devam ettikce onlarında ilgisini çekmiştim.Salon hareketlerimden bir anlam çıkarmaya çalışıyorlardı ama anlamdıramıyorlardı Sahnenin en önündeydim hiç konuşmadan sahnenin sonuna kadar gidiyor gömleğimin kollarını burkuyorum. Sondan dönüp sahnenin ortasına kadar geldiğimde iki gömleğimin kolu da dirseğime kadar burkulmuştu.Yaka barın açık kollar sıvalı biraz önceki jilet gibi takım elbiseli adam gitmiş sanki bir kabadayı gelmişti. Tüm salona doğru dönüp kollarımı kemerime koydum, salonu tarıyorum.Taramayı yaparken ekranında rulet tekeri gördüğüm adamda bir tık daha takılı kalmaktan kendimi alamıyorum.Salondaki herkes suskun , yaygın yaygın rahat oturanlar bile kendilerini toparlamışlardı. Ön sıradakiler endişeli özellikle Gülşen nin rengi atmış durumda. Sonuçta karım, beni en iyi o tanıyor ve tavırlarımdan geri dönüşü sıkıntılı olacak birşey yapacağımı anlamış durumda. Salon da bazılarıda eminim ne yapıyor bu manyak diye düşünüyor öylece bir süre salona baktım.
_ İçinizde benim kim olduğumu bileniniz var mı? diye sordum.Sorulacak en aptalca soruydu zira arka ekranda seminerin konusu ve benim adım punto harflerle yazıyordu.
_ Evet beyler size soruyorum benim kim olduğumu bileniniz var mı ?Arkaya döndüm adımın olduğu ekranı gösterdim
_ Ne diyor Psikolog doktor Oğuz Kıran. Lakin eksik yazılmış ben yalnızca o yazılan adam değilim. O madalyonun yalnızca ön yüzü,bir de madalyonun arka yüzü var. Onuda size ben söyleyeyim ki bilen bilmeyene,duyan duymayana söylesin. Bana Efsane Müdür derler. İçinizde tanıyan olmasada adımı mutlaka duyanlar vardır.Ön tarafta beni dinleyen veya dinleme numarası yapan oda görevlilerinde de bir endişe,sıkıntılı bir durum gözüme çarptı.Temayüllerin ,çizginin dışına çıkmıştım.Sonuçta bu seminer onların sorumluluklrında. Valla çok da umrumda değil kimin ne düşündüğü.Tekrar salona döndüm.
_ Bu lakabı niçin aldığımı söyleyeyim mi? Çünkü ben yıllarca casinoculuk yaptım. Casinodaki her görev pozisyonlarında bulundum. Çalışa başara, kademe kademe müdürlüğe kadar yükseldim. İşimi öylesine iyi yapmışım ki sonunda efsane gibi bir lakapla ödüllendirildim. Duydunuz değil mi? Aha da şimdi karşınızdayım bendeniz doktor,efsane müdür.
Casinoyu ticarethane siz kumarbazları müşteri,beni de efsane casino müdürü olarak düşünürsek ne gariptir ki şimdi kumarın kötülüklerini anlatmam için ticaret odası beni konuşmacı olarak çağırdı. Sizce de bu ilginç değil mi?Bence çok ilginç. Çünkü siz kumarbazlar yıllarca ben ve benim gibi insanların yönettikleri casinolarda bize karşı kumar oynayıp para kazanmak için geldiniz. Ben ve benim gibilerde sizlerin ceplerinizdeki paraları almak için sizlere karşı mücadele verdik. Yani karşı cephenin adamlarıydık. Bugün burada konuşmacıyım ve size yardım etmem isteniyor.Kim düşünmüşse bence çok iyi düşünmüş. Çünki ben tarafların her ikisini de biliyorum. Kumarı benden iyi size kimse anlatamaz. Ben anlatmasına anlatırım da acaba sizler dinler mişiniz?
_ Şimdi merak ediyorum; Buraya kaçınız kendi isteğinizle geldiniz. Bence bir çoğunuz etrafınızdakilerin telkinleri ile gelmişsiniz. Gördğüm kadarıyla da kumardan kurtulmak için bir basamak taşından öte; İlerdeki tartışmalarda,anlaşmazlıklarda ,yediğiniz haltları, çevrenizdekileri kandırırken bak seminerine bile gittim diyebilmek için gelmişsiniz. Çünkü sizler bağımlısınız ve bundan kurtulamayacağınızı en iyi siz biliyorsunuz.
_ Size başka komik bir şey söyleyeyim mi? İki hafta önce Side’deki bir casinonun personeline seminer verdim. Yani sizlerin rakiplerine,semineri 1.5 saat planlamıştık ama neredeyse iki katı üç saatten fazla sürdü.Keşke o salonu size gösterebilmenin bir imkanı olabilseydi.Hepsi genç,dinamik,profesyonel ,eğitimli harika insanlar ,yani sizin rakipleriniz. Şimdi o salonu bu salonda kilerle kıyaslıyorum, hiç şansınız yok ,savaşı çoktan kaybetmişsiniz de haberiniz yok. Bence zararın neresinden dönersen kardır, kumarı derhal bırakın,çünkü sizleri bekleyenlerle baş edebilmenizin mümkünatı yok.Salondan çıt çıkmıyor, herkes neredeyse nefes almıyordu.
_ Dost yüze söyler. Bende ardınızdan değil direkt yüzlerinize söylüyorum.Kumarı derhal bırakın.Kumar size yalnızca bağımlılık,acı,gözyaşı verecek.Her şeyinizi kaybedeceksiniz. Paranızı, ailenizi, dostlarınızı, evinizi, onurunuzu şerefinizi elinizde ne varsa hayatın sizlere sunduğu her şeyi bir hiç uğruna heba edeceksiniz. Bu olacak. İnanın bana olacak.Ne zaman olacağı yalnızca zaman meselesi,devam ettiğiniz sürece eninde sonunda olacak.En sonunda bakacaksınız ki elinizde yapayalnız bir kendiniz bir de yitirilmiş hayatınız kalmış. Öyle şeyler yapacaksınız ki o son kalanlar da elinizden kayıp gidecek.Şimdi ben konuştukça neler düşündüğünüzü biliyorum. Sözlerimi bir çoğunuz hiç kendi üstüne kondurmuyor. Neler düşündüğünüzü benden duymak ister misiniz? Şimdi sıkı durun hepinizin beyinlerine giriyorum hani televizyonda var ya arka ses, işte şimdi o ses oluyorum.
_ Ben bağımlı değilim, olmam da diyenler; Bağımlısınız ,şimdi değilse bile ilerde mutlaka olacaksınız.
_ İstersem bırakırım diyenler; evet isterseniz bırakabilirsiniz ama istemeyeceksiniz. İstediğinizi zannedip bırakmayı deneceyecksiniz. Denediğinizde bırakmanın öyle düşündüğünüz kadar kolay olmadığını, zor, hatta imkansız olduğunu acılar içinde tecrübe edeceksiniz.
_ Artık bırakmalıyım ,bırakmak zorundayım aşamasına gelip denemesine rağmen bırakamadıklarını deneyimleyip de umutsuzluğa düşüp bırakamayacağını kanaat getirenler, denemeden vazgeçenler…Boşuna çaba, bırakılmıyor diye düşünenler… Edison elektriği bulasıya kadar 500 den fazla deneme yapmıştır.Eğer pes edip 499 da bıraksaydı şimdi gaz lambasında oturuyorduk.
_ Bırakıp tekrar başlayanlar…Bırakıp bir kereden birşey olmazı kafasında döndürenler…Olur. Hem de kızdan kadına geçer; o bir kere, çok önemlidir.
_ Bırakıp ,başlayan ve bir daha mümkün değil oynamam diyenler; yine oynayacaksınız yalnızca bilesiniz ki yalnızca diğer uygun anı bekliyorsunuz.
_ Ben hiç oynamadım ki diyenler. En şanslı olanlar sizlersiniz. Çünki beyninizde kumar ile ilgili henüz hiç bir neron bağlantısı yok, sizlerde bu semineri dinleyin ki öğrenin bunun, nasıl bir illet olduğunu.
_ E ne diyorsunuz beyninizin dışa vuran arka seslerini beğendiniz mi? Hani o gündüz programlarında arka ses konuştukça yarışmacı ama diye başlayan cümleler kuruyorlar ya; sizler sakın amaların ardına saklanmayın Amalar sizi saklamaz,koruyamaz. Çünkü sizler birer bağımlısınız.
Nefis bir akşam yemeği 50 dopamin *67,en sevdiğiniz filmi sinemada soluksuz seyretmek 60 dopamin verirken, kumar oynamak size 800 dopamine ulaştıran zevk veriyor. Buna bir kez tadan bir daha bırakabilir mi ?Kumarın bu dopamin oranına ulaşabilecek tek şey uyuşturucudur. Başka hiçbir şey yanına bile yaklaşamaz.Şimdi dışarıya çıkıp insanlara sorsak en zevk veren şey nedir diye. Seks derler orgazm. Tanrı bir bize değil her canlıya orgazmı vermiş ki üreme olsun nesiller devam edebilsin diye. Orgazm bile kumarın yanına yaklaşamıyor.Hele bir de zaman olarak düşünürseniz. Günde ne kadar sevişebilir kaç kez orgazm olabilirsiniz? Ama ben las vegas’ta üç gün kumar oynayıp da zamanın nasıl geçtiğini anlamayan kumarbazın yaşadıklarını kendi ağzından dinledim.Kumar dünyada görüp görebileceğiniz en uzun zevktir. Bu zevki tadan nın bundan vazgeçmesi sizce kolay mıdır? Elbette değildir.
Şimdi ne boktan bir durumda olduğunuzu size anlatacağım. İyi dinleyin zira anlatacaklarımı hiç bir yerde bulamayacaksınız. Sizi, size anlatacağım. Can kulağı ile dinleyin ki anlatacaklarımdan çıkarımlar sağlayıp bu boktan durumun neresinde olduğunuzu belirleyin. Neler yaşadığınızı,çevrenizdekilere neler yaşattığınızı,en önemlisi daha neler yaşayıp,neler yaşatacaklarınızı bilip sizi nelerin beklediğini öğrenin. Öğrenin ki ona göre ne yapacağınızın kararını verin.
_Siz yalnızca sizi yani kendinizi biliyorsunuz. Ben profesyonel casino çalışanı ve bir psikolog doktor olarak kumarın her evresindeki insanlarla yıllarca karşılaştım. Tüm evreleri ve süreçlerini inceleme fırsatım oldu. Aklınıza bile gelmeyecek o kadar çeşitli insan,kumarbaz profilleriyle karşılaşıp tecrübe ettim ki bunları şu tüm salon bir araya gelse kafa kafaya verseniz çeyreğini tahmin edemezsiniz. Ben objektifim. Dışarıdan hiçbir etki altında kalmadan sizler gibi bir çok kumarbaz ile iletişim halinde bulundum. Onları izledim. Zaman oldu dinledim. Çoğu zamanda inceledim. Birçoğu bunun farkına bile varmadılar ama hep benim merceğimin altındaydılar. Zaten bu işte bu kadar başarılı olmamın en büyük sebebi buydu.Casino bir psikolog için lebi deryadır. Bu kadar değişken oynak psikolojiyi mümkün değil hiçbir yerde bulamazsınız.
Hazırsanız sizi size anlatacağım.deyip salona şöyle bir ayrıntılı göz attım.Heyecanlanmıştım. Dilim damağım kurumuştu masadaki sudan bir iki yudum içtim. Salon hipnotize olmuş gibiydi herkes pür dikkat bana bakıyordu. O eski lakayit topluluk gitmiş yerine bambaşka bir dinleyiciler gelmişti. Neredeyse herkes doksan derece oturur durumda beni dinliyor ,çıt çıkmıyordu. Tüm gözler bana kilitlenmiş adeta büyülenmiş gibiydiler.Büyüyü bozmamak lazımdı.
_ Evet kendinizi benden dinlemeye hazır mısınız? Şunu baştan söyleyeyim duyduklarınız hiç hoşunuza gitmeyecek. Kimse benden birileri kırılmasın diye kelimelerimi seçmeye,yumuşatmaya dokundurmamaya çalışmamı beklemesin. Beni acı konuşan bir dostunuz belleyin. Yüzünüze söyleyeceğim, ne iseniz size onu anlatacağım.Kimse sözlerimi kişileştirmesin. Hiçbirinizi tanımıyorum. Aha şu salondan çıktıktan sonra belki hiç birinizi görmeyeceğim. Herkes kaderini ,özgür seçimleriyle çizdiği yolda kendi yaşamını yaşar. Sizin ne yaptığınız,tercihleriniz veya nasıl yaşadığınız beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Seminerin konusu belli. Eğer içinizde içinde bulunduğunuz bu durumun nasıl bir şey olduğunu bilmek istiyorsanız iyi dinleyin. İşte ben onu ve kumarbaz profilini geçmişini geleceğini anlatacağım.Tübitakta seçilmiş özel öğrenciler değilsiniz ki betimlemem güzel olsun. Duyduklarınızdan çok rahatsız olacaksınız,içinizden küfür serbest ama sizler, kumarbazlar işte anlatacaklarımsınız. Hoşunuza gitse de gitmese de sizler busunuz.
_ Kumar bırakılması çok zor bir bağımlılıktır.Ba ğım lı lık. Kötü de devingen bağımlılıklar kişide bir süreden sonra psikolojik ikilemlere, ciddi sorunlara yol açar.Bana arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim demişler ya; kumar bağımlısının en yakın arkadaşı kumardır.Peki kumarın arkadaşları kimlerdir bunu biliyor musunuz? Sizin olmadığınız kesindir. Zira kumar sizin arkadaşınız olsa size bu kötülüğü yapmaz sizi, kendisinden uzaklaştırmak için her yolu dener. Peki kumarın arkadaşları dostları kimlerdir? Diğer bağımlılıklar,alkol,gece yaşamı, bazen de uyuşturucular, yalan dolan,hırs,bencillik,narsist kişilik bozukluğu,empati yeteneğinin gitmesi,sadistlik,daha sayayım mı? Kumarın ordusu arkadaş çevresi,dostları o kadar çoktur ki sizin o koca ordu ile baş edebilmenin mümkünatı yoktur. Siz bir kumar oynadığınızı zannedersiniz, ona bulaştınız mı emin olun bugün olmazsa yarın ,yarın olmazsa birgün mutlaka onun tüm dostları ile tanışmak zorunda kalacaksınız ve tanışacaksınız.Peki o zaman ne olacak?
_ Siz artık eski siz olmayacaksınız.En sevdiğiniz ailenize ve çevrenizdekilere karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen,güvensiz,yalan söylemekten çekinmeyen,hiç bitip tükenmeyen ikilemler içinde kazanma hırsıyla dolu dibi delik bir küp olacaksınız. Kaybedeceksiniz kaybettiğinizi geri almak için yükleneceksiniz kaybettikce daha fazla oynayacaksınız. Zaten kumar batağı veya batakhane derler ya; neden hiç merak ettiniz mi? Siz kaybınızı kurtarayım diye debelendikce daha fazla batacaksınızda ondan. Ne kadar çabalarsanız çabalayın hiçbir zaman artıya geçemeyeceksiniz. Ha şunu da gördüm farzet artı dasınız o zamanda ne diyeceksiniz biliyor musunuz? Kendi paramla oynamıyorum kazanctayım kumarhanenin parası ile oynuyorum diyeceksiniz. Kazanmak, kazanmak içinde oynamak zorunda olduğunuz parayı bulabilmek için her türlü,üçkağıtçılık, sahtekarlık, dolandırıcılık çok zorunda kalırsanız hırsızlık,yasadışı yollardan para bulmaya kadar her türlü yolu deneyeceksiniz. İşinizi,kariyerinizi,ailenizi,çevrenizi,dostlarınızı,toplumsal ilişkilerinizi kısaca bir çok önemli şeyi tehlikeye atacaksınız..
Hayatınızdaki bir çok şeyin önüne koyduğunuz kumarınız sizi gün be gün yiyip bitirecek. Peki tüm bunlar ne için? Çünkü siz artık celladına aşık bir idam mahkumu sunuz amsterdam sendromunun içinde debeleniyorsunuz.Ne zamanki mali olarak sona geldiniz işte o an artık sonun başlangıcı değil, sizin için sondur.
_Söylediğiniz yalanlar ayyuka çıkmıştır,verdiğiniz sözler ,ettiğiniz yeminlerin artık hiçbir önemi hatta sivrisinek vızıltısı kadar geçerliliği kalmamıştır.Ailenize,çevrenize,toplumu kısaca herkese vermiş olduğunuz zararı işte o zaman umutsuzluk ve maddiyatsızlıktan oynayamadığınız zamanda görüp yüzleşirsiniz. Eyvah ben ne yaptım demeniz artık beyhude haykırışlarıdır. Olanlar olmuş ve artık geriye dönüş yoktur. En kötüsü de nedir biliyor musunuz artık kalan ömrünüzü bununla yaşamak zorunda kalacaksınız. Çok ağır dayanılması çok zor bunalımlara,depresyona gireceksiniz. Belkide artık elinizde posası bile olsa kalan tek şeyi oyuna sürüp onuda kaybedeceksiniz. Yani kendinizi ,hayatınızı. Çözümsüzlüğün çözümü intihar.
_ Anlattıklarımdan bana bir şey olmaz diye kimse düşünmesin. Sizler tepe,tepecik bile değilsiniz; ben ne dağların eriyip gittiğini un ufak olduğunu gördüm.
_ Kumara can dayanmaz,para hiç dayanmaz. Farzedelim bir periyot kazandınız, zandetmeyin ki kazanıyorsunuz. Kumarın kazananlar içinde dostları arkadaşları vardır, hemen onlara üstünüze salar ki size yarenlik etsin.Haksız ve kolay kazanç inana farklı yollara kolayca iter. Haydan gelen huya gider gibi. Para böyle kolayca ve bol kazanılınca önemini yitirir,kolay harcanır hale gelir. Alınteri,göznuru,emek,hak hukuk gibi kavramlar önemini yitirir. Kişi para işte ,bir daha mı geleceğiz dünyaya demeye başlar. Tasarruf,kul hakkı,biriktirmek,kötü gün parası gibi kavramların da içi boşalır. Şeyler değerde, diğer şeylerle yer değiştirir.
_ Size örnek vereyim 100 dolarla kumara gelip kazandıkça kişilik değiştiren çok insan görmüşümdür.Kişi paralı iken bambaşka bir kişiliğe bürünebilir. Kumar parası bu mutlaka gidecek. Gidince de o büründüğü kişilikte iken yaptığı bir çok şey birgün yüzüne çok acımasızca vurulmak için hafızaların en karanlık odalarında çıkacağı günün şafağını sayacaktır. Bu tür vakalar toplumlarda hiç benimsenmez ve sevilmez. Toplumsal düzeni çok da yaralar kötü örnekler ortaya çıkar.Toplumdaki güven ve huzur ortamı yara alır. Dedikodular, toplumsal, mahalle gürültüleri ortalığı tozu dumana katarlar. Gelecek nesillere kötü örnek olurlar.Kazanılan para ne dinen ne de fiziken hiçbir şeye yararı yoktur. Kişi bilmez ama o para onun değil yalnızca ona emanettir. Vakti zamanı geldiğinde o para ve kendi cebinden yanına kandırdığı başka paralarla beraber gideceği yere gidecektir.Size kalan ise beş para etmeyen bu süreçte beynin salgılamış olduğu dopamin olacaktır.Ama ne yazık ki dopaminin depolanması yoktur. Hani şimdi çok sevindim şu salgılanan dopaminin birazını saklayayım ilerde üzüldüğümde dilimler dilimler kullanırım diye bir şey yoktur arkadaşlar. Anın dopamini anda kalır. İşin kötüsü alışmış kudurmuştan beterdir. O dopamine alışan vücut onu hep ister. Hadi ver, ver der. Sen istediğin kadar mevcut durumu ona anlatmaya çalış o hayatta dinlemez. Ha ona anlatmışsın ha marko paşaya. O yalnızca ister tabi sen veremesin. 800 dopamini alışmış bağımlı hale gelmiş kişiye ne yaparsan yap mutlu edemezsin.Doğal döngü bozuldu bir kere. Hiçbir şeyden zevk almayan yaşama sevincini kaybetmiş zombilere dönüyorsunuz.
Anladınız mı arkadaşlar kumarda kazansanda kaybetsende sonuç değişmiyor kaybeden hep kumarbaz oluyor. Yani sen, siz. O zaman ne yapmak gerekiyor kumarda kazanmanın tek bir yolu var o da oy na ma mak.Oy- na-ma-ya-cak-sın.Bu kadar. Oynamayacaksın.Nokta.
İki elimi belime koyup sanki tüm salonu meydan okuyormuşcasına katılımcılara bakıyorum. Salon nefes bile almıyor,bana bakan dehşet içindeki bir sürü gözle karşı karşıya geldim.Ama ben onlara baştan söyledim, duyduklarınız hoşunuza gitmeyecek dedim. Sizi size anlatacağım dedim. Bence bu kadarını beklememişlerdir. E ava giden avlanır,bazen av bazende avcı olur. Bu işler nasip ,kısmet meselesi. Neye niyet neye kısmet.Salonu tartıyorum kimse kımıldamıyor bile.Şimdi eminim benim anlattıklarımı çizdiğim kumarbaz şablonunu kendi şablonları ile eleştiriyorlar. Bir çoğu içinden bir daha asla diyor. Ama acaba öyle mi? Dur bir sorayım.
_ Arkadaşlar şimdi iç seslerinizi duyar gibiyim ben bağımlı olmam, bir daha asla diyorlar. Siz ne diyorsunuz bu işe. Bir daha asla diyebilecek misiniz?İç sesinizi dişarıya çıkarıp çaba gösterecek misiniz? Yoksa biraz sonra konferans bittikten sonra dışarıya çıkıp nerden geldik herifcioğlu kafamızın içine etti mi diyeceksiniz diye sordum. Bekledim ki bir tepki gelsin. Lakin espirim bile onları güldürmedi bu güzel işte .Eğer birisi alanale yapılan bir espriyi bile es geçiyorsa bilin ki içinde çok daha derin bir şeyleri tartıp biçiyordur. Biraz bekledim sonra acıdım hallerine.
_ Arkadaşlar şimdi karamsarlığı bırakın. Kendinizle hesaplaşmayı,kararlar almayı bir ara verin. Sizlere bu illetten nasıl kurtulacağınızı söyleyeceğim Lütfen dediklerimi çok iyi dinleyin.Söyleyeceğim her şeyi kafanızın bir yerine not edin.
_ Bu iletten kurtulmak hakiketten zordur ama imkansız da değildir. Siz yeter ki isteyip bu yolda kararlılıkla ilerleyin. Mutlaka başaracağınıza inanın. Elin oğlu atomu parçalıyor. Bırakmak atomu parçalamaktan da zor değil.
_ Öncelikle teşhis doğru konulmalı, kumar bağımlılığınının patolojik bir rahatsızlık olduğunu kabul edeceksiniz. Yani ben hastayım, kumar bağımlısıyım diyeceksiniz.Doğru bir teşhis tedavinin yarısıdır bunu unutmayın.
_ Bağımlılık döngüsünden kendinizi tamamiyle kurtaracaksınız.Kumar ile ilgili en masum bir şey bile sizi ilgilendirmemeli.Kumarı hayatınızdan çıkardığınız gibi düşüncenizden de çıkarmalısınız.Onu ve dostlarını onu hatırlatacak hiçbir şeyi düşünmeyeceksiniz. Alkol,gece hayatı gibi sizin iradenizi zayıflatacak onu çağrıştıracak kumar dostlarından uzak duracaksınız. Kumar ve dostlarından boşalacak yerlere yeni dostlarla doldurmalısınız.Bunlar spor,müzik ,kitap okuma,yürüyüş,size bu yolda yardım edecek insanlar daha neler neler artık bu sizin öngörü ve yeteneğinize bağlıdır. Etrafınıza toplayabildiğiniz kadar dost toplayın Yaşam çeşitliliğinizi artırabildiğinşzca arttırın. Kumar denen deyyus mutlaka dostlarıyla beraber karşınıza çıkmaya çıkıp kendi taraflarını çekmeye çalışacaktır. İşte o zaman siz ve çevrenizdeki dostlarınız ne kadar kuvvetli ise emin olun başarı şansınız o nispette fazladır. Kumarın dostlarının çalımınıda gale almayın emin olun hepside bir o kadar korkaktır. Zoru gördüklerinde emin olun ardlarına bakmadan kaçıp giderler.
Tanrı insanı öyle donanımlı öylesine güçlü yaratmıştır ki siz çaba gösterdikce o güç yanınızda olacaktır.Bu çabanızın karşılığını tanrı da kayıtsız kalmayıp hatta sizi yalnız bırakmayacaktır.Yeni savaşınızda Allah sizleri muzaffer kılsın deyip sustum. Salonun hala pür dikkat dinlemesi beni memnun etti.
_ Arkadaşlar normalinde biz psikologlar sorarız karşımızdaki cevap verir ama bugün bunun tersini yapacağız. Siz soracaksınız, ben cevap vereceğim. Şimdi sizden ricam nasıl ben konuşurken eğilip bükülmediysem sizde sorularınızla aynı tavrı gösteriniz. Can yakmaktan korkmayınız. Canlar yanmadan bu işler olmaz. Pişmeden,yanmadan ,dövülmeden demir çeliğe dönüşmez. Hoyratça fütursuzca sorularınızı bekliyorum.Buyrun deyip bekledim.Salondan herhangi tepki olmadı derken arka sıradan biri el kaldırdı
_ Oğuz bey sizde kumar oynadınız mı? diye sordu. Bence bu soru hem kişisel meraktan hemde demin benim söylediklerimin intikamı kokuyordu
_ Hemde bir çok kez.Bizim işi yapıp da oynamayan yoktur. Hani bu işin profesyoneliyiz ya kazanacağımızı zannederiz. Aynı kişi oturduğu yerden sözümü keserek
_ Kazandınız mı?diye sordu
_ Hayır kaybettim.Bizim işi yapan iş derken casinoculuktan bahsediyorum,çalışma hayatının ilk zamanlarında merak eder,oyuncuların değişik taktiklerini casinoda müşteri olmadığında veya acemi dealer eğitim masalarında tecrübe edip geliştirir. ırsatını bulduğunda da mutlaka gizlice başka casinolarda oynar. Genelde de kaybeder. Bu işin ne bileni ne de kazananı vardır. İlerki süreclerde gerek oyunculardan gerekse kendi tecrübelerinden bu işin bileninin olmadığı ve kötülüğünü anlar. Oynamaz. Pit boss luk zamanıma kadar ara ara oynadım.Baktım sonu yok, bıraktım. Bizler casino çalışanıyız kumarbaz değil. Mesela ben okey,üç beş sekiz ve piştinin haricinde oyun bilmem. Bu saydıklarımı da bir kez bahisle oynamadım.İddia ,at yarışı nasıl oynanır bilmem.Evet başka soru lütfen. Sağ kanattan bir kıza söz verdim
_ Oğuz bey hep bağımlılıktan söz ettiniz .Nedir bu bağımlılık biraz açar mısınız? Bağımlı olup olmadığımızı nasıl anlarız? diye sordu
_ Çok güzel bir soru teşekkür ederim.Tüm bağımlılıklar hayatımıza zevk,ve haz dürtüsünün etkisi ile sinsice ve zararsızmış gibi girerler. Zaman içerisinde kişinin istemi dışında bu zararsız örümcek ağları ççelikten köle ağlarına dönüşüp sahinin ayaklarına prangaları geçirip kölesi yapar.Artık insan onun kölesidir ve bu kölelikten azat edilmenin çok ağır bedelleri olacaktır; o da olabilirse…
Aslında insanlar ne yazık ki duygulara dayalı psikolojik kaynaklı sorunların gerçekliğine ve var olduğuna inanmazlar,bunun irade problemi zannederler. Lakin hiç de öyle düşündükleri gibi olmadığını ,bunun bir beyin rahatsızlığı olduğunu acı bir tecrübeyle anlarlar.
Bağımlı kişi neye bağımlı ise, bağımlı olduğu şeyi her şeyin önüne koyar. O şey kafasında döner durur. Ona ulaşmak için herşeyi yapar.
Kumar bağımlılığı genelde arkadaş ve sosyal çevreyle küçük yaşlarda küçük dozlarda başlayıp,bireyle büyür. Ergenlikte ve ileriki yaşlarda artan imkanlar ile masum gözüken dozlar artar geri dönüşü olmayan sona doğru insanın iradesi dışına sürükler.Başta haz duygusunun dürtüklediği mutlu ve keyifle başlayan süreç; hüzünlü,felaket bazende intihar gibi acı bir trajediyle biter. Başka bir soru lütfen Buyrun siz beyaz tişörtlü.
_ Hep mutluluk hormonu dopamin dediniz nedir bu dopamin ve kumarla ilişkisi.
_ Dopamin beyinde birçok işlevlerde görev alsada biz kumarı ilgilendiren tarafından bakacak olursak,beynimizde dopamin ödül merkezi var. Bu merkez kişinin aktivitesine göre haz ve mutluluk hormonu dopamin salgılıyor.Kumarbaz çoğu zaman beyin risk algılama mekanizmasını bastırıp körelterek beynin sağlıklı risk algısını kapatıyor. O yalnızca kazanacağı paranın gelmesiyle yaşayacağı dopamini düşünüyor.Yani şöyle düşünün o kadar az olasılıkta bile kimse kaybedeceğini düşünerek oyun oynamaz. Herkes kazanacağım der. Kazanırsam şunu şunu yapacağım der.Olmayanı olmuş kabül ederek bir nevi hayalinde oldurur.Buda beyindeki doğal döngüyü bozar. Normalin çok üzerinde temin söyledim birçok aktivitelerde 30,40,60,hadi 70 olan dopamin salgısı kumarda 800 e kadar çıkabilmektedir. 800 dopamine alışan,tadan ve bunu sürekli hale bir nevi bağımlı olan birisinin 30,40 lara dönüp bakmayacağı muhakkaktır. Kumar bu salınımı tavan yaptırıyor, ama aynı zamanda beyin nöronlarını,beynin yapısını bozuyor. Alışmış kururmuştan beterdir diye boşuna demezler. Devamında hep daha fazlasını arzuluyor. Elde edemeyince ,depresyona giriyor. Umutsuzluk ,şizofren ve en sonda da intihar.Şunuda söyleyeyim dopaminin yüksek seyretmesi bir süreden sonra mutluluk vermekten öte beyinde toksin oluşturmaya başlıyor. Yani aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık çünkü doğallık bozuluyor.Aynı kız elini kaldırdı
_ Peki bu dopamin kişiden kişiye farklılık gösterir mi?
_ Elbette her ne kadar benzer durumlar benzer salınımları gerektirse de kişilerin karakteristik özellikleri farklılıkları çağrıştırır.Mesela bir çok insan eğer bir dürtme olmaz ise alışkanlıklarından ,kendilerine göre belirledikleri yaşam konforlarından bir değişiklik yapma isteği duymaz. Kişiler genelde aynı davranışları sergiler. Zira onlar aldıkları dopamin lerden memnundurlar. Ama bazı insan grupları ise salgılanan dopamin lerden memnun değillerdir. Bu kişiler sürekli farklı arayış içinde olurlar, işte bu kişiler kumar bağımlılığına en yakın kişilerdir.Farklı yaşam biçimlerini benimseyebilirle. Risk almaktan çekinmeyip normal hayatın dışına çok kolay çıkabilirler. Bir oldukları yerde bir daha olmak istemezler. Bunlara rahatsız beyin,olumlu yönlendirilirlerse yaratıcı ama genelde tersine yönelirler. Sosyal korunaklığı önem vermezler. Alışkanlıklarını çok kolay değiştirebilirler. Dönüşüm için dürtüye ihtiyac duymazlar. Genelde izole,problemli kişiliklerdir.Yani dopamin avcılarıdır. Sigara,alkol,kumar ve uyuşturucuya bağımlı olmaya en yatkın kişiliklerdir.Başka bir soru lütfen.Buyrun lütfen siz kısa saçlı
_ Bize casinoda çalışırken şahit olduğunuz kulağımıza küpe olacak kısa bir anı söyleyebilir misiniz? diye sordu.
_ Elbette bunu birzat kendim şahsın ağzından dinledim.İsmini açıklamayacağım bir kumarbaz kurban bayramı sabahı tüm ailesi ile bayramlaşıp kurban kestirireceği hayvan pazarına gitmek için yola çıkıyor. Yolda kendi deyimi ile şeytan dürtüyor taxiciyi Antalya daki casinolardan birisine çekmesini istiyor. Casinolar 24 saat açık . Sizce ne yapıyor? Çok kısa zamanda kurbanın parasının tamamını casinoda veriyor, hem de dolmuş parasına kadar. Sonrasında yaptığından pişman yürüyerek ağlaya ağlaya eve geliyor. Evde ise çoluk çocuk kurban eti bekliyor. Parayı taksiden inerken düşürdü yalanını söyeyip ah vah çekiyor. Haliyle tüm bayram aileye zehir oluyor. Evet başka buyrun babayiğit olan
_ Doktorum bu illetten kurtuluş yok mu diyorsunuz?
_ Benim anlattıklarından siz onu mu anladınız?
_ Yani
_ O zaman ya ben tam anlatamamışım yada siz yanlış anlamışsınız.Eğer adamın biri atomu parçalaya biliyorsa onun yanında kumarı bırakmak çok çok kolaydır. Zor diyorum ama imkansız değil. Yeterki isteyin. İstemek yetmez canı gönülden isteyeceksiniz. Çaba ,gayret gösterip sonuca ulaşmak için ,yırtınacaksınız.
Kumarbazlar aslında zeki insanlar, sıradışı kişilerdir. Onlar istedikten sonra yapamayacakları bir şey yoktur.Vazgececeksiniz kumardan,dopaminden,ışıklı panolardan ,güzel ortamlardan ,kolay kazançlardan. Hani dedim ya kumarın dostlarından ,size kumarı çağrıştıran herşeyden uzaklaşacaksınız.Değil konuşmak düşünmeyeceksiniz bile. Kumar oynarken yanınızda bulunan arkadaşlarınızdan ,sosyal çevrenizden uzaklaşacaksınız. Oluşacak boşlukları başka uğraşlarla dolduracaksınız. Kumarda ki kayıplarınızı unutacaksınız. Kanser olmuştum şimdi iyileştim diyeceksiniz. Kumar borcunun kumar oynamakla ödenmeyeceğini bileceksiniz. Kumarda kaybettiğiniz kişilere hıncınızı unutacaksınız. Oynamadığınız her gün kazançta olduğunuzu ,kim zengin olmuş ki kumarda diyeceksiniz. Kumarcının kumarcıya 2 kuruşu geçmez diyeceksiniz. Kumar oynamakla insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüğü yaptığını bileceksiniz. Para her zaman kazanılır ama kumarın sizde yarattığı psikoloji sizi bitirir, yok eder. Sizden gidenleri kaybettiklerinizi geri almanın imkansızlığını bilip yeter diyeceksiniz.
Kumar sizden yaşamınızın kontrolünü alır. Herşeyinizi alıp sizi tükettip, posanız çıktıktan sonra geri verir. O hayat, hayat, kontrolde, kontrol değildir bunu bileceksiniz.Kumarda geçirdiğiniz ömrü düşünmeyip yaşanmamış önünüzdeki hayatınıza odaklanacaksınız. Kendinize hep olumlu telkinlerde bulunacaksınız. Gerekirse meslektaşlarımdan terapi almaktan çekilmeyeceksiniz.Bu savaşta ailenizden ,gercek dostlarınızdan ne kadar yardım alabilirseniz bu sureci o kadar acısız ve çabuk sonlandırabilirsiniz.
Unutmayın bilinçaltı olumsuzluk algılamaz.Kumar oynamamam lazım diye düşünürseniz, o hadi git kumar oyna diye düşünür.Asıl savaşı beyninizde bilinçaltınızda vereceksiniz.Kumar diye bir olguyu düşünmeyecek onu hatırlatan her yerden ,ortamdan, kişilerden uzak duracaksınız. Bilinçaltıyı oyalanması için mutlaka başka şeyler vermelisiniz.Tabiat yürüyüşleri,kitap gibi.
Kumar dürtülerden beslenir o dürtüyü yok etmelisin.Yoksa o dürtünün içinde kısır döngü ile bataklığa giden sürec başlar.Tüm her şeyini yitirir,tüm olasılıkları tüketir,geleceğin olmadığını ,mali sıfırlarla,borçla,binlerce pişmanlıklarla deneyimler,ömrünü bir hiç uğruna heba edersin.Dön neredeysen dön, hiçbir şey için geç değildir.Başka soru
_ Oğuz bey siz bize yardım edebilir misiniz?
_ Canım kardeşim şu anda ne yapıyorum sence?
_ Yani özel terapi olarak
_ Elbette bu konuda çalıştığımız halihazırda bir çok hastam var.Şimdi soruyorum size bu illetten vazgeçiyor muyuz?
_ Evet dedi salon kendilerinden beklemediğim bir coşkuyla.
_ Şimdide ben size sorayım bu kumar illetini tanımlayan sloganlar bulalım.Mesela ilkini ben söyleyeyim
_ Kumarın sonu pişmanlıktır. evet
_ Kumar insanı olmadığı ve olmak istemeyeceği bir insana gönüştürür.Buyrun
_ Dünyada bunca aç varken biz paramızla kumar baronlarını doyurduk.
_ Hiçbir şey için geç değildir.
_ Kumarın dertleri unutturduğuna inanmayın ,o katlıyor.
_ Eşeğin büyüğü damda deyince dazlak genç herkes bir kahkaha attı.
_ Çok güzel dedim.
_ Kumar en delikanlı adamı dahi bozar dedi diğeri
_ Kumar oynayan gün yüzü,huzur görmez dedi
_ Cehennemin kapıları kumarla açılır satılan ruhla kapanır
_ Kumar bir girdaptır önce seni sonra her şeyini alır.
_ Kumar gelecek katilidir kumarbazın geleceği olmaz.
_ Süper dedim salon çoşmuştu.
_ Bana beygirci diyorlar ben beygirci değilim. deyince salon tekrardan koptu.
_ Ölüm çözüm değil kaçıştır dedi birisi salon hala gülerken
_ Siz lütfen konferanstan sonra beni bulunuz sizinle birşey konuşmak isterim dedim
_ Huzur kumarda değil
_ Ben bu işe dadanalı beynim ,ruhum perişan dedi
_ Ulan kumar ben senin dedi sustu bir başkası Salon baya iyi sloganlar bulmuştu.
_ Arkadaşlar arkadaşlar,son sloganı ben söylüyor ve burada bitiriyorum.
_ Kumar tanışıp tanıyabileceğiniz en kötü olgu olup kendisini derhal kendisi ile bırakıp uzaklaşın. Hiçbir şey için geç değildir. İnanın ,inandığınızın cabasını verip bu illetten kurtulun. Ruhunuzu ,hayatınızı yaşamınızı geri alın. Kaybettiğinizin yalnızca para olmadığını lütfen bilin. Bu savaşınızda yeni sağlam dostlar edinin. Hayatınızın kontrolünü elinize alıp mutlu olun. Bu savaş da Rabbimden sizlere muzaffer kılmasını diler beni dinlediğiniz için teşekkür ederim deyip Ön taraftaki Ahmet beyi beni böyle bir konferansa davet ettiği için teşekkür ettim.
Zaman yine su gibi akıp geçmişti ve planlanan süreyi fazlasıyla aşmıştık.Salon birden yıkılırcasına alkış sesleri ve bravo sesleri ile inlemeye başladı,herkes ayaktaydı ve bir iki kişinin gözlerini sildiğini şahit oldum. Bağımlı diye demediğimi bırakmadığım bu ayakları prangalı insanların içlerinde olan bir şeyleri dokunmuş,onlara çok cılızda olsa tünelin ucunda bir mum yakmıştım. Onlarda bravo diyerek avuçlarını patlarcasına alkışlayarak bana minnettar lıklarını gösteriyorlardı. Umarım verecekleri savaşta da bu heyecanlarını hiç kaybetmezler.Defalarca teşekkür etmek zorunda kaldım.Ahmet bey mikrofonu alıp bana teşekkür konuşmasını yaparak beni kurtardı.
Çıkışta intiharla ilgili cümleyi kuran genci gözüm aradı, lakin genç ben cevremdekilerle konuşurken gitmişti. Sağa sola bakıp oyalanmama rağmen bir gelen olmayınca otoparka yöneldik.
Asıl ödülümü ticaret odasının otoparkında arabaya binmeden Gülşen den
_ Aşkım seninle gurur duyuyorum diyerek ulu orta beni öpmesi ile aldım.Bu gülşen’den pek beklenebilecek bir davranış değildi, ama yaptı iyi de yaptı.Mutluydum.
Ticaret odasında vermiş olduğum seminer haftasında Antalya da büyük yankı buldu.Katılımcıların çoğu kendisini kumarbaz sınıfına sokmayan ama kumara düşkün çevreleri tarafından telkinlerle bu konferansa yönlendirilen kişilerdi. Toplumun her kesiminden gelmişlerdi.Konferanstan sonra geldikleri yerlere dönmüşler ve muhtemeldir ki konferansın kritiklerini yapmışlardı. Sıradışı bir gün yaşadıkları aşikardı. Oda başkanı bizzat beni arayarak teşekkür etti. Geri bildirimlerin çok iyi olduğunu bu konferansları periyodik olarak yapmak istediklerini ve bir proje hazırlamam halinde oda olarak uygulanmasında üzerlerine düşen herşeyi yapmaya hazır olduklarını belirtti.Bu beni çok mutlu etti.
Doğrudur yıllarca casinoda çalışıp ekmeğimi bir nevi kumarhaneden kazandım. O benim için işti. Bir çok insanın kendini bilmezcesine kumarın pençesinde yok olup gittiğine şahit oldum. Kumar bir gerçekliktir,ondan kapatarak,yasaklayarak kurtulunamaz.Dinlerin inançların toplumlar üzerindeki en yoğun etkisinin olduğu zamanlarda bile kumar vardı ve oynanıyordu. Yalnızca şekli farklıydı. Mesela güvercin,deve ,at yarışları,zarlar ,geliştirilen farklı oyunlarla hemen her coğrafyada vardı ve var olmaya devam edecek. Tüm inanç sistemlerinde yasak olmasına rağmen; insanın doğasında olduğu sürece kumarı yasaklamakla,emirle bitiremezsin . Kumar ı ancak akıl ile kontrol altına tutabilirsin. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok bir çok devlette yüzyıllardır oynanıyor. Onları bir inceleyip kendi toplumuna uyarlamak yetecektir.
Mesela Amerika Birleşik devletlerinde Las vegas nevada çölünün ortasına kurulmuş, birçok eyalette yasaklanmış.Kumar oynayacaksan bir plan dahilinde oraya gitmek bilmem kaç kilometreyi gitmeyi göze almak zorundasın. İşten çıkınca eve gitmeden veya gece uykun kaçınca hemen ulaşabileceğin erişimlikte değildir.
Başka bir örnek İngiltere’de kumarhaneye gitmek için 24 saat önceden randevu almak gerekir. Arkadaşlarla güzel geçen bir akşam yemeğinden sonra çakırkeyf ile hadi casinoya gidelim diyemezsin.Sana 24 saat zaman veriyor düşünme payı. İyi düşün diyor.Bu ve bunun gibi sıkı kurallarla toplumla casino arasına bir set koyabilirsin.
Yasaklar kapatırsan oyuncu başka destinasyonlara gider. Hem zaman,hemde para ülke dışına gider. İyi bir istihdam sahasını kapatmış olursun.Başka ülkelerden junket grupları getirmek varken junket grupları ihrac etmeye başlarsın. En önemlisi senin kontrolünün dışında olay ceryan etmeye başlar.
Devlet sokakta kumar oynatamaz. Yaş sınırı çok önemlidir. Anayasanın 58.maddesi devlet gençleri kötü alışkanlıklardan korur der. Okul çocuğunun tost ayran parası hiçbir zaman kumar parası olamaz, olmamalıdır. Şans oyunları her markette her sokakta olamaz, olmamalıdır.Kumarı kontrol etmenin en önemli yolu ona erişimi, zorlaştırıp, denetiminin sıkı yapılmasından gecer.Nasıl diğer bağımlılıkların reklamı yok ise şans oyunlarının da reklamı olmamalıdır.
Kumarı ancak bilenler profesyoneller kontrol altında tutabilirler. Bundan dolayı kanun koyucular mutlaka bizim gibi profesyonellerle çalışmak zorundadır. Yoksa ben yaptım oldu zihniyeti ile bu işler olmuyor. Kuralları iyi koyup sıkı denetlemek kumarı kontrol altında tutmanın tek yoludur.
Son zamanlarda kendimle ikileme düşmeye başladığımı hissediyorum.Seminerin birisine gidiyorum casino personeline verdiğim eğitimde kumarbazları anlatıyor casinoda nasıl davranışlar sergilemelerini,kazanmak için neler yapmalarını anlatıyorum. Kliniğe gelen hastalarıma veya ticaret odasının düzenlemiş olduğu konferansta ise kumarın zararlarını ondan uzak durmak için neler yapmaları gerektiğini anlatıyorum. Düşünüldüğü zaman her iki eylem birbirlerine zıt gözüküyor. Şimdi ben ne taraftayım? Casinoların mı yoksa kumarbazların tarafında mıyım?Derinlemesine düşündüğüm zaman kendimi hiç de ikiyüzlü gibi hissetmiyorum.
Aslında işin özeti şu. Bence bunu en iyi ben açıklayabilirim.Ben her iki tarafın arasında bir elçiyim. Benim ne anlattığımdan öte kişilerin ne anladıkları önemli.Her iki taraftada da bulunduğum ve işi iyi bildiğim için iki tarafada anlatıyorum. Casinoculara verdiğim seminerde işlerini iyi ,sorunsuz yapmalarının yollarını, kumarbazları da içine düştükleri çıkmazdan nasıl kurtulabileceklerini anlatıyorum. Sonuçta her iki tarafı da eğitip onlara yol çiziyorum. Sonuçların ne olacağı tarafların almış oldukları kararlar belirleyecek. Eğitimden,bilgiden kimseye bir zarar gelmez. Kumarın yasaklanmasını veya devamını benim karar yetkimde olmadığına göre her iki tarafada sunduğum anlatımlarımın bu süreçte onlara en hasarsız en optimum şekilde yönlendirecekelerini düşünüyorum.
Yani ortada bir zıtlık çelişki yok. Kim ne isterse onu veriyorum. Ne yapacakları nasıl davranacakları sonuçta kendilerine bağlıyor.Kimseyi kumara teşvik etmiyorum. Tam tersi kumarın herşeyini yaşamış biri olarak eğitimini aldığım psikoloji ile deneyimi birleştirip kendilerine sunuyorum.Veya en azından kendimi bu şekilde teskin ediyorum.
Hani bir söz vardır gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar. Kimse benden aşırı kumar karşıtı bir aktivist olmamı beklemesin. Zira böyle davranışın kumarın ekmeğine yağ sürdüğüne biliyorum.İnsan doğasında bulunan bir şeyi yasakla yok edemezsin,onu ancak illegale iteresin,kontrolünün dışına çıkarırsın. Hatta oluşan boşluğu öylesine insanlar doldurur ki kaş yapayım derken göz çıkarırsın. Onları legal ,kurallı, kaideli,denetim altındaki ortamlardan kontrolsüz ,kuralsız ,kaidesiz,denetimsiz kara yürekli adamların kucağına atarsın. Hemde kendi elinle. Sonuç ne olur? Belki oyuncu kitlelerini rakamsal bazda azaltabilirsin ama devam diyenleri kurbanlık koyunlara dönüştürürsün.
Öyle yasakladım,kapattım daha ne yapayım diye de işin içinden sıyrılıp çıkamazsın. Devlet vatandaşını korumakla yükümlüdür bunuda yaparken iyi,kötü diye de ayrım yapamaz. Kumar bir bağımlılıktır,bir beyinsel hastalıktır. Kendi etti kendi buldu diye köşeye çekilemezsiniz. Bireylerin bu mücadelesinde devlet tüm kanunları ve denetimleri ile yanında olmak zorundadır.Eğer bunu yapmazsa bir ergen öğrencinin iddiaya ,kazıkazana ,atyarısşına,piyango,şans oyunlarına verdiği okul harçlığından dolayı aç kalmasından sorumludur.
En saçma davranış biçimlerinden birisi var olan şey yok saymaktır.Var kardeşim var sen ne kadar yok saysanda var ve ne yazık ki var olmaya devam edecek.Belkide evrimin olabilmesi ve sürekliliği için de bu var olmak zorunda. Eğer insanda beğenilmek,başarı,hırs olmasaydı evrim diye bir şey olmayacak insanlık yerinde sayacaktı.Kumar diye tabir edilen olgu olmasaydı belkide insanlık hiç ilerlemeyecekti. Kimse demesin ki ben kumar oynamadım. Bilerek veya bilmeyerek hepimiz oynuyoruz,oynamak zorunda bırakılıyoruz. İddia kim de yok?
Şimdi çocukluğumuzdan başlayarak yaşamımızın her evresinde biz bunu hep yapıyoruz karşıdaki çizgiyi ilk kim geçecek varmısın iddaya.Köşeye dönen arabanın plakası tek mi çift mi? Orta sahadan atılan bir basket. Futbol maçını kim kazanacak? Taraftarlık. Birbirine denk olmayan iki ordunun savaşa tutuşması. Bilek güreşi. Dikili taşa atılan taş,daha neler neler… İçinde şans kelimesinin olduğu ve bir iddianın olduğu her şeyde mutlaka bir kumar olgusu vardır.Hayatın her alanında ticarette,tatilde,iş hayatında,okulda ,askerde kısaca her yerde. İnsan davranışlarında her ne kadar mantık ,mukayese ,tartıp biçme olsa da şans faktörü de yabana atmamak gerekiyor. Bu şans denen şey yaşam sürecinin her evresinde kişi üzerinde baskın bir olgu olduğu da muhakkaktır.Denedim yaptım ama şansım yaver gitmedi olmadı. Burada kaybedensin. Gözümü kapatıp bir daldım bingo, on ikiden vurdum. Burda da kazanansın.
Hayatımızda kumarı her zaman oynuyoruz. Secenekler arasındaki tercihlerimizde ve tercihlerin devam süreclerinde mutlaka şans faktörü olmaktadır. Kazanan ve kaybedenler… Evrimin olabilmesi insanlığın gelişebilmesi için bu hep böyle de olmak zorundadır.
İnsanlar kumar denildiği zaman çok geniş olan olguyu dar kapsama indiriyorlar.Daha fazla kazanmak için malını satıp karşılığında altı aylık çek alan bir ticaret erbabı bir nevi kumar oynamıyor da ne yapıyordur? Ticari cesaret derlerya, altında yatan nedir? Eğer yapılan bir davranışta risk varsa riske göre artan eksilen bir kazanç söz konusuysa bu da bir nevi kumardır. Borsa kumardır. İşin içinde çoktan secim,risk,şans ,kazanma ve kaybetme var ise orada mutlaka kumar vardır.Hayatın kendisi bir kumardır.Onun için ilk taşı günahsız olan atsın.
Yaşamımızın her anında şans faktörü ile olan kumarın adı kumar değildir. Çünkü seçimlerimiz,tercihlerimiz işte bu kumar diyebileceğimiz olgunun gerçekleşmesi arasında, zamansal olarak boşluklar,aralar vardır; Kumarhanelerde ise bu zamansal ara ve boşluklar aralardan çıkarılıp iş seriye bağlanır. Ard arda takip eden,öznesi aynı amacı ise hep kazanıp kaybetmeye dönüşen olguya dönüşür. Olay dönüşümü hızlanıp belirginleşir. İşte kumar burada tüm karmaşıklığı ile gün yüzüne çıkıp kendini gösterir.Burada satrançta olan beceri ve yetenekler,gerçek yaşamdaki deneyimlerin artık bir önemi yoktur. Her şey tamamiyle şans faktörüne dayanmaktadır. Varsa şansın kazanır, yoksa kaybedersin.Döngü ard arda hızlanmıştır. Kumarbazın olaya müdahaleleri çok azdır ve çoğu da yanılsamalardan oluşur. Kişiler korkunç hızla dönen bir girdabın veya hortumun içerisine düşmüş kendi iradelerinin dışında sürüklenmeye başlamıştır. Hakim güç onları ne tarafa savurursa o tarafa giderler ve eğer bir yerde akıllarını başlarına alıp da bu girdaptan çıkmazlarsa son belli ve çok acıklıdır.
Ticaret odası eğer bir proje hazırlarsam destek olacaklarını Gülşen e anlattığımda Gülşen yorumu patlattı
_ Valla kumarı yapışkan pıtrağa benzetirdin ya hakiketten doğruymuş. Sen onu bıraksan o seni,o seni bıraksa sen onu bırakamıyorsun.Hadi şimdiye kadar babamları duyurmadık ama eğer bu işi periyotlara bindirirsen, mutlaka bir yerden kokusu çıkar.
_ İyide gülüm ihtiyacı olan insanlara yardım edeceğim,onları şeytanın elinden kurtulmalarını sağlayacağım daha ne istiyorlar.
_ O sana göre öyle. Onlara göre ise günahkarlarla haşır neşir olacaksın. Kır atın yanında duran ya huyundan yada suyundan hesabı.
_ Yok artık bu kadarda bağnaz olamazlar,kişi orospu ile konuştu diye orospu mu olacak?
_ Olmayacak da onlar için konuşmak bile aynı kefede.
_ Öyle bir dünya yok. Her şey zıddıyla var. Yalnızca tek tarafı görüp zıddını görmezlikten gelip yok sayamazsın.
_ Öyle bir sayarlar ki zıddını gözlerine soksan onlar istemeden gösteremezsin.
_ Bu hiç gerçekçi bir yaklaşım davranış şekli değil ama.
_ Bence de ama onlarda öyle,bir nevi bir korunma mekanizması.Kötüye bulaşma,o ortamın önünden bile geçme hatta görme kötü olmazsın.Niçin içkili mekanda yemek yemezler hiç düşündün mü? İşte bundan dolayı. Oturayım ben içmem kim ne yaparsa yapsın demezler,ıslanmak istemiyorsan su olan yerde durmayacaksın derler.
_ Aslında bunların altında yatan hep ekonomik nedenler.
_ Yok artık ekonomiye nerden bağladın?
_ Bak şöyle açıklayayım. Çevrelerindekileri cemaatlerin deki insanları böyle empoze ediyorlar ki herşey o çevrenin içinde dönsün. Gerek sosyal gerekse ekonomik anlamda kimse dışarıya gitmesin. Kendi kontrollerinden kendi anlatımlarından başka birşey duymasınlar. Para kendi aralarında dönsün. Kendilerinden birisi fi yerinde bir pastane açtı mesela kendi mahallesindeki pastaneler dururken adam üşenmeden gidip oradan alışveriş yapıyor. Neden? Diğerleri içki mi satıyor. Hayır. Amaç hem kendilerinden olanları kalkındırmak destek vermek,hem de kaynaştırmak bunun gibi. Emin ol bunların hepsi güçle ilgili. Yoksa dinle inançla bir ilgisi yok.Kendileri gibi olmayanları yok saymak mı? Yoksa özgürce fikir çarpışmaları ile kendilerine yeni dostlar bulmak mı? Soruyorum şimdi sana, hangisi daha iyi?Bence kendine güveniyorsan ikincisi. Yok için boşsa onların yaptığı gibi birincisi.Ben kötü bir şey yapmayacağım darda olan yardıma muhtaç olan bağımlıları bu bağımlılıklarından kurtulmaları için yardım edeceğim. Bunun nesi kötü anlamıyorum. Ne düşündükleri çok da umrumda değil deyip kestirip attım.Zaten kumarcı damat diye mimlenmişim, sanki beni yere göğe koyamıyorlar da.
Bahar hızlıca geçti bu küresel ısınmadan herhalde baharlar durmaz kısalıyor Antalya nın yazıda yaz hani,bu memleketin her şeyini seviyorum lakin yazı korkunç oluyor. Öylesine nemli ki insan nefes almakta zorlanıyor.Yapacak bir şey yok gülü seven dikenine katlanır.
Yaza programımız diğer aylara göre çok daha az.Antalyanın yerlileri genelde yazın yaylalara göçüyor,şehir turistlere kalıyor.
Vaktin bolluğunda ticaret odasına sunulmak üzere güzel bir proje yaptım.Genel hatlarında ayda bir kez kumarın zararları üzerine konferans ve her hafta cumartesi günü öğleden sonra çok kişinin katılabileceği yuvarlak salon oturum terapisi. Projem bittikten sonra Ahmet bey i arayıp yazılı halde yapmak istediklerimi bildirdim. Kısa zamanda değerlendirip sonuca bağladılar, gecikmeye gerek yok deyip önümüzdeki on gün içerisinde tanıtımını yapıp ilk konferansı temmuz on iki olarak planlandı.
Konferans muhteşem geçti. Salon ağzına kadar dolmuştu. Gelenler geçen konferansa göre çok daha dinamik ve katılımcıydı. Konu aynı olunca anlatımların bir öncekiyle ana hatlarda aynı biçimsel olarak üzerinde yaptığım ufak tefek değişikliklerle farklı bir tarzda sunumumu yapmıştım.Katılımcılarla aramızda güven problemini ilk konferansta çözdüğümüz için çok daha samimi bir ortam oluşmuş, karşılıklı bilgi akışımızın köprüsü sağlam ayaklar üzerine inşa edilmişti. Güven ortamı oluştu mu insanlar arası iletişim çok daha kolay oluyor. Akşamda ilk yuvarlak salon toplantımızı yapacağız en son onun anonsu ile konferansı bitirdim.
Ticaret odasının bize tahsis etmiş olduğu bir salonda saat altıda toplanacağız. Salona girdiğimde toplam sekiz katılımcının olduğunu gördüm.Hepsi de farklı yaşlardan ikisi kadın altısı erkek ikili sırada oturmuşlar. Beni ilk günün rahatsızlığı,endişe ve meraklı bakışlarla karşıladılar.
_ Merhaba arkadaşlar lütfen sandalyelerinizi bir yuvarlak oluşturacak şekilde düzenleyelim dedim.Çapı üç dört metrelik bir daire oluşturduk sandalyenin birisini de ben oturdum.
_ Hoşgeldiniz ben psikolog doktor Oğuz Kıran. Biraz heyecanlıyım ilk güne verin çünkü ilk kez böyle bir grupla toplanıyorum . Sizin anlayacağınız benim içinde bu bir ilk. Programdan da anlayacağınız üzere bu toplantıları her hafta cumartesi günleri saat onsekizde yapmayı planlıyorum.Devamlılık zorunlu olmasa da verimlilik açısından devamlılığı hassasiyet göstermenizi ,burda konuşulan her şeyin bu salonda kalmasını rica ediyorum.Amerikan filmlerinde mutlaka görmüşsünüzdür, ne yalan söyleyeyim bende oradan esinlendim. Böyle toplu terapiyi ilk kez yapacağız. Gayret gösterirsek eminim ki birbirimizden çok şey öğreniriz. Ben hastalarıma her zaman şunu söylerim uygun kelime bulacağım diye düşünmeyin,anlatmak istediğinizi en kapsamlı ne tarif edecekse onu kullanın enerjinizi yalnızca kendinizi anlatmaya yoğunlaştırın. Burda da sizi aynı şeyi tavsiye ediyorum lütfen açık olunuz. Herşeyi katkısız tüm yalınlığı ile anlatınız,Ahmet güler,Mehmet kırılır diye düşünmeyiniz. Yalan yanlış hiç konuşmayınız. Tüm dikkatinizi anlatıma veriniz ve dışarıda burada konuşulanlarla ilgili ketum olunuz.Öncelikle birbirimizi tanımakla başlayabiliriz.
_ 1968 Aydın doğumluyum,Orta ve liseyi devlet parasız yatılı olarak okuyup,1991 Ankara odtü Psikoloji mezunuyum. Yaklaşık 9 yıl casino işinde çalıştım. Şimdi de psikolog doktor olarak çalışıyorum. Evliyim. Antalya da yaşıyorum.Şimdi sizden ricam centilmenler olarak önce bayanlardan başlayarak kendinizi kısaca tanıtmanız. Hemen sol tarafımdaki hanıma bakarak
_Buyrun sizden başlayalım.
_ İsmim Hatice Alkan,İstanbul doğumluyum,lise mezunuyum,bir turizm acentesinde çalışıyorum. Dulum,üç yaşında bir oğlum var.deyip durdu daha ne söyleyeyim gibi de el hareketi yaptı.
_ Hatice hanım kumarla ilginiz nedir?
_ Liseden bu yana iddia ile başlayan,loto,toto tarzı şans oyunları ile devam eden ve şimdide casinoda slot makinalarında oynuyorum.
_ Haftada kaç gün gidiyorsunuz ?
_ Param olduğunda ve her fırsatta
_ Peki kendinizi bir kumar bağımlısı olarak görüyor musunuz?
_ Valla Oğuz bey ne diyeyim bilemedim ilk sözü de bana verdiniz. Galiba öyleyim.
_ Teşekkür ederim.Siz buyrun.diyerek diğer hanım katılımcıya işaret ettim
_ Adım Fatma Kötelioğlu. Yozgat lıyım ama On sekiz yıldır Antalya da oturuyorum.Evli, üç çocuk annesiyim .Lise mezunuyum. Çalışmıyor ev hanımıyım.
_ Peki sizin kumarla hikayeniz nedir ?
_ Sormayın aynı Hatice hanımın evrelerinden bende geçtim. Şimdi ise genelde Back Jack başta olmak üzere hemen tüm canlı oyunları oynuyorum.
_ Peki bağımlılık konusunda ne diyorsunuz?
_ İtiraf etmesi zor olsa da kesinlikle bağımlıyım. Çok uğraştım bırakayım diye ama bir türlü başaramadım. Sizi de geçen konferansınıza gelen bir arkadaşımdan duydum. Bugün konferansınıza da geldim ve bu grup çalışmasını söyleyince tereddütsüz katılmaya karar verdim.
_ Peki siz ne sıklıkla kumara gidiyorsunuz?
_ Eskiden neredeyse her gün gidiyordum. Şimdilerde ise kendimi tutmaya gitmemeye çalışıyorum. En azından her gün. Ne kadar uğraşsamda kendimi engel olamıyorum. Artık çocuklarım da büyüdü onlardan utanıyorum. Fırsatını buldum mu gidiyorum.
_ Mesela haftada ?
_ Değişiyor ama en az üç gün diyebiliriz.Fatma hanım dur demesem lafı alıp götürecekti
_ Teşekkür ederim Fatma hanım dedim. Sağ taraftaki ilk bay katılımcıyı dönerek “buyrun sırayla gidelim lütfen” dedim.
_ İsmim Osman Macar ,1968 Konya doğumluyum. Ortaokul ikiden tastikliyim. Eşimden ayrıldım ,on altı yaşında bir oğlum var. Kumarın her çeşidini oynadım ve fırsatını bulunca oynamaya devam ediyorum. Kumar benim hayatımı mahvetti herşeyimi aldı ve almaya devam ediyor. Ne söyleyeceğimi inanın bilmiyorum. çevremde ibreti alemlik oldum ama yok. Ne yaptıysam olmuyor, vazgeçemiyorum.
_ Teşekkür ederim Osman bey inşallah bu işi beraber çözeceğiz.Onun için buradayız,siz yeterki isteyip çaba gösterin. Siz buyrun sizinle tanışıyor muyuz? gözüme hiç yabancı gelmediniz.
_ Yüz hafızanız iyi Oğuz bey meslektaş sayılırız casinodan. Ben de eski casinocuyum. Palmiye casinoda çalışmıştım bazen sizde gelirdiniz. İsmim Cengiz Toplu.
_ Tamam hatırladım sizi inspektör dünüz
_ Evet Cengiz Toplu 1974 Ankara doğumluyum. Cukurova üniversitesi iktisat bölümü mezunuyum. Yaklaşık 4 yıl çeşitli casinolarda çalıştım. Şimdi ise bir seyahat acentesinde transfer memuru olarak çalışmaktayım.
_ Casinoda çalışmayı bıraktınız yani?
_ Evet ben bırakmadım da, o beni bıraktı
_ Niye ki?
_ Neden olacak kumar oynamamdan dolayı. Mimliyim artık hiç bir casinoda iş bulamıyorum ,bulabileceğimi de zannetmiyorum.
_ Cengiz beyden sonra sağdan yelkovanın tersine doğru sırasıyla tüm katılımcıların gruba kısaca kendilerini tanıtmasını yönettim. Tanışma faslı bittiğinde ortaya çıkan manzara şuydu, hepside kumar bağımlılarıydı. Hemen hepsi kendince bırakma mücadelesi vermiş olsa da yinede oynamaya devam ediyorlardı. Benzerlikleri fazla olsada evresel olarak farklı evrelerde olanlar vardı. Bazılarının durumu baya ciddiydi, kumarın son evrelerine ramak kalmıştı.
_ Arkadaşlar çok teşekkür ederim. Herkes tüm içtenliği ile kendisini dile getirmeye çalıştı ve bence gayet başarılıydınız. Hastalığımızın adı kumar bağımlılığı gördüğüm kadarıyla Niyazi kardeşimizi saymazsak herkes bağımlı olduğunu kabül edecek cesareti gösterdi.Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan demişler. Niyazi yi de kumarbaz bağımlısı diyelim o garibimi de dışarda bırakmayalım deyince herkes güldü ortam bir daha bir samimi oldu.Niyazi de Akdeniz üniversitesinde psikoloji bölümünde okuyan üçüncü sınıf öğrencisiymiş. Bir derste kumar bağımlılığı ile ilgili proje çalışması varmış bundan dolayı grubumuza katılmış.
_ Evet ne diyorsun Niyazi sanada kumarbaz bağımlısı diyelim mi? Yoksa bir muhbir casus gibi düşünüp arka kapıdan seni atalım mı?
_ Hocam beni gruptan atmayın da ne derseniz deyin, önemli değil.
_ Bunu ben değil gurup karar verecek. Bizim burada bulunma amacımız belli ama dışardan virüs gibi aramıza sızmışsın. Hiç kimse tez konusu olmak istemez. Demokratik oylama yapmayı öneriyorum. Niyazi aramızda kalsın mı yoksa gönderelim mi?
_ Hocam size söz veriyorum buradaki herşey burada kalacak. Ben yalnızca genelleme yapacağım. Gruptan çok sizin söylemlerinizi merak ediyorum,bu konuda sizi efsane diyorlar ben sizin için geldim.
_ Niyazi konuştukça batıyorsun. Hele ben proje konusu hiç olamam ama ben kalmandan yanayım deyip oylamayı başlattım,Niyazi nin grupta kalmasını altı kalsın üç gitsin oranıyla kalmasına izin verdik.
_ Casus Niyazi unutma burda konuşulan burada kalacak,sen çıkarımlarını genellersin. Kapiş
_ Elbette hocam hiç şüpheniz olmasın.
_ Arkadaşlar ilk sorum geliyor en erken ilk kumarını kim oynadı?Evet Hatice hanım
_ İlk okulda piyango bileti aldım kumar sayılırsa
_ Kumar dedim başka
_ İlk okula başlamadan babamla kazı kazan oynardık dedi Osman bey.
_ Daha ilk okula başlamadan kibrit çöpü ile bilye, mazı oynardık bu kumar mıydı acaba? dedi Şahin bey
_ Evet hemde kumarın hası. Bizde oynardık ordan biliyorum. Akşam eve giderken ne derdik hatırlıyor musunuz? Diye sordum Şahin bey e
_ Kazandık yok üttük derdik
_ Evet. Ütüldük. Ben genelde üterdim. Evet arkadaşlar gördünüz mü kaç yaşına kadar indik. Daha alfabenin a sını öğrenmeden kumar hayatımıza giriyor. Herkes kumar denince loto toto ,at yarışı gibi şeylerin arasında takılıp kalıyor. Oysa ki kumar öylesine sinsice hayatımıza giriyor ki kimse ne zaman o illetle tanıştığını fark bile etmiyor.Oysa o sinsi sinsi beynizmizdeki nöronların arasında sessiz ve çalışkan bir örümcek gibi ağlarını örmeye başlıyor. İlk ağlar çok masumca hatta çocukça gözükse bile ilerde üzerine otoban duble yolların işa edileceği ilk patikalar biz daha kendimizi bilmezken atılmaya başlıyor.Bilyeyle yıkılan arkadaşının kibrit çöpünü almakla, pokerde parasını almanın arasında ne salgılanan dopaminden ne de hissedilen hissiyat sonucu alınan hazda en küçük farklılık yoktur. Afedersiniz ama kıçımızın bokunu bilmezken kumarı öğreniyoruz. Hatırlayın akşam eve dönerken cebimizde arkadaşlarımızdan üttüğümüz bilyeler varsa nasıl mutlu olduğumuzu. Casinoda Jackpot yapmış kadar sevinmiyor muydunuz?Hatta size şunu söyleyeyim beyindeki aynı nöron bağlantılarından belki aynı dopamin miktarı veriliyordu.
_ Hakikaten doğru ya kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Söylediklerinizin hepsi doğru doktor bey. Bize kurt ta o yaşlardan girmiş. Bende beni ilk kez iddia dükkanına götüren ortaokul arkadaşım Veli’ye sövüp durdum yıllarca, adamın günahını almışım. Biz doğuştan kumarbazmışız meğerse deyince Osman bey herkes bir gülüp gevşedi yine.
_ Kumar bağımlılığı bir hastalık olup erken konulan tanı,teşhis önemli. Zamanında yapılan müdahale ileride hastalığın kronikleşmesinin önüne geçer. Ebeveynlerin çocuklarına yapacağı zamanında müdahale çocuğun ilerideki bu yöne eğilimlerinin önüne geçmesine sağlayacaktır. Herşey öncelikle ailede başlar.Arkadaşlarından üttüğü bilyelerin,hatta kibrit çöplerinin ne kadar yanlış bir davranış olduğu çocuğa öğretilmeli ki beyinde ince sicimler halindeki stabilize yollar ilerde otobanlara dönüşmesin.
Çocukluktan başlayan bu alışkanlık daha başta kesilmeye çalışılmalıdır ki; sonra ileriki yaşlarda kolay elde etmenin ,arkadaşının malına sahip olmanın,kazanmanın hazı ilerde farklı adlarda kumara dönüşmesin.Olayın kendisinin yanlışlığı vurgulanmalı kazanma veya kaybetmenin değil.
_ Peki arkadaşlar ilkokulu geçtik özellikle ergenlik çağında kaç kişi bir şekilde kumar oynadı? diye sordum.Niyaziyi hesap dışı tutuyorum yedi de yedi tüm grup oynamıştı.
_ Neler oynadınız? diye sorduğumda ülkemizde oynanan şans oyunlarının tamamını hepsi oynamışlardı. Erkekler kahvelerde okey,pişti,kılıç tarzı oyunlar da oynamışlardı.Horoz dövüşlerine giden bile vardı.Daha erişkin yani reşit on sekiz yaşına bile gelmeden hepside kumar oynamışlardı.Ülkemizde onsekizinden önce bu oyunların oynamaları kanunen yasaktı ama bu yasağı ne uygulayan nede denetleyen vardı.Erişim sokağın sonundaki market kadar yakındı. Böyle oluncada kişiliklerinin geliştiği yaşlarda bireyin gelişimi ile ilerde otobanlara dönüşecek stabilize yollar oluşturulmaya başlanıyordu.Ne yazık ki canım Türkiyem de insanlar nedenlerden çok sonuçlarla ilgilendikleri için yanlış çıkarımlarda bulunuyorlardı. Sanki tüm kabahat oynayandaydı. Ailenin,mahallenin ,toplumun hiçbir suçu yoktu. Nedenlere bakıldığında herkesin karınca kararınca bu çorbada tuzu vardı.Zaten ilerki zamanda kumarbaz profilini oluşturmaya başladığımızda birçoğunun altında ailesel, toplumsal,psikolojik etmenlerin olduğunu göreceğiz.Problemli toplum populasyonlarında kumar olgusunun çok daha rahat yer edindiğini hepimiz şahit olacağız.Şimdi psiko casusumuza soralım bakalım Niyazi ciğim istersen sen bize bir anlat sorunlu yaşamların kumara düşkünlüğü bir etken midir?Yani senin fikrin nedir?
_ Hocam ben büyük bir etken olduğunu düşünüyorum.Sorunlu yaşamların maddiyatla bir ilgisinin olmadığını düşünenlerdenim. Kişi çok zengin bir ailenin üyesi olabilir ama onun sorunlu olmadığı anlamına gelmez. Problemleri özellikle insan ilişkilerindeki problemler çok çeşitlidir. Bu çeşitliliğin içerisinde mutsuz olan bireyin iyi kötü ayırt etmeksizin farklı arayışlar içinde olması muhtemeldir ve kumarda bunlardan birisidir.
_ Peki bunun engel olunabilmesi mümkün müdür?
_ Bence zor olmakla beraber mutlaka müdahale edebilme şansı da vardır.İyi dizayn edilmiş kurallar bütünlüğü ve sıkı denetimler ile yüzde yüz olmasa bile kısmi başarı sağlanabilir.
_ Teşekkür ederim genç meslektaşım ben de aynen senin gibi düşünüyorum.İnsan doğasında var olan bir şeyi tamamiyle yok edebilmenin mümkünatı yoktur,ama bu kumar gibi kötü bir şey ise onunla savaşıp kitlelere minimum bulaşmasına dahi sağlamak bir başarıdır. Kontrol altında tutmak özellikle reşit olmayan kişilerin erişimlerini engellemek zaruridir. İstendikten sonra bunun yapılabileceğini düşünenlerdenim.
Sonra grupla daha reşit olmadan nasıl loto,toto,iddia,ganyan tarzı oyunları oynayabildikleri ile ilgili anılarını,ilginç deneyimlerini dinledik.Hem düşündük hemde kara mizah bol bol güldük,eğlendik.Yasaklar mıknatıs gibi insanı çekiyordu ve riskli davranışları teşvik ediyordu. Adrenalinin, yüksekliği kişileri adeta kamçılıyordu.İddia bayisinde dersten kacan öğrenci ile elinde iddaa kuponu ile kapıdan giren öğretmenin karşılaşması tarzı traji komik anılar salonu çınlattı.
İki saat olarak planladığımız seanslar daha ilk günden su gibi akıp üç saati geçmişti.
_ Arkadaşlar biraz daha devam edersek uzatmalar maçın normal süresini gececek bugünlük yeter bence. İlk gün için gayet güzeldi,bir haftadır endişeler içindeydim. Nasıl olacak yapabilecek miyim diye tereddütlerim vardı. Endişelerimin ne kadar gereksiz olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum. Sizden ricam haftaya gelirken herkes üç aşağı beş yukarı hangi oyunları oynayıp tahminen bugüne değin ne kadar para kaybettiğini çıkarması.Gelecek hafta bu konu üzerinde yoğunlaşacağız. Geldiğiniz için teşekkür ederim.Ha unutuyordum bugün sıfır noktasındayız haftaya geldiğimizde kim kaç gündür kumar oynamadı onuda konuşup belirleyeceğiz. En büyük numaraya sürpriz hediyemin olacağını bilmenizi isterim.İyi akşamlar,hafta sonları dileği ile terapiyi bitirdim.
Grup terapisinden sonra Osman bey biraz daha özel konuşmak için izin istedi.Konuşabileceğimizi söylediğimde içinde bulunduğu zor durumu tüm içtenliği ile anlattıkca anlattı. Kendisine toplantılara gelmeyi devam etmesini eğer gerekli görürsek klinik de de devam edebileceğimizi söyledim. Ona en az bir haftalık yetecek telkini de söyledikten ve onu rahatlatacak bir ilacı önerdikten sonra ayrıldık.
Eve vardığımda saat nerdeyse on buçuğa geliyordu ve bugün cumartesiydi aceleyle asansörden inip kapıyı çaldım.Gülşen beş karışdan da fazla bir suratla kapıyı açınca
_ Gülüm özür dilerim ya zamanın nasıl geçtiğini inan anlamadım malum ilk gün diyecektim ama sözümü bana doğru eğilerek kesti öpecek sanıp ana doğru eğildiğimde
_ Nerde kaldın? Babamlar burada yemeğe geldiler.
_ Hadi ya haberim yoktu
_ Yok tabi defalarca aradım ama telefonun hep kapalıydı, açsaydın olacaktı. Gülşen hem sinirli hem de tedirgin panik havasında
_ Üstümü değiştirip hemen geliyorum
_ Bırak üstü başı direk gir salona
_ Tamam ya böyle baskın gibi
_ Işt duyacaklar. Hadi sallanma gir deyince ben kapının dışında kafam içerde ,Gülşen içerde kafası dışarda komik bir durumda fısıldaşıyorduk O kenara çekilince kendi evime sessizce hırsız gibi süzüldüm. Ya kafam almıyor insan evladının evine istediği zaman elbet çat kapı gelebilmeli ama bu baskıcı tavırlar niye? Eminim geldiklerinden beri Gülşen nin burnundan getirmişlerdir,hele birde ben geç kalınca hepten çoşmuşlardır. Onlara bir neden olması gerekmiyor ki… Duvarda tablo, evde süs mü olurmuş. Hele kayınvalide Isparta halısının bir figürünü haç a benzetince geldi gitti halıyı gösterdi. Televizyon çok büyükmüş, daha neler neler…En kıl olduğumda duvarda Atatürk’ün bir resmini gösterip onun karşısında namaz mı kılınırmış. Niye? dediğimde. Güney duvarındaymış, kıble tarafında yani. O öyle dese de ben biliyorum yazılımında ne olduğunu. Açtığım ağzımı Gülşen araya girerek beni susturdu ,bende dışarıdan söyleyemediğimi içimden söyledim.Salona girdiğimde en usta meteoroloji uzmanlarının bile tahmin edemeyeceği sibiryanın en soğuk karlı dağlarından gelen soğuk hava bizim salonu kaplamış, buza çevirmiş.
_Ooo damat bey teşvik buyurdular.
_ Özür dilerim geleceğinizden haberim yoktu, işim biraz uzadı dedim.Anasını satayım sanki sabaha karşı eve geldim. Yaz günü saat daha anca on bire geliyor diye de düşünmeden edemedim.
_ Damat gecenin hayrındansa gündüzün şeri demişler. Lakin sen gecelere alışkınsındır. Kayın baba hem konuşurken hemde elini öpmek için eğilmeme rağmen elini uzatmaya çekiniyormuş gibi tavırlar içinde elini öptürmeden açık avcumun içine şöyle bir dokundu. Sanki benden tiksiniyor adam.Ülen Gülşen sen arada olmasan ben bu yobazı yapacağımı bilirim de… Her şey senin için. Ne yaparsın el mahkum.Kayınvalideye yöneldiğimde o hiç kocasından aşağı kalır mı
_ Ne işiymiş bu böyle gece gece
_ Antalya sanayi ve ticaret odasının bir projesi oradan geliyorum.Kayın baba
_ Söyle hele ne projesiymiş bu bizim neden haberimiz yok Süleyman bir şey söylemedi.Tabi onlarda aynı odaya kayıtlı ya
_ Daha yeni bugün ilk kez başladı.
_ İyi ya işte söyle sen içindeysen pek hayırlı bir şey değildir deyince; bende tüm sigortalar bir anda attı. Bir anda reflexen
_ Kumar bağımlılarına, kumarı bırakmalarında yardımcı olmak için ticaret odası bünyesinde konferans veriyorum. Daha sonrada çoklu salon terapisi yapıyor oradan geliyorum dedim ve kayınpedere doksandan golü attım. Kayınpeder yüzünü boka bakar gibi buruşturarak
_ İşte dedim. Senin olduğun yerde hayrın işi ne gezer? Yine kendin gibi kumarcıların yanından geliyorsun işte ,camiden gelmeyeceğine göre dedi. Ya adamı dövecem… Ya sabır.
_ Bunun nesi kötü bağımlı yardıma ihtiyaçları olanlara doğru yolu bulmaları için yardımcı oluyorum. Bunun neyi kötü? diye sordum sinirle.
_ Damat kendine gel öyle dik dik konuşup kafamı bozma. Önce büyüğünü küçüğünü bil. Çemkirme karşımda. Sana ne elalemin kumarcısından. Onlar şeytana tapan şeytanın uşakları. Sana mı kaldı onları kurtarmak be adam.
_ Benim doktor olduğumu biliyorsunuz değil mi psikolog?
_ He biliyoz. Deli doktoru dedi kayınvalide.Az kaldı ikisini alıp çarpıştıracağım. Gülşen odaya elinde çay tepsisiyle girdi hem babasına doğru gidiyor hem de gözleriyle ne yapıyorsun diye kirpiklerinden uyarı okları atıyor.Allahım bana sabır ver diyorum çay sırası bana geldiğinde Gülşen dudaklarıyla yalnızca ikimizin anlayabileceği şekilde
_ Ne yapıyorsun delirdin mi? Neler diyorsun. Sus cevap verme .
_ Duymuyor musun neler diyorlar ?
_ Olsun sen sus.Gülşen rica etmiyor adeta emrediyordu. Sıçsınlar ağzına ama sen sus. Oh ne ala.Kayınpeder çayını höpürdederek içiyor, kendince bana soktuğu lafların, attığı gollerin tadını çıkarıyordu.Gülşen çayını alarak yanıma oturdu bir şeyler arıyordu ortamı yumuşatıp gergin havayı dağıtacak bir sam yeli arıyordu. Belli ki aklına bir şey gelmiyordu içi kan ağlayarak gülmeye çalıştığı güzel yüzü renkten renge giriyordu. Kadın işte bu tür ortamlar için cebinin bir yerinde kullanılmak üzere her zaman acil çıkış kapıları her zaman olur
_ Anneciğim eşarbın çok güzelmiş sana da çok yakışmış. Nereden aldın?
_ Farketmedin sanmıştım Nalan nın hediyesi geçen hafta Paris’e gitmişlerdi. Ordan aldım diyor ama bana sorarsan İstanbul menşeyi ama ben de beğendim.
_ Ay annem güllerin rengine baksana sanki gerçek deyince konu bir anda hanımlar tarafından kılık kıyafete alışverişe kayıverdi. Kayınpeder çayı içmiyor pancar motoru gibi soruyor. Hanımlar kıyafetlerden konuşadursun biz onların muhabbetine saygımızdan dalaşmayı ara verip onları sanki çok ilgimizi çekiyormuşcasına dinlemeden seyredip dinliyor numarası yapıyoruz.Kayınpederin çayı bitti ama Gülşen görmezlikten geliyor. Anlaşılan bir an bile olsa bizi yalnız bırakmak istemiyor. Benimkininde dibini bir dikişte bitirip Kayınpederin bardağına aldım tazeleyim deyip mutfağa yöneldim. Adam yok sen dur Gülşen doldurur bile demedi. Söz konusu ben olduğum zaman adamlar kötülerin arasından en kötüsünü seçip alıyorlar. Halbüksem biliyorum onlarda erkek çay dolduracak, mümkün mü? Bana fark etmez ben evde Güşen e her işte yardım ederim. Öyle erkek kadın iş bölümü diye bir şey bilmem, bekarken anneme de aynısını yapardım. Lakin bu yobazın art niyetini bildiğim için boş bardağını vermesi, hem yanlarından kaçabildiğim için mutlu oldum hemde o bok kafasının içindekileri anlayabildiğim için rahatsız oldum.Hemen mutfağın balkonuna yönelip bir sigara yaktım sigarayı öylesine iştahlı çekiyorum ki duman neredeyse başka yerimden çıkacak. Boğazımda ciğerimden gelen ile giden dumanlar birbirine girip girdap oluşturdular. Çayı doldururken dürzünün çayının içine tükürmeyi bile düşündüm. Sık dişini dedim zaten birazdan kalkarlar.Kayınpeder çayı alırken
_ Sağ ol damat. Bak bir şey söylüyorsak sizin iyiliğiniz için yoksa bizden geçmiş artık, bu dünya fani bırak deliyle kumarcı ile uğraşmayı artık
_ E ne yapayım peki neyle geçineceğiz taş mı yiyeceğiz? Dedim
_ O kolay Süleyman’ın yanında sana bir iş buluruz,damat kayıncı çalışırsınız.
_ İyi diplomamı da vergi levhasının yanına asarız.
_ Doğru dürüst insanlarla tanışır ekmeğini helalden kazanırsın. dedi.
_ Niye ben haramından mı kazanıyorum dedim sinirle.
_ Sümkürme öyle, adam gibi Allah için Hak için söylüyoruz. Yarın sualler aleminde soracaklar senin haberin yok muydu? Niye hak yoluna çağırmadın diye sual edecekler
_ Ha siz onun için benim yapmayacağıma bile bile üstünüzden yük gitsin diye bunları diyordum ki Gülşen jet hızıyla cümlemin arasına girip lafı ağzıma tıktı.
_ Oğuz cuğum babam seni oğlu olarak gördüğü için sana uyarı görevlerini yerine getiriyor,değil mi baba? Dedi ama babası anasına dönmüş
_ Hadi hanın saat kaç olmuş sabah ezanına kalacağız deyip ayağa kalktı.Kayınvalide de dünden hazırmış. Sanki kovmuşuz gibi fırtına gibi çıkıp gittiler.
Kapıyı kapatan Gülşen ardına döndü çay boşlarını toplamaya salonu derip toplamaya başladı. Nasıl beceriyor inanın merak ediyorum ne tarafa dönerse dönsün hep arkası bana dönük olmayı beceriyor. Bunu bir iki kez daha şahit olmuştum ama bugün daha başka bir başarı grafiği çiziyor.Yüzünü göremiyorum o kadar hızlı hareket ediyor ki takip etmekte zorlanıyorum.Koltuğun yastıklarını öylesine hışımla düzeltiyor ki o yastıkları vurdukça benim canım yanıyor.Bense hem onun bu hırçın hareketlerini seyrediyor bir yandanda Gülşenin karşımda salladığı oltayı yutayım mı yoksa gidip ılık bir duşa mı gireyim ikilemdeyim.Hadi anasını babasını anladım da Gülşen e ne oluyor şimdi? Gerçi ne olduğunu çok iyi biliyorum. Onun yazılımında ana baba ne yaparsa yapsın onlara uyulmaz hiçbir gerekçe onlara laf söylemek ,karşı gelmek için geçerli bir neden olmaz.
_ Yeter, yeter kes artık şu yastıkları dövmeyi. Ne diyeceksen bana söyle dedim Gülşen yastıklara uyguladığı şiddetin dozunu daha da artırdı,seri vuruşlu abartılı bir hal aldı
_ Eşeğini dövemeyen semerini dövermiş diye bir espri yapıp Gülşen’in tansiyonunu biraz düşürüp tartışma ortamına çekmek istedim de O tüm hiddetle
_ Eşek olduğunu kabul ediyorsun yani dedi.Gülşen işte hem güzel hem de nasıl akıllı. Hiç aklıma gelmeyecek yerden ilk golü şipşak anında doksandan takıverdi.
_ Hiç bile değilim. Gördün demi dediklerini:
_ Görmedim. Duydum oh ikinci golü de yedik.
_ Duydun veya gördün her neyse lafı çarpıtma.
_ Sana bir laf çarparım ki şeytan çarpmışa dönersin! Elli kez dedim cevap verme diye! Nesine anlamıyorsun?
_ Bana bak sen nasıl konuşuyorsun öyle çarparım falan. Asıl sen anla artık, her insanın bir dayanma sınırı vardır. Bu ne ya ergen miyim lan? Ergene bile bir şey denmez saat 11 ya. İşten geliyorum işten. Karşılaştığım şeylere bak…daha konuşacaktım Gülşen mutfağa elindeki boşlarla yöneldi. Peşinden bende onu takip ediyorum. Hiç beklemediğim şeyi yaptı boşları lavabonun içine hışımla boca etti.Kırık sesleri bendeki kırığın yanında hiçti. Sinirim bir anda endişeye dönüştü
_ Ne oluyorsun ya dur dememe kalmadı
_ Ne olacak işte olan bu. Artık dayanamıyorum. Hırlaşmanızdan bıktım. Yeter artık!
_ Ya ne hırlaşması ben bir şey yapmıyorum ama bazen…
_ Bazeni mazeni yok. Yapma diyorum sana neden anlamıyorsun?Hadi onlar anlamıyorlar , anlamazlar. Bari sen anla be adam. Anla artık. Gülşen’in sessiz ağlaması hıçkırığa dönüşmüştü.
_ Anla artık başka yolu yok. Sünger gibi çekeceksin içine hapsedeceksin. Yok. Başka yolu yok. Sonra bana patlıyorlar, demediklerini bırakmıyorlar
_ Kardeşim bende bekliyorum sabrediyorum ama
_ Aması maması yok. Sana ne dediler ki? Sen gelmeden bana demediklerini bırakmadılar. Ben bilmiyor muyum karşılık vermeyi? Vermiyorum. Neden? Bizim için, huzurumuz kaçmasın diye dayanıyorum? Ben nasıl dayanıyorsam sen de dayanacaksın anla artık!
_ Senin anan baban
_ Senin neyin? Nen ne diyorsun onlara?
_ O farklı öyle demekle olmuyor
_ Olmak zorunda. Benimle evliyken beni seviyorsan öyle olmak zorunda. Yoksa…
_ Ne demek şimdi bu ?Ne demek yoksa tehdit eder gibi.O nasıl konuşma öyle?
_ Ben nasıl konuştuğumu biliyorum
_ Bak neler dediklerini duymadın mı? Ben ne dedim ki? Ne yaptım da böyle bir muameleye maruz kaldım?
_ Sen neye maruz kaldın ki soruyorum sana ne? Ne?
_ Ülen daha ne ye maruz kalacağım ki? Seninle evlenebilmek için nelerden vazgeçtim sanki bilmiyorsun?
_ Bir sen mi vazgeçtin? Benimkilerin yanında seninkinin esamesi bile okunmaz. Sen ne diyorsun ya!Gülşen i ilk kez böyle görüyordum köşeye sıkışmış kedi olmuş her an üstüme atlayacak gibiydi.
_ Saçmalama sana ne yapmış olabilirler ki?
_ Dur sana söyleyeyim neler yapmışlar bak iyi dinle. Günlerce sazlı sözlü rencideye varan beyin yıkamalarına maruz kaldım. Baktılar sözden anlamıyorum günlerce dayak yedim günlerce. Yetmedi odaya kapatıldım,aç bırakıldım. Şıha götürüldüm,tepemde kurşun mu dökmediler ,cin çıkarma ayinleri mi yapmadılar. Muska taşıdım , tanıdığım herkes senden vazgeçmem için günlerce haftalarca bana baskı yaptılar,daha anlatayım mı… Günlerce oruc tuttum. Salonun bir bölümünde sayısını hatırlamadığım nafile namazları kıldırıldım.Daha ister misin? Ha birde hali hazırda talibim de vardı. Hani şu Avrupa hastaneleri varya onların küçük oğlu. Bana ne vaatler, ne vaatler… Harun gibiler. Yok dedim. Ya Oğuz la evlenirim ya da kendimi öldürürüm dedim. İntihar ederimi duyunca öylesine dayak yedim ki üç gün değil odamdan çıkmak yataktan kalkamadım.Hani sen telefonlarına çıkmayınca eve kadar gelmiştin de hasta olduğumu söylemişlerdi ya; işte o zaman ben odada sırtımda bacaklarımda şöminenin maşasının morlukları ile yatıyordum.Daha da ister misin? Sen casino dan istifa ettin yaşam biçimini değiştirdin diye bu evlilik oldu mu zannediyorsun ? Peh. Gülşen hem anlatıyor hem salya sümük ağlıyordu. İçim parçalanmıştı. Duyduklarımdan sonra bende ne sinir kalmıştı ne de başka bir şey düşünebiliyordum. Sinir krizi geçiren Gülşen i seyrediyor içim duyduklarımdan cayır cayır yanıyordu.Vah canım sevgilim neler yaşamıştı. Hangi ana baba evladına böyle şeyler yaşatabilirdi.Bu neyin kafasıydı?
_ Hala bana ne diyorlar biliyor musun ? Eğer senden ayrılırsam veliaht orospu çocuğu benimle hala evlenmek istiyormuş? deyince Gülşen de bardağı taşıran şeyi anladım. Vah canım sevgilim hemen yanına gidip sarıldım ben sarıldıkça Gülşen isyan edercesine benden kurtulmaya çalışıyordu. Ben ise onun tüm yaralarına kendime geçirmeye çalışırcasına onu kucaklamaya çalışıyordum
_ Tamam geçti diyordum geçti
_ Canım benim gecti. Sana söz bir daha böyle bir şey yaşamayacaksın canım benim. Gülşen ni hem teskin etmeye sakinleştirmeye çalışıyor hemde vücudunun her zerresinden yayılan karanfil kokusunu içime çekiyor aşkımı kokluyordum. Karanfilin kokusu onda başka duruyordu. Boynundan ,saçının boynuyla birleştiği yerde karanfil volkanları patlamış dışarıya lavlar olarak salınım yapıyordu. Hakikatten şerefsizin önde gideniyim Gülşen salya sümük ağlayıp sinir krizi geçirirken; ben ise tahrik olmuştum kendime engel olamıyordum,eğilip dudaklarını buldum öptüm sümükle gözyaşlarının karıştığı dudakları öpmek değil somuruyordum. Gülşen titredi ve bana karşılık vermeye başladı. O da tahrik olmuştu. Birbirine aşık iki beden tek olmak istiyordu. Böyle yoğun bir isteğin önünde hiçbir bent,sur duramazdı. Duramadı da.Yatak odasına bile ulaşamadık biraz önce Gülşen nin hışımla dövdüğü yastıkların olduğu koltukta zirvelere çıkıp çıkıp indik. Tek şahidimiz önce sebepsizce dövülen şimdi ise sevilmekten manyaklaşan koltuğun yastıklarıydı.
Ertesi günü pazar ve Kayınpederlerin kapısının önündeyiz.Sabah sakin kafayla kararlaştırdığımız gibi onlardan özürlerimizi dileyeceğiz. Özürümüz suçlu olduğumuz için değil Gülşen nin anası babası oldukları için. Konu kapansın ki üstümüze gelmesinler. Bir parça huzur ve tabi ki Gülşen için.Lakin Gülşen her ne kadar dünkü anlattıklarını unutmam,bir daha lafını bile yapmamam için söz verdirdiyse de unutmak ne mümkün? Anlattığı her şey,her kelime kafamın içinde dönüp duruyor. Ne anasını nede babasını hiç sevmedim. Dün gece duyduklarımdan sonra artık onlardan nefret ediyorum. Lakin nefretimi içime gömüp üstüne en ağır taşlardan,çelik kapılardan ağırlıklar koydum; değil gün yüzüne çıkmak kımıl dayamasınlar diye.
Bizi her ikisi de bir karış değil fersat fersat asık suratla karşıladılar.Babası yine elini öptürmedi. Elini öpmek için elimi uzattığında elimin içine sanki bir cirgefe dokunuyormuş gibi parmaklarının ucu ile bir dokunup cekti .Bu parmaklarla mı Gülşen i dövmüş diye düşündüm.Neyse adabıyla hayatımın rolünü oynayıp özrümü diledim. Kendimin bile inanmadığım bir sürü boktan bahaneyi gerekce olarak sundum. Gerçi onların inanıp inanmamaları hiç umrumda da değil.Yemeğe müsafirleri varmış ve geleceklerin kim olduklarını duyduğumda ben inanamadım; bakalım siz inanabilecek misiniz ? Avrupa hastanelerinin sahibinin büyük kızı ve kocası,duyunca vay anasını dedim. Gülşen dün kopmakta ne kadar haklıymış, birileri hala iz peşinde. Adam kayıncı Süleyman’ın iyi arkadaşıymış. Zaten hepsi aynı yolun yolcusu. Görgüsüzler en az 6000 motor Amerikan dört çeker ile geldiler. Cip cip değil tır mubarek.Kayınbaba ve kayınvalide daha doğrusu tüm ev ahalisi herifci oğullarına ne ilgi ne alaka.Ben görünmez oldum. Kimsenin beni taktığı yok.Varlığım bile rahatsızlık sebebi. Benimde umrumda değil de. Umrumda ya. Keşke dün Gülşen içindekileri dökmemiş olsaydı; Veya ben duymamış olsaydım. Şimdi onun anlattıkları kullanma kılavuzu olmuş taşlar gediğine bam bam oturuyor.
Kıvranıyorum içimde bir şeyler fokurduyor Gülşen nin o güzelim bedenindeki morluklar gözümün önüne geliyor.Kesin badem bıyıklı bu sülük Süleyman da ona vurmuştur. Yavşak.
Herkes de daha önceden görmeye pek alışkın olmadığımız bir neşe var. Kayınvalide bile neşe saçıyor.Konuların ana teması iş,Avrupa hastaneleri geçmişte babaları ile kayınpederin garip anıları anlatılıyor. Anıya bak. Beraber Cuma namazına gitmişler hoca okuduğu surenin tam hakkını verememiş,yanlış vurgu yapmış. Dışarıda cemaatin dağılmasını beklemişler, hocayı yanlarına çağırıp yanlış vurguyu söylemişler. Adamı paylamışlar. Haftaya yine geleceğiz eğer aynı vurguyu tekrar ederse hocayı buradan sürdürmekle tehdit etmişler. Ertesi hafta işleri çıkıp bir araya gelememişler, başka camilere gitmişler. Ama eminim o korkuyla o vurguyu bir daha yapmamıştır deyip gülüyorlar.
Gülşen de ilgi odağı. O her ne kadarda kendisini geride tutmaya çalışsa da diğerleri buna izin vermiyor.İşin garibi laf bir şekilde dönüp dolaşıp küçük Velihata geliyor.Gülşen hem muhabbetin içinde kalmaya çalışıyor, bir taraftan da beni kesiyor benim haliruhi yetimin farkında.Bir an önce bu çile bitse de gitsek diyorum. Kayınpeder
_ Hamdi beyciğim sizin şu Ankarada ki hastane işi ne alemde Maşallah baban eskidende belliydi, akıllı adam vesselam sıfırdan bu noktaya. Helal maşallah.
_ Oldu olacak eli kulağında eski sahipleri ile biri iki problem kaldı. Diretmeye çalışıyorlar ama nafile çaba,ruhsatı alamıyorlar ki neyi diretecekler. Ne koparırsam kar gözüyle bakıyorlar. Yakında tıpış tıpış istediğimize gelecekler.
_ Maşallah maşallah
_ E oğuz bey siz neler yapıyorsunuz? Pek konuşmuyorsunuz dedi Kayınpeder benden önce atladı
_ Ne yapacak ,angare işlerle uğraşıyor.Ticaret odası sözüm ona bir proje yapmış kumarcılarla uğraşıyor. Kayınvalidemin başa çektiği imali bir gülüş oldu masada
Kayınpeder bana dönüp
_Bak Hamdi beyin babasına…Beşinci hastaneyi almaya çalışıyor sen kumarcıyla deliyle uğraşa dur.
_ Benim işim bu deliyle uğraşmak ne yapayım dedim.Dedim de içim içime sığmıyor bu imalardan artık baygınlık geliyor ama Gülşen için yutuyorum. El mahkum.Hamdi bey
_Deli var delicik var. Bizim hastanelerde de psikoloji servisleri var. Şükür gelen gidenler kendini bilen kişiler, şu ana değin herhangi bir problem yaşamadık dedi. Bunu konuşan bir doktor,tüm o hastaneleri babasıyla beraber yöneten kişi.Hasta hastadır. İyisi kötüsü mü olur? Sanki bana gelenler kafama çıkıyor.Kayınpeder oradan zıpladı
_ Bizim damada nerede meyhaneci, kerhaneci varsa onlar geliyor deyince kayınvalide _ Bey diye dikkat çekti Kayınpeder
_ Ya haksız mıyım hanım?Al dünkü iş ticaret odasının düzenlediği, hepsi kumarbaz. Bir iki de değil grup toplanıyorlarmış.Bir sürü yoldan çıkmış kumarcı.
_ Şöyle düşünün evet kumarbazlar ama doğru yola dönmeye çalışıyorlar arayış içindeler. Süleyman oradan zıpladı.
_ Onlardan birini şu kumarhanelerin birisinin önünde sallandıracaksın bak bir daha kumar oynuyorlar mı? Dedi Süleyman’ın söylediğini Kayınpeder kafasıyla onayladığını gördüm.
_ Öyle demeyin gelenleri görsen çoğu biçare, kendi halinde iyi insanlar. Kapılmışlar kurtulmaya çalışıyorlar. Dedim Hamdi bey otoriter bir sesle
_ İyi ya işte bizde kısa yoldan onları doğru yolu gösteriyoruz dedi.Adamlar birdi üç oldular. Karışmayayım diyorum ama sabretmek de nereye kadar?
_ Bakın kumar hep vardı ve olacak peygamberimizden öncede vardı onun zamanında da vardı.Şimdi de var ve var olmaya devam edecek.Siz hiç peygamberimizin kumar oynayanları asalım keselim diye bir sözünü duydunuz mu? Kumar oynamak isteyene sadaka versin diye öğütlüyor.Kayınpeder
_ Sen bilip bilmeden peygamber efendimizi SAV nasıl ağzına alıyorsun? Dedi hışımla.
_ Kötü bir şey söylemiyorum dedim. Gerçekleri söylüyorum..
_ Söyleme ! Gerçeklerin sende kalsın dedi
_ Tamam, söylemem dedim .Gülşen gözümün içine bakıyor . Arkadaş ben ne yapayım sessiz kalıyorum konuşmuyorsun diyorlar konuşuyorum çocuk gibi azarlanıyorum. Durumum çin işkencesinden beter.
Laf nedense dönüp dolaşıp ya işe, ya da Gülşen e, ek olarak da Volkan dedikleri küçük velihata geliyor.Herifler sanki ben burada yokmuşum gibi ortam yaratıyorlar, ikisini bir cümlede konuşmak için. Allahım neyle sınanıyorum ya sabır. En salakları sülük Süleyman konuşmaların en olmadık yerinde bana bakıyor ,kesiyor gıçık gıçık o badem bıyıklarının altından gülüyor. Sözüm ona çaktırmıyor yavşak.Şeytan diyor da bu kadar şeytanın arasında şeytana uymamak lazım.Zaman durdu akmıyor bitsede bir an önce gitsek ama ne mümkün. Gülşen e bakıyorum oda rahatsız konuşmalardan ama ayıp olmasın falan diye bir şey söylemiyor. Milletin suyuna gidiyor benim ve diğerlerinin arasında denge kurmaya çalışıyor.Dün akşamdan mı yoksa ağır misafirlerden mi biraz fazla suya gidiyor farkında değil.Bence iki aile bizi yok sayarak kendi aralarında cilveleşiyorlar ya. Bunu anlamamak için aptal olmak lazım. Hamdi bey
_ Oğuz bey eğer isterseniz Ankara daki yeni hastanede oluşturulacak yeni kadroda size de münasib bir pozisyon ayarlayabilirim. Abdullah amcanın damadısınız sonuçta sizden iyisini mi bulacağız? Diye bana dönüp konuşunca bir an yutmaya çalıştığım kuyum boğazımdan geri dönmeye çalışınca akciğere giden nefesle yarı yolda karşılaştı. Olan bana oldu nefessiz kaldım,bir iki yutma hamlem boşa gidince bir bardak suyu boca ettim. Sele kapılan kuyum midenin neresine kadar gitti artık bilmiyorum.Derin bir nefes aldım. Aldığım nefes yolları tertemiz suyla yıkanmış boğazdan ciğerime doğru uçarak gitti. Akciğerim gelen nefesten oksijeni ayırıp beyne gönderince,oksijeni alan beyin çalışmaya başladı ilk dediği şey
“ Ne saçmalıyorsun sen? Yok kuyum,yok nefes yok oksijen. Gerizekalı adam seni Ankara’ya gönderelim diyor cevap versene”
_ Teşekkür ederim ben burda iyiyim diyebildim safça. Kayınvalide bana karşı hiç olmadığı kadar nazik
_ Bak evladım hemen düşünüp taşınmadan niçin acele karar veriyorsun. Bak sana ne kadar güzel iş teklif ediyorlar,idari pozisyon açalım diyorlar böyle fırsat tepilir mi? Deyip arkasından sanki dikkatsiz giden eşeğe dikkat et der gibi kafasını sallaya sallaya çık,çık çekti.Sülük Süleyman
_ Enişte güzel iş valla ben olsam kaçırmam. Buradaki evide kapatmazsınız Ankara da bir düzen kurasıya kadar gelir gidersin dedi.kayınvalide
_ He ya bazen Gülşen Ankara ya gider bazende sen gelirsin.Gülşen i merak etme biz onu burada yalnız bırakmayız. Adamlar planı çoktan yapmışlar biz kurulmuş,önceden konuşulmuş ,belki her ayrıntısının düşünülmüş alçakca bir planın içindeyiz.Herşey ortada.Amac Gülşen ile beni ayırmak. Dur bakalım bu konuşma nereye gidecek.
_ Ben Antalya’yı seviyorum başka bir şehir hiç düşünmedim dedim: Kayınpeder
_ Doğduğun yer mi yoksa doyduğun yer mi? Hem sen Antalya lı değilsin ki? Ne şimdi bu Antalya sevdası? Dedi Kayınvalide
_ He ya Antalya kaçmıyor ya .dedi Hamdi bey
_ Oğuzcuğum başhekim yardımcılığı olabilir. Sonuçta sen de ailedensin ,ha çok sorumluluk gerektiren ağır bir iştir bilesin ,tabi getirisi de ona göre. Dedi Vay anam vay ben ne yapayım kafama nerelere vurayım kayınpeder
_ Oğlum daha ne düşünüyorsun adam sana hayatının fırsatını sunuyor. Bak belli olmaz işi iyi kapıp iyi çalışırsan belki ilerde bende bir sermaye koyar canım kardeşimle başka bir hastaneye de ortak oluruz,olmayacak şey değil diyerek Hokkabaz yobaz bitiriş vuruşunu yaptı. Oltanın ucuna bu kadar büyük yeme hangi balık karşı durabilir ki.Allahım iyi ki dün Gülşen sinir krizi geçirip bana bilmediğim birçok şeyi söyledi. Eğer o Volkan denen pezoyu dün bana söylemeseydi bu kadar uyanık olabilmemin mümkünatı yoktu. Bu arada Gülşen bu planın neresindeydi. Önümdeki ayran bardağını öylesine ustalıkla üstüme boca ettim ki beni kandırmaya,ikna etmeye odaklanmış hiç birisi eminim anlamamıştır.
_ Ya özür dilerim kusura bakmayın az heyecanlandım herhalde diye ağızlarına bir parmak da bal çaldım lavaboya yöneldim.Öyle bir zamanda mola aldım ki kaybetmekte olduğum maçı lehime çevirmek için bir fırsat yarattım. Kayınvalidenin altın varaklı misafir banyosuna girer girmez iki elimi lavabo tezgaha koyup yarı eğilmiş aynada yansımamla göz göze geldim.Gözlerim çakmak çakmaktı. Sinirden dışarı verdiğim soluklar yaz günü aynada buğu oluşturuyordu. Casinocular seminerinde katılımcılara sorduğum soru aklıma geldi. Aynanın önündeyken eşim sağ omzuma sağ elini koyarsa aynadaki yansımada eşimin hangi eli benim hangi omzumdadır. Gülşen i bekliyordum gelsin sağ elini sağ omzuma koysun diye aynadaki yansımama boş sol omzuma bakıyordum.fazla beklemedim Gülşen kapıdan kafasını uzattı.
_ Napıyorsun? Nasıl oldu temizleyebildin mi ?diye konuşarak içeriye girdi Ona doğru döndüğümde ayran işemişim gibi pantalonumun önü bembeyaz duruyordu
_ E hiçbir şey yapmamışsın öf ya çıkmaz ki bu nasıl temizlenecek? diye hem ayrana bulanmış pantolonu inceliyor hem de kendi kendine konuşuyor. Ben ise tepkisizce O nu izliyorum.Pantalonumu çekiştiren elini tutup doğrulması için yukarı doğru çektim.
_ Oğuz ?
_ Gülşen dışarıda neler oluyor farkında mısın?
_ Ne oluyor ki?
_ Ne olmuyor ki? Hepsi bir olmuş,elbirlik bizi cehennemlerine çekmeye çalışıyorlar
_ Ne cehennemi Oğuz? Ne diyorsun Allah aşkına?
_ Gülşen bu kadar saf olamazsın,ne yapmaya çalıştıklarını anlamamış olamazsın?
_ Anlamadım Oğuz Allah aşkına anlatta anlayayım neler oluyormuş?
_ Bizi ayırmaya çalışıyorlar Gülşen farkında değilmisin?
_ Ha şu hastane işini diyorsun. Yalnızca bir teklif. İstemiyorsan yok dersin olur biter dedi. Güzel. Bu sinsi planın proje aşamasında Gülşen işin içinde yok. Buna sevindim Gülşen den şüphelendiğim için kendime kızdım ki, kız dün neler anlatmıştı. Bazı ekstrem durumlarda insan kendinden bile şüpheleniyor, o hesap
_ Peki sen ne düşünüyorsun ?
_ Valla pek yabana atılacak bir teklif değil bence düşünmek lazım .
_ Gülüm gül yüzlüm sen hala anlamıyorsun. Bu bir teklif değil bu bir proje. Bu seninle beni ayırıp,Volkan denen deyyus ile önce seni evlendirip sonrada iki kafadar şirketi birleştirip güç birliği yapmak projesi; ve bu projeyi uygulamaya koymuşlar.Bunlar kendi aralarında çoktan anlaşmışlar ,önce parçala, uzaklaştır sonrada yok et taktiği uyguluyorlar. Yapmak istedikleri bu.Aç gözünü dedim.Belkide dün başladılar çünkü evleneli neredeyse beş yıl oluyor benden haz etmedikleri için kayınpederlerin bize habersizce geldikleri görülmüş şey değildi. Dün aniden gelmeleri benden önce neler konuştularsa Gülşen’in geçirdiği sinir krizi ,bugün Hamdi denen lavuğun burda olması ,bana karşı olan tutarsız atarlılık ,yapılan iş teklifi hepsi yerli yerine oturuyor.
_ Oğuz bence kuruntu yapıyorsun. Yani bende de soru işaretleri olan şeyler var ama dediğin gibi olması mümkün değil.
_ Bak sende de oturmayan taşlar var derken kapı vuruldu Süleyman’ın eşi Kadime
_ Gülşen Süleyman’ın pantolonlarından birini getirdim büyük olduğu için giymemişti, Oğuz bunu giysin o ayran yıkamadan çıkmaz diye dışarıdan sesleniyor.Gülşen kapıyı yarı açıp uzattığı eliyle pantolonu alıp
_ Sağ ol yenge sonra yıkar getiririm dedi
Kapıyı kapatınca
_ Gülşen lütfen gidelim buradan hemen çok geç olmadan dışarıda tuzağı kurmuşlar bekliyorlar. Av olmayalım bir şeyler uydururuz diye Gülşen e adeta yalvarıyorum.
_ Oğuz bi sakin olur musun? Hepsi hepsi bir iş teklifi abartıp kuruntu yapıyorsun. İstemiyorum de olsun bitsin. Baktım Gülşeni bu kadar kısa zamanda ikna etmemin mümkünatı yok. Madem yok de olsun bitsin diyor ben bunu seve seve derim de… Sonrası ne olur bilemem.Olabilecekleri ben tahmin ediyorum da Gülşen bilmiyor. Madem öyle , e ozaman o da görsünde deneyimlesin, sonrası ne oluyormuş.
_ Tamam öyle diyeceğim anlaştık mı?
_ Tamam ne dersen de, çık artık bu pronayadan deyince elindeki sülük Süleymanın pantolonu kaptığım gibi ben giyerken Gülşen konukların yanına yöneldi.Pezevenkin pantalonu büyük gelmişde giymemiş. Bana da küçük geldi ama ben giydim öyle çeyrek göte pantolon bile büyük geliyor. Son düzeltmeleri de yapıp masaya göndüm,masadakiler ben oturasıya kadar sözüm ona Süleymanın pantalonun bendeki duruşunu bakıyorlar. Oysa ben biliyorum asıl neye baktıklarını, hepsi yüzümdeki şekli şemadan ne cevap vereceğimi çıkarmaya çalışıyorlar.Gülüşüyorlar yakıştı diyen,küçük gelmiş diyenler var neyse masayı oturdum. Yeni kuver koymuşlar çatalı bıçağı inceliyormuş gibiyim Kayınpeder zıpladı
_ E damat heyecandan ayranı bile devirdiğine göre bu iş tamamdır herhalde dedi
_ Yok dedim o kazaydı
_Ne kazası dedi
_ Ayran dedim
_ Ya tamam geç ayranı ne diyorsun sen onu söyle
_ Neyi ne diyorum anlamadım? Dedim Sülük Süleyman zıpladı
_ Neyi olacak be adam Ankara işine
_ Ne olmuş ki Ankara ya dedim bu sefer. Kayınvalide Sülükten hızlı davrandı Sülüğün ağzı açık kaldı badem bıyıklar 180 derece oldu ortadaki boşluk olmasa burnunun altında tek bir çizgi olacaktı.
_ Evladım hani Ankarada yeni açılacak hastaneye Hamdi bey sana başhekim yardımcılığı teklif etti ya, onu soruyoruz.
_ Ha o iş mi? Teşekkür ederim Hamdi bey ama ben buradaki işimden memnunum. Onun için hayır demek zorundayım dedim Kayınpeder
_ Ne demek hayır lan böyle bir teklife nasıl hayır dersin? Dedi kayınvalide
_ Bey dur sakin ol
_ Ne sakin olacağım ya. Adama bak altın tepside sunulan imkanı elinin tersiyle geri çeviriyor.Böyle bir teklife hayır demek için aptal olmak lazım. Yok aptal değil ,bu yaptığını ancak bir zır deli yapar.
_ İyi ama teklif bana yapıldı ve ben istemediğimi söylüyorum. Ne var bunda bu kadar büyütülecek? dedim. Kayınpeder in kaşının gözünün oynamasından kendisi ile ciddi mücadele içinde olduğu belliydi.Adam gitgide kabaran hindi gibiydi.
_ Söyleyemezsin kardeşim!Kabul edeceksin diye çemkirdi. Ben ise gözüm onda gayet sakin
_ Mümkün değil verilmiş sözlerim ,hastalarım var diye itirazımı dile getirdim.Adamın artık kaşı gözü bir yana yüzünden tüm gerginliği okunuyordu.Çok sert
_ Sıçarım senin sözüne de hastalarına da deyince Gülşen
_ Baba ö diyordu ki Kayınpeder lafını bıçak gibi kesip Gülşene dönerek
_ Sen sus! Her şey zaten senin yüzünden bu hale geldi. Sen sakın konuşma! diye Gülşen e kükredi.Gülşen
_ Baba ne diyorsun diyecekti tahminimce sözü boğazında kaldı
_ Kes sesini kaldırma beni ayağa diye öylesine nefret söylemi ile bağırırken ,aynı anda sağ elini kaldırdığını gördüm. Beş i gösteriyordu ve bu benim beklediğim andı. Avcılarım av olmuşlardı. Benim güzel kuzucuklarım ,burnuma taze kan kokusu geliyordu. Gelin bakalım avcıklarım. Tam zamanı diye düşünüp fırsatı kaçırmamak için Gülşen e
_ Hadi biz gidelim dedim Gülşen bana bakıyor Kayınpeder kudurdu.Bana dönerek
_ Otur lan yerine. Ben git demeden bir yere gidemezsin diye bağırınca uysalca oturdum. O da Gülşen e bağırmasının yanlış bir taktik olmasının farkına varmış olacak ki sakin kalmakta zorlanıyormuşcasına vücut hareketleriyle sesini biraz düşürüp
_ Bu işin lamı cimi yok Ankara ya gideceksin dedi
_ Gitmeyeceğim deyince tekrar alevlendi.
_ Sen hele bir gitme bak sana neler yaparım. Senin bacaklarını kırarım lan deyyus. Gideceksin! diye haykırdı
_ Mümkün değil gitmeyeceğim dedim . Sülük
_ Terbiyeli ol. Babama cevap verme dedi Kayınpeder
_ Gideceksin! diye tekrarladı. Gel gel tuzağımın merkezine gel.
_ Gitmeyeceğim dedim sakin ama tüm kararlılığımla; adam kendini kontrolle olan mücadelesini kaybedip tabağındaki pişmiş domatesi kaptığı gibi masadakilerin hayret bakışları eşliğinde bana fırlattı. Kötü nişancıydı domates omzumu sıyırtarak beni ıskaladı.
Masada bu gergin atmosfere müdahale etmek için ağızlarındaki kelimeleri uygun bir anda çıkarmak için döndürüp duran en başta kayınvalide ve diğerleri; bu domates saldırısından sonra o kelimeleri direk yutup oturdukları sandalyelerde kıpraşıp durmaktan vazgeçerek, gördüklerinin şaşkınlığı içinde boşalmış ağızlarını birer karış açık otura kaldılar.Kayınpeder
_ Gideceksin lan gideceksin! diye tüm kontrolsüzlüğü ile haykırdı
_ Gitmeyeceğim dedim korkmuş bir kedi yavrusu gibi. Kayınpeder bu sefer pişmiş soğanı silah seçti ve tabi soğanla hedef vurmak daha kolay ve kafamı çevirmeseydim sağ gözüm gitmişti. Soğan şakağımda patladı. Gülşen le göz göze geldik. Gülşen zannedersem bunca hakaret ve çemkirmeye rağmen sakinliğimden bir anlam çıkaramıyordu ama soğandan sonra bence anladı.Kayınpeder hala
_ Kalkarsam gebertirim! diye bağırıyor.Pişmiş bile olsa soğan canımı yakmadı desem yalan olur. Canımın yanması çok da umrumda değil. Aslında işi bu noktaya hiç kimse anlamasada ben getirdim. Geldiğimiz noktadan da ziyadesi ile memnunum.Ben sessiz kaldıkca molla zannediyor ki ondan çekiniyor ,korktuğum için sesimi çıkarmıyorum. Oysa değil.Değil ondan ecdadı gelse zerre korkum yok. Olacakların farkındayım ve tek derdim onları öylesine sınırı aşmaya zorlamak ki bundan sonra olacaklardan hak etmişler kelimesini onlar için dedirtebilmek.Yani bunca aşağılanıp, hakarete bu kadar tepkisizlik bir taktik. Kolay değil işin ucunda Gülşen ,evliliğim var. Ben ölçüp biçmeyeyim de kim yapsın? Kayınpeder coşmuştu ben sakin kaldıkca tüm kinini bana kusuyordu.Bir elimle soğanın geldiği şakağım abartarak sanki kurşun gelmiş gibi tutuyor diğer açık tek gözümle de Gülşen e dönerek işaret ediyor
_ Gülşen hadi kalk gidelim diyordum.Gülşen kalkar gibi oldu Kayınpeder hepten çoştu.
_ Otur yerine! Hiç bir yere gitmiyorsun. Kendisi siktirip gitsin, cehenneme kadar yolu var diye haykırdı.Ben Gülşen e
_ Gülşen hadi kalk gidelim diyorum sana diye bu sefer isteğimi sözlü tekrar edince,Kayınpeder bu sefer de önündeki tuzluğu kaptığı gibi bana fırlattı. Eğer eğilmeseydim bu sefer hedefi tam tuturmuştu.
_ Melun cehennem ol git diye başlayıp saydı sövdü en sonunda da bundan sonra Gülşen diye bir karın yok diyede bitirdi Gülşen
_ Baba diye başlarken kayınpeder
_ Baba deme bana. Kalkarsam kemiklerini kırarım. Otur oturduğun yerde.Derhal boşanacaksın bu melundan deyince
Masaya öylesine bir vurup ayağa kalktım ki kadınlardan ciyak diye ses çıktı.
_ Sen kalsana bir ayağa dedim kayınpedere. Tepkim o kadar ani ve sert oldu ki ortamda bir an ölüm sesizliği kaplayıverdi. Deminden beri süklüm püklüm duran damat gitmiş bir anda herkesin soluğunu kesen bir kabadayı gelivermişti. Sauna dan sonra şok havuzuna balıklama…
_ Kalksana lan keçi sakal. Kalkta boyunun ölçüsünü birde ben göreyim.Kalksana lan diye masaya bir daha vurdum kadınlardan yine acı bir çığlık daha yükseldi.
_ Kalksana lan dedim tekrardan.
_ Sen kimsin ki? Sana benzemez ne kabadayılar gördüm lan ben. Sizi hemen aha şuracıkda gömmem bir telefonuma bakar.Daha ne olduğunuzu bile anlamazsınız. Derinizi yüzer o çok güvendiğiniz paralarınızı içine doldururum lan… derken kahraman salak sülük eline aldığı bir mangal pıynar odunla bana doğru koşuyor. Aikidoda öğrendiğim gibi tam dibime geldiğinde az sağa kaydım sol kolumla sülüğün sağ kolunu tutup kendime çekerken sağ omuzuna itince sülük Süleyman bok çuvalı gibi havalanıp yandaki mangalın üstüne uçtu. Tabi düşüşü muhteşem oldu. Mangal bir tarafa ,kömürler pişmek üzere olan etler mangalın yanında bulunan mangalcı kısaca her şey birbirine girdi. Herkes şok olmuştu. Ben hiç yerimden bile kımıldamadan her şeyi birbirine katıvermiştim. Közden ve kızgın mangaldan yanan sülüğün acıklı haykırışı kulağıma müzik gibi geliyordu. Masaya bir daha vurdum
_ Ne o peder bey öyle savunmasız sana baba diyen çocuğu dövmeye benzemiyor değil mi? Sen daha kiminle konuştuğunu bilmiyorsun? Lakin endişelenme öğreticem ben sana.Siz daha madalyonun bir yüzünü gördünüz birde diğer yüzüne bir bakın bakalım, el mi yaman bey mi.Boşanacakmışız. Yok hastane alacakmışız Derken arkadan elinde sandalye havada üstüme gelen sülüğe dönüp karnına tekmeyi vurunca Sülük tekrardan yerdeki kargaşalıkların üstüne bir daha yıkıldı. Kayınpedere döndüm
_ Nerde kalmıştık.Çıkma karşıma pişman ederim. Bir şablakta yanımda oturan Hamdi ye vurdum. Adam şoklardaydı zaten şablağımla dili hepten boğazına kaçtı.
_ O yavşak kardeşine söyle karımın değil yanına yaklaşmak adını ağzına alırsa o dilini onun münasip yerine sokarım dedim.Adam poker surat ikinci şaplaktan korkmuş edasında
Gülşen e döndüm
_ Hadi gidiyoruz dedim ama Gülşen de şokta donup kalmış
_ Hadi dedim Gülşen masaya kapanarak ağlamaya başladı. Ne kadar ısrar etsemde Gülşen iki kapı arasında sıkışıp kalmıştı; ne içeri nede dışarı çıkmaya cesaret edebiliyordu. Israrımın sonuçsuz kalacağını anlamıştım ve benimse gitmem lazım yoksa hakikatten elimden bir kaza çıkacaktı . Kayınvalide ve kayınpedere her ikisinin arasında mekik dokur gibi tarayarak
_ Ben şimdi gidiyorum karımı rahatsız ederseniz ,saçının teline dokunursanız,ayağına taş değerse andolsun sizi aha şu menengiç ağacının altına gömerim. Dedim kapıya yöneldim. Yöneldim ama canımın bir yarısını burada bu sığırtlanların arasında bırakıp gitmeye bir türlü gönlüm el vermiyordu. Bir iki kez kendi etrafımda dönmek zorunda kaldım.Her ne kadar da buradan ardıma bakmadan uzaklaşmak istesemde insan yarım ruhla yaşayamaz ki. Onu o kadar çok seviyordum ki şimdiden özlemiş keşkelerin içinde boğuluyordum. Belki bu kadar reaksiyon göstermeyip ileriki zamanlarda daha farklı çözümler üretebilirdim diye düşünüp şimdiden yaptıklarımdan pişmanlık duymaya başladım. Gülşen i kaybetme düşüncesinin belirmesi bende katlanılmaz acılara hatta biraz önce yaşadıklarımın sinirine galip gelmeye başladı.Gülşen e de kızıyorum. Her şey gün gibi ortadayken nasıl oluyorda başını masaya gömebiliyor benimle gelmiyordu.Arabaya bindim lakin gözüm hala bahcenin girişindeki taşlık yolda. Hadi Gülşen. Hadi gel gözüm onu arıyor kontağı çevirmeye bir türlü elim varmıyor. Beklemenin nafile olduğunu artık kabul edip kontağı çayır çayır kömürlerini yakarcasına çevirdim. Villanın kapısından çıkarken ardıma baktığım için arabanın sağ aynasını villanın kapısında bıraktım. Villa dikiz aynasında kaybolasıya kadar bir iki kez yoldan çıkıp tekerleği muncurlara kaptırma pahasına gözümü ayıramadım.Ana yola çıktığımda gözlerimden yaşlar boşalmaya başlamıştı. Direksiyona vuruyor arabanın içerisinde en değerli varlığımı yaşama sevincimi kaybetmenin dayanılmaz acıları içerisinde hem ağlıyor hemde çaresizliğime isyan ediyordum.Kayınvalide ,kayıncı,kayınpeder ,Hamdi si,Volkan ı kısaca bu durumun sorumlularına ana avrat ,yedi sülalelerine kadar küfürler ediyor onlardan bunun intikamını almak için kendi kendime yeminler ediyor,hıncımı yoldan çıkarıyordum.Kepezden aşağıya sallandığımda bir iki yerde son anda müdahaleler yapmasam neredeyse kaza yapacaktım .Antalya ya girişte ilk ışıkların olduğu yerde trafik polisi beni çevirdi .
_ Ne o hemşerim bu ne hal hız limidinin kırk olduğu yerde yüz kırkla gidiyordun. Sen ne yaptığının farkındamısın? Belgelerini görelim.
_ Eşim öldü dedim Zaten salya sümük ağlar halimden polis camı açıp bana yaklaşınca bende farklı önemli bir şeyin olduğunu anlamıştı.
_Eşimi kaybettim dedim hıçkırarak.Ruhsatı refleksen almak için güneşliği indirirken Polis
_ Başınız sağ olsun. Yok yok gerek yok dedi eliyle ruhsatı göstermemden bahsediyordu.
_ Haliniz kötü isterseniz sizi biz götürelim gideceğiniz yere bu halde araba kullanmanız pek sağlıklı değil dedi diğer polislerde yanımıza doğru gelince
_ Komiserim arkadaş eşini kaybetmiş dedi. Diğer polislerde baş sağlığı dilediler. Arabadan çıkıp bir sigara yaktım bir iki fırt çektikten sonra onlara sakinleştiğimi yavaş kullanacağıma söz verip yanlarından ayrıldım. Sözümü de tuttum.
Geceyi Konyaaltı plajlarının muhtelif yerlerinde geçirdim.Konyaaltında müzenin önündeki parkta oturup tepeden konyaaltı plajlarını karşıda sıra sıra açıklı koyulu dağları masmavi denizi seyrediyorum.Herşey ne kadarda farklı görünüyor anlamlandıramıyorum; sanki deniz,gökyüzü mavi değil balçık rengi,usta elden çıkmış sıra sıra bey dağları beyliklerini kaybetmiş yanaşmaya marhaba ya dönmüş. Anlamsızca içim bomboş öylece bakıyorum.Gülşen yanımdayken meğer her şey ne kadar farklı gözüküyormuş. İçimdeki özlem ve kin vakit geçtikçe travma közleneceğine dahada büyüyordu. Kızıyor öfkeme hakim olamayıp kendi kendime konuşuyor küfürler ediyordum..Ne kadar zaman geçti bilmiyorum omzuma dokunan bir el ile kendime geldim.
_ Baksana kardaş teminden beri kendi kendine küfrediyorsun. Bak aile var etrafında. Git nerede sayıp söveceksen söv, ama burada değil.Kafamı kaldırınca çam yarması yirmili yaşlarda sinirinden köpüren gencin öfkeli suretiyle göz göze geldim.
_ Pardon arkadaşım farkında değildim dedim.
_ Farkında değilmiş ayıp değilmi lan
_ Ya tamam kardeşim uzatma kusura bakmayın özür diliyorum.
_ Hadi arkadaşım kalk buradan. Git. Kime ne yapıyorsan git başka yerde yap diye sırtıma bir sıkınca az bir canımı yaktı.Sağ elimle gencin elinin üstünden yaklayıp baş parmağımı onun baş ve işaret parmağının arasına baskı uygulayarak içe doğru bükerek ayağa kalktım. Ben ayağa kalkarken genç yanan çanının acısıyla böğürerek yere çömeliyordu.
_ Arkadaşım özür dilerim hareketlenen masaya bakarak anladım ki o masadan yanıma gelmiş onlarada dönerek
-Hepinizden özür dilerim farkında değilim,uzatmayalım dedim elinimi biraz daha baskı uygulayarak gence baktım
_ Uzatmıyoruz değil mi? Tekrar özür dilerim baktım genc hışımla bir şey söyleyecek az daha bastırınca bağırarak
_ Tamam tamam dedi
_ Bak bırakıyorum bu konu burada kapansın dedim
_ Tamam deyince gencin elini bırakıp hızla oradan uzaklaştım. Kasada olayı karşıdan izleyen işletme çalışanına 200 tl vererek o masanın da hesabını buradan al deyip arabaya atladığım gibi oradan uzaklaştım.Arabaya binince belki Gülşen eve gelmiştir diye düşündüm,bir umutla eve geldiğimde ev bomboştu. Gelmemişti.
Serseri mayın gibiydim ve en güvenli barınak evimizdi. Gülşen olmasa da hala karanfil kokusunun sindiği evimiz.Gülşen i ulaşmak için aradığımda telefonu kendisi gibi artık ulaşılmazdı. Vazgeçmedim defalarca aradım ama hep karşıma Gülşen nin sesine hiç benzemeyen bir hatun çıktı. Aradığınız kişi diye başladı hiç birinin sonunu dinlemeden telefonu kapattım. Bir hafta melenkoliğinin en ağırı ile evde geçirdim.Melike hanımdan tüm randevularımı iptal etmesini istedim. Merakla ne oldu ne diyeyim hastalara diye sorunca…Uydur bir şeyler dedim. Yurt dışına gitti de.Dört gün sonra telefonumu kapattım zaten arayan hiçbir kimseye cevapta vermedim.
Eski resimlerimize baktım. Albümlerden tüm resimlerimizi çıkartıp duvarlara, bulduğum yerlere astım. Gülşen fiziken evimizde olmasa da fotoğraflardan tüm daire de bir Gülşen yarattım.Cumartesi gününe kadar evin içinde dönüp durdum. Gün oldu her yeri dağıttım,gün oldu dağıttıklarımı geri toparlayıp evi bal dök yala yaptım. Yemeden çöpe döktüğüm leziz yemekler yaptım. Biyolojik saatimin a..na koydum; gündüz yatıp gece kalktım…. falan filan ama cumartesi gelince grup terapisini erteleyemezdim bana bel bağlayan insanlar vardı. Hipokrat yemini etmiş biri olarak o insanlara yüz üstü bırakamazdım. Traş olmasamda banyo yapıp üstüme çeki düzen verip ticaret odası terapi yaptığımız salona zamanında giriş yaptım
Grup biraz daha çoğalmış dairenin çapı daha bir büyümüştü.Sayınca 14 kişinin olduğunu gördüm eskiler kıdemlilikten olsa gerek daha bir rahat otururlarken bir çok yeni gelenin sandalyede kıpraşıp durmasından içlerinden gelmekle iyimi yoksa kötümü ettiklerinin hesaplaşmasını yaptıkları her hallerinden belli oluyordu.
_ Arkadaşlar merhaba bugün gördüğüm kadarıyla gurubumuz az biraz daha semirip, kalabalıklaşmış. Yeni gelenlere de hoş geldiniz diyelim ve kendilerini kısaca tanıtmalarıyla başlayalım.Tanışma faslı kısa sürdü.Yeni gelenlerden bir genc dikkatimi daha girişten çekmişti onu bir yerden tanıyordum. Resim hafızam ne kadar iyi olsada bir türlü çıkaramıyordum.Zaten içimden de bir şey yapmak pek gelmiyordu ama bir haftalık yalnızlıktan sonra insanlarla bir araya gelmenin bana iyi geldiğini de söylemeden edemeyeceğim.Gence dönerek
_ Sizinle tanışmışmıydık simanız bana hiç yabancı gelmedi dedim genç kendinden gayet emin
_Yok hiç tanışmadık deyince aklımda bir soru işaretiyle programımıza uygun işleyişe devam ettim. Herkes bir haftadır neler yaptığını anlattı eskiler,çoğu ne yazık ki hala oynamaya devam ediyor. Oynamayanlara aferinler verdik derken genci hatırladım.Cümlemi yarıda keserek ona dönüp
_ Sen konferasıma gelmiştim hatırladım seni,intihar çözüm değildir diyen gençsin sen
_ Bravo Oğuz bey evet öyle bir slogan atmıştım
_ Sana konferanstan sonra beni bulmanı söylemiştim niçin gelmedin?
_ Yani niçin çağırdığınıza bir anlam verememiştim
_ Peki o söylediğin slogan?
_Öylesine söylenmiş bir şeydi doğaçlama
_ Acaba? Dedim
_ Yani
_ Ama bugün buradasın bak rahat ol burada biz bizeyiz
_ Yok Oğuz bey benim intihar etmek gibi bir düşüncem yok
_ Bence de yoktur ama kendini hazır hissettiğinde seni dinlemek isterim bugün olması şart değil.Ne yalan söyleyeyim arkadaşlar bugün ben de iyi değilim kafam pek yerinde değil.Aslında aklıma bir başka yöntem geliyor hani siz kumarla ilgili yaşanmışlıklarınızı anlattınız ta bugünde ben size benim yaşanmışlıklarımı anlatayım istiyorum. İsterseniz bugün rolleri değiştirelim siz doktor olun ben size kendime anlatayım.Ne dersiniz? Diye sorunca hepsi yerde para bulmuş gibi bir sevinçle tamam dediler.
_ Benim kumarla tanışmam üniversite yıllarında oldu. Ankara odtü psikolojide öğrenciyim. Ortaöğretimimi devlet parasız yatılı sınavını kazanarak yatılı okudum, aileme maddi anlamda pek bir yüküm olmadı yani. Zaten köyde rençber bir ailenin en küçük çocuğuydum, plansız kazandibi olduğum için benim büyüğüm abimle aramda on yaş fark vardı en büyük ablamla ise on yedi haliyle ben üniversiteye gelinceye kadar babamlar altmış beş yaşını devirmişlerdi.Ankara büyük kent ve maddiyat iyi olmayınca herşey ateş pahası ve part time olsun iş arıyorum ki babamların üzerindeki yükü hafifleterek öğrenciliğimi devam edebileyim.Farklı birkaç işte çalışsam da uzun sürmedi.Ankara’da açılan ilk casinonun eleman aradığını duydum. Casino nedir onu bile bilmiyorum ama Antalya’daki casinolarda çalışan bir yakını olan arkadaşımdan öğrendim ki iyi kazanıyorlarmış. Hem gece işi hem de kazancı iyi olduğunu duyunca gidip müracaat ettim. Sporu severim ve farklı ağır sporlardan bir çoğu ile lisanslı ilgilenmiş ve hali hatırı sayılır dereceler elde etmiştim. Ne yalan söyleyeyim güvenlik olarak müracaat etme düşüncesiyle gittim ama yetiştirmek için dealer aradıklarını söyleyince o da olur deyip form doldurdum. Takibinde işe daha doğrusu kurpier eğitime alınmaya seçildim. Uzatmayayım bir buçuk aylık bir eğitimle acemi dealer olarak casinoya ilk adımımı atmış oldum.
Casino işi yapıma çok uygundu,gençtim,sporcuydum,gözümü budaktan esirgemeyen bir yapım vardı. Köylü terbiyesi almış, çalışkandım. Psikoloji okuyor,insan ilişkilerim de iyiydi daha birçok şey… Kısa zamanda kademe kademe yükselerek Türkiye’deki en genç casino müdürlerinden birisi oldum. Arkadaşımın dediği doğru çıkmış çok iyi kazanıyordum. İlk bir, bir buçuk yıl para biriktirdim, tutumluydum Alkol kullanmıyordum. Siz bilmezsiniz casinoda free bar*68 denilen bir kavram vardır. Casino iyi hasılat yaptığı gün personeline free bar diye bardan istediği içkileri içmesini olanak tanır, yani bir nevi günün hasılatı için sabah casinoda parti verilir. Herkes içip stres atarken ben meyve suyu vişne soda falan içerdim,onlar eğlenir ben ve benim gibi alkol almayan birkaç kişiyle beraber şamatayı seyreder içimiz giderdi. Tekliflere ne kadar hayır diyeceksin bir yudum falan derken alkolde almaya başladım. Büyüklerimize ayak uydurduk . Casinodaki en gençlerden biri olmama rağmen büyüklerimiz bize ne yazık ki ideal örnek olmadılar.
Herkes iyi kazanıyor,kazandığı gibi de iyi harcıyordu. Gece yaşantısının her türlüsü vardı.Gece yaşamaya alıştın mı biyolojik saatinde ona uyum sağlıyor artık tersine dünya da oluyorsun.Mesela izin günlerinde olsun izin günlerinden bir gün önce gündüz şiftinde çalışsan da alışmışsın, gece uyuyamıyorsun.Diğer arkadaşlar izin dönüşlerinde gelip nerelere gittiklerini neler yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Gençsin paran da var ne kadar evde kös kös oturacaksın ki… Ama ben oturdum, taki bir araba parası biriktirip araba alıncaya kadar. Araba kullanmasını bilmeden ilk arabamı aldım. Arabam var ya arkadaşların tacizleri fazlalaştı. İlk zamanlarda alkol almıyordum ya onlar için biçilmiş kaftanım. Onlar burunlarından gelesiye içiyorlar ben de onlara bir nevi dadılık yapıyordum. Gece sonu hepsini derleyip topluyor evlerine, güvenli alanlarına bırakıyordum. Dadılık ne zamana kadar? Yavaş yavaş bende onlara ayak uydurup takılmaya başladım. Ne zamana kadar gittiğin barda vişne soda içeceksin? Yavaştan alkol almaya başladım. Bünye alışkın değil ya çok ekonomik sarhoş oluyorum. Bir bilemedin iki bira sarhoş olmam için kafi geliyor.Alkol her şeyin baş sorumlusu; zira alkol aldın mı iradeni vücut ve düşünce kontrolünü kaybediyorsun. Gece hayatı da renkli ışıl ışıl. Bir daldın mı bekle ki kurtulabilesin.Artık izin dönüşlerinde benimde anlatacak bir heybe dolusu anılarım oluyordu. Renkli bir kişiliktim. Benden çok da çevremdekiler beni anlatıyordu. Gel zaman git zaman derken kumara da alıştım.Aslında casino çalışanın başka casinoda görülmesi işten atılma sebebi denilir. Lakin bu kural yalnızca sözde kalır pratikte kesinlikle tatbik edilmez.Çok bir zaman şeflerimiz müdürlerimizle giderdik oynamaya. Emin olun en kolay casino personeli kaybeder. Zira para bizim için markadan, chips den başka bir şey değildir. Pazarda bir liraya soğan satan adamın yüz liraya bakışı ile tek elde binlerce dolar ödeme yapan bir casino çalışanının ki emin olun çok farklıdır. İyi oynayan müşterilerin taktiklerini kendi aramızda geliştirip o taktiklerle oynadık. Kazandık, kaybettik. Oynadık. Hep bir gün voleyi vurup casinoyu patlatacağız dedik.Patlayan biz olduk. Bol kazandık, daha da çok harcadık.
Gece yaşamı bile normal yaşayanlar için düzenlenmiştir. Biz ise tersine yaşayanlardık. Gecenin üçte bitmesi bizim için öğlen günün bitmesi gibi bir şeydi, daha fazlasını istiyorduk. Gece bizim için sabah sekiz dokuzdan önce bitmemeliydi.Farklı hizmet veren yerleri keşfettik. Sıralama genelde,restaurant,bar,disko casino ve bazen de pavyon oluyordu. Her yerin kendine özgü tadı vardı ve bizler açtık. Baharda çiçekten çiçeğe konan eşek arıları gibiydik. Çiçek ,diken fark etmiyordu deli gibi her şeye saldırıyorduk.
Şehrin gece yaşayan baykuşları genelde birbirini tanır. Bir süreden sonra garip arkadaşlıklar kurulmaya başlıyor ve bu arkadaşlıklar geceye daha bir renk veriyor. Hani bir film vardı ya bir zamanlar Amerika diye; işte biz o filmin baş kahramanları olmuştuk.Bizim için kapalı kapı,imkansız diye bir şey söz konusu değildi. Her yer bize Trabzon du. Akşamdan kalmanın,uykusuzluğun gündüzleyin yaptığı baş ağrıları,boşalan cüzdanlar bizim için yalnızca birer teferruattır. Yani sizin anlayacağınız hızlı baya hızlı yaşadık.Alkole alıştım.Artık gece yaşamının gediklisiydim.
Hani deli gibi kazanıyorduk diyorum ya size casinodan para alma şeklimizi söyleyeyim. Her hafta pazartesileri haftalık tip verilirdi. Ayın 15 inde maaş avansı ve ayın biri ile beşi arası da maaşlarımız. Hatta ihtiyac duyulursa haftada bir kezde tipten avans alınabilirdi. Şimdi siz söyleyin bakalım bir ayda kaç kez para alabiliyorduk. Hem soluklanmak hemde verecekleri cevabı merak ettiğim için yuvarlak gruba şöyle bir göz gezdirdim hemde anlattıklarıma kim ne kadar ilgili bir kontrol etme imkanım oldu gördüğüm kadarıyla hepsi de çok ilgili soluksuz beni dinliyorlardı Osman bey
_9 kez dedi Yeni gelenlerden biri
_11 kez dedi. Doğruydu. Ayda tam 11 kez yani her üç günde bir para alabiliyorduk Yeni gelene
_ Aferin bu soruya genelde pek doğru cevap veren olmaz. Şubat ayına saymazsan 11 kez.Şimdi size soruyorum;Hangi iş dalında el işinde çalışan birisi çalıştığı işletmeden her üç günde bir para alabilir? Tüm bunları üst üste koyduğunuzda olumlu gibi gözüken bir çok şey aslında gece kuşu olmak için fevkalade şartlar oluşturuyordu. Benim gibi köylü terbiyesi almış dar gelirli bir ailenin çocuğu bile bu ortama en fazla bir buçuk yıl dayanabildi. Devamı artık Allah ne verdiyse. No limit*69.
Sonuçta hepiniz kumarbazsınız kazanıp kaybetmişsinizdir. Kumarda kaybettiğin senin kazandığın ise kumarhanenin parasıdır. Bu psikoloji anlık ve süreklidir.Şimdi anlık ve süreklilik nasıl ikisi bir arada olabilir diye düşünen olmuş olabilir. Anlıktır, zira kazanmış olduğun para bitesiye kadar o para kumarhanenin parasıdır. Hoyratça harcayabilirsin. Sürekli olmasının nedeni ise bu psikoloji hiç değişmez hep devam eder.Bir milyon kaybetmişsin süreçte ama o gün on bin kazanmışsın uzun sürecte zararda olmana rağmen o on bin kumarhanenin parasıdır, senin değil.Gördüğün en pahalı elbiseyi onunla yolda bulmuşçasına alabilir en lüx restoranda yemek yiyip eğlenebilirsin. Her şeyi yapabilirsin. Yani bir milyondan on bini çıkartıp dokuz yüz doksan bin zarardayım düşüncesi olmaz. Kazandığın parayı sular seller gibi yersin. Haklımıyım ne dersiniz ? diye sorunca kıkırdaşmalarından,uğultulu seslerden herkesin hemfikir olduğunu gördüm.
_ İşin kötüsü kaybedince beş parasız aç susuz dolaşırken kazanınca kendimizi harun gibi hissediyoruz bu duygu iniş çıkışlarını hiç bir şartlarda yaşayamazsınız. Kumarı insanlar yalnızca oyun, kazanıp kaybetmek olarak ele alırlar; oysaki gerek oynayanda gerekse oyuncunun evresindeki bu iniş çıkışları incelediğinizde sayfalar dolusu tez konuları çıkar.Kazanırken bir dereceye kadar ayıp veya kötü bir olgu olarak görülen kumar kaybederken şeytan işi kaka olarak ele alınır, en acımasızca eleştirilir. Oysaki kazanmak veya kaybetmek bir sonuçtur. Oysa problemi çözmek istiyorsanız nedenlerini bakmak lazım gelir. Neden de oynanan kumardır ve merkez nokta burasıdır. Kumar kötüdür kazanmak veya kaybetmenin bu kötülükte etkisi yoktur.Mesela acemi şansı derler ilk oynayan genelde kazanır anlayışı vardır, aslında şans burada terstir, eğer şanslıysan ilk oynadığında kaybedeceksin canın yanacak ki o meredi bir daha bulaşmayacaksın, şansızsan ilkinde kazanır sonrasında misliyle verirsin.Kuyudan emme basma tulumbaya benzer eğer ilk bir maşruka suyu borudan içeriye boşaltmazsan kuyudan suyu çekemezsin. İlk kazanma işte o bir maşrufka dır ve sen oltaya gelmişsindir.Ya kusura bakmayın meslek hastalığı konu konuyu açıyor ve ana konudan farkında olmadan saptım asıl ben size kendimi anlatıyordum eee nerede kalmıştık.Sarışın kız
_ Gece yaşamına dalmıştınız.dedi
_ Evet doğru gece yaşamını doya doya yaşadık. Aklınıza gelebilecek her deliğe girip çıktık.Güzel bir çevremizde oluştu. Evde izin günü geçirmek artık hayal gibi bir şeydi.Bu yaklaşık beş yıl falan sürdü.İnsan bir girdabın içerisine girdi mi artık kontrol diye bir şey kalmıyor. Rüzgar önünde savrulan sonbahar yaprakları gibi bir o yana bir bu yana savrulup gidiyor ve biz de aynen öyleydik.Biz derken çevremdeki neredeyse herkes aynı yolun yolcusuydu. Bir gün bir güzele çarpıldım deyince salonda tekrardan kıkırdaşmalar oldu.
_ Aşık oldum.Aşkın nelere kadir olduğunu ancak sırılsıklam aşık olanlar anlayabilir. Bunun tarifi yoktur ancak başına gelen bilir..Ben zaten oldum olasıya hep duygusal biri olmuşumdur. Aşık oldum ki;ne aşk. Onu gördüğümde bende gerek duygusal gerekse kimyasal inanılmaz değişimler oldu. Kız yani şimdiki eşim geldi hayatımın merkezine oturuverdi.Geriye kalan hiçbir şeyin hiç bir önemi kalmadı. Gelgelelim sevdiğim kızın ailesi aşırı muhafazakardılar ve karşı çıktıkları herşey bende fazlasıyla vardı. Yani imkansız bir aşktı bizimkisi.Lakin gönül ferman dinlemiyor ve aşkımda karşılıklıydı. Eşim Gülşen o da bana tutulmuştu, hemde ne tutulma. İmkansızı başardık ama nasıl başardık gelin siz onu bize sorun. Ne badireler atlattık, neler çektik. Ben tüm hayat tarzımı değiştirdim çok sevdiğim işimden bile istifa ettim.Artık gece hayatı alkol,aklınıza gelebilecek her türlü şeyden vazgeçtim. Halis muhlis bir ev adamı oldum. Hatta eski arkadaşlarımın deyimiyle kılıbıklar kulübünün has elemanıydım, Kimisi daha da ileri gitti onlara göre karımın etekleri altına giren biriydim.Gülşen içinde bu süreç korkunç olmuş ne baskılar ne telkinler neler çekmiş neler… Aşkımız her zorluğa galip geldi ve evlendik.Artık demokrasinin kılıcı başımızda yaşıyorduk yani tersden yenilenler yenilgiyi kabül etmiyor ve herşeyimize müdahale ediyorlardı,hemde tüm yaşamımıza. Adeta öç alıyorlardı.İkimiz evimizde daha doğrusu her yerde çok mutluyduk. Lakin kaybedenler izin vermemek hayatı bize dar etmek için hiçbir fırsatı geri tepmiyorlardı. Evliliğimiz yaklaşık beş yıldan beri bu şekilde devam ediyor.Yüce yaradan bir çocuğumuz olmasına da izin vermedi ki bir ihtimal bu sarmaldan kurtulabilelim. Aşkım için herşeyden vazgeçtim ve hiç pişman olmadım; bugün olsa gene aynısını hiç düşünmeden yaparım.Allah kötüye çattırmasın kötünün kara beyinlerin nerede olduğunun tarifi yok. Onlar her yerdeler her zümrenin içindeler bu işin dinle imanla bir ilgisi de yok, eğer olsaydı adam Allah için kafa kesmezdi.
Kısacası biz ikimiz ne kadar mutlu olsak ta mutlak suretle birileri hayatımıza müdahalede bulunuyordu. Adeta bir kabusun içindeydik ve en sonunda amaçlarına ulaştılar. Geçen hafta tamda bugün taarruza geçip pazar günüde bayraklarını bizim mutlu kalemizin en üst suruna dikmeyi başardılar.Bundan dolayı affınıza sığınarak bugünkü grup terapimize kısa kesmek durumundayım dedim.Osman bey el kaldırdı
_ Hayvanlar koklaşa koklaşa insanlar ise konuşa konuşa. Niçin size bu kötülüğü yapanlarla yüz yüze kozlarınızı paylaşmıyorsunuz?dedi
_ Dedin ya insanlar konuşabilmen için önce karşındakinin insan olması lazım, oysa karşı taraf öyle bir yazılım içerisinde ki ne fikrini nede zikrini değiştirebilmenin mümkünatı yok. Yeni gelen gençlerden birisi el kaldırdı
_ Yıllarca casinoculuk yapmışsınız casinocular kuvetli insanlardır onların anladığı dilden konuşsanız dedi gence gülümsedim
_ Onlar dediğin insanlara anne baba diyorum. Ne yapabilirim ki? Hem casinocular istisnaları olsada öyle düşündüğün profilde insanlar değildir.Bir başkası
_ Oğuz bey zaman herşeyin ilacıdır siz yeterki eşinizden vazgeçmeyin her şey eninde sonunda yoluna girecektir dedi bir başkası
_ Su aka aka yolunu bulur dedi. Herkes kendince bir şeyler söyledi.Söyledikleri herşey bana çok iyi geldi Sülük Süleyman nın bu insanlardan bahsederken kumarhane kapısında sallandırma fikri aklıma gelince içimden iyi bir küfür ettim şerefsize. Herkes canla başla bir fikir atıyordu hakikaten onlar bana doktor olmaya, dağlanan yaralarıma merhem olmaya çalışıyorlardı.Zamanı kısa tutmaya çalışırken normal zamanı yine aşmıştık.Salon dağılırken akşam kendileriyle yemeğe gitmeye bile davet edenler oldu.İnsanların alışkanlıkları kişiliklerinin oluşmasında etkili olsada , kumarbazlar diye adlandırılan bu grup derdimi kederimi ortak olmaya çalışıyordu. Salon dağılmaya başladı tam salondan çıkmıştım ki üç peygamber adlı Urfalı kardeşleri salonun dışında beklerken buldum.Salondan çıkan herkes bu kara giyimli kendileri kara heybetli adamları bakmadan edemiyorlardı.İlk ilyas konuştu.
_ Oğuz bey kusura bakmayın habersiz geldik lakin kaç gündür size ulaşmaya çalışıyorduk en sonunda konferansınıza gelen tanıdığımız bir arkadaşımız bugün toplantınızın olduğunu söyleyince bir umut buraya geldik
_ Buyrun İlyas bey nasıl yardımcı olabilirim dedim,Adem ve Yunus lada tokalaşıp selamlaştık. Adem
_ Oğuz bey babamızı kaybettik .
_ Demeyin Osman amca vefat mı etti ?
_ Mekanı cennet olsun, dedi Adem
_ Başımız sağ olsun dev bir çınardı vay Osman amcam vay mekanın cennet olsun. Nerde Urfa’da mı? diye sordum
_ Evet Urfa da pazartesi günü dedi İlyas gözleri dolu dolu.
_ Keşke haberim olsaydı cenazesine gelirdim dedim.İlyas
_ Kısmet,sizi çok aradık ama bir türlü ulaşamadık yurt dışında olduğunuzu söyledi sizin sekreter.
_ Valla çok üzüldüm başınız sağ olsun dedim.Adem
_ Oğuz bey müsait bir yerde size birşey söylememiz lazım ama böyle ulu orta deyince
_ Buyrun salona girelim isterseniz dedim Adem
_ Olur dedi.Çıktığım salona tekrardan girdik dağınık sandalyelerden birilerine oturduk.Adem bey belinden bir silah çıkarıp bana uzattı bu silah, daha önce onların ofisinde Osman amcanın belinden çıkartıp hatta en son ofisten ayrılırken atalarımın silahıydı alın birgün kafanıza sıkarsınız diye Adem’in Masasına bıraktığı silahdı, görür görmez tanıdım. Eli silaha gittiğinde ne yalan söyleyeyim bir anlam veremesemde tedirgin olmadığımı söylesem yalan söylerim.Adem
_ Bu rahmetli babamın silahı ve babam bu silahı sana verilmesine vasiyet etmiş. dedi .Yok artık daha neler benim silahla ne işim olur.
_ İyide siz varken neden ben? Yok kabul edemem böyle bir şeyi dedim İlyas
_ Oğuz bey bunu sıradan bir silah olarak düşünmeyin. Bu dedemin dedesinin silahı. Bu bir ağa silahı. Bakın kabzasında koç başı var. O bizim aşiretin amblemi ta orta asya’dan bu yana gelen bir sembol bizim aşiretin sembolü.
_ İyi ya işte bu silah sizin ve sizin aşiretiniz için çok değerli olmalı. Niçin bana bırakmış ki? İlyas
_ Oğuz bey ilk kez böyle bir şey yaşanıyor bu silahı aşiret dışından birisine değil bırakmak başka bir elin değmesi bile ölüm fermanı imzalanması demektir.Herkes silahını gizlemekle yükümlü iken bu silah herkesin görebileceği şekilde taşınır.Bu silahtan çıkan kurşunun hesabı sorulmaz.İlyas anlatıyorda anlatıyor.
_Yok ben bu kadar değerli bir hediyeyi kabul edemem.Yunus her zamanki bıçkın heyacanlılığı ile sözümü kesti.
_ Oğuz ağabey bu bir hediye değil bu babamızın vasiyeti. Vasiyeti sorgulamak ne bize nede başka birine düşer.Benim babam hayatında yanlış bir karar almamış çok yüce bir insandı. Bakma biz kendisine yakışan evlatlar olamadık yanlış yollara saptık bunuda anaca O gittikten sonra anladık ama son pişmanlık nafile. Elini öpemeden,helallik alamadan gitti deyip gözyaşları ile dolan gözlerini saklamak için salonun duvarlarını taramaya başladı.İlyas
_ Babamız aşiretin şıhı,bilgesiydi. Bu bize dededen gelen bir gelenek aşiretin bel kemiği söz sahibiydi. Tabi değişen dünyada her ne kadar bu feodal yapı kaldıysa kalanı bile yeterdi, siz bunu kabul edin Oğuz bey. Yunusun dediği gibi babam hayatı boyunca hiç yanlış bir karar vermemiştir. Sizden oğlum diye bahsedermiş. Eğer siz olmasaydınız evlat katili olacağını söylermiş. Yani anlayacağınız bu silahı boşuna size bırakmamış.Ayrıca aşiret hancerinide abim Adem e bırakmış. Yani bir nevi giderken son kez bize güzel bir ders de vermiş. Eksik liderlik demiş. Silahsız hançer olmaz.Yani müdür tatile gittiğinde yardımcılarına çift imza zorunluluğu gibi bir şey düşünebilirsiniz.
_ Ne yani şimdi dışardan sizin aşirette söz sahibi olduğumu mu söylüyorsunuz? deyince İlyas az bir tebessüm etti
_ Bu yüzyılda artık aşiret mi kaldı Oğuz bey. Yok öyle bir şey. Bu yalnızca simgesel. Lakin pek yabana da atmayın o silah belinizde Urfa da bizim aşirette gezerseniz anca o zaman anlarsınız ne dediğimi.Bu sizin hakkınız hem biz kardeşler olarak babamızın bu kararının ne kadar doğru olduğunu biliyor ve Ona hak veriyoruz. Size can borcumuz var eğer siz ogün siper olmasaydınız bugün hepimiz babamızı karşılamakla uğraşıyorduk. Adem bey silahı tekrar uzattı.
_ Al Oğuz gardaşım bu senin hakkın bizide bundan galli gardaşın olarak belle geçmişte yaptıklarımız için sana söylediklerimiz için bizi affet deyip. Silahı üç kez öpüp alnına koyup bana uzattı.Silahı aldım İlyas
_ Sizde Adem abimin yaptığını yapın lütfen dedi. Daha önce bayrak veya çok kutsal bir şeyin devir tesliminden hatırladığım bu serenominin aynısını Adem gibi üç kez öpüp başıma koyduktan silah elimde ne yapacağımı şaşırmış şekilde bekliyorum.Sonra belime taktım.Tüm kardeşler sarılıp Hayırlı olsun dediler. Dedilerde alışkın olmayan götte don durmaz derler ya beynimin yarısı tabancaya koyduğum yere gitti. Tam küçük grup dağılacaktı geriye dönüp tabancayı belimden çıkardım. Alıştım ya adetlerine üç kez öpüp başıma koyduktan sonra İlyas a uzattım.
_ İlyas bu bana değil sana yakışır. Benim için değerli bir hediyenin ötesine geçmez. Anlıyorum ki bu sizin için çok çok değerli. Kır çiçeği kırlara yakışır. Bu benden sana bir yönden babanın isteği de eminim bu yöndeydi. Adem abin ve sen aşiretinizin birlikte eşit söz hakkı elde etmiş oluyorsunuz. Osman amca benim böyle bir şey yapacağımı bence öngörmüştür ve doğrusu da bu.İlyas abisi Adem e bakarak ne yapayım dercesine karar vermeye calışıyordu.
_ İlyas doğru olanı yapıyoruz. İçin rahat olsun eminim Osman amca da böyle isterdi. Bu tabancanın anlamını sanki o bilmiyor mu? Bence böyle törede olmayan bir şeyi ancak benim vasıtamla yapabilirdi. Onun için bana bırakmış. Al dedim ve İlyas tabancayı alıp yine öpme seremonisini yapıp kemerinin üzerine taktı. Yunus sessizce seyrettiği yerden elime atladı
_ Oğuz ağabeyim sağolasın varolasın bizi büyük bir müşkülden ikinci kez kurtardın. Ağabey aha burada üç tane aslan gibi gardaşın var. Üçtük bundan kere dört gardaş olduk abem deyip elimi öpmeye çalışsa da ben engel oldum.Adem
_ Oğuz gardaşım aynen Yunus un dediği gibi artık bundan kelli gardaşız deyip sarıldı.
_ Kumarhane kulüp işleri ne alemde diye sorunca Adem
_ Biliyorsun babam buna hep karşıydı en son onunla karşılaşmamızda neler olduğunu bizzat kendinde şahit olmuştun. Vasiyetini emir sayıyor yetiştirdiğimiz adamlardan birisinin yönetimine devretmeye karar verdik. Nasipse artık inşaat işine başlamayı düşünüyoruz.Hele bir babamızın elli ikisi çıkıp toprağı kurusun bakacağız artık. Sende kabul edersin ki kulüp altın yumurtlayan tavuk ve bizden bu tavuğu kesmemizi bekleme. Lakin bundan sonra tavukla biz ilgilenmeyeceğiz. Olan bu.Gerisini zaman gösterecek artık.
_ Eh buda bir şey. En azından o ortamdan biraz uzaklaşmış olursunuz.Yunus
_ Valla ağabey kulüpten sonra şantiye hiç çekilmez de… ama kararımız karar dedi gülerek. Otoparka kadar beraber gidip orada vedalaşıp ayrıldık.
İnsan içine çıkmak bana iyi gelmiş üzerimdeki melankoli bir nebze azalmıştı.Gülşen i artık aramak istemiyor o yokken her şeyin onu hatırlattığı eve de gitmek istemiyordum; da nereye gitsem arabayla Antalya sokaklarında turlamaya başladım.Şehir muhteşem bir şehir Allah herşeyi özene bezene vermiş her ne kadar turizmin sayesine şehir çok hızlı büyüyüp metropolleşse de hala çok güzel. Konyaaltında sahilde arabayı park edip cafelerden birinde denize karşı oturdum alkol bana iyi gelmiyor kahve içiyorum. Karnımda açıktı.Yalnız kaldım ya yine Gülşen i düşünüyor ailesi ile yaşadıklarım ta başından beri herşey kafamda yine dönüp durmaya başladı. Haftalardır başka bir şey düşündüğüm mü var sanki. Gülşen e özlemim ailesine de öfkem bir türlü dinmiyor.Bazen Gülşen e de benimle gelmediği için kızıyorum. Saçını başını yolasım geliyor da… Onu incitmenin düşüncesi bile beni üzüyor. Gülşen in son hali hıçkırıklar içinde masaya kapanması bir türlü gözümün önünden gitmiyor, aklıma geldikce içim parçalanıyor.
Son bir hafta daha bu şekilde geçti. Gündüzleri klinikte hastalarımla,akşamları her gün başka bir restorantta yemek yiyor farklı ortamlar yaratarak dikkatimi farklı alanlara çekmek istiyorum. Cumartesi günü grup toplantıları ,öyle bir arkadaşımda yok ki içimin zehirini az bir alıp beni rahatlatsın. Evlendikten sonra Gülşen benim her şeyim olmuştu. En iyi arkadaşım ,dostum ,sırdaşım iki elmanın bir yarısı gibiydik. O gidince yarım kaldım. Ne yaparsam yapayım tam olmamın mümkünatı yok.Aklıma gelen her şeyi deniyorum. Erken yatıyorum uyuyamıyorum,geç yatıyorum kalkamıyorum. Şehirde değişik zamanlarda fırsat buldukça uzun yürüyüşlere çıkıyorum. Farklı farklı plajlara,sayfiye yerlerine gidiyorum. Ne yapsam nafile… Kafamdaki her şey nereye gidersem gideyim aynen benimle geliyor.
Perşembe günü muayenehane deyim. Posta kuryesi gelmiş, Melike hanım elinde bir tebligat zarfıyla geldi. Ezelden beri en sevmediğim zarftır daha hiç bir zaman içinden hayırlı bir şey çıktığını görmedim.. Melike hanımda merakla ayakta zarfı açmamı bekliyor. Açtım. Açmaz olaydım. Tebligat. Gülşen’den boşanma ilamı. Kendimi kaybetmişim ana avrat aklıma gelen ne kadar küfür varsa Melike hanımın önünde bağıra bağıra sayıyorum. O kadar sinirlenip kendimi kaybemişim ki zarfı yırtmaya parça pürçük etmeye, avazım çıktığı kadar bağırıp bu olayı bu nekteye getirenlere ağıza alınmaycak sayıp sövmelere başladım. Artık gözüm hiçbir şey görmüyordu. Melike hanımın telkinleri ile az bi kendime gelir gibi oldum. Getirdiği suyu içince az bir sakinledim. “ Randevuları iptal et. Bu halde iken kimsenin karşısına çıkıp , derdine derman olamam” deyip ofisten apar topar çıkıp kendimi eski sahil yolundaki parklara attım.
Elim cebimde aylak aylak dolaşıyorum. Bulduğum boş banklara oturuyor kıkırdaşa kıkırdaşa dolaşan sevgilileri seyrediyorum. Biz bu noktadaysak sizin de sonunuz bizden farklı olmaz diyorum. Uzaktan denizde ardında beyaz iz bırakan tekneleri ,daldan dala konan kuşları, rüzgarda titreyen otları çevremde yaşayan canlı cansız her şeyin hayat ritimlerini galesizce seyrediyorum.Aklıma geldikce kuduruyor Gülşen siz bir yaşamın benim için mümkün olamayacağını biliyor, ne yapacağım şimdi diye endişe kuyularına kendimi atıyorum.Gülşen nasıl benden vazgeçebilir aklım almıyor.Akşama kadar dolanıp durdum çimlerde yattım. Falezlerin en uçlarına kadar gidip oturdum, falezlerde bulunan merdivenlerden aşağıya denize kadar indim,canımı açıtan traverten kayalarda oturdum. Ayağıma denize soktum ve karanlık basmaya başlayınca arabada klinikte, kliniğe döndüm.Melike hanım gitmemiş ve yalnız da değil Melahat hanımla beraber salonda çay içerlerken buldum.Melahat hanım
_ Oğuzcuğum sağolasın ağaç olduk burda hiç gelmeseydin bari, senden ümidi kesmek üzereydik dedi
_ Pardon Melahat hanım Melike hanım randevuları iptal için aramadı mı?
Melahat hanım
_ Aramaz mı nedeninini zorla olsada ondan öğrenince değil gelmemek uçarak geldim. Hiç böyle bir fırsatı kaçırır mıyım, ben kaçın kurasıyım?deyip muzurca bir kahkaha attı .Kadında şeytan tüyü var öyle gülüyor ki gülmesemde tebessüm ettim zaten bugün Melahat hanımdan başkası beni güldüremezdi. Melahat hanım yanındaki koltuğu göstererek
_Gel gel şöyle bir otur soluklan. Yok ya sen açıkmışsındır da kalkın yemeğe gidiyoruz dedi. Kendisi hemen kalktı ben” yok” desemde yanıma gelip koluma girdi
_ Hiç öyle yok mok anlamam. Ben ısmarlıyorum. Hadi Melike sende, bugün üçlü takılalım deyip yine bir kahkaha attı Melike de bana bakıyor ne yapayım diye ama Melahat bu ona hayır demek ne mümkün
_ Başlayacağım bakışmanıza hadi dedim. Sizi harika soğan kebabı yapan bir Antep lokantasına götüreceğim parmaklarınızı yiyeceksiniz. Hadi ayol beklemekten karnım sırtıma yapıştı.dedi ve hep beraber yaklaşık yarım saat sonra Konyaaltında ki büyük parkın içinde gizlenmiş restaurantın terasında harika manzara eşliğinde yemeklerimizi sipariş ettik.
Melahat hanım hani kendisine aşk doktoru diyor ya; hakikaten bu ünvanı fazlasıyla hak ediyor. Kadın erkek ilişkilerinde hiç kimsenin aklına gelmeyecek varsayımlar,duygu kesişim ve ayrışmalarını, neden, niçin ,sonuç ilişkilerini öylesine profesyonel bir bakış açısıyla yakalayıp öylede erotik muzurca anlatıyor ki Melike hanımın yüzünün renkten renge girmesini karanlıkta bile görebiliyorum. Melehat hanım aşk doktoru falan değil kadın hiçbir eczanede bulunmayan adeta her derde deva aspirin gibi bir ilaç.Gece ilerledikce bizde ne gam kaldı ne de keder. Artık onun o fütursuz kahkahalarına biz de eşlik eder olduk.Eğer çevremizdekiler bugün boşanma ilamını aldığımı bilseler ve şu andaki halimden bu tebligattan çok memnun olduğum hatta kutladığım sonucunu çıkarıverirler . Dahası yemeğin yanında söylediğimiz yarısı içilmiş meşrubatları garsona iade edip kırmızı şarap söyledik. İçince melankoliye kapılmak bir yana Melahat hanım öylesine koruması altına aldı ki daha da neşelendik.Melahat hanım bana
_ Sen içini rahat tut; Gülşen mümkün değil seni bırakmaz,ne o seni ne de sen onu. Siz birbiriniz olmadan yaşayamazsınız. Aha şurayı yazıyorum fazla değil yakın zamanda kavuşursunuz. Sizi ayırmaya çalışmak için gerizekalı o da yetmez mankafa olmak lazım. Ben anlarım. Kız keşke ayrılsan; valla seni kimseye kaptırmam altından girer üstünden çıkar kaparım seni. Hadi ya siktiret Gülşen i, gel bana gel bak sana neleri yaşatırım. Sen bunu bir düşün deyip kahkahalarını patlatıyordu.Öylesine güzel zaman geçirdik ki restauranttan en son kalkan masa olduk.Geceye doyamamıştık.Melahat hanım
_ Hadi casinoya gidelim dedi Biz yok olmaz desekte dilimizin ucuyla diyorduk gece harikaydı şarapta görevini harikulade yapmış çakırkeyf olmuştuk.
_ Uzağa gideriz bizi tanımayacak bir casinoya. Bence Side ye gidelim. Hadi be yapın bir çılgınlık zaten bu haftanın randevularını iptal etmediniz mi ?
_ Gidelim dedim Melike nin oğlanda anneannelerinde olduğunu biliyordum o da bu aralar yalnızdı
_ Ne dersin Melike ? diye sordum
_ Tamam anasını satayım gidelim ama geri dönmeyelim cumartesine kadar orada kalalım. Hem eşya bile almadan diye daha uçuk bir fikir attı
_ Bana uyar ben zaten çıblak yatarım dedi Melahat hanım kıkırdayarak
_ Bana da uyar dedim Sanki kovulmuş gibi o kadar hızlı kalkış yaptık ki hesabı kasada ödeyip yola koyulduk.
Yaklaşık bir saat sonra arabada Melike nin internet üzerinden rezerve yaptığı kumköy deki otelin önündeydik. Üç ayrı oda tutmuştuk. Elimizde bir çanta bile yoktu. Yarım saat sonra lobide buluşmak üzere kavilleşip hanımlar kendilerine çeki düzen vermek için odalara çıkınca ben lobide gelen gideni rahatca görebileceğim bir koltuk seçip oturup, etrafa seyre daldım.Melike hanım saatinde gelsede Melahat hanım asansörü kaçırdım bahanesiyle bir saate anca geldi.Oturup acı kahvemizi içtikten sonra saat gece yarısını geçmişti ve Melahat hanım yarı ingilizce yarı türkce
_ Hayden casino time diye oturduğu yerden el çırparak kalktı e bizde az da olsak cakırkeyf gülerek lobide ona eşlik ettik. Fazla değil on dakika sonra bize en yakın bir otelin casinosundan içeriye girdik.Ben eski de olsa meslek alışkanlığı etrafı casinocu gözüyle kol koçan ediyorum.Bulunduğu lokasyonun etkisinden ve ölü sezondan olsa gerek casino çok sakin. Hafta içi olmasından dolayı junket grup falan da yok, Kendi halinde bir casino.Ortamın bu hali beni fazlasıyla memnun etti.Zira içimde beni tanıyan,eski personellerimden veya müşterilerden tanıdık birileriyle karşılaşma endişem vardı.
Melehat hanım B/J oynamak istiyor limiti düşük masalardan birisine vakit kaybetmeden yöneldi ısrarla benimde yanına oturup nasıl oynadığını seyretmemi istiyor,bense oynamak bir yana canlı oyun masalarından birinde pek görünmek istemiyorum Melahat hanım her zamanki gibi daha casinoya adımını atar atmaz tüm gözler bizim küçük gruba çevrildi. Kadında inanılmaz bir şeytan tüyü var onu kıramadım Melike ile birlikte aynı masaya yanına oturduk.Masada ondan başka oynayan yok zaten Melahat hanım tavırlarıyla konuşmasıyla tüm pitt’in ilgi odağı.Çevrede tanıdık bir simada göremeyince bende daha rahat oldum.
Casinonun eski tanıdık kokusu,dealerların anaonsları,daha uzaktan gelen makinaların dijital sesleri atılan jetonların,holder a düşen jeton sesleri herşey ama herşeyi özlediğimi farkettim. Sanki uzun süreden beri ayrı kalan iki dostun buluşması gibiydi hissettiklerim.Melahat hanım gayet iyi basic strateyi uyguluyor” helal “dedim bana göz kırparak
_ Harika bir hocam vardı diyor.Melike hanım
_ Valla bende oynayacağım,Oğuz bey ortak oynayalım mı? diye sordu
_ Yok siz oynayın ben seyredecem dedim Melahat hanım
_ Ya bırak yancılık yapmayı hadi herkes para koysun ortak oynayalım iyi fikir dedi.Melike hanım
_ Evet ya anca bir kanca bir .Ortak olalım ya kazanırız yada kaybederiz deyince
_ Tamam dedim 100 er dolar beş beş anlaştık mı ? Anlaştık Melahat hanımın chiplerinide tamamlayıp 300 dolar ile ikişerden altı kutu B/ J oynamaya başladık. Gırgır şamata sabaha kadar devam etti ne gam kaldı ne keder. Casino kapanasıya kadar önümüzdeki 300 dolar oynamamıza yetti. Biz zevkine oynuyorduk kumarına değil. Şanslıyız fazlasını kazanalım veya kaybettiğimizi geri alalım diye hırslanıp bahislerimizi arttırmadık. Birimiz kaybetti ortak olduğumuz için önünde chip olan takviye etti. Sabah son shoe dediklerinde biz hala masadaydık ve adeta gece bitsin istemiyorduk ama bitti. Son cutting kart çıktığında önümüzde 185 dolarlık chip vardı. Yani üçümüz gece boyunca 115 dolar kaybetmiştik bu kadar eğlenmeye nereye gitsek bundan daha ucuzunu bence bulamazdık .Zaten kumar denilen şeye eğer baştan kurallarını koyarak ve değişen şart ve duygularda bu kuralları değiştirmemeyi başarabilirsen çok da tehlikeli değildir. Oyunun sonunda seni üzmeyecek bir miktar kaybetmişsen sorun teşkil etmez.Oynama periyotlarını ara sıra normal yaşamını etkilemeyecek şekilde ayarlayabilirsen kısaca adabıyla oynuyorsan değişik farklı bir aktivite olarak bile düşünülebilir. Bu ayarlamayı yapmak ve baştan almış olduğun kararları sadık kalabilmek çok önemlidir.Mesela bugün 100 dolarlık oynayacağım deyip olur ya minimum limitte bile oynasan 10 dakikada 100 dolar kaybedince elin devam için cebine gitmemeli veya o gün bal akıyor hadi limidimi yükselteyim dememelisin. Kumarı eğlencede bırakabilmelisin. Biz bu gece aynen öyle yaptık ve çok eğlendik.Kaybettiğimiz bu eğlencenin yanında solda sıfırdı.
Otele döndüğümüzde sabah kahvaltısı başlamıştı.Gecenin üstüne bir de bol sohbetli kahvaltı yapınca artık elimiz ayağımız çekilmeye başlamıştı. Odalarımıza dağıldık.
Saat 13 gibi az bir uzatmayla lobide buluşup Antalya ya döndük.Ne yalan söyleyeyim bu gezi bana çok şey kattı. Her iki kavalyemi Gülşen ve ailesiyle olan ilişkilerimizi,çıkmazlarımızı ,çarpışmalarımızı tüm açıklığı ile açtım. Anlattımda anlattım. İçimi tüm yalınlığı ile onlara açtım. her ikisi de yaşadıklarımızı büyük hayretler içinde dinleyip tezlerini söylediler. Üçümüzünde tüm bu anlatımlardan çıkardığımız sonuç Gülşen ile birbirimizi başkalarını kıskandıracak ,delice aşık olduğumuz ve bu evlilik için mücadele etmemiz gerektiği idi.Özellikle Melahat hanımın nasihatları ,önermeleri bana birçok alternatif bakış açısı sundu.Tüm bunları değerlendirip olgunlaştırıp aklımla bu mücadeleyi verme azmi ile Antalya ya dönüyordum.Gülşen gözümde tütüyor onu ne kadar özlediğimi şimdi çok daha iyi anlıyordum. Onsuz bir yaşam düşünemiyorum.Diğer yarım olmadan tatsız tuzsuz yavan yaşamı ne yapayım ki zaten. O benim yaşam enerjimdi. Onu O yobazlardan ,içten pazarlıklı insanların elinden almak için ne yapmam gerekiyorsa yapacaktım.Antalya ya her yaklaşmamız Gülşen e yaklaşmamızdı. İçim kıpır kıpırdı.Yarın ola hayrola dedim.
Gülşen e ulaşabilmek için bir yol bulmaya çalıştım.Önce ortak tanıdığım arkadaşlarından falan yürüdüm. Lakin Gülşen de evlendikten sonra benim gibiydi doğru dürüst kimseyle görüşmüyordu. Dedim ya biz birbirimizin her şeyi idik ,başkalarına ihtiyaç duymuyorduk. Ona ulaşmak için her girişimim sonuçsuz kaldı.Kendi telefonundan ulaşamıyordum. Telefonu kapalıydı.Ev telefonunu ne zaman arasam ya yengesi yada kayınvalide çıkıyordu.Bir süreden sonra o da devre dışı kaldı. Telefonla falan bu iş olmayacak, onu anlamıştım.
Arabayla evlerine gittim sota bir yere park edip evi göz hapsine aldım. Bekle ,bekle Gülşen yoktu. Evin etrafı yüksek duvarla çevrili olduğu için anca üst kat gözüküyordu. Bu yöntem de işe yaramamıştı.
Dayanamayıp kapıya dayandım kapı duvar. Megafondan Gülşen ile konuşmak istediğimi söyleyince kayınvalide kapıya bile çıkmadı. “Konuşacak bir şeyin kalmadığını bundan sonra mahkemede konuşacaklarını, def olup gitmez isem polis çağıracaklarını” söyledi . Kapıdan ayrıldım.
Aynı gece siyahlar içinde giyinip gündüzden gözümü kestirdiğim villanın karşısındaki palamut ağacına çıkıp villayı dikizledim. Akşam boyu ağacın tepesinden yanan sönen oda ışıklarında ,perde aralarında Gülşen i aradım.Görmek istemediğim tüm ev halkını gördüm,gördükce kudurup onlara küfürler ettim. Bir canımın cananını göremedim. Biliyorum o evdesin ona bu kadar yakın olmak bile beni heyecanlandırmaya yetmişti. Evin tüm ışıkları sönene kadar bekledim ama Gülşen yok. Ertesi gün tekrar gittim aynı şekilde yine aynı şeyler. Yok. Yok arkadaş.İnsan avluya da mı çıkmaz ya. Yaz günü. Deli oldum.Ağacın tepesinde guguk kuşuna,baykuşa döndüm;tek farkım sesim. Benim sesim çıkmıyor. Gerci içimde fırtınalar,kasırgalar kopuyor. Hele bazen bu yobazların Gülşene ters birşeyler yaptığı ihtimali aklıma gelince ağacın üzerinden eve uçası geliyor.İkinci gece sonunda Gülşen nin burada olup olmadığından bile emin değilim .
Eve haftanın beş günü temizliğe,yardıma gelen Ayşe hanım aklıma geldi. Onunla konuşmaya karar verdim.Kendi arabam dikkat çekiyor rent a car dan camları koyu filmli bir araba kiralayıp villayı en iyi görebileceğim sote bir yere park edip Ayşe hanımın villadan çıkıp otobüse binmesini ve otobüsten ininceye kadar bindiği belediye otobüsünü takip ettim Ayşe hanımı durakta inince önünü kesip ondan Gülşen ile görüşebilmek en azından bir mesajımı ,yazacağım bir mektubu ona ulaştırması için yardım istedim.Lakin kadında aynı kafadan aynı cemaatten… Değil yardım etmek bir daha karşısına çıkarsam beni polise şikayet etmekle tehdit etti.Bari Gülşen iyi mi onu söyle dedimsede ser verdi sır vermedi. Kıçını dönüp kaçarcasına yanımdan uzaklaştı.
Her hafta pazar günleri toplanıp sözüm ona geleneksel aile yemeği yiyen kayınpederler o adetten de vazgeçmişler olacak ki bir ümit beklediğim pazar günüde elim boş döndüm. Dışardan ne gelen ne de giden oldu. Yalnızca ev halkı onlarda tek tük bahçeye çıksada Gülşen yine çıkmadı.
Tüm girişimlerim boşa çıkmıştı. Pes etmedim, hatta gözümü daha da kararttım. Genelde perşembe günleri cemaat toplantılarına giden Kayınpeder ve Süleyman’ın evde olmadıkları perşembe gecesi eve girmeye karar verdim. Evin her yerini biliyordum.Artık başka çarem kalmamıştı.Perşembe günü Kayınpeder ve Süleyman villadan ayrıldıktan sonra karanlık basar basmaz planladığım gibi arka sol köşedeki sokak direğinden tırmanıp kendime bahçeye attım. Simsiyah giyinmiş birde kar maskesi takmıştım. Fidanlığın içerisinden süzülerek villanın arkadaki odunluk denilen deponun oraya gelip asma kilidi fazla zorlanmadan levye ile kırıp içeriye girdim.İçerden üst kata merdiven vardı ve şansıma kapı açıktı.İçime bir korku bürüdü. Kapının önünde kalakalmış,kulaklarım midas’ın kulakları gibi içeriye dinlerken villanın içine girmeyi korkar olmuştum.Heyacandan elim ayağım titriyor ya birisiyle karşılaşırsam düşüncesini kafamdan birtürlü atamıyordum. Tahminim bu hırsızlar herhalde dünyanın en cesaretli insanları. Başkasının evine neyle karşılaşacağını bilmeden nasıl girebiliyorlardı, aklım almıyor. Üstelik üç beş parça bir şey için…Korku pek mizajımda olmasada şu an korkudan mı desem yoksa heyecandan mı her yerim zıngır zıngır titriyor ve ben buna engel olamıyorum. Kulağım kapıda öylece içeriyi dinliyorum. Gülşen i düşününce bir cesaret geldi, içeriye usulca daldım. İlk burada kaldığımızda gecelediğimiz odaya baktım Gülşen yok. Sonra sırası ile odalara bakmaya başladım. Allahtan ev halkının tamamı giriş katındaki salonda. Gülşen hiç bir odada yok ne kendisi nede eşyaları,koridordayken çatı katından bir ses duyar gibi olunca heyecanlandım. Önce saklandım gelen giden olmayınca dik merdivenden yavaşca yukarı süzüldüm. Ve bingo… Gülşen için çatı katındaki büyük odayı düzenlemişler. Gülşen odada namaz kılıyor.Sessizce odaya süzülüp onun beni göremeyeceği yerde üçlü koltuğun arkasına saklandım. Namazının bitmesini bekliyorum.Lakin beklemem nafile 13 rekatlık yatsı namazı bir türlü bitmiyor. Ben geleli yarım saati geçti lakin Gülşen selamını veriyor ayağa kalkıp tekrardan namaza duruyor. Anladım ki nafile namazı kılıyor. Onu sabaha kadar değil günlerce beklerim. Saklandığım yerde beklerkende ona neler diyeceğim hep üstünden geçiyorum. Lakin burada birisine yakalanmak da var. Koltuğun sol ucuna kadar gittim. Kar maskemi çıkarıp pusuda avının üzerine atlamaya hazırlanan jaguar gibi sessizce Gülşen i seyrediyorum .Gülşen selamını verdiğinde karşısına çıkacağım. Beklediğim an geldi selamını vermesi ayağa kalkmasını beklemeden atağa geçip belini kavrayıp çığlık atmasını engellemek içinde ağzını kapattım. Gülşen nin kurtulmak için debelenmesi beni kendime getirdi.Kulağına eğilip fısıltıyla
_ Benim Oğuz. Dur sakin ol. Oğuz dedim ama onu bırakmaya korkuyorum ya bağırır ev halkını toplarsa. Zira biliyorum bu …cılar beyin yıkamada onların üzerine yoktur. Adamın altından girip üstünden çıkarlar. Her türlü yazılı yazısız belgeyi o dedi bu dedi diye referans gösterip seni kendilerine inandırırlar, zaten bir kez kandın mı artık gerisi onlar için kolaydır… İstedikleri gibi yönlendirilmeye hazır bir mankafasındır artık. Gel derler gider,git derler tekrardan gidersin. Yeri gelir öl bile derler sorgulamaz ölür,öldürürsün.Gülşen debelenip sarmalımdan kurtulmaya çalışsada o narin vücudu ile benim gibi insan azmanından kurtulabilmesi elbette mümkünatı yoktu. Gülşen nin hem sakinleşmesini hemde yanlış bir davranışla ev halkını başımıza toplamaması için ikna etmeye çalışıyordum.
_ Gülşen benim Oğuz. Sakin ol. Tamam mı bak şimdi seni bırakacağım ama sakin ol. Yalnızca konuşmak istiyorum. Tamam mı yalnızca konuşacağız. Bak bırakıyorum lütfen sakin ol deyip onunda hareketlerinden hemfikir olduğu sonucunu çıkarınca yavaşça Onu bıraktım. Bırakınca Gülşen bir nefeslenmek için derin derin soluk aldı bir eli kalbinin üzerinde afallamış halde karşı masanın üzerindeki sürahiyi gösterince hemen bardağa su koyup ona uzattım
_ İç iç sakinleş. Gülşen titrek elleriyle bardağı alıp yavaş yavaş suyu içti boş bardağı bana uzatırken kafasını kaldırıp ilk kez bana baktı o zaman farkettim ki Gülşen ayrı kaldığımız çok kısa zamanda bile zayıflamış. Gözlerinin kenarları halka halka mor çemberlerle çevrilmiş,adeta gözlerinin feri gitmiş. Görüntüsü beni öylesine derinden vurdu ki son zamanda yaşadıklarımızı unutup
_ Canım sevgilim sana neler olmuş böyle diye söylenmekten kendimi alamadım .Ona sarılmak istedim Gülşen eliyle sarılmamı engel oldu.Ellerinden tutup kanepeye oturtmak istedim ama ellerini çekti. Hepsine tamam dedim. Daha doğrusu ne yapacağımı nereden başlayacağımı bende bilemedim. Kafamda kaç gündür kurduğum herşey oldukları yerden uçup gitmişlerdi. Karşılıklı bir süre öylece bakıştık.Gülşen nin gözlerinden yavaşça süzülüp yanaklarına doğru akan iki damla gözyaşı sessizliğin ortasına düşünce hareketsizliğim son buldu. Canım ,gaymağım diyecek oldum. O dur işareti ile beni durdurdu.Gülşen’in biçare hali beni hem üzdü hem de içimde bastırmaya çalıştığım ailesine karşı kinim kabararak dışarıya çıkmaya başladı.Şeytan diyorki çık dışarı hepsini kes,biç evlerine başlarına yık. Tabi şeytanın demesiyle bu işler öyle olmuyor.Gülşen nin aklı başına gelince ev sahibi olduğunu mu hatırladı neyse artık.Seccadenin üzerinden kalkıp yatağının üstüne oturup kanepeye oturmam için işaret etti.Karşılıklı oturduk.İlk söze O başladı.
_ Hoşgeldin
_ Hoşbuldum
_ Ne konuşmak istiyorsun?
_ İkimizi,evliliğimizi,içinde düştüğümüz bu durumu
_ Sence konuşulacak bir şey kaldı mı?
_ Kalmadı mı?
_ Bence kalmadı. Konuşmak için artık çok geç
_ Hayatta soluk alıp verdiğin sürece hiç bir şey için geç değildir.
_ Yani wheel durmadı diyorsun dedi.Ben casinocu terimi olan wheel tekeri durmadan sonuç belli olmaz derdim sık sık, Gülşen onu söylüyor.
_ Elbette durmadı ve biz istemedikten sonrada durmaz, duramaz. Durdurmaya da kimsenin gücü yetmez.Bu bizim hayatımız, bizim evliliğimiz. Kendimiz hakındaki her türlü tasarrufu anca biz ikimiz karar verebiliriz başka hiç kimse değil.
_ İyi o zaman ben kararımı verdim. İlamı almış olman lazım. Boşanmak istiyorum dedi
_ Evet ilamı aldım. Ben boşanmak istemiyorum. Senin de boşanmak istediğini kesinlikle inanmıyorum.
_ Bak bak bu sonuca nasıl vardın, davayı kimin açtığını görmedin mi?
_ Davayı açanla açtıranların farklı olduklarını çok iyi biliyorum, Sen benden vazgeçemezsin bu mümkün değil.
_ Allah allah bulunmaz hint kumaşımı sın da vazgecemeyecekmişim.
_ Hint kumaşı değilim ama seni çok seven ,sana sırılsıklam aşık olan kocanım. Bu aşk öyle esecek iki fırtınayla ,üç yelle sönecek aşk değildir. Bu tür esintiler bizim aşkımızı söndürmez daha alevlendirir.
_ Görmüyeli şair olmuşsun baya süslü kelimeler vah vah… Lakin ben yoruldum. Kararlıyım, boşanmak istiyorum.
_ Bende yoruldum ama senden değil, evliliğimizi müdahale eden dış etkenlerden. Olan veya olacak her şeye karşı mücadeleye hazırım. Kesinlikle boşanmayacağımı bilmeni isterim.
_ Zorla güzellik olmaz
_ Zorla olduğunu kim söylüyor ki? Hislerimin karşılıklı olduğunu çok iyi biliyorum. Sen de bana aşıksın,ha benim kadar olmasa bile… Benim aşkım ikimizede yeter. Sen de beni seviyorsun.
_ Hayır artık sevmiyorum. Dedim yoruldum hep iki taraf arasında kalmaktan ,merkez nokta olmaktan,iki tarafı idare etmekten bıktım,yıldım.Acaba ne olacak ya öyle ya böyle şeyler olur mu diye endişe etmekten,korkuyla yaşamaktan bıktım.Tükendim artık gücüm kalmadı.Hele son olay bana bir taraftan vazgeçme tercihi yapma zorunluğu getirdi ve ben de tercihimi ailemden yana yaptım. Bana başka bir yol bırakmadın.
_ Yanlış tercih yapmışsın. Senin ailen benim. Geç aileyi falan doğru tercih, haklı olana yapılan tercihtir. Haksız olana yapılan tercih yanlıştır.
_ Kim haklı kim haksız buna kim karar verecek? Kime sorarsan sor; hep sorduğun haklı
_ Sen karar vereceksin Allah aklı niye vermiş ölç,tart ,biç diye
_ İyi ya işte o dediklerinin hepsini yaptım. Boşanmak istiyorum. Geldiğim sonuç bu. Ben kararımı verip tercihimi yaptım. Yolu yok.Boşanacağız.
_ Dediklerimi yapamamışsın. Yanlış sonuca varmışsın.Bir kere ben sana tercih yap demedim. Seninle evlenirken ailenin yapısı biliyordum; gerci bu kadar olduklarını kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama hiç bir zaman onlar ve benim aramda tercih yapmanı istemedim. Sana her zaman ne derdim insan herşeyin tercihini yapabilir ama bir ailesinin tercihini yapamaz. Aile her insanın bahtınadır, valininde çocuğu olabilirsin dilencinin de. Tercih senin elinde değil, kaderindir. Ben ailenle sürtüşmemek için elimden geleni yaptım; ha onlardan korkup çekindiğim için değil, yalnızca seni düşündüğüm ve senin ailen olduğu için. Yoksa inan onların anladığı dilden konuşmak benim için çok daha kolaydı. Ben hep zoru seçtim. Onlar için değil. İnan yalnızca seni düşündüğüm için. Ben mülayim oldukca onlar bunu ters anladılar. Ben sustukça kafamı öne eğdikçe beni alçak eşek bellediler, ısrarla üstüme üstümüze geldiler en sonunda layığını buldular.
_ İşte benim dediğimde bu. Senin layık dediğin çok farklı şeylerde olabilirdi. Sen o yüzünü saklayıp göstermesen de ben seni tanıyorum. O gün birbirinizi öldürebilirdiniz de…Ben bu korku ile yaşayamam.Ateşle barut gibisiniz her an herşey olabilir.
_ Olmaz. Her an herşey olamaz.En azından düşündüğün şekilde olmaz. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli nerede hata yapıyoruz diye. Hiç bir şey kendi kendine oluşmaz.Bunlar etki tepki meseleleridir. Etkenler ortadan kaldırılırsa tepkilere gerek kalmaz. Senin kararında haklı haksız ön plana çıkmalıdır. Sen ne istiyorsun o önemli.Hala yapılmak isteneni görmüyor musun? Bu kadar saf ,kör olamazsın. Bu bir proje sana ogünde söyledim. İnanmadın.” İstemiyorum dersin olur biter” dedin. Dediğini yaptım. “Ankaraya gitmeyeceğimi” söyledim. Peki sonuç ne oldu? Haklılığımı hala göremiyor musun? Dinden imandan bahsederler; hangi dinde farklı maddi amaçlar için yuva yıkmak, iki seveni ayırmak vardır. Hala bunu göremiyor musun? Ya nasıl benden vazgeçersin aklım almıyor.Yapılmaya çalışılanları,amaclarını göremeyecek kadar kör müsün ? dedim dışardan kayınvalidenin sesi geldi bir anda ne yapacağımızı şaşırdık.
_ Gülşen kiminle konuşuyorsun? Hadi çay hazır diye kayınvalide kapıyı açıp kafasını uzattı.
_ Tamam anne hemen geliyorum dua ediyordum sen git üstümü değişip geliyorum dedi.Ben ise kanepenin arkasına büzülmüş yerinden çıkacak gibi atan kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum.Kayınvalide kapıyı kapatınca Gülşen çıkabilirsin diye işaret etti.
_ Bak uzatmaya gerek yok ben kesin kararımı verdim boşanmak istiyorum.Artık neyse ne… Bir daha da böyle gelme. İki hafta sonra mahkemede bu iş sonlansın. Herkes kendi yoluna. İnan böylesi çok daha iyi olacak deyip cevabımı bile beklemeden koşarak odadan çıkıp gitti.Omuzlarının sarsılmasından ağladığını anladım ama bir şey yapamadım.Odada yapayalnız kaldım kanepeye kendimi bıraktım.Gülşen nin boşanacağım, boşanalım tekrarları içime otursada bunu kabul etmemin mümkünatı yoktu Az sonra geldiğim yerlerden geçerek sıfır moral evi terkettim.
İki hafta sonra ilk duruşmamız yapıldı, çok kısa sürdü.Öne sürülen gerekçe de şiddetli geçimsizlik. Şiddetli geçimsizlikmiş.Daha neler… Evimizde değil şiddetli geçimsizlik biz birbirize sesimizi bile yükseltmezdik. Yatağa daha bir gün küs girip küs kalkmadık. Bir gün dahi ayrı yatakta yatmadık… Geçimsizlikde değil şiddetli geçimsizlik. Hatta o kadar mesuduz ki bunu görmemek için ya kör yada salak olmak gerekir. Salak olmadıklarından eminim de art niyetliler. Gülşen nin avukatının öne sürdüğü şiddetli geçimsizlikten dolayı boşanmak istediğini hakime hanım sorunca iki cümle ile onayını verip boşanmak istediğini beyan etti. Ben ise karımı sevmenin ötesinde sırılsıklam aşık olduğumu,o olmadan soluk dahi almadığımı ve onsuz bir hayatı düşünemediğimi hakime hanıma dile getirip kesinlikle boşanmak istemediğimi beyan ettim. Benim kısa konuşmam sonrası hakime hanımın belli belirsiz tebessüm etmesi gözümden kaçmadı.Hakime hanım durumun araştırılması şahitlerin dinlenilmesi için neredeyse iki ay sonraya yeni bir duruşma günü belirleyip bizi selametle uğurladı. Benim için sıkıntılı bile olsa güzel bir gündü; Gülşen i görmüş onu uzaktan bile olsa seyretme imkanı bulmuştum.Mahkeme boyunca Sülük Süleyman nın bakışlı tacizlerini ne kadar görmemeye çalışsamda herifci oğlu kinini gözüme gözüme sokmak için elinden geleni yaptı.Tabi en son karşılaşmamızdan sıkı bir kuyruk acısı var, her halinden belli deyusun.Mahkeme koridoruna çıktığımızda Süleyman’ın bana doğru
_ Sen debelen göreceksin boşanıp boşanmamayı. Sana bu Antalya çukurunu dar etmezsek yuh olsun bize diye bağırarak bana doğru el kol hareketleri yapıyor ben daha bir birşey demeden koridordaki polisler Süleyman a sakin kalmasını tehdit etmeyi derhal son vermesi konusunda uyarınca Süleyman karısı Kadime ve Gülşen i hadi gidiyoruz babında maco hareketlerle önüne katıp koridorun ters yönüne yöneldiler. Bense gözüm arkada Gülşen in dönerse son bir yüzünü görürüm ümidiyle onların tersi tarafına yürümeye başladım.Sülüğün yaptığı tehditlerde canımı sıkmadı değil. O gece o mangal şişlerinden birisini sokmadığıma pişman oldum şerefsize.
Hayat tatsız tuzsuz bir seyir aldı benim için Gülşen’in benden vazgeçebilme düşüncesi her yerimi kaplıyor. Ne kadar zorlasamda onunla ayrılma ihtimalimizi bir türlü kafamdan atamıyorum. Olmaz olmaz. Olmaz öyle şey diye düşünsemde.Hani olur ya o olmaz dediğim olursa ne yaparım. Elbet ben de başka olmazları oldurur yine de onun olmasına izin vermem. İnsan beyni ne muhteşem bir şey.Hele hele böyle sıkıntılı zamanlarda çıkmaz sokaklı labirentlerde önüne ne çok değişik versiyonlar koyuyor inanılır gibi değil.Antalya yı terketmek,gidip bir köye veya egede bir kıyı kasabasına yerleşmek istiyorum.Ülkeyi terk edip bizi dedektör ile arasalar bulamayacakları yere kaçasım geliyor… Gülşen le beraber olduktan sonra her yer benim cennetim. Bir de bunların anti tezleri var. Onlar kaba ,sonu cehennemde biten hiddet ve şiddetin harmanlandığı versiyonlar.Zaten eğer Gülşen olmazsa her yer bana cehennem değil mi? Örnek vermek gerekirse mesela bizim üç peygamber kardeşe katılıp ,bizi bu hale koyanların hepsinin cılkını çıkarmak istiyorum. Farklı farklı senaryolar kursamda ne olur ne yaparım bilemem ama hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. E ne yapayım neyse yazgım çekeceğiz, yok demeyeceğiz.
Canım hiç bir şey yapmak istemiyor.Yaptığım hiçbir şeyden de zevk almıyorum.Babamları da çok ihmal ettim. Ne zamandır Gülşen ile ilgili sordukları soruları kaçamak cevaplar ile geçiştirip dursam da artık köşeye sıkıştım. Yalan da bir yere kadar. Israrla “ne zaman geleceksiniz “sorularına artık bahanem kalmamıştı.Hafta sonu ticaret odasındaki toplu terapiden sonta eve bile uğramadan Aydın a köye gittim. Babamların son durumlardan haliyle haberleri yoktu. İhtiyar insanlardı ve onların bizim için endişelenip üzülmelerini hiç istemiyordum. Hem onlar da Gülşen i çok severler,pek dile getirmeseler de bilirim onu kızları gibi görürler.
Aydın da Gülşen’in niçin gelmediği ile ilgili soruları yine ustaca söylediğim beyaz yalanlarla atlatmayı başardım.İnsan zorunlu kalınca yalanda söyleyebildiğini bizzat kendim söyleyip kendim şehit oldum.Köyde olduğumu duyunca Denizli’den büyük yeğenim Halit de köye geldi. En çok da onun gelmesine sevindim. Zira dayı yeğen bile olsak aramızda topu topu 5 yaş fark var Onuda vakti zamanında casinocu yapmıştım yaklaşık beş yıl casinoculuk yaptı sonra üç arkadaşı ile Denizli de fason üzerine dokuma atölyesi açtı şimdi Denizli’de hırslı çalışkan ,geleceği parlak genç bir dokumacı olarak çalışıyor.Dayı yeğenden çok iki arkadaş gibi Antalya da olduğu zamanlarda çok zaman geçirdik ve insanın birde kanından olunca bu dostluk daha bir başka oluyor.Tabi O Gülşen ile ilgili babamlara söylediğim her şeyin yalan olduğunu biliyor. Zira yaşadığım herşeyi telefonda bir tek ona anlatıyorum, Şimdi beraberce gezdiğimiz çay aralarında ,kır gezilerinde yaptığımız uzun sohbetlerde yüz yüze konuşma fırsatı buldum.Halit de yapısı gereği heyecanli ve ani artaksiyon yapabilen birisi. Gülşen nin ailesine saydı sövdü asalım keselim ,gidip evlerini basalıma kadar bir sürü ipe sapa gelmez ama düşüncesi bile insanı rahatlatan fikirler öne sürdü durdu. Aydın kaçamağı özellikle Halit bana çok iyi geldi; gamı kederin bir kısmını sağ olsun üstümden söktü aldı. Abuk subuk konuşmaları ile beni zaman zaman güldürmeyi bile başardı.Pazartesi sabahı erkenden yola çıkıp Antalya ya döndüm.
Akşam klinikte işimiz bittikten sonra Melike hanımı uğurladım bende çok oyalanmadan kliniği kapatıp çıktım.Tam arabamın yanına geldiğimde ardımdan birisi
_ Ulan yavşak sen bize mi küfür ediyorsun diye bağırdı. Sesin geldiği tarafa döndüğümde iki adamın ellerinde sopalar ile üstüme geldiklerini gördüm. Oysa ben onları değil küfretmek bana seslenesiye kadar siluetlerini bile görmemiştim.
_ Pardon dedim
_ Senin pardonunu si……z deyip iki herif ellerindeki sopalar ile üstüme hücum ettiler.İlk gelen sopayı elim ile kessemde ikinci adamın sopası sağ kalcamda patladı.Hissettiğim acı beni kendime getirdi ve sopayı vuran ikinci kez vurmak için sopasını kaldırması ile benim sağ aparkatımla tanışması bir oldu kesin çenesi kırıldı adam yıkıldı gitti. Benimde parmaklarımın acısı kalçamın acısını bastırdı.İlk konuşandan yargınıma bir darbe daha alsam da yek yeke kalmıştık. Adam sonraki darbe için elindeki sopayı kaldırırken o da yediği osmanlı tokadıyla afalladı. Artık Allah ne verdiyse adamı sağlı sollu vura vura yan binanın duvarından içeriye attım. Herşey o kadar hızlı gelişmişti ki beden hareketliliğinden zihin duraklamış olan biteni anlamdıramıyordu. Kırık çene tam doğrulmuştu ki adamların geldiği tarafta duran arabanın arka kapıları açıldı üç tane genç arabadan inip bana doğru yöneldiler.Artık çarşı karışmıştı ikiydiler şimdi ise beş oldular. Hangi biriyle baş edeceksin ve hem sayıca çoktular hemde kalleştiler. Hepsinin elinde sopa vardı.Pes etmedim en çok canımı yakanın tarafına dönüyor onu yere yıkana kadar vursam da her yerime sopalar ,yumruklar iniyordu.Yıllarca spor hemde en kallavi sporlardan ,ağır dövüş sporları yapsam da beş kişiye karşı dövüşmek ne mümkün. Git gide nefesim kesilmeye gücüm düşmeye başlamış soluk almakta zorlanıyordum. Aldığım darbelerin sıcaklığından mı bilinmez git gide ateşim yükselse de acı pek hissetmiyordum. Artık takatim kalmadı. Diz üstüne ellerim yerde kala kaldım. ya dalağım şişmiş yada karın boşluğuma yediğim bir darbeden nefes alamıyordum. Adamlar Allah yarattı demiyordu.Zevkine dövmenin her çeşidini üzerimde uyguluyorlardı.Bir ara aralarında bir anlaşmazlık olur gibi oldu beni az bir boş bıraktılar. Bir fırsat kafamı onlara doğru kaldırdığımda kırık çenenin elindeki bıçağı farkettim.Adam o kadar hırslıydı ki arkadaşları adamı benden uzak tutmakta zorlanıyorlardı. Belli ki adam işimi kökünden bitirmek istiyordu. Benim onlara baktığımı farkedince salladığı tekme çenemi buldu yana savruldum. Nerde kalmıştık babında tekrardan giriştiler. Vurmadıkları yerim kalmadı tekmelerin biri gitti diğeri geldi.Allah ne verdiyse… Ben ise gelen darbelere karşı kendimi özellikle can alıcı yerlerimi korumaya çalışsamda artık bilincimi yitirmiş tamamiyle içgüdüsel olarak hareket etmeye başlamıştım. İç güdüm tek çıkışımın çenesi kırılan nın elindeki bıçak olduğunu söyledi ,ne kadar bana engel olmaya çalışsalarda ileri atılarak adamın elindeki bıçağı almayı başardım. Bıçağı etrafımdakilerin kimin neresine gelirse gelsin kendi etrafımda daire çizerek savuruyordum.Deli gibi bişey olmuştum.Hepsini kesip öldürmek istiyordum.Becerdim de bir ikisinin postunda küçük delikler açınca bağrışıp panik yaşadılar. Ben ortada onlar etrafımda git gide büyüyen çapta daire oluşturdular. Nefes almaya nefesimi düzenlemeye çalışıyordum ve bıçağı sağa sola onlara doğru savuruyordum.Can tatlı tabi bir de yeterince beni hırpalamışlardı. Çevredeki evlerin balkonlarına gürültüyü duyan insanlar çıkmaya başlayıp bize doğru bağrışmaya başlayınca ;ilk konuşan adamın komutu ile beş genç arabalarına doğru koşup,hızla geriye doğru gitmeye başladı ben elimde bıçak kesik kesik soluyarak artlarından
_ Kaçmayın yavşaklar gelin sizin ananızı s……. diye dilime gelen küfürleri ediyordum.Baktım yerde bir sopa düşürmüşler önce bıçağı sonra o sopayı araba sokağın köşesinden dönesiye kadar artlarından attım. Yerde daha işe yarar taş bir şeyler aradım.Saydım, sövdüm lakin adamlar kaçtı.
Ellerim dizlerimde bir süre nefesimin kendine gelmesini bekledim o zaman anladım ki ağrımayan yanım yoktu. Henüz sıcaklığı ve hiddetimden acı duymasam da iyi dayak yemiştim. Nefesim geldikce küfür ediyordum.Ayağa doğrulduğumda perişan haldeydim. Üzerimdeki elbiseler yırtılmış ,kafamdan enseme doğru acayip kan akıyordu. Bahce duvarının üstüne yaslandım elim otomatikman ağrıyan yerlere gidip kendi kendime kontrol etmeye başladığımda durumumun vehametini anladım. Şerefsizler iyi dövmüş bayada kalıcı iz bırakmışlardı,en önemlisi kafamdan akan kan beni dahada kötü gösteriyordu.Mahalleli sokağa indi. Bazılarıyla az çok simaen bile olsa tanışıyoruz. “Ambulans çağıralım” dediler.”İyiyim kendim giderim” dedim ama arabaya değil kapattığım kliniğe yöneldim. Doğruca banyoya gittiğimde aynada kandan neredeyse yüzümün gözükmediğini gördüm. Hemen üstümdekileri zar zor çıkarıp havluyu kafamda kanayan bölgeye tampon yaptım. Üstüm çıblak kalınca aynada vücudumun her yerinin kıpkırmızı olduğunu gördüm. Bu kızarıklar iki üç güne mosmor olacak. En çok da ellerim vurduğum yumruklardan inanılmaz ağrıyor. Buzdolabından bulduğum buzları,hazır dondurulmuş yiyecekler ne varsa tezgahın üzerine çıkarıp ellerimi çok ağrıyan yerlerime koydum.Başımdaki kan durmuyor hastahaneye gitmekten başka çare yok.En yakın özel hastaneye arabayı sürdüm. Tahmin ettiğim gibi başıma 4 dikiş atılıp okul kurdelelerine benzeyen sargı beziyle tampon yaptılar. Vücudumun çeşitli yerlerindeki yaraları pansuman yapıp bir ikisine tekli çiftli dikiş attılar.Doktorlar işini bitirdiklerinde hastane polisi geldi. Olay ile ilgili ahiret soruları sordu. Kavgayı anlattım. Adamları tanımadığımı söyledim. “Şikayetçi değilim” dedim. Zar zor polisi ikna edip yanımdan gönderebildim .Doktorun beyin tomografisi çekilmesini itiraz ettim. O da “tedbiren bir gece hastanede kalmak ve uyumamak zorundasın” dedi. Kabul ettim.Tüm müdahaleler bittikten sonra acildeki paravan bölümde inzivaya çekildim.
O gece kabus gibi gecti. Hastanede acile gelenler…Sarhoşlar,trafik kazaları bağrış çağrış istesemde uyuyamazdım zaten. İnanılmaz hareketli bir yer üstelik bugün günlerden pazartesi gece aleminin en sönük günü. Burayı haftasonu düşünemiyorum… Allah personele kolaylık versin.
Sabah doktor tekrardan muayene etti vücudum kırılıyor. Ağrımayan bir yerim yok. Eve gitmek istesemde doktor eziklerin çok olduğunu en az bir iki gün dahi olsa serviste kalmamı tavsiye edince; eve gitsem ne yapacağım? “Tamam” dedim Üst katta servise aldılar. Kavgada telefonumda kaybolmuş. Telefon olsa da böyle boktan bir durumu haber verecek zaten kimse de yok .Kuşluk vakti Melike hanım telaşla odaya girdi.
_ Vah müdürüm geçmiş olsun. Nasılsın iyi misin ?
_ İyiyim iyi sakin ol birşeyim yok
_ Ay Allahım sana şükürler olsun rabbim aklım çıktı size bir şey oldu diye.
_ Yok kız iyiyim sen bir de karşı tarafa gör deyip güleyim dedim ama gülmek bile canımı acıtıyor.
_ Sorma müdürüm kliniğe bir girdim… Sabah sokakta kan damlalarını görmüş endişelenmiştim.Hele bu damlalar bizim kliniğe yol çizdiğini farkedince.Aman allahım banyonun hali neydi öyle? Sanki insan kesmişler. Mutfağın tezgahı hele birde senin yırtık pırtık kanlı elbiselerini görünce aklım başımdan gitti. Çığlık atmışım komşular geldi dün akşamki kavgayı anlattılar. Telefonun cevap vermiyor.Hastanelere sordum. Karakola gittim burada olduğunu karakoldan öğrendim. Aman Allahım buna şükür deyip ara vermeden Melike hanım konuşuyor. Karakoldan ne demişler… Mahallelinin anlattıkları,daha neler neler susmuyor mübarek. Neyse Melike hanımın geldiği bir yönden iyi oldu akşamki kavganın devamı kafamın içinde dönüp duruyordu. Onun sayesinde hiç olmazsa kafamdaki kavga son buldu.
Melike hanımdan bir haftalık randevuların tamamını iptal etmesini istedim o bir ara kliniğe giderek hem etrafı derleyip topladı. Hemde kendi telefonunda kayıtlı olmayan numaraları defterinden bulup randevuları iptal etti.
Akşama doğru iki sivil polis hastane polisi ile birlikte gelip kavga ile ilgili sorular sordular.Hasmımın olup olmadığı sorusuna “yok” dedim. Onlar ise “olmalı” dediler. Bu olayın öyle plansız programsız yapılan bir hareket olmadığını geçmiş kişisel tecrübelerinden yararlanarak dile getirdiler. Haklılardı. Bende aynen onlar gibi düşünüyordum. Sonuçta casinocuyuz. Az can yakmadık.Tabi onlara göre. Lakin casinoculuğu bırakalı kaç yıl oldu.O taraftan böyle bir olayın gelişmesinin pek mümkünü olamaz.Diğer seçenek.Aklıma tek gelen Sülük Süleyman ve kayınpeder di.Bu olay tam onların özellikle Süleyman nın yapabileceği tarzda bir olaydı. Adliyede duruşma sonrasında koridorda Antalya çukurunu sana dar edeceğiz dememiş miydi? Bence dediklerini yaptılar. Bu kadarını tahmin bile edemezdim ama herifci oğulları harbi dövdüler. Ben polise hiç bir şey söylemedim. “ Belki alkollülerdi,bilmiyorum” dedim. Sivil polisler ayrılmadan önce hastane polisini gönderdiler ve amir olduğunu tahmin ettiğim eğilerek
_ Bak Oğuz kardeş anladık hasmın yok ama belli ki birilerinin bam teline fena basmışsın. Benim anladığım adamlarda baya taşaklı, güçlü kişiler. Bence o bastığın ayağını kaldır bir dahaki sefere işlerini böyle yarım bırakmazlar. Kapiş dedi.Adamın yüzünün aldığı şekilden pis pis sırıtmasından bana kendi fikrini değil üstüne basa basa beni tehdit ettiğini anlayıverdim.
_ Bir dakika amirim. Siz ne demek istiyor sunuz? Anlamadım. Hele daha bir açık konuşun.
_ Yok kardeş öyle celillenme ben yalnızca kendi fikrimi söyledim.
_ Nasıl bir fikirmiş o öyle ?
_ Valla nasıl anlarsan öyle sana bir abi nasihatı
_ Benim kimsenin ne nasihatına nede fikrine ihtiyacım var. Hayatım boyunca attığım her adıma ,bastığım yere hep dikkat ettim. Basılmayacak yere basmadım,bastığım yerden de kaçmadım. Doğru gelene doğru, yamuk gelene yamuk anladığı dilden gittim. Bak ramazan şerbeti niyetine şu kanımı akıtanlar varya zannetme ki yanına kalacak. Onların bam tellerine değil bir dahaki sefere ümüklerine basacağımdan emin olabilirsin.Polis bana küçümser gibi bakarken yanındaki polis bana doğru gelip
_ Sen neyine güveniyorsun? Ateş olsan cürmüm kadar yer yakarsın. Aklını başına al. Amirime de cevap verme diye el kol hareketiyle sinirini boşalttı.
_ Bizim oralarda bir laf vardır elinkini görmeyen kendininkini mertek zannedermiş. Kanımı döktüler bundan sonra altta kalanın canı çıksın dedim. Amir
_ Paşa gönlün bilir. Bu günlerini çok ararsın sonra
_ Elinizden geleni ardınıza koyarsanız namertsiniz dedim.Adamlar odadan hışımla çıkıp gittiler.Bu neydi şimdi ya.Devletin resmi memurları gelip beni tehtit ettiler. Üstelik mağdur olmuş dayak yemiş acılar içinde hastane odasında yatarken.Aklım almıyordu bu yaşadıklarıma.Tüm dünya bir olmuş sevdiğim kadından ayrılmam için üstüme geliyordu.Cılar cılar ister cılar olun ister ciler haden bakalım gücünüz yetecek mi bizi ayırmanıza.Oda artık üstüme üstüme geliyordu ki Melahat hanım gözüktü.Hadi hayırlısı bu da nerden çıktı şimdi?
_ Ah yavrum ,ah aşkım sana ne yapmışlar böyle? Elleri kırılasıcalar sana nasıl kıydılar? Ah cancazım diye Melahat hanım kapıdan yanıma gelesiye kadar bin tane bedduayı ede ede iki eli açık hayretler içerisinde sanki kara komedi tiyatrosunun son perdesinin son repliğini okurcasına ,birazdan patlayacak alkış tuffanını şimdiden pozisyon alırcasına tüm dişiliği ile kadınlığının tüm görkemiyle yanıma kadar geldi. Eğilip patlayan dudağımı dudağının kenarı değecek yakınlıkta yanaklarımdan canımı yakmamaya özen göstererek öptü. Bir şişe parfümü üstüme boca etti.Mor gözüm kış günü açık dekotesinden göğüs çatalına ah of diye diye kaymadı desem yalan olur.
_ Nasılsın canım ay ay kafanada kurdele takmışlar kız deyince bende kendimi tutamadım
_ Bu yeni trent dayak yiyene yakaya değil kafaya kurdele takıyorlarmış dedim
_ Yakışmış anam. Güzele ne yakışmaz ki? Hele ben az bir fondötenle şu yüzündeki çürükleri kapattım mı bişeyciğin kalmaz. Ay o gözün ne öyle? Kan çanağına dönmüş. Elleri kırılsın inşallah, yamuryumur olsun da kıçlarını bile kaşıyamasınlar deyince canımın yanmasına bile aldırmadan kahkahayı bastım.Melahat hanım türünün son örneği. Hiçbir ana böyle bir insan doğuramaz. Ölüyü güldürür derler ya işte aynen öyle. Gülmek ki en son seçenekti. O gelmeden dayağı yemiş,tehdit edilmiş bunun bir son değil henüz başlangıç olduğunu öğrenmiştim. Uyarıları böyleyse gerisini artık siz düşünün. Lakin şimdi Melahat hanıma gülüyordum. Melike hanımda bize katılınca muhteşem üçlüyü tamamlamıştık.
Ayaklı gazete Melahat hanım sağolsun haber tez zamanda Antalya da özellikle casino camiasında hemen duyuldu. İlk geceden odam ziyaretçilerle doldu taştı, Ziyarteci saatini hastane kurallarını takan yoktu. Takım elbiseli kravatlı,boylu poslu casino çalışanları dikkat çekmekten öte hastane personelini korkutuyordu da.Gelenlerin hepsi kelli felli adamlardı. Odam sanki ziyaretçiler için elim sende oyununa dönmüştü bir çıkıyor diğeri geliyordu. Duyupta gelenler arasında eski çalıştığım casinonun güvenlik müdürü emekli çift lakaplı kimine göre deli,kimine görede baba Şükrü emekli başkomiser Şükrü amcada vardı. Anlatmaktan bıktığım kavgayı ve ilk kez de ona hastaneye gelen iki sivil polisin muhabbetini anlattım. Şüphelerimi anlatıp ne diyorsun bu işe diye sorunca Şükrü baba
_ Haklısın Oğuzcuğum. Adamlar planlı programlı hareket eden aynı yerden talimat alan tiplere benziyor. Keşke polislerin isimlerini alsaydın.Benim tahminim bunlar ile tekrardan karşılaşacağından emin olabilirsin.Ben bir sorup soruştarayım tarifine göre kimlerdir kimlerdendir bir araştırayım. Valla ne yalan söyleyeyim canım teşkilatta bu tür yapılanmalar ne yazık ki var ve güçlerini mensubu olduğu grupları hizmet etmekten de çekinmiyorlar. Bunlar eskidende vardı ne yazık ki hala da var.Keşke az daha deşip biraz konuştursaydın elde savcıya gidebilecek bir şeyler olurdu.Sen dikkat et bende sorup soruşturayım.Kavgayı karışanlar için ne düşünüyorsun?
_ Valla ne düşüneyim Şükrü baba onlar birer maşa tetikci,onları nerede bulacağımı biliyorum.
_ Aman a sakın kendi başına bir delilik yapayım deme. Birşeylere ulaşırsan beni ara, her işin bir yolu yordamı var. Sen akıllı adamsındır da sakın ola efelik yapayım deme.
_ Yok amca ya benim derdim sahne değil, perdenin arkası.Kanımı döktüler bize yapılanlar zaten kanıma dokunuyordu bu bardağı taşıran damla oldu.
_ Sen sakin ol evelallah. Eveli allah hepsini alt ederiz, ama aklımızla deyip neler yapabiliriz az daha üstünden geçtikten sonra Şükrü baba gitti. Gitmeden öncede kapıda bir güvenlik bırakmayı önerdi. Amacı kendimi rahat hissetmemdi yoksa bir şey olmayacağını O da biliyordu
_ Yok artık Şükrü baba daha neler deyip onu uğurladım.
Ertesi gün kuşluk vakti benim üç peygamber gardaşlarım geldiler. Onların tek derdi kavga ettiğim adamların eşkalleriydi. Hele Yunus ısrarla eşkal soruyordu; bir ad,eşkal küçücük bir ipucu. Sanki onlar için benim ne halde olduğumun bile pek önemi yoktu. Gardaşımız dedikleri beni birileri fena benzetmiş ve yaralarım kabuk bağlamadan o adamların hak ettikleri cezaları misliyle almalarıydı. Vallahi beni sorularıyla yordular,bunalttılar.Şimdi çok daha iyi anlayabiliyordum bu üçlü niçin bu kadar tehlikeli; Allah korusun bunlarla hasım olsan deme haline mümkün değil yer üstünde rahat nefes alabilesin. Ne durdan ne de çüşten anlıyorlar. Kavgadaki gençlerin adlarını ,adreslerini bilsem bile mümkün değil onlara söyleyeyim vur desen bunlar adamı öldürürler.
Sonra da Melahat hanım geldi .
_ Aşk olsun Melahat hanım sağır sultanı duyurmuşsun dünden beri gelen giden nefes aldırmadılar dedim
_ Aşk olsun tabi canikom ben hep derim kavga etmeyelim aşk edelim diye. Ben ne yapayım bu kadar çok sevenin varsa canım. Bana kalsa seni kimseyle paylaşmam yalnızca kendime saklarım ha ha ha. Kızardın gene bayılıyorum seni böyle kızartmaya. Salak Gülşen dedi imalı imalı.Gülşen deyince acaba Gülşen bana yapılanlardan haberi var mıdır,duysa acaba o gelir miydi diye düşünmeden edemedim. Hastanede üç günü tamamlayıp eve geçtim daha yerleşmeden Melike hanım aradı
_ Oğuz bey maliyeden denetime geldiler tüm evrakları istiyorlar.
_ Maliyenin ne işi varmış klinikte ?
_ Sormayın müdürüm çok sertler
_ Sen ne istiyorlarsa göster bende geliyorum Hasan beye haber verdin mi? Hasan bey de muhasebecimiz
_ Aradım ama ulaşamadım,sizi soruyorlar hastanede desemde ısrar ediyorlar
_ Neyse ben geliyorum
Vücudumun acıyla isyanını içime bastırıp oflaya puflaya kliniğe vardım. Klinikte buz gibi bir ortam beni karşıladı. Adamlar Allahın selamını bile almadan belgeler üzerinden soru yağmurunu tuttular. Melike hanımın not defteri önlerinde makbuzlarla randevu saatlerini karşılaştırıyorlar. Hastaların yapmış oldukları ödemelerin notunu aldığı defteri de bulmuşlar, kılı kırk yarıyorlar. Zaten görüntüyü görür görmez ben vaziyetin ehemmiyetini anladım. Burada amac kliniği teftiş etmek falan değil, benim inadımı kırmak. Hani hastanedeki polisin dediği; nereye bastıysam bastığım ayağımı kaldırtmak. Vaziyetin özeti bu. Ha sorarsanız açığınız var mı? diye Kimin yok ki? Hem de bir sürü. Ne düzenli maliye defteri tutuyoruz, ne de aldığımızı tam gösteriyoruz. Pos cihazınkiler tam olmakla beraber nakitlerin neredeyse hiçbirini göstermiyoruz bile. E biz doksanlı yılların iş adamları, esnafıyız. Balık baştan kokar ben vatandaşın zenginini severim,benim memurum işini bilir ,bankerler,offshorelar daha neler neler… E bende o devrin adamıyım. Kafama göre değil diğerleri ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum. Kendim üretip icat etmedim. Şimdi denetleme neyse de birde beni boğmaya gelenler için klinik leb i derya usulsüzlük ,yolsuzluk dolu. Düzensizlik ,usulsüzlük gani…
İnsanoğlunun inanılmaz bir yaratılışı, yapısı var. Eskiden böyle bir denetleme ile karşılaşsam panik olur nereden nasıl sıyrılabilirim diye kıvranırdım. Bugün ise çok sakin çok rahatım. Gelen memurları devletin memurları gibi görmüyor hasımlarımın uzaktan kumanda üstüme saldıkları kerberos gibi görüyorum. Sakince biraz ortamı inceledikten sonra tespitimin doğruluğundan emin oldum. Adamların sorularına ben doktorum mali konuları bilmem sonra muhasebecimle görüşürsünüz dedim.Adamlar ordan girdiler burdan çıktılar hiç oralı bile olmadım. Taki yazdıkları tutanağı okuyana kadar tutanağı okuyunca durumun vehametini bir kez daha kavradım. Adamlar yalnızca mali değil evrakta sahteciliğe kadar her şeyi en ağırı ile itham ediyorlar. Tuttukları tutanağı imzalamamı istediler
_ Size söyledim mali konulardan ben anlamam bundan dolayı bu tutanağı imzalayamam dedim Amirleri olan adam
_ Arkadaşım ne demek anlamam. Anlamadığını söyle anlatalım. Tutanağı okudun herşey ortada. İmzalayın da işimize gidelim.
_ İmzalamıyorum bilmediğim şeyi niye imzalayayım?desemde adam ısrarla imzalamam için baskı yapıyor ama baktı çabası sonuçsuz kalacak
_ Paşa gönlün bilir şahit olarak herkes ismini yazıp imzalasın. Kızım sende Oğuz Kıran ın altına imzalamıyor diye notunu düşüp tutanağı kapat.İmzalayıp imzalamamanız bir şeyi değiştirmez.İmzalamamanız sizin için daha negatif ,olumsuz bir durum oluşturur.
_ Şuan burda olanlar değil de benim tutanağı imzalamam mı negatif durum oluşturacak? diye sordum
_ Siz ne demek istiyor sunuz? Biz görevimizi yapıyoruz.
_ Demek istediğim şey şu. Şu ana kadar kaç psikoloğu bu ofiste denetlediğiniz şekilde denetlediniz ? Görevinizdir amenna, uyuşturucu mu satıyorum? ,Yoksa silah mı? Ne yani? Sizin görev kağıdınızı görmek istiyorum
_ Doktor bey ben bilmem deyip tutuğumuz tutanağı bile imzalamazken bakıyorum görev kağıdımızı soracak kadar bilgiç oluverdiniz .
_ Size sorum şu. Siz direk buraya mı geldiniz, yoksa rutin bir denetleme mi?
_ Size açıklama yapmak zorunluluğum yok. Geldik denetledik ve gidiyoruz sonuçları sizi bağlar. Arkadaşlar sizinle irtibata geçerler.
_ Ondan şüphem yok yerimi öğrendiniz her zaman beklerim,dahasına da söyleyeyim mi? Sizi buraya yönlendirenleri söyleyin ben buradayım ,ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Bak halimi görüyorsunuz. Yıkılacağımı pes edeceğimi zandediyorlarsa yanılıyorlar. Ellerinden geleni ardına koyan namerttir deyince. Adam “bizi birileriyle karıştırıyorsun biz yalnızca denetlemeye geldik “ desede duvara konuştu bana değil az daha üstüne gidince
_ Sen konuş konuş şu tuttuğum tutanağın sana nelere mal olacağını bilmediğin için konuş bakalım,sonra görürsün
_ Göreceğiz dedim. Görceğiz. Sözüm ona pabucumun memurları ofisde işlerine yarayacak ne var ise çöp torbalarına doldurup gittiler.
Melike hanım tedirgin
_ Oğuz bey bana sorarsan boku yedik
_ Ölmüş eşek kurttan korkmaz. Korkma hiç birşey olmaz dedim ve Melike hanıma durumu en basit şekliyle özetledim.Melike hanım
_ Peki ne düşünüyorsun? Durum kötü adamlar sana kafayı fena takmışlar. Gülşen de boşanmayı kabul etmiş .Ne olacak şimdi ne yapmayı düşünüyorsun ? diye sorunca
_ Kimin ne yaptığı neyi isteyip,neyi kabul ettiğinin benim için hiç bir önemi yok. Ben karıma aşığım. Ondan asla ve asla vazgeçmeyeceğim. Bize bunları yaşatanları hayatı dar edeceğim, sonunda ölümde olsa umrumda değil.Savaş istiyorlarsa istediklerinin en alasını bulacaklar. El mi yaman bey mi yaman görecekler. İşte o kadar dedim. Kararlılığım karşısında Melike nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
_ İstersen sen bir süre izin yap,ben hasta randevuların da takip ederim dedim.Melike hanım
_ Olur mu öyle şey müdürüm? Kaçmak o da neymiş? Her zaman yanındayım. EveliAllah kbiz karadeniz kadınıyız,Onların saçını başını yolarım deyip endişelenmeyi tedirginliği bırakıp güldü. Sinirliyken ağrılarımı unutmuştum gülününce ağrılarım geri geldi.Kapı çaldı gülüşümüz kısa kaldı göz göze geldik bir an. Melike hanım kapıyı açınca kapının önünde bekleyen Papazı görünce kısa bir şok yaşadım. O da beni gördü
_ Oğuz beyle görüşecektim dedi Melike hanım
_ Kim geldi diyeyim diye sorarken ben bulunduğum yerden Melike hanıma seslendim
_ Melike hanım gelsin gelsin yabancı değil dedim. Evet yabancı değil Haluk Kinder namı değer Papaz. Tamda gününde benimle ne işi varsa?
_ Hoşgeldiniz Haluk bey
_ Hoşbulduk Oğuz bey size doktor mu diyeyim yoksa müdür mü ? diye sordu
_ Valla canınız ne isterse öyle deyin. Kafanıza göre takılın dedim
_ Hayrola zamansız geldim galiba birileri sizin ofiside, sizi de fena dağıtmış gibi.
_ Evet öyle oldu görüyorsunuz zaten söze ne hacet.
_ Antalya çalkalanıyor, bende yeni haber aldım.Bu haberlerin yanında başka şeylerde duydum onu size bir sormak için gelmiştim.
_ Hayrola ne duydunuz buyrun sorun bakalım sormak istediğinizi.
_ Balıklama diyorsun. O zaman soruyorum geçen ay benim heaven a patlatmak üzeri olduğum gece sizde heaven daymışsınız. Kargaların dediğine göre kamera odasından oyunu yönetmişsiniz. Hiç yok falan demeyin, istihbaratım sağlam ve ben geri kontrolünü yaptım.
_ Nereden duyduysanız doğru duymuşsunuz. Evet oradaydım ve oyunun yönetimini de müdahale ettim.Ne var bunda?
_ Sizce bu etik bir davranış mı?
_ Nesi etik değilmiş?
_ Siz yönetiminde olmadığınız bir casinoda nasıl oyun akışına müdahale edebilirsiniz?
_ Şimdi kafanıza takılan şey bu mu? Casino sahibinin talebi doğrultusunda onlara danışmanlık yaptım ne var bunda, bunun nesi etik değil? Günübirlik part time extralara*70 gelen dealer larda oynarken sen bu casinonun elemanı mısın diye sorguluyor musun da beni eleştiriyorsun?
_ Dealer la siz bir misiniz?
_ Ne farkımız var. O da çalışan bende çalışanım. Bizler profesyonelleriz
_ Hiç de öyle değil hiçbir casino müdürünün başka bir casinonun pit akışına müdahale ettiği nerede görülmüş bir şeydir.
_ Heaven de görüldü. Duyulmasın istedim ama işte duymuşsun. Herşeyin bir ilki vardır. Hem ben artık casinoculuk yapmıyorum biliyorsun, serbestim. Mehmet bey de benden yardım isteyince; bende para karşılığı hizmetimi verdim. Hepsi bu. Yani kişisel değil iş. İş deyince papazın pek söyleyebilecek bir şeyi kalmadı.
_ Valla Oğuz bey yinede bence yanlış, etik değil.
_ O sizin düşünceniz ve bu anca sizi bağlar. Papaz anlamıştı
_ Neyse siz bilmezsiniz ama sizi gıyabınızda iyi tanır, sever sayarım. Bu camianın dürüst en iyilerindensiniz. Ayrılışınızın camia için kayıp olduğunu hep düşünmüşümdür. Kavga olayını duyunca hem bir geçmiş olsun diyeyim hemde duyduklarımın doğruluğunu sizden cek edeyim diye geldim.Şimdi ise ofisiniz ve sizin halinizi görünce ne yalan söyleyeyim sizin için endişelendim. Hayrola azizim bu ne hal? Orda dur papaz efendi tanışıklığımız var ama o kadar da değil ne diyeyim ki sana. Bir yanım da Papaz lakaplı bu soğuk adamın benim için endişelenmesini yüzündeki ifadelerin katıksız yalın olduğunu da kanaat getirince.
_ Boşverin Haluk bey uzun hikaye. Gelin şurda bir acı kahve içelim deyip Melike ye seslendim. Melike mutfakta olsa da eminim kulakları bizim konuşmalarımızdaydı. Zira Papaz da bu işin as larından hatta en namlılarındandı. Onunla karşılaşan her dealer ın mutlaka bir papaz hikayesi, anısı vardır. Şimdi ise papazın kendisi bizim klinikteydi. Papaz teklifimi “memnuniyetle” deyip “kahvenizi nasıl içersiniz” diye sorduğumda; oysaki sade içtiğini biliyorum.O da bana “siz nasıl içerseniz öyle olsun” diye kendisinden hiç beklenmedik bir centilmenlik örneği gösterdi.
_ Azizim eğer çok özel değilse nedir bu işin aslı? Gıyabında seni tanırım. Sen öyle yaş tahtaya basacak birisi değilsindir. Nedir bu halin kamyon çarpmışa dönmüşsün. Tabi eğer çok özel değilse…
_ Haluk bey merakınızı gidermeyi isterdim lakin dediğiniz gibi özel aile meselesi. Dur söyleyeyim ya karımın ailesi ile ilgili. Evliliğimizi baştan beri karşıydılar şimdi de boşanmamızı istiyorlar. Lakin biz birbirimizi seviyoruz. Gerçi eşim pes etse de ben etmiyorum. Onlarda beni yıldırmak için her yolu deneyip üstüme geliyorlar. Olan bu.
_ Kim bunlar bu kadar cüreti nereden buluyorlar?
_ Kendilerini çok güçlü zanneden,mensubu oldukları cemaatin kalabalıklığından gücünden her istediklerini yapabileceklerini zanneden yobaz tayfası.
_ Hangi cemaatten bunlar ?
_ Farkeder mi o veya bu olması. Sorun insanların dini ,tertemiz inançlı duygularını dokunarak taraftar kazanıp sonrada elde ettikleri bu gücü dünya işlerinde ,kendi amacları doğrultusunda kullandıktan sonra o veya bu olması ne farkeder.Bak tertemiz bir evliliği birbirini deli gibi seven iki insanın yuvasını yıkmaya kadar düşmüşler. Amaçlarını ulaşmak için devlet bürokrasisinde kümeleşmiş taraftarlarının mevki gücünü kullanmaya kadar vardırmışlar. İsyan etmemek ne mümkün… Adam cemaat abisinin amacını ulaşmak için canım devletimi arkasına alarak karşıma geliyor. Kendini tutamayıp bir hamle yapsan; devlete saldırdılar diyecekler. Yani iki ucu boklu değnek.
_ Müdürüm kötüymüş ya işin zor
_ Zor ama imkansız değil. Aha şuraya yazıyorum amaclarına ulaşamayacaklar. Onları kendi boklarında boğacağım.
__ Oğuz kardeşim bu haklı davanda eğer bir yardımım olabilecekse katkıda bulunmaktan memnun olacağımı bilmeni isterim.
_ Eksik olmayın dedim. Papaz denilen adamın içtenliği beni fevkalade memnun etti. Evet ya davamda haklıydım ve oldum olası haklı olanın her zaman güçlü olduğuna inanırım. Papaz a yakınlık hissedeceğimi söyleselerdi inanmazdım. Kahvelerimizi içerken sohbet casinoya döndü.Papaz
_ Heaven daki geceyi hatırlıyor musun ? Ne geceydi ama… Öylesi bir daha olmaz.Çorumlu nerden seni düşünmüş de çağırmış .Çorumlu dediği Heaven nın sahibi Mehmet bey
_ Benim gelmem ne değiştirir ki ? Sanki elimde sihirli değnek mi var? Şans işte
_ İyi de azizim sen gelesiye kadar herşey mükemmeldi. Hayatımın oyununu oynadım ,para yağmur oldu yağdı
_ Niye zamanında bırakmadın?
_ O zamanı nereden bilecektim ? Kazanıyorum,heyecandan elim ayağım titredi. Kafamın içinde almak istediğim tekneden tutuver de arabaya, ödeyeceğim borca harca ,kazandığımın geri kalanıyla ne yapacağımı düşüne düşüne sen olsan bırakabilirmisin? Mümkün değil.Her spin arasında pembe hayaller kafamda beliriyordu,şu kadar olursa bırakacağım bu kadar olursa kesin diye bir sürü şey düşündüm ama hiç birisini yapamadım. Para , kazanç bir yana. O atmosferin tarifi yok. Yedi kat nirvanaya ulaşmak gibi bir şey .Zira o zevk yok mu ? Yok kardeşim hiç bir şeyde yok.
_ E iki milyonu çıkıpta yedi binle casinodan ayrılmak nasıl bir duygu?
_ Bok gibi. Kafamı casinonun duvarlarına vurasım geldi. Evde de vurdum bak bu o günün izi deyip sağ kaşının üstündeki belli belirsiz küçük yara izini gösteriyor.
_ Personele niçin çok sert davranıyorsun?
_ Kişisel değil. Onların hepsi emekci insanlar hepsine saygım var. Lakin ürkek bir dealer bıçkın dealer dan her zaman daha iyidir. Kumar güç işi. Siz casino olarak zaten yeterince güçlüsünüz. Anca dealer ı korkutarak eşitliği sağlamaya, onları etkim altına almaya çalışıyorum.Oyuncudan korkan dealer sizin dealer eğitimlerinde vermiş olduğunuz bir çok şeyi unutup, psikolojik üstünlüğü karşı tarafa kaptırır. Bunu başardım mı masadaki dealer ın tek amacı kazasız belasız oyunu bitirip personel odasına gitmektir. Kazanıp kaybetmenin onun için önemi kalmamıştır, benimde istediğim budur.
_ Peki bırakmayı düşünmüyor musun ? Ülkenin en namlı oyuncularından birisine bu soruyu sormak, soran olarak banada garip geldi.
_ İstemez miyim doktor bey, kim istemez. Bu illette ne kadar kaybımın olduğunu neler yaşadığımı ,bırakmak için ne çabalar gösterdiğimi neleri denediğimi söylesem şaşarsın. Kumarcının büyüğü küçüğü olmaz. Herkes kalıbına göre oynar. Namlı kumarbaz olmamız bizi diğerlerinden farklı kılmıyor. Bırakmayı çok denedim ve hala da deniyorum. E nasip belki bir gün o da olur.Sohbet casino olunca eski casino anıları falan derken neredeyse iki saat Haluk bey müsafirimiz oldu. Adamın papaz olarak sergilediği kişilik ile normal şartlardaki hali arasında bir milyon fark bulabilirim.Bana telefonunun bıraktı her zaman arayabileceğimi söyledi. Hatta birgün hasta olarak bu klinikte tedaviye geleceğini şimdiden hissettiğini dile getirip gitti.Papazın gelmesi iyi de oldu iki saatin içinde ne denetim aklıma geldi nede ağrım sızım.
Melike hanımla baş başa kalınca son günlerde yaşadıklarımın bir değerlendirmesini yaptık. Ne yapalım neler yapabiliriz bir think tank*71 ını yaptık. Gün ola hayrola diyerek ayrıldık.
Tüm gece gözüme uyku girmedi bir yanda ağrıyan sızlayan vücudum, diğer yanda kendime yapılanları hazmedemeyen ruhum, dürttü durdu gece boyu.Yapmam gerekenler üç aşağı beş yukarı belliydi de nereden başlayacağımı bir türlü karar veremiyordum.Bu tür şeylerde iyi bir başlangıç noktası çok önemliydi ve bunu bulmam lazımdı. Karşımda tanıyıp tanımadığım bir sürü lanet insan vardı.Yaptıklarından hiç acımalarının olmadığı belliydi.Kararım kesindi ve asla vazgeçmeyecek tim. Savaşacaksam kazanmak için her türlü yolun mübah olduğunu karar verdim.Kural yoktu. Belden aşağı vurmak serbesti ve acımasızca vuracaktım.Ölmek vardı dönmek yoktu.Sabaha kadar kendi kendime düşünüp altarnatiflerimin neler olabileceğini , nasıl hareket etmem gerektiğinin şablonlarını çıkartıp durdum. Sabah banyo yapmak için soyunup banyoya gittiğimde vücudumdaki kızarıkların morarmaya döndüğünü ve sırtımın şehir haritasındaki kesişen yollar gibi koca koca morlukları inceleyip hınç ve nefretimi törpüledim
Ufukta beliren ve şimdiden çok çetin acımasızca olacak savaşta galip gelebilmem için ordunun kurmay subayı edasında çok iyi düşünüp ,planlamalar yapıp, gelişebilecek her türlü şartlara alternatif planlar yapmam gerekiyordu.Uzun yıllar casinoculuk yapmış birisi olarak ne kadar birçok güçlü insan tanısamda sonuçta dört beş yıldır bu işi yapmadığım için bu insanlarla arama zamansal boşluk girmiş ve bir çoğu ile uzun zamandır hiç görüşmüyordum.Müşteri çalışan ilişkisi casino içinde ve casino dışında birbirine zıt farklılıklar sergileyebiliyordu.Casino içinde çok samimi olduğun birisi ile dışarıda casinonun negatif çağrışımlarından dolayı birçok kişin biz çalışanlardan uzak durmasına neden olabiliyordu. Bu şekilde davranmaları çok da doğaldı hatta onları zorda bırakmamak için biz çalışanlarda aynı şeyi yapıyorduk.Kişiliğim de pek yardım istemeye müsait değildi. Zira daha ilk okuldan sonra köyden yatılı sınavını kazanarak ayrılmış ve o gün bu gün her türlü işimi tek başıma görmüştüm. Hiçbir zaman ardımda bana destek olabilecek bir güç hissetmemiş ,olmayacağını bildiğim için her türlü olayda hesabımı kitabımı hep bireyselliğin üzerinden yapmıştım. Kendi kararlarımı kendim vermiş kendim uygulamıştım. Çoğu zaman deneme yanılma,duruma göre gard alma ile ilerlemiş ; yanılmış,hata yapmış,sonuçların ödülünü ve ceremesini tek başıma kucaklamıştım. Sıradan ,sakin bir yapım olmasından dolayı da öyle atraksiyonlu zamanlarım olmamış, değil mahkemeye çıkmak karakolda bile ifadem alınmamıştı.Yaşamımda ara sıra hasımlarım olmuş olsada teraziye koysan pek adılmayan cinsten kişilerdi, yani kalıbıma göreydiler. Casino da çalışırken ne adamlarla uğraşmak zorunda kalmıştım ama o işti ve hiç bir zaman kişiselleşmesine izin vermemiştim.Şimdi ise durum çok farklıydı. Karşımda gerek sayısal,gerek ekonomik,gerekse güç eşitliğinde çok büyük bir hasımı karşıma almak üzereydim. Değişmeyen şey yine yalnızdım üstelik hasımlarım dedikleri ile yaptıkları birbirini tutmayan bence çok kalleşce tavırlar sergileyen bir topluluktu. Güç dengesine baktığımızda benim onlarla baş edebilmemin mümkünatı pek gözükmüyordu. Ben ise her şeyi göze almış ,Romeo,Ferhat,Kerem tarzı bir aşıktım ve onsuz yaşamaktansa ölümü dahi göze alabilecek kadar kararlı bir aşıktım. Davamda haklıydım benim inancıma göre de bu beni en güçlü yapıyordu. Haklıydım ve benim anlayışıma göre haklılar her zaman kazanır yeter ki oyunu kuralından öte aklıyla oynayabilirsin.
Boş bir kağıt alıp bana yardımı dokunabilecek güçlü kişilerin isimlerini yazmaya başladım. Önce samimiyetlik derecesine göre yazsam da bundanda vazgeçip herkesi yazmaya karar verdim. Liste uzadıkça uzadı e tabi casino pahalı bir alışkanlık ve oyuncuların çoğu hakikatten zengin güçlü, nüfuslu kişilerdi .Onların mesleklerini geçmişteki kişisel ilişkilerimizi bir çok şeyi değerlendirdim.Üşenmedim gidip kırtasiyeden bir tahta aldım ve tahtayı ikiye bölüp bir tarafına en başta kayınpederimden olmak üzere hasımlarımı diğer tarafa da bana bu konuda yardımı olabilecek kişilerin isimlerini yazdım. Bizim taraf daha baştan karşı tarafı ezip geçti.Bizim tarafa yazdıklarımın yarısı değil yirmide biri hatta bir tanesi dahi bu işi kökünden halledebilirdi. Lakin şöyle bir handikapımız vardı karşı taraf tek bir vücut biz ise dağınıktık ve bu otomatikman onları üstün kılıyordu. Zaten bu tür trikatların, cıların en büyük olgusu bu güç birliği değil midir? Sümsük sümsük adamların göründe tek amaç perde ardında ise o gücün çevresinde toplanarak gücden semirmek değil miydi? Benimse tek çarem bana yardım edebilecek kişilerle doğru akıllıca işbirlikleri yapıp her şeyi organize,sevk ve idare etmek durumundaydım.
İlk iş olarak kayınpederlerin cemaati ile ilgili araştırmalar yaptım. Nerede kim tarafından kurulmasından tutuver de şu anki mevcut müritlerine hiyerarşik yapısına kadar bir çok şeyi araştırdım. Haklarında internette olan hemen herşeyi inceleyip notlar aldım. Yaptıkları faaliyetleri, işleri inceledikçe genel anlamda cemaatin aslında söylemlerinden tutunda vizyonunun gayet temiz; insanlara hem dini hemde dünyevi yardımcı olmak olduğunu tespit ettim. Lakin acıkta görünen vizyonun ,amacın iyi berraklığının pek bir önemi olmuyor. Bu amaçları gerçekleşleştirecek insanların yapabilirliği veya kalifiyesi ön plana çıkıyor. İnsanlar bu tür topluluktan aldığı güçleri kendi küçük amaçlarını alet edebiliyorlar; bu hem amaçtan uzaklaştırıyor hemde istenmeyen nahoş durumlar ortaya çıkarıyor. Bu nahoş durumlara sebep olanlar o grubun müritleri olduğu için bir bakmışsın o grupta bu tür olaylarda zan altında kalıyor. E o’zaman bu tür istenmeyen durumlarla karşılaşmamaları için ne yapmalılar tabiki cemaat arasında ciddi oto kontrol sistemleri oluşturmak zorundadırlar. Yanlış yola sapanları bu yollarından döndürebilecek hatta gerekirse yaptırım oluşturabilecek mekanizmalar kurmalılardır. En azından ben olsam öyle yapardım. Benim adımı kullananın nerede kullandığına ,benim adımı kullanarak iş yapanın ne iş yaptığına bakardım. Antalya bölgesindeki hiyerarşik yapıda en üst kademede olanları belirlemeye çalıştım, direk onlarla bağlantı kurmam lazım. Kendimi,bana yapılanları ,haklılığımı onlara anlatmam lazım ki köpeklerini bağlamaları için onları ikaz etmeliyim.Tabi bu o kadar da kolay değil.Benim tarafta yazdığım isimlerden bağlantı için elçilik yapabilecek birilerini tespit etmeye çalıştım.Üç beş isim ön plana çıktı onlara ulaşmaya çalışsam da bir sonuç elde edemedim. Araya giren bunca zaman vardı ve hiç birisine ulaşamadım.Bende her hafta perşembe günleri sohbet toplantısı dedikleri toplantılarının olduğunu ve nerede toplandıklarını kayınpederden biliyorum. Perşembe günü doğruca oraya gittim gitmez olaydım, değil abiler ulaşabilmek daha kapıdan girdim sülük Süleyman ile göz göze geldim. Adam öylesine üstüme çevredekileri sardı ki neredeyse linç edilecektim.Bağırdım çağırdım,abi dedikleri şehir sorumlularıyla konuşmak istediğimi söylesem de nafile. Bir grup genç tarafından tartaklanarak uzaklaştırıldım.
Baba Şükrüyü aradım bugünkü yaptığımı anlattım.İyi dayak yememişsin insaflı günlerindelermiş dedi. Bana hastanede gelen polislerin de o gruptan olduklarını emin olduğunu ama konun dışı bir şey yapmadıkları için hiç bir şey yapılamayacağını söyledi.Bir cumhuriyet savcısının ismini verdi eğer bir daha böyle bir tehtit ile karşılaşırsam onu bulmamı söyledi.
Defterdarlıktan denetim için çağırdılar. Çok daha önemli işlerim var şimdi onlarla uğraşamam. Gitmedim. Muhasebecimi söyledim o takip edecek.
Kendi tarafıma yazdığım listeden birkaç isme ulaşmayı başardım. İlk anlarda beni çok iyi karşıladılar eski günleri yad ettik. Herşey güzel gözükürken iş meramımı anlatıp onlardan yardım istemeye gelince başı sonu açık cümlelerle beni savuşturdular. Herkes bir şekilde geniş zaman kullanarak durduk yerde bu cılara bulaşmaktan kaçındıklarını hemen anladım.Herkes bir şeylerden korkuyordu. Belkide eskiden üç beş muhabbet ettikleri kıytırık bir casino müdürü için niçin kendilerine durduk yerde riske atsınlar. E bu yüzyılda çok da eleştirilebilecek bir davranış tarzı değil…Artık insan ilişkileri bile ticarete döndü al,ver. Eğer birşey almayacaksam niye vereyim, durduk yerde niye kendimi riske atayım. O eskidendi şövalye ruhu ,haklıya,zayıfı arka çıkmak gerekirse idealler uğruna risk denizine balıklama atlayıp canını bile ortaya koyabilmek. Şimdi ise öyle mi? Herkes zengini güçlüyü seviyor, zayıfı, fakiri takan yok. Zamanlar arasında anlaşılan insan davranışları da değişiyor.Tüm inançlar,dinler tersini söylerken,insanlar bildiklerini okuyorlar.Sonuçta bana yardım edecek kişilere benim teşekkürden başka verebilecek bir şeyim yok. Bir haftalık tüm girişimlerim sonuçsuz kaldı.Kimse bulaşmak istemiyordu.
Kan önemli. Mesela yeğenim Halit gibi; yapacaklarımı söylesem gözü kapalı gelir de ona da benim içim elvermez. Yıllardır Antalya da yaşasamda Antalya’da yaşayan tek bir akrabam bile yok
Ee Oğuz efendi sap gibi kaldın tek başına. Tahtada isimleri sile sile benim ordum dediğim isimlerden kimsecikler kalmadı.Aklıma üç peygamber kardeşler geliyor lakin o üçlüyü kontrol edebilmenin mümkünatı yok, kaş yapayım derken göz çıkarırlar çok tehlikeliler.
Akşam marketten üç beş parça birşey aldım eve dönerken bir araba önüme kırdı ve içeden iki adam sert emir veren tavırlarla polis olduklarını kimliğimi sordular. Verdim duvara dönüp ellerimi duvara dayama mı istediler; üst araması yapacaklarmış. İtiraz etsemde zorladılar. Kabalaşıp itip kakmaya başlayınca onlara itaat edip ellerimi yana kaldırdım. Polisin biri hoyratça üstümü aradı ve arka cebimden birşey bulmuş gibi
_ Ooo burada ne varmış böyle diye elinde şeffaf küçücük bir torbada tuza benzeyen bir şeyi sallıyor.Baş ve işaret parmağı ile torbayı ileri geri sıkarak arkadaşını gösteriyor diğeri
_ O doktor bey hastalarına mı veriyorsun bunu? deyip imalı imalı güldü.Ben kendilerine doktor olduğumu söylememe rağmen adamın bana doktor diye hitap etmesi zaten olayı özetleyivermişti. Beni tanıyorlardı, yine özel sipariş adrese teslim gelmişlerdi. Ellerindeki de büyük ihtimal uyuşturucuydu birçok hollywood filminde gördüğüm kirli polis hadisesini şimdi bizzat kendim yaşıyordum.”O benim değil “ desemde hikaye. Polisin biri çoktan kelepçeyi çıkarıp ters kelepce taktı bile.Dehşet içindeyim. Labirentin son duvarındayım.Kırk satır mı yoksa kırk katır mı?Üç ayaklı dar ağacının önündeyim.Ani bir kararla
_ Durun işin aslını hepimiz biliyoruz. Tamam pes ediyorum. Beni karakola götürmeyin, bu olayı burada kapatalım. Sizi buraya gönderenlere söyleyin anlaşmaya hazırım. Ne isterlerse yapacağım. Hatta yarından itibaren Antalya yı terk ederim. Abi bakın arayın kabul edeceklerdir. Önce polisler biraz işin tadını çıkarıp götüreceğiz deselerde; yaşça daha büyük olanın benim konuşmamdan çıkarması gereken sonucu çıkardığını yüz hareketlerinden anlamıştım. Ben ise yalvar yakar telefon etmelerini,pes ettiğimi söylüyordum. Dar,kapalı alan klostrofobi korkumun olduğunu hapse giremeyeceğimi tüm inandırıcılığımla, nefessiz anlatıyordum.Oscarlık oynuyordum. Sonuç? Adamlar inanip insafa geldiler. Yaşlı olan zaten az uzaklaşıp telefonda birisiyle gözleri bende ,pis pis güle güle birşeyler konuşuyordu. Sonra bize doğru geldi
_ Bana bak tamam, şimdi seni bırakacağız. Yarın gidip mahkemeye avukatını gönderip anlaşmalı boşanmaya razı olduğunuzu söyleyecek ve önümüzdeki hafta başına pazartesiye kadar Antalya’yı terk edeceksin. Eğer bu dediklerimimden birini yapma çok daha fazlasıyla karşılaşacaksın. Seni çıktığın deliğe sokmasını biliriz. Anladın mı lan! deyip iyi de bir şamar patlattı.
_ Anladım abi. Aynen dediğinizi yapacağım dedim adam boğazıma yapıştı sıktı
_ Hele bir yapma senin ananı s…… m diyede okkalı bir küfür etti. Sonra geldikleri gibi hızlıca yanımdan ayrıldılar. Elim ayağım titriyordu. Soluk almakta zorlanıyordum. Kalbim sanki çıkacakmış gibi deli gibi atıyordu. Hayatımda kendimi hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. Yaşadıklarımdan soluğum kesilmişti. Ellerimi dizlerimin üzerine koyarak bir süre nefes almaya çalıştım. Tüm bu yaşadıklarıma inanamıyordum. Bu ne cüret ,bu nasıl bir alçaklıktır. Dövülmüş; sonu belki yıllarca hapis yatmama neden olacak bir iftiranın kıyısından dönmüştüm. Köyde her şeyden habersiz beş vakit namazını kılan Allahı dilinden düşürmeyen, hak hukuk nedir bilen ve biz çocuklarını öğreten herkes için didinen canım anneme küfürler etmişlerdi. Beni aşağılamışlardı. Bir an bellerindeki silahları alıp ikisinide kurşun yağmuruna tutmayı bile düşünmüştüm. Herşeye rağmen rolümü oskarlık oynamıştım. Tüm korkum yalnızca kendime hakim olamamaktandı başka bir şeyden değil. Beni alçakça tuzağa düşürmüşler ama bende onlara kendi oyunları ile cevap vermiş ve onları kandırmıştım. Ayağa kalktığımda soluk almam normale dönsede kızgınlıktan titrememi engel olamıyordum. Yere düşen poşetleri ayağımla tekmeyi savurdum; nimetlerin günahı neyse? Hemen oradan uzaklaştım.
Sokaklarda deli gibi küfür ede ede dolanıyorum.Gücüm bitesiye, ara sıra takip edilip edilmediğimi de kontrol ede ede en sonunda eve döndüm.Ev üstüme geliyor. Deli danalar gibiyim.Tahtadaki isimleri temizledim.Evde sözüm ona savaşım ile ilgili tüm notları yırtıp parça pürçük ufalayıp çöp torbalarına doldurdum. Evde geride en küçük bir iz bırakmadım.Sabaha kadar her yeri tekrar tekrar kontrol etim evi tertemiz hale getirdim.
Sabahın ilk ışıklarında çöp torbalarıyla evden çıktım çöp torbalarını arabaya yerleştirip farklı mahallelerde çöp bidonlarının içine çöp torbalarından boşaltarak atıp kurtuldum.Araba ve motor kiralama şirketi olan bir arkadaşıma gidip bir motor aldım ama başka isimle kayıt yapmasını isteyince sağolsun kırmadı.Arabamı bir galericiye fiyatının çok çok altında sattım. Parayı nakit olarak aldım.Avukatıma gidip mahkemeye anlaşmalı boşanmaya razı olduğumu şartlarımı ilk mahkemede sunacağımı söyleyen nereye çekersen o tarafa gidecek geniş lastikli kelimeler ile dilekçemi verdim. Eve dönüp bir kaç parça kıyafet alıp site görevlisine iki aya kadar mahkememin olduğunu o zamana değin Antalya da olmayacağımı söyleyip çantaları bavulları arabaya yükleyip siteden ayrıldım.Arabayı sattığım galeriye gidip arabayı teslim ettim. Galerideki arabaların plaka üzerinde yapıştırılmış punto harflerle yazılmış adı çok hoşuma gitmedi desem yalan olur; hak oto yazıyordu.
Yunus u aradım, buyur abey diye açtı. “Konuşmamız lazım” dedim yarım saat sonra kepez tarafında, parktaki bankta karşı karşıyaydık.
_ Yunus sana bir işim düştü ama pis iş yapmak istemezsen anlarım ve konuştuklarımız aramızda kalacak .
_ Emret Oğuz abey. Düzgün iş olsa benim ne işim olurdu? Sen söyle hele.
_ Bana yüklü miktarda ecstasy lazım
_ Hayrola Oğuz abey senin bu tür işlerde pek bezin olmazdı? diye endişe ile sordu
_ Kendim için değil sen bulabilir misin? onu söyle.
_ Orası kolay ağabey de
_ De sini sorma Yunus. Temin ederken ne senin nede benim en ufak adımızın geçmemesi çok önemli deyip, gizliliğin ne kadar önemli olduğunu Yunus a tekrar tekrar izah ettim. Gavilleştikten sonra arabanın parasından yüklüce bir parayı ona verdim. “Yarına elinde olur” dedi
_ Yunus gizlilik çok önemli abinlere bile bahsetme tamammı deyince
_ Oğuz abem sen merak etme, rahat ol. Bu tür şeyler bizim işlerimiz.
Ertesi gün Yunus aradı “abey aynı yerde buluşalım”dedi gittiğimde Yunus elindeki çantayı bana uzatarak
_ Paranın üstü de çantanın içerisinde ağabey. Bak dardasın,zor zaman geçiriyorsun her halinden belli. İzin ver yardım edelim böyle zamanda yanında olmayacağızda ne zaman yanında olacağız?diye ısrar etsede ona ne planımdan nede yapacaklarımdan herhangi bir şey bahsetmedim. “ Lazım olur, ihtiyac hissedersem söz mutlaka arayacağım “deyip yanından ayrıldım.
Perşembe akşamı 155 polis ihbar hatları durmaz çalıyor. Meltem mahallesinde görenlerin dahi gördüklerini inanamadığı inanılmaz şeyler oluyordu.Özel bir grubun mescit ,toplantı ve eğitim yeri olarak kullandığı binadaki herkese şeytan çarpmışa dönmüş tam bir kaosu yaşıyorlar. Taşkınlıkları mahalleye taşmış mahalle birbirine girmiş. Dans edenler.Bağırıp çağırıp,birbirleriyle kavga edenler.Anadan doğma soyunup mahallede koşanlar. Ellerine aldıkları taşlarla çevredeki dükkanların camlarını kıranlar. Trafiği durduranlar. Yerlerde yuvarlananlar. Gülenler ağlayanlar.Kusanlar ne ararsan… Mahalle şenlik yerine dönmüş.İhbara gelen polis ve ambulansların siren sesleri hepten şenliği tamamlamış daha bir renklendirmiş.Semt sakinlerinin evde olanlar neredeyse tamamı balkonlarda bu şamatayı seyredip ellerindeki cep telefonlarına ,kamerası olanlar kameraya kaydediyorlar.
Asayiş başkomiseri Bahattin Alkan amirlerinin direk cep telofonundan aramaları sonucunda Meltem e en çabuk intikal edenlerdendi. Arabadan iner inmez yanına gelen tek yıldız Sadi komisere
_ Sadi bu ne la oğlum bunlar ne yiyip ne içmişler? deyip endişe ,şaşkınlık içinde güldü.Sadi komiserde gülerek
_ Amirim valla bizde bir şey anlamadık derken çırılçıplak bir genç önlerinden geçince amiri ile konuşmasını ara verip
_ Hasan yakala şu ademi. Op hemşerim dal daşak nere gidiyon!? diye adama yöneldi adam bir iki dans hareketi yaparak şeyini polislere doğru salladı
_ Ho ha Sadi tut lan şunu. Malamatta iyimiş hani. O ne lan karayılan gibi. Polisler hem gülüşüyorlar hemde etraftaki bu anlamsız durumu nerden müdahale edeceklerini kararlaştırmaya çalışıyorlar.Yaklaşınca kaçan adama
_ Mehmet çevir önünü tut lan sana geliyor desede Polis Mehmet kendisine doğru koşan çırılçıplak adamı yakalayabilmek için ellerini iki yana açıp bacaklarını kırıyor ne tarafa giderse anında müdahale edebilmek için ama cıblak bir adamı yakalamak pek öyle kolay değil tabi .Neresinden tutacan? Tutarken ya adam bir şeyleri değdirirse falan.
_ Merkez 1624 konuşuyor çok acil meltem 125 .sokağa takviye çevik kuvvet gönderin
_ Hangi sokak amirim
_ Merkez siz melteme gelin sokağı kaçırmanızın mümkünatı yok 125 .Çok acil
_ Vukuat nedir ?
_Merkez bu anlatılmaz gelip görmeniz lazım. Mahşer günü mübarek,Ali şu kusanı yakala! Kelepçele,yatır yatır yere.
_ Ho ha o sakallı ihtiyar ne yapıyor öyle. Op op hemşerim lan mastürbasyon mu çekiyor lan o? Ho ha amca…Amca ölmüş o dirilmez. Ho ha yatırın lan şunu. Cibilliyettini siktiğime bak yaşından başından da utanmıyor.yYat lan! Yat aşağıya.
_ Hasan kavgaya müdahale et! Mahalledeki kargaşalık yaklaşık iki saatte kontrol altına alınabildi. Yardıma ek takviye kuvvetler istendi. Yerel televizyonlar çekime geldiler. Emniyet müdüründen valiye kadar olay yerine neredeyse tüm bürokrasi geldi.Youtube ye birsürü video atıldı, çoğu munzur sayılırdı.Olay öylesine yankı buldu ki koca koca kelli felli adamlar her türlü rezilliği yapmıştı. Ne karakol nezaretlerinde ne de hemen az ilerideki devlet hastanesinin acilinde yer kalmadı.
_Müdürüm acilden haber geldiler bunların hepsi ecstasy kullanmışlar
_ Ne diyon sen Bahattin, ne ecstasy si? Bu adamlar namazında niyazında adamlar. Ecstasy ile ne işleri olur?
_ Müdürüm doktor emin. Kanları tahlile göndermişler. Göz bebeklerinin genişlemesinden,ışığa duyarlılıktan, çene sıkıp diş gıcırtmalarından belirtiler uyuşturucu hatta ecstasy aldıklarından doktor emin.
_ Ulan ne günlere kaldık şu kepazeliğe bak. Kelli felli adamlar çırılçıplak adem gibi tövbe tövbe.
_ Müdürüm bizden de adamlar var içlerinde
_ Bizden ne demek teşkilattan mı
_ Evet ama onlarda biri hariç pek problem gözükmüyor. Şurda ilerde duvarın dibinde oturuyorlar.Müdürüm savcı geldi.
_ Hay anasını ne diyeceğim ya desede savcı daha erken davrandı
_ Müdür bey aldığınız herkesi şu ilerdeki okulun kapalı spor salonuna götürün. Olay içtikleri mantarlı tavuk çorbasından gıda zehirlenmesi ,yapılan herşey istem dışı. Tutuklama yapmayın, zaten üç dört saate hepsi kendilerine gelirler. Sağlıkcılar durumu kötü olanları müdahale etsinler. Medyaya da bu şekilde bilgilendirme yapalım.
_ Savcım acilden uyuşturucu belirtileri tespit edilmiş diye haber geldi
_ Yok öyle şey.Acile de gerekli müdahaleler yapıldı. Siz dediğimi yapın,.
_ Emredersiniz deyip savcının yanından ayrılan müdür gerekli talimatları vermeye başladı.
Yaklaşık üç,dört saat sonra mahalle sessizliğe büründü tek fark evlerden inanılmaz gülüşme sesleri ,yüksek kahkahalar geliyordu. Sanki mahalledeki herkes komedi filmi seyrediyordu.
Ertesi gün haberlerde küçük ara haber olarak geçti mantarlı tavuk çorbasından zehirlenen kişiler hastane aciline kaldırılmış ve ölen yaralanan,durumu acil olan kimse yokmuş.Bak sen
Gazetelerde de olay küçücük ara haberlerle geçiştirildi.Asıl yankı sosyal medyada buldu. Acayip videolar youtube kanalını süslüyordu. Tabi o da uzun sürmedi hepsi tek tek kaldırıldı.
Sonuçtan memnundum ama az bir hesap hatası yaptığımı kabul ediyorum. Adamların hiç alkol veya uyuşturucu kullanmadıklarını gözden kaçırmışım. Bu ilk deneyimlerinde yanlış dozdan onları nirvanaya çıkarmıştım. Bunun travmasını öyle kolay kolay üzerlerinden atmazlardı.Aslında olayın başlangıcını seyretmekle beraber polisler gelmeye başlayınca maçın en heyecanlı yerinde bulunduğum yerden ayrılmak zorunda kalmıştım. Bu muhteşem derby olan stadı devre arasında terk etmek gibi bir şeydi. E napcan el mahkumdu.
Bir gün önce Perşembe akşamı akşam ezanından sonra daha önce belirlemiş olduğum yerde yerimi almıştım. Sohbet dedikleri toplantıya bir sürü cemaat üyesi ,misafirleri ,sempatizanları ,her ne iseler bir sürü sap öbek öbek geliyorlardı.Binanın arka tarafında bulunan mutfakta içecekler ve her toplantıda ikram edilen mercimek çorbası hazırlanıyordu.Yaz sıcak olduğu için de kapılar açıktı. Mutfak çalışanları sık sık hava almak ve toplantıya gelip de kendileri ile üç beş laflamak için yanlarına gelen tanışları ile sohbet için dışarıya çıkıyorlardı. Mutfakcılara özgü ayrıcalıklarını kullanıp onlara henüz tam kıvamına gelmemiş yavan şerbetten ikram ediyorlardı.Devir değişmiş şerbet plastik bardaklarda geleneksel çorbada kağıt derin kaselerde ikram ediliyordu.
İlerleyen saatlerde vakti zamanı geldiğinde önceden hazırladığım kısa devre düzeneğini fişe soktum; elektrik kısa devre yapınca sigorta attı. Jeneratör ise bir iki gürlese de ilk onu bozduğum için değil elektirik üretmek kıçını bile kaldıramaz haldeydi. Bir iki denemeden sonra sigortaları kaldırsalarda başarılı olamadılar. Zira kısa devre düzeneği hala bahçe katında pirizdeydi. Sistemim harika çalışıyordu altı yedi dakikalık karanlık bana yetmişti. Çorbanın içerisine önceden hazırladığım ve sıcak su torbasının içinde muhafaza ettiğim mutluluk karışımını çorbaya boca etmiştim. Karışım ise restaurantların kullandığı çorbaya extra lezzet veren bulyon ve ecstasy karışımıydı. İşim bittikten sonra devreyi prizden çektim elektrik ilk denemeden sonra geldi. Sohbetleri, okumaları devam etsede düzeneği bir süre sonra tekrar takınca elektrik gene gitti. Elektrikteki bu oynamalar cemaat abilerini “sohbeti bugün kısa keselim öncelikle elektirik daha büyük problem olmadan çorbalarımızı içelim” kararını zorladı ve çorba hazırsa servise geçelim dediler. Çorba servisi tekrar kesintiye yakalanmamak için acele ile yapıldı. Herkes karanlıkta çorbasını içmemek için acele ile çorbalarına yumuldular.Onlar katkılı çorbalarını içe dursunlar benim artık binada işim kalmamıştı. Kısa devre düzeneğimi ve boş ısıtma torbamı sırt çantamı koyup oradan ayrıldım. Tahrimen yaklaşık 40 dakika sonrasında kargaşalık patladı.Gerisini yukarda anlattım zaten.
Uzun süreden beri ilk kez rahat bir uyku çektim. İçim soğumuş yediğim dayağın bana yapılan aşağılayıcı hareketlerin bir nevi intikamını almıştım. Sülük Süleyman’ı mangalın üstüne fırlattığımdaki hisleri tekraradan yaşıyordum.
Dünya öylesine kurulmuş ki aynı kulvarda olan iki kişi birbirlerini yol arkadaşı göreceklerine genelde rakip görmüşlerdir; bu olay kişiler arasında olduğu gibi benzer kurumlar ve tüzel kişilikler arasında da benzerlikler gösterir. Dolmuşcular dolmuşculara,hava yolları hava yollarına,otobüs firmaları otobüs firmalarına ,liseler diğer liselere,cemaatler diğer cemaatlere… Yani benzerler diğer benzerlerle didişir çekişir dururlar. En büyük neden pastadan en büyük payı alma,en başarılı olma veya karşı tarafı çekemezlilik gibi etmenlerdir.Başlarına bir şey gelse emin olun ilk düşünecekleri karşı benzerleridir. Zira önceden aralarında mutlaka bazı konularda sürtüşmeler hatta kavgaya varan tartışmalar anlaşmazlıklar olmuştur. Ben Antalya daki rakip grubu çoktan tespit etmiş ve Antalya’daki elzem olayın ertesi günü değişik telefonlardan bu olayın sorumlularının kendileri olduğunu ve intikamlarının çok acı olacağına dair telefonlar açmaya tehtit mesajları göndermeye başlamıştım. Fazla değil üçüncü günü gece yemekhanelerindeki tüpü kurmuş olduğum sistem ile patlatıp yangın çıkardım. Yemekhaneleri merkez binadan ayrı olduğu için gece hiç kimseye bir şey olmadı elbet ama patlamanın sesi ve sonrası çok korkutucuydu.Her iki grupta başlarına gelen bu felaketlerin kimden geldiği düşüncelerini gümüş tepside kendilerine sunmuştum.
Sıra kayınpederlere gelmişti ve onlar için düşündüğüm ise kasalarına boşaltmaktı . O da diğerlerinin yanında çocuk oyuncağı idi.Kasanın yerini kasayı kapattıktan sonra Süleyman’ın anahtarları nereye koyduğunu biliyordum. Hayal meyal kameranın kör noktalarını hatırlamaya çalıştım.Harekete geçtip Hırdavat mağazasına girdiğimde her şey aynen bildiğim yerdeydi. Kasa anahtarlarını aldım kasayı açtım para zaten kasada olmazdı. Lakin paradan çok daha değerli senet sepet,kasa defteri alacak borç defterleri çek karneleri vardı. kasayı boşaltıp kilitledikten sonra anahtarları yerine koyup üst kattaki girdiğim pencereden geri dışarı çıkıp ertesi günkü Süleyman nın yüzünü hayal ettim.
Süleyman nın belgelerini incelediğimde hayretler içinde kaldım. Zengin olduklarını biliyordum ama rakamlar inanılmazdı. Bunca servete rağmen adamlar daha da fazlasını istiyorlardı. Sanki öteki tarafa götürecekler. Kinim,öfkem daha da arttı.
Sıra işin en zevkli bölümüne gelmişti. Sıra karıma göz diken Volkan denen veliattaydı. Adamı hiç tanımama rağmen adama karşı inanılmaz öfkem kinim vardı.Gavat benim olana en kıymetlime hele evli bir kadına nasıl gözlerini dikti ise o gözlerini çıkarmam gerekiyordu. İnternetten hakında ne kadar yazı haber sosyal medyada ne kadar paylaşımı varsa hepsini inceledim.Süleyman nın bir başka kopyası, gavatın bıyıkları bile aynıydı. İşin tek kötü tarafı adam Ankara daydı. Merkez binalarında çalışıyordu. En son yemekte bahsettikleri Ankara daki hastane alımıyla ilgileniyordu büyük ihtimal. Ankara ya herifin peşine gitmek beni az bir endişelendiriyordu zira okulu bitirdikten sonra Ankara ile pek bir irtibatım kalmamıştı. Eski tanıdıklarımın neredeyse hemen hepsi üniversitelerini bitirip kendi memleketlerine dönmüşlerdi.Yardım alırsam yine casino camiasından alabilirdim. Lakin kendimi hiç açığa çıkarmamam lazımdı. Yoksa yapılan en ufak bir hata ile her şey açığa çıkıp kendimi ele verebilirdim.Adamla karşılaşmayı ne kadar sabırsızlansam da onu iyi kıstırmam lazım gelir. Ama nasıl?O sırasını bekleyedursun ben öncelikle Antalya dakilerin hayatını cehenneme çevirdim. Nasıl mı? Şöyle
Kayınpederlerin evinin elektiriklerine birşeyler oldu durmaz kısa devre yapıyor saati saatine tutmuyordu. Voltajlardaki iniş çıkışlara elektronik eşyalar anca bir hafta dayanabildi, çoğu tek tek devreleri yakıp kullanıp dışı kaldılar.Arabalarının eksozlarının içine köpük doldurdum,eksozlar eksoz borusundan değil motor bloklarından çıktılar. Garajdaki tüm arabaların tekerleri şişlenmiş halde buldular.Hele lüx arabalarının üzerine dökülmüş porçöz lere pek bi bozuldular. Bir gün boyunca nehir kenarında arayıp yakaladığım dişleri kesilmiş üç tane yılan bilin bakalım kimin evinden çıktı. Sokak lambaları söndü. Dış kapının kilidinin içinde bilinmeyen anahtar kırılmış bulundu çilingir gelesiye kadar hepsi cümbür cemaat sokakta beklemek zorunda kaldılar. Uyduları durmaz yön değiştirdi. Gün ısıları delindi. Bahce duvarında gündüz duvarın üzerine çizdiğim gece fosforlu hayalet resimlerini çözesiye kadar ödleri boklarına karıştı. Sanki evlerine şeytan çarpmıştı. Herkes evde diken üzerinde yürür gibi yaşar olmuşlardı. Heran herşey olabilir ve olan hiçbir şeyde sürpriz sayılmıyodu. Özellikle yılanların travmasını ev halkı bir türlü üzerlerinden atamıyorlardı. En komiği ise kayınpedere ve sülük Süleyman ı her an kuduruk birilerinin arayıp sermaye sorması; bu sermaye et sermayesiydi kadın soruyorlardı. Zira telefonları şehrin her yerindeki genel wc lerde plajların soyunma kabinlerinde yazılıydı. Ara ateşli muhabbet edelim diyordu numaralarının altında.Telefon edenler gece gündüz dinlemiyor en olmadık saatlerde arıyorlardı. Süleyman’ın koca işyerinde kırdığım bir hafta güneşin altında beklettiğim iki koli yumurtanın kokusu koca işyerini kırklatsalar bile iki aydan önce çıkarabilmelerinin mümkünatı yoktu. E boşuna dememişler alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.Beni beş kişiye acımasızca dövdürenler kimdi? Maliye denetimini geçin, hele cebe uyuşturucu koymak ne demek ? Beni o şekilde karakola oradan da savcının karşısına çıkarsalardı halim ne olacaktı? Şimdi düşünün bakalım bunları yapanlar benim onlara yaptığımı, hatta daha fazlasını hak etmiyorlar mı? Yapayalnız hayalet bile olsa aşık bir adamın ne kadar yaratıcı olabileceğini kendim bile şaşırıyordum.
Her olayda özellikle kayınvalide hep benim ismimi sayıklamış. Bunları benim yaptığımı söylemiş ama farazi ,elde ne bir kanıt ne de ben vardım. Ben hayalet olmuş ortalıktan kaybolmuştum.Tüm mobeseleri ,mahallenin kameralarına inceleselerde benim değil kendimi gölgemi bile bulamazlardı. Evlerini etrafında bir hafta nöbet bekleyen adamlar beni sabahlara kadar boşuna beklemişlerdi. İki haftada pes edip çözümü Antalya da lüx güvenlikli sitede ev tutup taşınmakta buldular; hem apar topar kaçar gibi gittiler. Sanki orada dokunulmaz olacaklardı. Acaba öyle mi ? Biraz rahatlasınlar ,gevşeyip kendilerini güvende hissetsinler ama çok da değil; zira onlarla işim henüz bitmedi. Benim olanı onlardan almadan da bitmeyecek.
Sonuç endeksli düşünüp yaşayanlar bence hatalı davranış sergeleyenlerdir. Neden endeksli düşünenler ise neden sonuç ilişkisini daha iyi kurup yaşamın önüne koyduklarını daha iyi analiz edip hayatlarına daha sağlıklı kararlar ile devam ettirebilirler. Yaşam gözü kapalı rastgele hedefe atılan bir ok değildir. Kaza ile onikiden vursan bile, ki bu nadiren olur bu seni başarıya veya sağlıklı kararlar almaya götürmez. Nedenler ne ise genelde sonuçlar da o olur. Onun için sonuçu değiştirmekten öte genelde neden değiştirmeye veya isteğimiz doğrultusunda nedenileri yönlendirmeye çalışmalıyız. Bunları niye anlattığımı soran varsa uzun süreden beri Gülşen ile bu hale gelmemizin en büyük nedeni olarak gördüğüm o veliaht Volkan denilen gavatın Gülşen e bitmeyen takıntısını düşünüyorum. Onu hak ettiğini vermek istiyor ama bir çözüm bulamıyorum.Ona başkasının hanımına göz dikip bir yuvanın dağılmasına sebep olmanın cezasını kesmek istiyorum. Ne kadar kendimi zorlarsam zorlayayım adama zorbalık yapmaktan başka bir çözüm bulamıyorum.Taki birgün abisi Hamdi nin en son yemekte söyledikleri kafamda çınlayasıya kadar. Almak istedikleri hastanenin ruhsatında problem vardı ve eski sahibi için beyhude direnişdeler demişti. Burada bir bit yeniği olduğunu o gün de düşünmüştüm,ruhsatlı bir hastane ile hastane olarak yapılan ruhsatsız bir binanın mali değeri arasında eminim ki çok büyük fark vardır. Bu konuyu araştırmaya, adamı hayalimde dövüp paralamaktansa burası bir çıkış, başlangıç olabilirdi de; hiç bilmediğim konular.
Ankara daki daha önce çalıştığım casino nun ve otelin sahibi Levent beyi aradım. Kendisi ile uzun süreden beri yüz yüze görüşmesekte yıllarca beraber çalıştık. Beni de sever. Kendisi ile müsait olduğunda bir konu hakkında görüşmek istediğimi söyledim. Sağolsun “atla gel” dedi.Bende motoru atladığım gibi akşama onun yanındaydım. Kısaca görüşmediğimiz zamanı neler yaptık neler yaşadıklarımızla doldurduktan sonra, ben tüm açıklığı ile son zamanlarda başımdan geçenleri Levent bey e anlattım. Duyduklarına inanamadı.Köpürüp sinirlendi. Beni teskin etti.Volkan ların almış olduğu hastanede bir takım usulsüzlüklerin satanı kumpas kurularak satmaya zorlandığını düşündüğümü eğer böyle bir durum var ise bunu açığa çıkartmayı istediğimi bildirdim. Levent bey zamanenin esnek işadamlarından olsada kendine has mert bir yapısı da vardır. Eğer böyle bir şey var ise araştırmamda ne gibi bir katkısının olabileceğini bakmak için az bir zaman vermemi istedi.Sağ olsun otelde de bir oda açtırarak Ankara da kalma işimi de halletti.
Akşam casino ya indim.Yıllarca dealer olarak başlayıp casino müdürlüğüne kadar yükseldiğim eski casino mda bulunmak bambaşka bir duyguydu. Daha resepsiyondan tanınıp hala casinoda bulunan benim zamanımdan kalma eski personelimin ilgi alakası beni fazlasıyla mutlu etti.Yeni personelde saygısını göstermek için elinden geleni yaptı.Anılar,anılar. Bu mekanda neler neler… Ne iniş çıkışlar yaşamıştım. Anıların hepsi sıra sıra önümden geçip beni melankoliğin içine batırıp batırıp çıkaran tonda zihnimde canlanmaya başlamıştı. Dile kolay burada neredeyse beş yılım geçmişti. Hemde bu işin en cafcaflı olduğu yıllarda, dolu dolu. Mesleki olarak ilkleri hep burada yaşamıştım. Herşeyin ilki unutulmuyor. Beyindeki ilk sineps bağlantısı insanda nasıl bir duygu tortusu bırakıyorsa ilkler kesinlikle unutulmuyor.Şimdi bu eski mekanda kendi evine gelmiş bir yabancı gibi hissediyordum.Canlı Oyundaki elemanların çoğu değişmiş olsada diğer bölümlerde hala çalışan eski personeller vardı. Hepsi ile işleri elverdiğince eski günleri yad ettik.İki üç saatimi eski casino mda, ilk göz ağrımda geçirdim. Ne yorgunluğum kaldı, ne de kafamın içerisinde günlerdir dolanıp duran plan projeler. Uzun süreden beri ilk kez deliksiz bir uyku çektim.
Levent bey uzun yıllardır Ankara da ve Allahı var adamın çevresi inanılmaz. Neredeyse tanımadı adam yok. Dünün yorgunluğu ve geç yatmamdan dolayı sabah geç kalktım. Kahvaltı çoktan bitmişti. Lobiye inip bir kahve söylemiştim ki otelde çalışanlardan da eskilerden beni gören yanıma geldi hoşbeş yaptık. Mutfak su şefi Bahtiyar da hala otelde çalışmayı devam edenlerden. Boş da gelmedi en sevdiğim şekilde karışık tost ile hoşgeldine geldi. Hepsiyle hasret giderdik.Öğleden sonra lobi güvenliğinden biri gelip Levent beyin odasına beni çağırdığını söyleyince etrafımdakilerle vedalaşıp 1. Kattaki Levent beyin odasına gittim.
_ Gel Oğuz gel dilendin İnşallah
_ Tünaydın Levent bey valla evimde gibi rahat edip dinlendim.
_ Ala. Nasıl baya eskilerden var hala değil mi?
_ Çok. Burdan iyisinimi bulacaklar. Ben hep derim bu otelin kaç kolonu varsa bir fazlası Suna dır diye. Çoluk çocuğa karışmış hala aynı Suna
_ Suna deli kız.İstikrarlılık her zaman iyidir. Onlar bunca yıldan sonra artık benim çocuklarım gibi oldu .Şimdi dur . Ben sabah bir iki telefon görüşmesi yaptım senin işle ilgili. Bende uyandıran kanı şu. Haklıymışsın bu hastane olayında kanımca alavere dalevere var. Lakin konuştuğum insanlar pis iş uzak durmakta fayda var diye de beni uyarmadan da telefonu kapatmadılar.Evladım sen eminmisin bu işi çomak sokmaya. Bak sonra zarar görmeyesin. Adamlar güçlü nüfuslu kişiler.
_ Valla Levent bey kim olurlarsa olsunlar benim kaybedecek hiçbir şeyim yok ve nereye giderse gitsin sonuna kadar gitmeye kararlıyım.
_ İyi de evladım bu işin başka bir yolu yok mu? O gavadı döv tehdit et. Başka bir yol bulsan derim.Zira eğer bu hastane satışından yürüyecek olursan karşına bir sürü adamı alacaksın. Eğer alavere dalavere varsa ki bence var tüm o işin içinde olanların bulunduğu kovana çomak sokacaksın. Senin etin ne budun ne?Eğer bana bile pis iş uzak dur diyorlarsa bence sen ardına bakmadan kaç. Başka bir yol bul derim ben.
_ Ne yapabilirler ki?
_ Ne yapmazlar ki? Sen daha ne olduğunu anlamadan seni bin parçaya bölüp binini ayrı ayrı kör kuyulara atarlar. Pek kimse bilmez ancak bilen bilir veya başına gelen bilir. Bilen kıçını yırtsa sesini kimselere duyuramaz. Herşeyi ortalara dökse kimseler görmez. Bu işler ne yazık ki yıllardır böyle canım memleketimde.Onun için bu memlekette iki düşünüp bir yapmak yetmez. İş insanıysan ne iş yaparsan yap sürekliliğini kalıcılığını istiyorsan herşeyini temkinli yapacaksın. İki değil on düşüneceksin. Orman kanunlarının hüküm sürdüğü yerdesin ve bir günde adamı ham yaparlar. Tabi sen hiç duymamışsındır darda kalan iş adamını kredi kullanmasına olanak tanıyarak firmasına hissedar olanları veya batmakta olan firmayı bir ihale bağlayarak ortak olanları veya daha neler neler…Sen diyorsun ki adam hastane olarak binasını yapmış ama farklı nedenler öne sürerek ruhsatı verilmemiş ,uzayan sürecte gelir olmayınca veya özsermaye yetmeyince adam borç batağına düşmüş ve yok pahasına bina olarak yaptığı hastaneyi satmak zorunda kalmış
_ Ve bina el değiştirdikten sonra alınamayan ruhsat gayet kolay bir şekilde alınmış ,emlak değerinde bina hastaneye dönüşmüş katmerli kazanç dedim.
_ Ya sen ya anlamıyorsun veya beni dinlemiyorsun. Aynen o dediğin gibi. Git o binanın eski sahibini bul konuş aynen senin dediğini diyecek, diyecek de ne değişecek ? Ülkenin başkentinde yaşayan yılların işadamı olarak sana diyorum ki bazı şeyler artık yanlış bile olsa tekrar edile edile sıradanlaşmış olağanlaşmıştır. Herkes bilir ama kimse garipsemez. Çünkü tekrarı çoktur. Yapan yapanın yanına kar kaldığı sürece hiç bir zamanda garipsenmeyip olağan karşılanır. Hatta bunu ticaretin dallarından biri olarak bile görebilirsin.Sen olağan yoldan gidip gidip duvara toslar bir adım ilerleme sağlayamazken bu işin yollarını bilip ona göre hareket edenler tüm engelleri kaldıracak yöntemleri biliyorlardır ve adrese teslim ruhsatını da alırlar ihaleyi de alırlar. Ortayan çıkan katmerli kazancıda cömertce paylaşırlar. Tam bir kurtlar sofrası. Bilirsin kurtlar sofrasında av da avcı da kurttur. Burada olan senin hangi sıfatta kurt olduğundur.Düzen bu oğlum bak beni de pek yabana atma. Bilirsin seni oğlum gibi severim yanlış yoldasın diyorsam yanlış yoldasın. Bu yol seni o kerhaneciyi hırpalamayı değil seni felakete götürür. Unutma minareyi çalan kılıfını hazırlar dedi. Levent beyin her zaman fikir ve öngörülerine güvenirim eğer o bir olay için heyacanla yanlış diyorsa yanlıştır. Dediklerinin eninde sonunda çıktığını bir çok kez şahit olmuşumdur ve şimdi Levent bey hararetle yanlış yoldasın bu senin felaketin olur diyor. Kafam allak bullak olmuştu o konuştukca modum düşmeye başladı.
_ Savaşına saygı duyuyorum sana da bu yakışır. Seni iyi tanırım akıllı adamsındır vesselam. Mutlaka başka bir yol bulursun ama böyle donkişotlukla olmaz. Karşındakiler yel değirmeni değiller, güçlü mevkili kişiler. İnan bana kendilerine en küçük bir tehdit hissetsinler seni bir günde bitirirler. Zira bu kişilerin kendi aralarında inanılmaz tanışıklıkları görünmez bağlantıları vardır. O görünmez yapı bir harekete geçerse önünde durulmaz. Başka türlü de kendilerini muhafaza edemezler. Anladın mı koçum? Bulaşma bunlara. Başka şeyler düşün dedi.Levent beyi iyi tanıyordum o tüm içtenliği ile konuştukça benimde kafam anlattıklarına hak vermeye başladı.
_ Anladım Levent bey anladım
_ Anladığına sevindim. Yoksa aklım sende kalacaktı. Hatta ben sana bir şey söyleyeyim mi? Sen dün anlattıkça bende sinir oldum. Gel sen hiç karışma ben o pezevenge bir oyun oynayayım, gelinime göz dikmek ne demekmiş göstereyim o piçe dedi Tabi ya Levent bey bizim düğünümüze gelmiş ve üç nikah şahidimizden biriydi.Yok desemde yaşlı kabadayı
_ Bana bırak , sen seyret bak ben ona ne yapacağım. eski usül.Meraklanma senin mesajını da ileteceğimden emin olabilirsin dedi gülerek. Ne dediysem olmadı güvenlik müdür yardımcısı adaşı Levent i çağırttı. Levent ben buradayken de çalışıyordu. Levent beyin uzaktan akrabası bıçkın, hayatı ters yüz etmiş girip çıkmadığı delik kalmamış, adaşı eski patronum Levent beyin bir nevi sırdaşı, tetikcisiydi hala güvenlik müdür yardımcısıydı. Çok istemiş olduğu güvenlik müdürlüğüne kişisel özelliklerinden mümkün değil olamayacaktı. Güvenlik Levent gelince selamlaştık,Levent bey
_ Oğuz um sen git gez toz Ankara’yı özlemişsindir Ankara nın tadını çıkar herşey hazır olduğunda biz seni arar dediğimiz yere gelirsin. Of anam heyecanlandım ya paslanmışız hadi hadi deyip kapıyı gösterdi gülerek.
Ofisten çıktıktan sonra Levent beyin suratındaki o hınzır gülümsemeyi kafamda döndürüp durdum. Onu hiç böyle görmemiştim,eski kulağı kesiklerden olsada o maçoluğu bırakmış birçok olayda “ülen eskiden olsa” diye başladığını çok bilirim ama şimdi oturaklı bir iş adamı görüntüsü veriyordu. Lakin bilirim huy canın altındadır can çıkmayınca huy çıkmaz. İhtiyara başka bir hava gelmişti.Bir yandanda tavrı çok hoşuma gitti bana yapılanı kendine yapılmış saymış “sen bir şey yapma, bana bırak” demişti, insanın böyle sahiplenilmesi çok muhteşem bir duygu.
İki gün geçmişti ki güvenlik Sarı Levent beni aradı
_ Oğuz”um nerelerdesin? dedi
_ Oteldeyim
_ Kapattın kendine otele hadi Bahçeli evlere gel. Tam merkezde Porsuk tostçusu var ya köşede onun önüne, ben oradayım.
_ Tamam hemen geliyorum dedim.Yarım saat geçmemişti ki dediği yerde karşıda tarif ettiği arabayı gördüm.Hemen u dönüşü yapıp arabanın arkasına motoru koydum Levent abinin yanına oturacaktım
_ Yok sen ön koltuğa otur oradan daha iyi seyredersin dedi.Dediklerinden bir mana çıkarmasam da dediğini yapıp şöförün yanına ön koltuğa oturdum.Levent abi neşeli gülüyor şaka yapıyor eski casino günlerinden casinoda olay çıkarıp problem başlatan onların başlattıklarını bizim nasıl bitirdiklerimizi neler yaptıklarımızı ballandıra ballandıra anlatıyor. Büyük keyif alıyor “ne günlerdi” diyor.Az sonra telefon çaldı “hı hı” diye birşey demeden telefonu kapadı
_ Kuş kafeste Oğuz’um bak seyret şimdi. Hayatının aksiyonunu yaşayacaksın dedi gülerek. Şöför arabayı çalıştırdı ama sanki bir şeyi bekliyor ama fazla beklemedik trafiğe çıktık
_ Önde dört çarpı dört simsiyah bir audi jeep i göstererek bak o jeep Volkan denen gavatın. Film başladı aksiyon dedi. Takip pek uzun sürmedi arkadan gelen bordo bir doğan marka bir araba hızla jeep in yanına yaklaşıp önüne geçti ve ani bir fren ile arkadaki cip bordo doğanı arkadan bindirmesi ile doğan fırıldak gibi kendi etrafında dönüp yan bariyerlere çarpıp durdu.Biz zaten en sağdaydık ve şoför arabayı hemen sağa güvenlik hattıda çekip durdurdu.Bariyerlere çarpan doğandan dört tane varoş giyimli genç arabadan inip hızla jeep e yöneldi Resimlerinden görüğüm Volkan denilen pislik arabadan inip arabasının ön tarafına bakıp hasar kontrolü yapıyordu ki; dört genç Volkan a girişti,ama ne giriş. Volkan top oldu adamların elinde dolanıyor. Gençler gol atmıyorlar habire paslaşıyorlar.Ofisten çıkınca kavga ettiğim beş genç aklıma geldi. Ben hakkıyla gücümün son zerresine kadar mücadele etmiştim. Bu gavat ise hiç bir şey yapmıyor gelene hoşgeldin diyor.Döven gençler hiç acele etmiyorlar işin tadını çıkarıyorlar. Ne dayak ama onlar her vurduğunda Levent abi zevke geliyor tezahürat yapıyor. Gençler duymasada taktik veriyor.Fazla değil üç beş dakika geçmedi Volkan deyusunun haşatı çıktı.Levent abi
_ Oğuz bey bak senin mesaj şimdi gidiyor dedi.Gençlerden birisi eğilip yerde yörük çuvalı gibi yatan Volkan ın saçlarından tutarak bir şeyler söyledi Levent abi tercümesini yaptı.
_ Eğer bir daha elalemin evli karısına bacısına göz dikersen bir dahaki sefere önce çükünü keser sonra da münasip yerine sokarız anladın mı? dedi. Volkan yattığı yerden başını sallıyordu. Saçını tutan genç mi yoksa kendisi mi sallıyor pek anlamasam da ,havaya tamam der gibi kaldırdığı elinden bence kendisi sallıyordu.
Vay anam vay. Ne dayak ,ne dayak adam hallac pamuğuna döndü. O kadar kinli olmasam ben bile yerde sere serpe yatan yamulmuş herife acıyacağım.O suçlu ben ise hiç suçum yokken aynı şekilde beş kişi tarafından dövüldüğüm hele birde etkenlerden birisinin de şu an yerde yatan lavuk olduğu aklıma gelince adama acımam geçti.Jeep in etrafı meraklı kalabalık tarafından kalabalıklaşmaya başlayınca oradan ayrılıp doğruca otele geldik.Lobide Levent beyi birkaç arkadaşı ile otururken bulduk. Bizi görünce Levent bey Sarı Levent te bir ağız işareti yaptı. Sarı Levent te sağ elinin tüm parmak uçlarını aynı hizada birleştirerek güzel işareti yapıp sonrada baş parmağı açık diğerleri kapalı okey işareti yaptı .Levent bey bu işaretlerden sonra yüzü gülmeye başladı.Yanlarındaki misafirlerine beni göstererek
_ Haluk bak Oğuz benim casinonun eski müdürü Ankara ya ziyaretimize gelmiş deyince masadaki diğer adamlara selam verip el sıkıştık.Levent bey
_ E Oğuz nasıl buldun Ankara yı gösteriyi beğendin mi? diye gülerek sorunca ne diyeceğimi bilemedim zaten gerekte kalmadı Levent bey
_ Siz şimdi çıkıp dinlenin akşama beraber yemekte konuşuruz.deyince lobiden ayrılıp odama yöneldim.
Kendim yapmasamda vip den yapılanı seyretmiştim buda beni az çok tatmin etmişti dahasına gerek yoktu; yani Ankara da işim bitmişti.Çok keyifli bir akşam yemeği oldu iki Levent adaş ve ben eskileri yad ettik. Bugünkü dayağı konuştuk zaman nasıl geçti hiç anlamadık. Onlara Antalya da son zamanda yaşadıklarımı daha ayrıntıları ile anlatınca hepten hiddetlendiler. Her zaman yanımda, arkamda olduklarını söyleyip durdular. Güzel duygulardı önemsenmek,bir çıkar gözetmeksizin zor zamanlarında dostlarının yanında olması sahiplenilmek hoş duygulardı.Öyleki son zamanlarda düşen özgüvenim adeta tavan yaptı eksik olmasınlar.Yemekten sonra bir casinoya inip acı kahve içip maziyi az daha karıştırdıktan sonra vedalaşıp ayrıldık .Sabah erkenden Antalya ya yola çıktım.
Antalya yı ne kadar sevsemde Gülşen siz bir Antalya bomboş kupkuru.Ne tadı ne de tuzu var. Onu çok özledim. Sesini ,kokusunu, çocukça korkularını, endişelerini ,sakarlıklarını herşeyini.Onun olan herşeyi ile gözümde tütüyor. Mahkeme günü yaklaştıkça onu görücem diye içim kıpır kıpır atıyor.Derken sayılı gün geldi çattı. Duruşmamız sabah erkenden 10.30 yazıyor. Erkenden adliyeye gittim.Adliyeden oldum olasıya nefret ederim. Bu kadar korkunç bir yere nasıl olurda saray sıfatını verirler onuda anlamam.Adliye sarayıymış daha neler. Ha bir de simit sarayı var. Onu da unutmamak lazım. Simidin sarayı olabiliyorsa adliyenin de hayli hayli olur…
Koridoru en iyi görebileceğim yere gidip oturdum saat on civarlarında Kayınpederler de cümbür cemaat geldiler. Çifter avukat, ailece tam kadro. Ben avukat bile tutmadım; zira hiçbir avukat hissiyatıma tercüman olamaz. Hakime kendimi ben anlatmalıyım. O derece yani. Ben yapayalnız, biçare.Herkesin içerisinde güneş gibi parlayan Gülşen imi hemen gördüm. Koyu yeşil uzun bir elbise ve onun üzerine mantosu şu yaz gününde başında eşarbı evlenmeden önceki halinde, yine kapanmış tabir edilen giyimde. Ben onu görünce hafif doğruldum O da beni görünce uzun sanki aylar değil yıllar sonra ilk kez gözlerimiz birbirine özlemle kenetlendi.Elektrik diyorlar ya işte tam da bu olsa gerek. İçimde birşeyler yanıp kavrulmaya başladı. Hafif gülümser gibi yaptım refleksen ondan bir tepki bekledim sanki tam beklediğimi görecek gibiyken Sülük Süleyman aramıza karakedi gibi giriverdi. Farkında değilim ama görürüm umuduyla hemen ayağa kalktım ama ne mümkün…Aile kurt saldırısına uğramış yavruyu korumak amacıyla sürünün merkezine hapsedip korumaya almışlardı. Ben ancak Süleyman’ın pis bakışını görebildim. Bu zibidiyi en yakın zamanda eşek sudan gelene kadar dövmeliyim diye düşünüp yıkılmış bedenimi banka geri bıraktım.Fazla geçmedi Mübaşir yırtınırcasına koridora Gülşen ve benim ismimi haykırdı. Salona girdik herkes yerini aldı. Ben Gülşen tarafına bakmak için resmen çaba harcıyorum.Sağda solda , parlak duvarlarda desklerde yansımasını arıyorum. Onu görebildiğim her an kalbim daha çoşkulu atıyor. Liseli aşıklar gibiyim. Karşıdan gören beni otistik zanneder,kıpır kıpırım.Kimin ne zannedip hakkımda ne düşündüğünün hiç mi hiç önemi yok.Hakim mütelayı okuyup önce Gülşen lere anlaşmalı boşanma kararlarının devam edip etmediği tarzda sorular sordu. Kulağım onlarda olsa da her fırsatta Gülşen le göz göze gelmek için olağanüstü çaba sarfediyorum. Lakin adi kız bakmıyor,daha bir bakışını yakalayamadım.Avukatları gerekli konuşmayı yaptıktan sonra hakim bana döndü kimlik kontrolünden başlayarak ne kadar gelirimin olduğuna kadar bir sürü soru sordu hepsine sakince cevabımı verdim
_ Anlaşmalı boşanmaya razı olduğunu beyan etmişsin
_ Evet hakime hanım beyan etmek zorunda bırakıldım korkudan
_ Nasıl yani boşanmak istemiyor musun? diye sordu
_ Hayır efendim istemiyorum dedim .Dosyadan çıkarttığı bir a dört kağıdı bana doğru sallayarak 18.09.1997 tarihli bu evrakta anlaşmalı boşanmayı kabül ettiğini beyan etmişsin.dedi
_ Evet doğrudur efendim,yaptım ama isteyerek değil bir nevi zorunluluktan
_ Evladım o nasıl zorunlulukmuş açıkla hele deyince kliniğin önündeki kavga olayından başlayıp,mali denetime es geçerek asıl can alıcı nokta olarak gördüğüm iki polisin beni sıkıştırıp cebime uyuşturucu koymaya çalışmalarını tehdit etmelerini ve ellerinden kurtulabilmek için anlaşmalı boşanmayı kabul ettiğimi onlara söyledikten sonra beni bu şartla serbest bıraktıklarını, bu olaydan o kadar çok korktum ki bu evrakı verdikten sonra Antalya’yı bile terk etmek zorunda kaldığımı açıkladım.Hakime hanım olayı deşmek için o sordu, ben cevap verdim. Hiç uyuşturucu kullanmadığımı tıbbi raporlarla kanıtlayabileceğimi,o günü alışveriş mağazasının kamera kayıtlarından çıktısının cd sini istemeleri halinde mahkemeye sunabileceğimi söyledim. Hakime hanım niçin suç duyurusunda bulunmadığımı sorduğunda ; ben yalnız birisiyim kime karşı suç duyurusunda bulunabilirdim dedim. Can güvenliğimden endişe ettiğimi söyledim.Gülşen lerin avukatı bunların tamamiyle farazi hayal ürünü olduklarını vurgulayıp beyanı değil evrakı esas alması için hakime diretti. Bu açıklamaların benim güvenilmez bir yapım olduğunu gösterdiğini söylesede ben karıma sırılsıklam aşık olduğumu iki dünya biraraya gelse ondan ayrılmayacağımı ,çok güzel mutlu bir evliliğimiz olduğunu hakime dilim döndüğünce acıklayıp asla boşanmayacağım dedim.Tabi salon karıştı Kayınpeder son bir aydır başlarına gelen her şeyi hızlı hızlı mahkemeye anlatmaya ve tüm bu felaketlerin baş sorumlusunun benim olduğunu söyledi.Cevap bile vermedim zira daha önce Antalya yı terk ettiğimi söylemiştim. Suç atılmadan savunma yapılırsa şüpheye yer kalmaz. Yani savunmayı kendi istediğin şekilde suçlanmadan yapacaksın kulağına küpe olsun.Hakim inanmasa da kayınpederi tek tek neler yaşadıklarını anlattı bana dönerek
_ Sen ne diyorsun bu suçlamalara diye sordu
_ Ben dedikleri zamanda Antalya da değildim. Takdiri ilahi,yuva yıkanın yuvası olmaz,en azından huzurlu olmaz dedim.
Hakime hanım benden elimdeki cd ile cumhuriyet savcısına gidip suç duyurusu yapmamı salık verdi.Mahkemeyi bir ay sonrasına tekrar gün verdi tokmağını vurunca Gülşen e döndüm ve onun o ela gözleriyle karşı karşıya geldim ve bana gülümsüyordu. Gözlerime inanamadım o tebessüm hayatta gördüğüm en güzel şeydi. Bir anda ümit pınarlarım öylesine coşkun dalgalara dönüştü ki değil Sülük Süleyman ve cenabı milyonları önüme set olsa topunu ezer geçer, en yalçın kayalarda onları un ufak ederim. Dünyalar benim oldu o ela gözde evreni haşa yüce yaradanımı, gelmişi geçmişi, alemleri en önemlisi hasretle yanıp tutuşan aşkı gördüm.Gülşen tarafının kalkan ellerden ,tehtitlerin bağrış çağrışları ancak onların acizliğinin göstergesiydi. Vız gelir tırıs giderdi.Koridorun sonuna kadar arkalarından baktım acaba bir kez daha bakar mı diye ama Kayınpederin Gülşen nin kolunu tuttup çekiştirdiği gözümden kaçmadı. Eminim bu olay bitti edasıyla gelmişlerdi ama çok farklı hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaşmışlardı. Niye niyet neye kısmet tabi kabak yine Gülşen ime patlamıştır. Onlar için her şeyin baş sorumlu oydu.Mahkemenin diğer tarafına araba parklarının olduğu tarafa yöneldim. Yukardan üçüncü kattan aşağıya Gülşen i bir daha görürüm umuduyla pencereden aşağıya bakıyorum. Parkta arabalarını gördüm gözüm çıkışta. Bizimkiler göründü. Kayınpeder hala Gülşen nin kolunu bırakmamış kızı adeta sürüklüyor. Hemen arkalarında onlara yetişmekte zorlandığı her halinden belli olan kayınvalide var. Sülük karısı Kadime ile grup hızlıca arabaya doğru yürüyorlar. Araca vardıklarında Süleyman kapıları açtı kayınpeder Gülşen in kolunu bırakıp arka kapıya doğru ittip kendisi diğer tarafa yöneldi. Gülşen arka kapıyı açınca hemen binmedi eşarbının uçlarını yüzüne götürdüğünü gördüm. Zannedersem ela gözlüm ağlıyordu. Annnesini bakmak için geriye döndüğünde kalbim yine pancar motoru gibi çarpmaya başladı. Canım benim ya sonra arabayı binip gözden kaybolana kadar arkalarından baktım.Sonrada cumhuriyet savcılarının olduğu kata çıkıp kapıda bekleyen her savcı koridora çıktığında oturduğu yerden oturup kalkan yaşlı bir polisin gösterdiği savcı beyin odasına girdim.Olayı anlattım
_ Savcım ben kimseyi suçlamıyorum yalnızca başımdan geçen bu talihsiz olayı hakim beyin yönlendirmesiyle size bildiriyorum.
_ İyi de kardeşim niçin bunca zaman bekledin, niye olay olduğu zaman gelip şikayetini bildirmedin?
_ Korktum efendim karşımdakiler devletin resmi görevlileri,sunabileceğim bir delil ,gösterebileceğim bir şahit mi var ne diyebilirdim ki? dedim
_ Peki şimdi ne değişti niye geldin?
_ Valla sayın savcım hakime hanım dedi ondan geldim
_ Peki şikayetçi misin ?
_ Hayır değilim
_ Bakın doktor bey siz benimle dalga mı geçiyorsunuz ? Şikayetci değilsin. Yaptığın ise ciddi bir suç duyurusu. Ne yapmamı bekliyorsun?
_ Ne haddime sayın savcım yalnızca Hakime hanım git anlat dedi. Bende gelip size anlattım, başkada ne amacım ne de bir arzum vardır. Hatta ben bu adamlara hiç bulaşmak istemiyorum.
_ Siz ne iş yapıyor sunuz? Sanki sizi bir yerden gözüm ısırıyor diye sordu savcı .Oysaki ben daha odaya girer girmez tanımıştım arasıra casinoya gelir makina oynardı .Şamatacı bir arkadaş grubu vardı söyleyip söylememekte bir an kararsız kaldım.
_ Casinodan tanışıyoruz ara sıra müdürlüğünü yaptığım casinoya gelirdiniz arkadaşlarınızla deyince
_ Tamam ya sizi oradan tanıdım.Vay be peki azizim bu ne hal. Şimdi neredesin?
_ Casinoculuğu bıraktım şimdi psikolog doktor olarak çağlayan barınaklarda kliniğim var diye sohbeti açtım.Kim olursa olsun insanların casinolara kumara karşı inanılmaz karşı konulamaz bir merakı var. Sohbet casinoya döndü otoriter savcı gitmiş yerine meraklı Melahat gelmişti. Ordan burdan sordukca soruyordu. E bende bu durumu elbet değerlendirdim, sohbetin koyulaşması için hiç bir katkıdan kaçmadım.Çaylar geldi işi olanlar kapıya gelse de adam bir bakışı ile herkesi püskürttü. Önüne gelen kağıtların yalnızca gözü ile fotoraflarını çekip kocaman kocaman imzalarını attı.Bulduğu her fırsatta sorularını sordu. Benden tiyo almaya çalışıyordu. Bende bonkörce verdim de verdim. Bu akşam verdiğim taktikleri mutlaka uygulamaya koyacaktır.Yaklaşık yarım saatlik sohbetten sonra
_ Bakın Oğuz bey ne yapalım biliyor musun bu cd bende kalsın. Hiç bir şey yapmayalım eğer o şahıslar bir daha sana yaklaşacak olurlarsa al şu kartvizitimi direk beni ara. Akşam sabah farketmez sen ara ben gereğini yaparım deyip kapıya kadar beni geçirdi.
Şimdilik adliye olayını kazasız belasız hatta düşündüğümden de güzel bir şekilde geçiştirmiştim.Ankara daki dayakta içime su serpmişti ama Gülşen’in hali gözümün önünden gitmiyordu. Onu hakikaten çok özlemiş ne yapıp ne edip bu işi istediğimiz şekilde sonuçlandırmalıydım. Ben Gülşen’in benden vazgeçtiğini hiç inanmamış böyle bir şeyi ihtimal dahi vermemiştim.Zaman herşeyin ilacıdır derler ya ömrümüz varsa göreceğiz ne olacağını… Hayırlısını temenni etmekten başka elden bir şey gelmiyor.Adı üstünde çiftlerin kararı tek taraflı istemekle olmuyor. İki tarafında niyeti,arzusu ne istediği önemli. Yoksa sen kendi kendine gelin güveği olmaktan öteye gidemiyorsun.
Melike hanımı arayarak Antalya ya döndüğümü kliniği tekrar açmak için hastalarla iletişime geçmesini,ticaret odasınında yuvarlak masa terapilerine katılanlarla da bağlantıya geçip cumartesi aynı saatte isteyenlerin salonda hazır bulunmalarını istedim.
O hafta kliniğe gedikli hastalarımız dediğimiz demirbaşlar geldi. Görüşmediğimiz zamandaki yaşanmışlıklar masaya yatırılıp değerlendirdik. Bir kısmının ilaçlarını güncelledik. Hafta sonuna kadar aralıksız sıkıştırılmış terapiler yaptım zaman nasıl geçti inanamadım.Cumartesi günü akşam 18 de ticaret odasının bize tahsis edilen salonunda sekiz on kişilik eski grupla yuvarlak daire terapisindeyiz.Salona girip daha selamlaşmamız bitmeden Osman bey
_ Doktorum casinoları kapatıyorlar dedi.Dediğinden önce bir şey anlamadım kim niye kapatıyor casinoları?
_ O da nereden çıktı diye sordum
_ O oo sizin haberiniz yok mu? Meclis karar aldı önümüzdeki yıl casinoları kapatacaklar.
_ Yok canım olur mu öyle şey? Devlet bir sürü vergi alıyor,herşeyde tam olmasa bile kontrol altında. Niye kapatsınlar durduk yerde?
_ Valla müdürüm siz gündemin gerisinde kalmışsınız. Torba yasa ile karar meclisten geçti ve çoktan cumhurbaşkanı tarafından onaylandı bile. Ocak 98 de kapatılacak dedi. Bir iki kişide Osman beyi destekleyici tarzda konuşunca galiba adam doğru söylüyor.Konu ile ilgili neler bildiğini sorduğumda Osman bey tek tek bildiklerini söyledi.
_ Hayırlısı dedim pek de inanmayarak.Osman bey
_ Sizce neden böyle bir karar alama gereğini duydular diye sorunca
_ Valla kanun koyucuların neden niçinini anlamak için konuyu iyi bilmek gerekir. Kanaatimce yanlış bir karar olduğunu düşünsemde mutlaka altında haklı sebepler vardır dedim .Stajyer psikolog meslektaşım
_ Hocam siz fikrinizi bir söylesiniz niçin böyle bir kapatmaya gitmiş olabilirler?diye sordu.
_ Bence dedim ama bu benim fikrim; bu konuyu anlayabilmek için öncelikle Türkiye deki casinoların geçmişini ve faaliyet süreçlerini iyi analiz etmek gerekir. Bu irdeleme neticesinde neden ve niçinlerini bulabiliriz.Konu konuyu acar derler ya isterseniz bugünkü seansı buna ayıralım.Size Türkiye’deki casino işletmelerinin şu on yıllık sürecini size anlatayım ve hep beraber süreci analiz edip hükümetin casinoları kapatmakta haklı olup olmadıklarını tespit edelim ne dersiniz? diye sorunca herkesten tamamı aldıktan sonra tarih dersine başladım.İlginç bir tarih dersi olacağı başından belliydi. Ne yapayım konunun kendisi ilginç.
_ İsterseniz coğrafi alanı daraltıp size kendi şehriniz Antalya yı anlatayım.Aslında 1989 yılında Antalya da ilk casino açıldığında bu ilk değildi zira on yıl önce İstanbul ve bir kaç ilde casinolar faaliyetteydi. O zaman da yine alınan bir kararla kapanmıştı yani biz 1989 yılında açılan ilk casinoyu Türkiye’nin casino macerasındaki ikinci evresi olarak düşünebiliriz. Ünlü bir ailenin yeni açılan beş yıldızlı otelinin hemen giriş lobi nin yanındaki alanı bir ingiliz firmasına işletici firma olarak kiraya vermesiyle casinoculuk start aldı. Bu casino Türkiye’de ikinci evrenin ilk casinos uydu. Ha Antalya’daki bir başka otel ilk evre yasalaştığında yürütmeyi durdurma almalarından dolayı yalnızca makinalardan oluşan slot casinosu vardı.Başlangıçta konu ile ilgili hemen hiçbir yasa ,genelge ,kanun yoktu. Yani sizin anlayacağınız Ankara daki ülkeyi yönetenler casinoculuğa, atomu bildikleri kadar yabancıydılar.Tek istenen Türk vatandaşlarının casinoya girişi yasaktı. Ya yabancı olacaksın yada çifte vatandaş olacaksın, yoksa mümkün değil. Antalya turizmin başkenti.
1983 yılında turizmde pilot bölge olarak seçilen Antalya da devlet otel yapılacak araziyi tahsis ediyor,beş yıl geri ödemesiz inanılmaz şartlarda kredi veriyor,hatta oteli yaparken ki tüm harcamalarınızı bünyenizde bulunan diğer şirketlerin vergilendirilmesinde gider olarak gösterebiliyorsunuz. Yapmış olduğunuz oteli devlet 49 yıllığına size tahsis ediyor . Şimdi düşünün böyle şartlarda eğer gücün var ise kim,hangi iş adamı otel yapmak istemez… Tam kırk dokuz yıl. Kim öle kim kala. Aslında o zamanın şartlarında çok iyi düşünülmüş bir proje, yatak sayısını artırmak için mükemmel bir adımdı. Yani olayı nereden baktığınız önemli. Şimdi size soruyorum bir beş yıldızlı otel yapmak için deniz kenarında bir otel arsası almak isteseniz ne kadar para isterler ? Oysaki o yıllarda şimdi üzerinde beş yıldızlı otellerin bulunduğu arsalar çalılık ,killi topraklı üzerinde ticari bir tarım bile yapmanın mümkün olmadığı,kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdi. Antalya rivierası adeta bir şantiyeye dönmüş her yerden mantar gibi beş yıldızlı oteller yükselmeye başlamıştı. Şimdi otellere bir kenara koyalım, asıl konumuz casinoya gelelim. İlk açılan casino hiç bir kanun nizamı olmadan yaklaşık bir yıl tek casino olarak faaliyet gösterdi.Türkler alınmasada Antalya da sezon uzun, az turist ve gurbetci gelmiyor. İlk casinoyu acan ingiliz firması ingiliz junket gruplarıyla da destekleyince git gide artan bir iş hacmine ulaşıyor, Para bu sen kazanırsın diğerleri seyreder mi otellerin inşaatı bittikce yeni casinolar açılmaya başladı. Bitir oteli ac casinoyu.Şehir in her yerinde mantar gibi casinolar bitmeye başladı. Yalnızca şehirde mi? İlçelerde beş yıldızlı otellerin ve birinci sınıf tatil köylerinin olduğu her yerde. Sayı şehrin kaldıracağının çok üstüne çıktı ve kaçınılmaz son Türk vatandaşlarına da serbest bıraktılar. İşte bu karar dananın kuyruğunun koptuğu yerdi. Antalya’yı ve tatil yörelerini geç diğer birçok şehirde özellikle büyük şehirlerde kum gibi casinolar açıldı. Haddinden fazla casino olunca casinolar arasında ki rekabet alevlendi.Ticaret bu haliyle. Herkes daha fazla kumarbazın kendisine gelmesini ve kendi bünyesinde uzun süre kalmasını istiyordu.Her casino yönetimi değişik promosyonlar çekilişler,hatta oyun masa kurallarında esneklikler yaparak oyuncuları etkilemeye çalışıyordu.Masa limitleri coşmuştu. Müşteri evinden limuzinler ile alınıyor,muhteşem açık büfeler ile ağırlanıyor içki,sigara aklınıza ne gelirse hiç bir şeyden kısılmıyordu. Araba,para ,tatil çekilişlerine kadar bir sürü promosyon… Yeterki gelsinler. Şimdi düşünün hangi casino hangi promosyonları yapıyor haftanın kaç günü, müşterilerine sunduğu hizmetleri düşünün dedim. Salondaki küçük grubumuzda bana hak veren ibareler gürültüler yükseldi.
_ Yani arkadaşlar iş amacından sapmıştı. Beş yıldızlı oteller ve birinci sınıf tatil köylerinde casinoların açılmasındaki amaç otel bünyesinde farklı bir rekreasyon*72 alanı yaratmaktı. Şimdi gelinen nokta ise tüm ülkeyi örümcek ağı gibi saran lüks kumarhanelere dönmüştü.
_ Peki size soruyorum Ankara kanun koyucular ülkeyi idare edenler bu hıza yetişebilmişler miydi? Ben söyleyeyim yok yetişmek bir yana nal toplar hale gelmişlerdir. Oysa olması gereken kanun koyucu kuralları,kaideleri belirler. Sektör ,bu kurallar dahilinde faaliyet gösterir,işleyişini yapar değil mi? Bizde ne yazık ki tam tersi olmuştur.Sektör önden gitmiş ilgili bakanlık ise çok gerilerde kalmıştır.Hiç unutmuyorum ilk gelen genelgede bazı maddeler biz sektör çalışanlarını çok şaşırtıp güldürmüştü.Örnek vereyim casinoya kravatsız,ceketsiz girilmez.Komik değil mi. Mesela burayı Antalya yı düşünün. Ağustos sıcağı o dayanılmaz nemde kimse şorttan başka bir şey giymezken casinoya kravatsız ceketsiz giremezsin. Biz casinocular da az değiliz hani; hemen çözümünü buluverdik. Casino giriş resepsiyonun yanına elbise gardropları oluşturduk bir sürü kravat,herkese de ceket koydık. Yeni bir casino modası oluşturduk; adam ayağında şort üstünde çeket,boynunda ergen lise öğrencileri gibi göbeğinde bağlı kravat garip garip tiplemeler meydana çıktı.Ben kravatı başına rambo gibi bağlayanı ,pantalonunun üstüne kemer gibi saranı gördüm. Bu ne hal dşye sorduğumuzda ; şortunu göstererek bunun üstüne kravat bağlayıp ceket giymek daha mı normal diye cevap verince adama hak vermemek de mümkün değildi deyince küçük grup bir kıkıradı. Bende bir bardak suyla az bir nefeslendim.
_ Aklı selim arkadaşlarımız ne dediler biliyor musunuz? Genelgeyi eleştirmeyin ilk kez bu genelge ile yasallaştık dediler.Düşününce yerden göğe kadar da haklılardı.
Ankara yani bakanlık kazançtan pay almak istiyordu ve değişik değişik yollar buldular. Mesela müşterilere giriş kartları dağıttılar. Her casino üç bin tane almak zorundaydı. Antalya nın küçük beldesinde faaliyet gösteren kendi halindeki bir casino da üç bin tane,Metropol megakent istanbuldaki 24 saat dolup taşan casino da üç bin tane. Antalya da o beldede üç bin kişi yok ki ama faaliyetine devam edeceksen parayı verip kartları almak zorundasın. Turnike sistemi koydular.Hemen bir yıl sonra farklı bir sistemi devreye aldılar gene casinoları söğüşlediler. Daha sonra masa ve makinalara fahiş peşin vergi getirdiler. Kart paralarını yükselttiler. Bunların sonuçları sizce ne olmuş olabilir? Söyleyeyim kendi halinde sessiz ve amatörce faaliyet gösteren ne kadar küçük casinolar varsa zaman içinde oluşmuş daha profosyonel çok daha agresif casinoculuk yapan zincir casinoların kucaklarına ittiler. Zincir casinolar büyüdükce güçlendiler, güçlendikce acımasız oldular artık. Öncesinde ek bir rekreasyon alanı olarak düşünülen casinolar tam bir kumarhaneye dönüşmüştü. Haliyle can yakmaya başlamıştı ve hakikatten pis de can yakarız.İş eğlenceden kazanç savaşına dönüştü.Plansız programsız bir sürü casino ülke halklarına sunulan tetiklenen, promosyonlar, reklamlar, kolay ulaşılabilirlik daha bir çok şey sayabilirim las vegas, monte carloya döndü canım şehir.
Denetim yok. Sıkı kural, kaideler yok. Yapan yapanın yanına kar kalıyor. Bakanlığın gönderdiği denetleyiciler casino ile ilgili en küçük ne bir fikri ne de bilgisi var. Casinoyu denetime gelmiş denetci elinde metre yangın kapısının ebadını ölçüyor kapı içeriye mi yoksa dışarıya mı açılıyor onu kontrol ediyor.İçerde ise masa limitleri coşmuş,krediler tavan,suç dünyasının duayenleri casino sahibi olmuşlar daha neler… Deve kuşu göm kafanı kuma. Denetlemeciler bir beldedeki casinoyu denetliyorlar burası son casino diyorlar. Oysaki takipteki iki beldede en az üç tane daha casino var ama onlar ruhsatsızmiş “onların adı görev kağıdımızda yok” diyorlar. “Ee ne olacak?”diye sorduğunda; Denetleyici arkadaş orası bizim değil valiliğin sorumluluğunda diyor. Bu nedir? Bence traji komiktir dedim grupta yine gülüşmeler kara komik espiriler dolaştı.Hatice hanım
_ Oğuz bey öyle şeyler anlattınız ki bence kapatsınlar böyle olacaksa veya devam edecekse dedi.Bir iki kişi daha Hatice hanıma destek verdi.
_ Valla bunlar anlattıklarım buz dağının üstü, daha ne yaşanmışlıklar neler neler var. Toplumun Sosyolojik yapısını tehdit eder duruma geldiyse,aile kurumuna ,bireylerin yaşamına tehlike arz etmeye başladıysa elbette. Tüm bunları engel olamıyor,aciz kalıyorsan kapat gitsin. Bence kapatmak acizliği kabul etmektir. Devlet her şeye muktedirdir. Devletsin, muktedirsin. E o zaman sorun nedir? Benim anlayışımda koyacaksın kuralları ama adam gibi hak hukuk gözeterek ben yaptım oldu, olacak değil. Her kesimi işletmecisinden,çalışanına ve de oyuncusuna hatta tedarikçisine kadar sarıp sarmalayan kollayan,koruyan devamlılığı esas alan…Denetlersin.Kural kulvar dışına çıkanı anında eseleyen ısrarı halinde de yeri gelirse oyun dışında bırakan mekanizmayı kuracaksın. Kuracaksın ki bak bakalım herkes ,her kesim nasıl hizaya geliyor. Devletten büyük güç yalnızca yaradandır. İşleri de öyle zor değil, hatta çok da kolay. Zira şu ikinci devre dediğim zamanda casinoculuğun gerek maddi anlamda gerekse çalışma şartlarının iyi olmasından dolayı çok kalifiye elemanlar camiaya girdi. Hakikatten kalifiye insanlar yetişti. Casinoculuk yapısı gereği zaten pek çürük elmayı bünyesinde bulundurmaz, hemen eler. Seç içinden işi bilen eğitimli kalifiye adamları,oluştur bir komisyon,bir ekip; kursunlar sana bir düzen herkes kazançlı çıksın. Şimdi soruyorum casinoları kapatırsan yıllardır bu sektörün içinde çalışan on beş bin kişiden fazla personel var, onlar ne yapacak? Aileleriyle çarp dörde altmış bin kişi etkilenecek. Onca pahalı ekipmanı ne yapacaksın? Onca binayı yapılan inşaatları dekorasyonlar için harcanan para milli servet değil de nedir?Asıl kapatınca onca kumar oynamak isteyen kitleyi ne yapacaksın? Ülke içinde tutabilecek misin? Bekle tutarsın. Su aka aka yolunu bulur derler. Emin olun bir yolunu bulacaklardır. İmkanları olan yurt dışına gideceklerdir ,casinolar açıkken junket grupları ithal ederken şimdi ise junket grupları ihraç etmeye başlayacaksın. En önemlisi herşey artık tamamiyle senin yani devletin kontrolü dışında olacaktır. Sıfır kontrol.Adama soramazsın niye Amerikaya gidiyorsun,niye Fransa’ya gidiyorsun diye… Gider kumarını oynar, elin gavuruna bırakır paracıkları ardına baka baka gelir.Sen vergi alamadığın gibi milletinin öz parası başkalarına akar.Pek iddialı konuşmayı sevmem ama bakanlık bana desin ki sektörden topla ekibini al sana tam yetki kanunlar nizamlar uyarınca yap düzenlemelerini, bak iki ayda nasıl bu sektörü hizaya getiriyorum.Bu işi yüzyıllardır yapanlar var. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok dedim Osman bey
_ Valla Oğuz bey kapanırsa onca çalışan heba olur dedi
_ Korkmayın Osman bey casino çalışanlarının çoğu özellikle canlı oyun personeli kalifiyeli elemanlardır. Başlangıçta bir süre sıkıntı çekselerse de ,oyun kuralları dünyanın her yerinde aynı. Ülke dışına giderler. Ayrıca bu iş millet olarak bizim yapımıza çok uygun. Emin olun gittikleri her yerde de imzalarına atıp kısa zamanda iyi pozisyonlara gelirler. Diğer yönden haklısın; nereye gidersen git eğer çalıştığın iş dalı kendi ülkende yasak ise büyük sorun. E ne diyeyim Allah kolaylık versin hepsine. Hatice hanım
_ E biz ne yapacağız şimdi yurt dışına kumara gidemeyeceğimize göre
_ Hatice hanım benim ve sizin hep beraber yapmaya çalıştığımızı farkında olmadan otomatikman yapılıyor. Artık çaresi yok kumarı bırakacaksın dedim gülerek.Şahin bey
_ Çaresi yok biz onu bırakacağız da acaba o bizi bırakacak mı ? dedi gülerek.İçimden mümkün değil diye geçirip güldüm herkes Şahin beyin esprisini güldüğümü zannetti. Oysaki casinolar kapansa bile kumar olmaya , kumarbazlarda oynamaya devam edecektir. Ha ne olacak A oyunu,casino olmayacak, başka başka oyunlar B ler C ler olacaktır. Sonuçta ne değişecek şekiller,çeşitlilikler farklılaşacaktır.
Bu casinoların kapanma olayı aslında uzun süreden beri konuşuluyor konu ile ilgilenenlerin hep gündemindeydi. Ben ise ne yalan söyleyeyim kapatılmasına mantığım almadığı için hiç inanmadım. Ne zaman nu konu açılsa fikirimi bu yönde beyan ettim. Şimdi anlıyorum ki galiba yanılmışım. Ankara bu işi gerçekten son verecek gibi gözüküyor. Hayırlısı diyelim.
Siteye eve geldiğimde akşamın körü olmuştu. Bomboş ev bir süreden sonra duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Uzun süreden beri evde olmadığımdan unutmuşum ev Gülşen siz tam bir virane. Buzdolabında kalmış,kullanım süresi geçmiş yiyecekleri çöp poşetlerine doldurup kapının önüne bıraktım. Az bir sağı solu toplayıp düzelteyim desem de içimdeki sıkıntı adeta beni boğmaya başladı. Saat çoktan gece yarısını geçmiş hiç uykum da yok. Kendimi dışarıya attım. Bu saatte gidilecek en iyi yer casino diye düşünüp Heaven casinoda karar kıldım.Hiç olmadı üç beş sohbetin belini kırarız.
Heaven nın daha resepsiyonuna geldiğimde tanıdık güleryüzlü personel ilgiyle beni karşıladılar. En son papazın geldiği günden beri hiç gitmemiştim zaten öyle casino alışkanlığım olmadığından personel beni karşılarında görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler. Halimi hatrımı sorup içeriye buyur ettiler. Kapıdan girer girmez Cemal ve Cenk beyler beni karşılayıp içeriye oturma gruplarından birisine buyur ettiler. Yemek tekliflerini geri çevirsemde acı kahveye oldum olasıya dayanamam.
_ E Cemal bugün sizin yasa yasallaşmış görünen o ki bu adamlar harbiden casinoları kapatacaklar.
_ Valla ne diyeyim müdürüm senin gibi bende hiç kapanacağına ihtimal vermemiştim ama dediğiniz gibi galiba biz kapatacaklar.
_ Kesin zaman belli mi ?
_ Gelecek yılın ilk ayı yani ocakta kapanacak deniliyor. Ocağa ne kaldı ki üç ay sonra last three denilecek gibi gözüküyor. Cenk ordan atladı
_ Müdürüm ben hala kapanacağına ihtimal vermiyorum,kapatmak akla ziyan. dedi Cemal
_ Sen istediğin kadar ihtimal verme Cumhurbaşkanı onayladı oğlum daha bunun aklı maklı kalmadı.
_ Personel ne diyor bu işe
_ Ne diyecekler herkes hala kapanmaz, kapatamazlar diyorlar. Aslında kapanacağına ihtimal vermiyorlar veya inanmak istemiyorlar.Lakin bir çoğu daha ilk günden gelecek kaygısına kapıldı bile. Keşke paraları biriktirip bir şeyler en azından başımıza sokacak bir ev falan alsaydık diyorlar. Biliyorsun çoğumuz yağmur hep böyle yağacak zannedip kaplarımızı doldurmaktan öte günümüzü gün ettik. Paramızı har vurup harman savurduk, senin anlayacağın şapa oturduk tam anlamıyla dedi. Cemal doğru söylüyordu casino psikolojisinden mi nedir parayı paradan çok pul adeta bir marka gibi gördük. İyide kazanıyorduk ve kazandıklarımızın altından girip üstünden çıktık genelde casino personelinin neredeyse tamamı böyleydi.Şimdi ise geldiğimiz nokta üç aya kadar casinolar kapanacaktı ve bildiğimiz profesyonelleştiğimiz işi yapmayacaktık e o’zaman biz ne yapacaktık bunları kendimi çok iyi tanıdığım casino personelinin yerine koyarak söylüyorum.Harbi bu kadar genç dinamik insan ne yapacaktı?Cenk
_ Aman müdürlerim enseyi karartmak yok kapanırsa kapansın bu ülkede aç kalan olsada, açlıktan ölen yok bakarız başımızın çaresini bir şekilde.Ben mesela kurüzlere *73 gitmeyi düşünüyorum.Çalışan arkadaşlarım var hiç de fena kazanmıyorlar,gemide iş kolayda, yaşamak zor, zor mor bir şekilde çalışacağız başka yolu yok.
_ İyi de oğlum sen bekarsın tek başınasın istediğin yere gidersin biz ne yapalım çoluk çocuk?
_ Müdürüm hiç canına sıkma gün doğmadan neler doğar bu aralar Kıbrıs’ın adı çok geçiyor bir çok firma yer otel bakıyormuş Türkiye’ye yakın en önemlisi pasaport falan gerekmiyor Kıbrıs ı kumarhaneler cenneti yaparlarsa hiç şaşmam. dedi cemal
_ Bencede çok mantıklı Kıbrıs aha hemen şurası ucak kalktığında kahveni içimeden inişe geçiyorsun dedi ben de
_ Bence de en uygun yer orası peki bunca casino ekipmanına olacak onunla ilgili bir şeyler belirginleşti mi? diye sordum.Cemal
_ Yok şu an her şey bir muamma kapandıktan sonra ne fark edecek ki.
_ Öyle deme ya sonuçta özel sektör olsa bile milli servet yani Tüm Türkiye’deki tüm casinoları düşünürsen servet değerinde, insanlar az fuar takip etmedi yani.dedim Cemal
_ Mehmet beyin dediğine göre bunlar gümrüklü mallar olduğu için yurt içinde satılması falan yasak olur, tekrardan gümrüğe teslim edilmesi istenebilir diyor. dedi Cenk
_ Boşverin ekipmanı falan asıl bunca çalışan biz ne olacağız? aklıma geldikce keyfim kaçıyor hani kruvazör falan diyorum da hepsi aptal tesellisi.dedi
_ Valla ne olacağını hepimiz yaşayıp göreceğiz şimdi ne desek hepsi boş ben hala kapatacaklarına inanmıyorum veya inanmak istemiyorum dedim.Cenk
_ Müdürüm birçok casino çalışanı da sizin gibi düşünüyorlar hatta aralarında kapanıp kapanmayacağına dair bahis oynayanlar ,iddiaya girenler bile var dedi.Cemal
_ Personelin suratlarına bakarsan ne halde olduklarını anlayabilirsin dedi .Cemal haklıydı personelde alışa gelenin dışında bir durgunluk vardı Ortamda sanki bir şeyler değişmiş gibiydi, herkes işinin gereğini yapsa da eksik olan birşeyler vardı. E kolay değil casinoların kapanması yalnızca işlerinin değil yıllardır kendileri ile bütünleşen bir nevi yaşam tarzlarının da ellerinden uçup gitmesi demekti.İş bulunur, para kazanılır. Lakin on yıldır bu işi yapan bir nevi tersine dünya yaşayan bir sürü insan vardı. Başka insanlar için ne kadar sıradışı olarak görülse de onlar için ise alışıp kanıksadıkları yaşam tarzlarını kaybedeceklerdi; bununla baş etmek inanın pek kolay olmayacak bir dünya problemle karşılaşacaklar. Kendimden biliyorum onca yıl casinoda çalıştıktan sonra casinoculuğu bırakıp doktorluk yapmaya başladıktan sonra yaşamımda inanılmaz değişiklikler olmuş,yeni yaşamıma alışmak için inanılmaz gayret sarfetmem gerekmişti . Bir kaç örnek vermem gerekirse; mesela Antalya nın ne kadar sıcak nemli bir kent olduğunu anca gündüz işine geçtikten sonra anladım. Casinoda çalışırken sabah dokuz on sularında eve gelip yatıyor , öğleden sonra saat dört beş sularında kalkıyordum. Haliyle günün en sıcak zamanını bir nevi yatakta geçiriyordum. Gündüz işine geçince Antalya’nın haziran 20 si ile eylül 20 si arası nasıl cehennem gibi sıcak olduğunu o zaman anladım.
Pek kimse bilmez ama casino kurallar silsilesidir,bir nevi değiştirilemez kurallar kaideler bütünüdür. Yıllarca buna alışmışım. Gündüz ise kural kaide yok atış serbest; hatta insanlar arasında öylesine yalan dolan Ali Cengiz oyunları var ki inanın gece yaşamak daha kolay gelmişti. Adam hemen geliyorum diyor, gelmiyor. Perşembe ödeyeceğim diyor, ödemiyor. Gece daha sakin, gündüz ise insanlar silsilesi. Trafik bile geceleri caddeler bomboşken gündüz tam bir keşmekeş. Gece para kazanmak daha kolay, gündüz ise zor. Kurt isen geceyi istersin, gündüz daha çok kuzular içindir… Bunun gibi birçok şey sayabilirim. Lakin şu da bir gerçek insan girdiği kabın şeklini alıyor. Değişen ortamlara veya şartlara en iyi ayak uyduran varlık. Bu yaradılış özelliğinden dolayı başlangıçta zorluk yaşasalarda eminim personel bir şekilde bunları atlatmasını bileceklerdir. Boşuna dememişler “ su aka aka yolunu bulur” diye.
Cemal lerle eskilerden diğer casinolardaki bir takım yönetim değişikliklerinden ,sıradışı müşterilerden,casino promosyon çekilişlerden falan konuşup vakit öldürdük.Aslında hiç bir işyerinde bu kadar oturmak adetim değildir, çalışırken de uzun zaman kalan misafiri içimden kızardım. Bugün ise kendimi şımarttım. Sağ olsunlar onların yüzlerinden de herhangi bir rahatsızlık ibaresi almadığım için neredeyse sabahın dördüne kadar sohbet edip kaynattık. Sonra eve gelip yattım.
Günlerim sıradanlaşmıştı. Kliniğe gidiyor, hastalarımla ilgileniyor, az bir spor,minnacık televizyon,bolca kitap gözünün kapandığı yerde yat uyu. hedef hep aynıydı. Akşam ise sabah,sabah ise akşam. Sosyal yaşam sıfır.Gülşen siz yarımdım. Yarım insan ne yapabilir ki?Farklılık yaratan tek şey ayda bir konferans ve haftalık yuvarlak terapi grubumuz. Ne yalan söyleyeyim özellikle terapi grubu bana da çok iyi geliyordu. Her geçen gün samimiyetimiz ilerliyor,en mahrem konularımızı bile dairenin merkezine koyar olmuştuk. Grubun doktoru ben olsam da Gülşensiz en ağır vak hasta bendim. Kendimden bir şeyleri onlarla paylaşmak bana da iyi geliyordu. Zaten en uzun konuşmaları casinoların kapanıp kapanmayacağı ile ilgili dedikodular alıyordu.
Yaşam Gülşen siz çok yavandı. Bu tatsızlığı değiştirebilmek için beklemekten başka yapabilecek birşeyim de yoktu. Son mahkemeden sonra sıfır iletişimdeydik. Bazen gözü karartıp Gülşen i arasam da her zaman karşıma ısrarla aradığınız hat kullanılmamaktadır diye bir hatun çıkıyordu. Bazen uzaktan bile olsa görebilmek umuduyla kendimi Gülşen lerin sitesinin etrafında dolaşırken buluyordum. Lakin binadaki boş balkonları bakmaktan öte elime birşey geçmiyordu.Sıradanlık beni inanılmaz rahatsız ediyordu. Patlamaya hazır serseri bir bomba gibiydim.Gülşen den ayrılalı neredeyse üç buçuk ayı geçmişti. Bu gölgesini yitirmiş bir insanın güneşi düşlemesi gibi bir şeydi.
Perşembe günü kliniğe gittiğimde Meltem hanımın az bir tedirgin olarak kapıda beni karşılamasını şahit oldum.
_ Günaydın Oğuz bey Enis bey burada
_ Günaydın hangi Enis?
_ Golden sun casinolarının sahibi Enis Tilki
_ Mr Fox? dedim
_ Evet Mr Fox yukarda. Sabah benden önce gelmişler, geldiğimde onları kapıda arabada beklerken buldum. Enis bey odanızda adamlarından biri salonda diğerleri arabalarında dedi. İçeri girince koltukta uyuklayan koruma beni farkedince hemen ayağa kalkıp ceketini ilikleyip saygılı bir şekilde ”günaydın” dedi. “Günaydın, hoşgeldiniz” deyip yukarı odama yöneldim.Odanın kapısını açtığımda karşı ikili koltukta altmışlı yaşlarda gazetelerden tanıdığım Enis Tilki namı değer Mr Fox un ayakkabılarını çıkartmış ayaklarını koltuğun yan derisinin üzerine uzatarak uyuduğunu gördüm.Adam öylesine derin uyuyordu ki bir an ne yapacağımı şaşırdım. İçeri girip uyandırsam mı, yoksa bırakıp uyanmasını beklesem mi şaşırdım kaldım. Az bir kapıdan adamı seyredip en iyisi bırakayım uyusun deyip aşağıya indim. Koruma henüz koltuğuna yeni yerleşmeye çalışırken beni geri merdivende görünce tekrardan çevik bir hareketle ayağa kalktı. Kısık sesle
_ Enis bey koltukta uyuya kalmış bırakalım uyusun dedim merdivenden inerken
_ Meltem hanım sen bize demli bir çay yap deyip elimdeki çantayı Meltem hanımın masasının yanına bırakıp bekleme salonunda tekli koltuğa yöneldim Korumayı
_ Lütfen rahat olun buyrun dedim. Biz çayımızı içerken ilk randevulu hastam geldi. Onu alışılmışın dışında kış bahçesinde terapimizi yapıp gönderdim.Sonra ikincisi geldi onu da aynı şekilde kış bahçesinde seyansımızı bitirip gönderirken, korumanın değiştiğini fark ettim Melike hanım
_ Diğer koruma arabaya uyumaya gitti diye beni bilgilendirince; Gözleri uykusuzluktan kızarmış adama da “hoşgeldiniz” dedim. Öğleden sonra saat ikiye doğru Enis bey üst kat kapıda gözükünce Melike hanım bana seslenip haber verdi. Yukarıya çıktım.Mr Fox lakaplı Enis bey sabah uyuduğu koltukta oturmuş gözlerini ovuşturup ,kafasını sağa sola döndürerek ,belini genleştirerek esneme hareketleri yaparken buldum. Hoşgeldiniz bile diyemeden söze girdi.
_ Kusura bakmayın Oğuz bey hem habersiz çat kapı geldiğimiz yetmezmiş gibi birde ofisinize sereserpe yerleştip rahatsızlık verdik. Af buyurun dedi.
_ Estağfurullah Enis bey önceden haberimiz olsaydı sizi karşılar,daha iyi ağırlardık. Yani ikili koltukta… dedim koltuğu göstererek
_ Yok inan uzun süreden beri böyle güzel bir uyku çekmemiştim. Bundan böyle uykum kaçtığında yanındayım. Bu koltuğu bana rezerve et diye gözlerini ovalayıp uyanmaya çalışırken espri yapmaktan da geri kalmadı. Kafasını kaldırıp duvardaki guguklu saate bakınca
_ Aman Allahım saat neredeyse üçe geliyor, amma uyumuşum dedi.Bense Mr Fox un kendine gelme çabasını tebessümle seyredip masamın üzerindeki araç gereçleri gereksiz nizami düzeltmelerle meşgul oluyorum. Adam tekrardan mahcup tavırla
_ Ya Oğuz bey İnşallah işine engel olmamışımdır. Ofisini işgal ettim, tekrar kusura bakma deyince.
_ Yok Enis bey ben randevulu hastalarımı aşağıda kış bahçesinde kabul ettim. Onlara da bana da bir farklılık oldu. Rahat olun bir sorun yaşamadık deyip adama teskin ettim.Adam kendine gelip kılığı kıyafetine çeki düzen vermeye başlayınca
_ Çay kahve ne istersiniz ? İsterseniz acıkmışsınızdır size bir şeyler hazırlattırayım dedim.
_ Ne yalan söyleyeyim kurt gibi de açım deyince Melike hanıma telefon açıp bize kahvaltı hazırlamasını dışarıdaki güvenliklere dışardan kebapla içecek bir şeyler söylemesini istedim.
_ Oğuz bey meslektaş sayılırız. Hiç tanışmamış olsak da isminizi daha öncesinden duymuşluğum var. Hele şu Papaz Heaven daki olayı duyduğumda; ne yalan söyleyeyim sizi baya takdir etmiştim. Eh eminim siz de benim hakkımda karşılaşmamış olsakta az çok malumatınız vardır dedi. Bu meslekte çalışıp da onu tanımamak mümkün müdür? Türkiye nin en ünlü zincir casinolarından birisinin sahibi. Soyismi tilki olmasından dolayı ingilizce tilki lakaplı Mr Fox.Şu anda kaç casinosu var kesin rakamı bilmemekle beraber toplamda yaklaşık on dört on beş tane olmalı. Sıfırdan kulüp cülükten hatta bir rivayete göre tombalacılık tan bu kadar casino ve bir o kadarda otel sahibi olan piyasanın en başını çeken Mr Fox şimdi karşımda ikili koltukta uyumuş ,kendince özürlerini kabul etmemi dileyerek oturuyor.Onun hakkında şu ana kadar onlarca yaşanmış hikayeler dinledim.Tüm piyasanın çekindiği namı kadar kurnaz atılgan acayip bir adam kendisine göre doğruları olan ve o doğrular doğrultusunda yaşayan değişik bir tip.Şimdi ise karşımda oturuyor insanın duyduklarının bir kısmı şehir efsanesi olduğunu bile bile o duyduklarından etkilenmemesinin mümkünatı yok.Casinocu yanım dikkat et Oğuz bu adamın ne yapacağı belli olmaz; laflarına sözlerine yapacağın her şeyi tart kontrollü ol derken, doktor tarafım ise bu kliniğe gelen herkes ama herkes hastadır hastanın güçlüsü güçsüzü ,mafyası olmaz, kontrolü eline al sıradan hastaymış gibi davran diyor. Tam bir ikilemdeyim…Şimdi anlıyorum ki ben ne tam bir doktor ne de casinocuyum. Bende her iki olgudan da kıdım kıdım var. Belki beni ben yapan da bu iki olgunun karışıp tek bir vücutta ortaya çıkması.Bence her ikisini de dinlemekte yarar var diye düşündüm.
_ Buyrun Enis bey size nasıl yardım edebilirim? diye sordum
_ Doktorum öyle bir şaba oturdum ki, bilmiyorum yardım edebilir misin? Bir umut geldim.
_ Buyrun sizi dinliyorum.
_ Olayları biliyorsun Ankara karar aldı casinoları kapatıyor deyince. Daha geçen gün Cemal lerle konuştuklarımız kafamda geldi geçti.
_ Öyle gözüküyor dedim
_ Yok gözükme falan değil kapatacaklar. Kapatacaklar da biz ne bok yiyeceğiz? Sonrasını düşünüyor, düşünüyorum ve bu düşünceyi bir türlü kafamdan atamıyorum. Bu artık bir nevi bende saplantı haline geldi.Cumhurbaşkanı yasayı imzaladığından beri bende ne uyku kaldı, ne de keyf. Dirliğim, düzenim gitti.Yediğimden ,içtiğimden hatta siktiğimden bile keyif almaz oldum. Günlerdir gözüme uyku girmiyor. Oturduğum,yattığım yerden sanki su çıkıyor. Durduğum yerde duramaz oldum. İnan sinirlerim,psikolojim fena bozuldu.Casinodaki müdürlerimden biri senden bahsetti . Derdime derman varsa anca senin bulabileceğini söyledi. Bende atladım geldim. Zaten uyku dünek yok; sabah otelde odaya bile çıkmadan direk geldim. Bizim müdür haklıymış günledir kaz tüyü yataklarda uyuyamayan ben, senin şu koltukta son zamanların en güzel uykusunu çektim.Deyip bir daha gerneştikten sonra
_ Artık ne dersin ne yaparsın bilmem, ya medet diyor başka birşey demiyorum dedi.
_ Sizin tarafınızdan bakıldığında zor bir durum öyle kolay atlatılabilecek bir travma değil dedim.
_ Doktor zor da kelime mi? Bunca yıl çalış çabala bir noktaya getir. Elin adamı çıkıp kapatıyorum desin,kolaysa gel de hazmet.Tabi onlar için kolay; emir demiri keser, keser de demir bu kesilesiye kadar neler çeker. Sen ne kadar da bu camianın içinde bulunmuş olsan da inan sen bile bilmezsin biz bu noktalara gelinceye kadar ne badireler atlatıp, neler çektik. Hiçbir şey öyle durduk yerde kendiliğinden olmuyor, hele bizim ülkemizde. Sen biraz ilerleyip palazlan bak başına neler geliyor, kimler musallat oluyor. Hele birde casino gibi bir sektörde,ne aslan ne çakallarla mücadele ettik. Başımızı kaç kez giyotine koyduk,neler yaşadık bunu anca yaşayanlar bilir. Tam bu noktaya geldik şimdi de kapatıyorum diyorlar. Peki ne olacak bizim onca çabamız gayretimiz. Ne olacak bunca çalışanımız, ne olacak yaptığımız onca yatırım masrafımız. Kıçımıza mı sokacağız onca malzemeyi. Hiç sıfırdan casino kurdun mu? diye durduk yerde bir soru sordu.
_ Evet Tekirovadaki Limra casinoyunun kuruluşunu ben yapmıştım dedim.
_ Aha o zaman bilirsin nasıl meşakkatli bir iş olduğunu. Ben tam 17 tane kurdum. Dekorasyonundan tutunda ,her makina,her masayla altarnatiflerden seçimi,gümrüklenmesine kadar herşeyi ile bire bir ilgilendim, Otel sahipleri ile kıran kırana pazarlığından tutuver de rakip casinocularla sidik yarışına kadar aklına gelecek her şey ile inan bana birçok olayla kıyasladığında casino kurmanın meşakkati bile solda sıfır kalır. Yaptık yaptık da ne oldu? sonuç? Adam last tree spin dedi .parmağını şıklatarak .
_ Anladım dedim
_ Yok anlayamazsın dedi küstahça
_ Anlayamazsın zira anlayabilmen için bizzat yaşaman veya yaşayanı şahit olman gerekir. Bizim geldiğimiz yer belli. Ne sırat köprülerinden geçtik , millet bir kez geçer biz bin kez geçtik. Beyoğlunun arka sokaklarında ,dolapdere lerde kulüpçülük ile başladım bu işe. Kumarın en berbatını en pis hallerini görmüş adamım. Babayiğit adamsın her halinden belli,lakin bu dediğim yerlerde gece sen bile dolaşamazsın. Biz buralarda fink atıp piştik. Yandık, yaktık işte ta oralardan en dipten buralara zirveye geldik.Bu anlattıklarım dile kolay öyle üç beş kelimelerle anlatılacak şeyler değildir. Anca yaşayan bilir….
_ Enis bey geldiğiniz yere bakınca bitireceğiniz yer zirve. Üstelik bitirip bitirmemek sizin insiyatifinizin dışında. Olumlu tarafından bakın zirvedesiniz. Mali olarak bir sıkıntınızın olduğunu düşünmüyorum. Başarıysa başarı, niçin bu kadar kendinizi harap ediyorsunuz? diye sordum.
_ Ya mesele para veya başarı değil. Paraysa param yedi değil yetmiş sülaleme yeter. Başarıysa herşey ortada, tartışmaya bile açık değil. E gücü ne yapacağız? Zirvede kral iken bir günde sıradan birine dönüşüveriyorsun; bunu nasıl halledeceğiz.Bizim dostumuz bir ise düşmanımız bindir. Sen hiç taçsız kral gördün mü? Bizim tacımız işimiz, o olmadıktan sonra biz korumasız kalırız. Düzenimiz bir bozulunca biz bir hiçiz. Dört duvar arasında saklanarak mı yaşayacağım? Bugün kaç güvenlik elemanım var sen biliyor musun? Yarın casinolar kapandığında kaç tanesi kalacak? Üçle beşle beni yaşatırlar mı zannediyorsun? Ha paran var tut yeterince diyebilirsin. Sabahtan akşama kadar kapında öylece bekleyecek adamdan hayır mı gelir? 17 casinonun personelinden tutuver de tedarikcilerine kadar oluşturduğumuz dost müttefiklerimizden kaçı casinolar kapanınca etrafımızda kalacak zannediyorsun? Bağlantılar beyin snaps lerine benzer kullandıkça kalınlaşıp güçlenir. Bir süre kullanma zayıflamaya zaman içinde de gereksiz görülerek kopmaya başlar. Sonuç? Sineps bağlantısı olmayan veya az olan beyin ne işe yarar? Ha ölü beyin ha sinepsiz beyin, bence hiçbir farkı yok. Yoksa inan mesele para falan değil. O en son düşünülecek şey. Şükür ondan bol bir şey yok dedi. Mr Fox u anlıyordum iktidarın aldığı kapatma kararı onun iktidarına imparatorluğuna son veriyordu. O buna takmıştı. Adam anlattıkca anlatıyordu benim herhangi bir şey sormama bile gerek kalmamıştı. O hem bir doktora,hem de bir meslektaşına içini dökmenin hazını yaşıyordu. O anlattıkça da benim doktorluk damarım kabarmaya başlamıştı. Herşeyi yalnızca kendi tarafından kendi penceresinden değerlendiriyordu. Ona göre sıfırdan başlayıp,çok çalışmış,çabalamış,binlerce zorluk ve badirenin üstesinden gelerek zirveye çıkmış, şimdi ise bir el altındaki dağı çekerek tepetaklak yere çakıyordu. Tabi bu onun tarafından görünendi. Peki gerçek acaba öyle,onun dediği gibi miydi?
_ Siz kendinize bu kapamayla büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorsunuz değil mi? diye sordum.
_ Sizce de değil mi? diye sordu
_ Peki bu kapatma kararı alanların haklı nedenleri olabileceğini hiç düşündünüz mü?
_ Düşünmem mi? Elbette düşündüm.dedi
_ Sonuc? diye sordum
_ Eğer kanun koyucuysan ,yasama,atama,yürütme,denetleme kısaca herşey senin elindeyse, ki elinde.Varsa eksiklik tamamla. Yanlışı düzelt, yeni yasalarla destekle sağlamlaştır. Kapatma devam ettir. Üstelik devam etmesi senin de menfaatine. Bunca istihdam,vergi, kontrol. Kapatınca sende kaybediyorsun…derken kapı çalındı. Melike hanım elinde yuvarlak küçük sini ile odaya girdi Melike hanım döktürmüştü gene sini harika kahvaltılıklarla doluydu.
_ O teşekkürler pardon isminiz neydi?
_ Melike efendim,
_ Zahmet verdik Melike hanım
_ Estağfurullah afiyet olsun. Melike hanım çıktıktan sonra ben çayımı içerken Mr Fox da iştahla yemekleri götürüyordu.Beraber yemeği teklif etsede “ben o işi çoktan bitirdim” dedim. Özellikle bizim Aydın’da köyde yaptığımız çürütme dediğimiz zeytini çok beğendi.O kahvaltısını yaparken konuşmamız casinodan çok özelimize döndü. Sıradan tanışma konuşmaları. Nereliyiz,evlilik ,çoluk çocuk gibi… İyiki öğleden sonraki randevuları iptal ettirmişim, adam halinden memnun,hiç gitmeye niyeti yok. Böyle bir adama da git demek göt ister. Kahvaltıdan sonra cila niyetine kahvemizide söyledik, kahve ile birlikte konu casinoya geri döndü.
_ Nerde kalmıştık? diye sordu
_ Ankara’nın kapatmada haklı gerekcelerinin olup olmadığında dedim
_ Haklılığı olur mu? Güç onda istediği yasayı çıkarabilir, istediği gibi denetleyebilir. Kim bir şey diyebilir ki? dedi
_ Bugüne kadar çıkarılan yasaları denetleyebildi mi? diye sordum
_ Denetleyeceğiz dedi de, hayır mı dedik diye cevapladı
_ Yani sizce sektörün bu kapatmada hiç sucu yok diye düşünüyorsunuz öyle mi? diye ben ona sordum.
_ Elbette vardır da dedi ben devam ettim.
_ Mesela kartsız müşteri alınmayacak denildi. Siz aldınız mı?
_ Almadık
_ Emin misiniz? Nasıl bu kadar kesin konuşuyorsunuz? dedim
_ Yani… dedi
_ Kredi vermek yasak olmasına rağmen, kredi veriyor muydunuz? diye sordum
_ Veriyorduk kim vermiyor ki ? Beyaz eşyacısından tutun da bakkalına kadar kim borç veya taksit yapmıyo ki bu memlekette.
_ Sizce zaruri bir ihtiyacı taksitle almakla kumarhanede oyunun psikolojisinde iken kredi isteyip oyuna devam etmek bir mi? diye sordum kem küm etti.Doktorluk genim casinoculuğuma galip gelmişti soruları peş peşe sıralamaya başladım.
_ Mesela Enis ney 17 casino nuzun olduğunu söylediniz. Bu 17 casino içinden ruhsatsız olan var mıydı?
_ Yok daha neler ?
_ En az iki tanesini ben biliyorum dedim.Adam şaşkınlıkla yüzüme baktı.
_ Verdiğiniz kredileri tahsis ederken güç ,caydırıcılık ,zorbalık yapıyor muydunuz ? diye sorunca adamın yüzü değişmeye başladı.
_ Ne demek zorbalık? Siz ne demek istiyorsunuz?
_ Enis bey eğri oturup doğru konuşalım. Burası mahkeme salonu değil sonuçta konuştuklarımızın cezai bir yaptırımı, sonucu olmayacak. Doktor hasta ilişkisinde aramızda kalacak. Bundan dolayı sözlerimizi seçmekle dikkatimizi dağıtmayalım. Açık net olalım. Ne demek istediğimi siz pekala biliyorsunuz.Mafya vari bir oluşumunuz var mı? onu soruyorum.
_ Her işi işin gerekleri ile yapmak zorundasındır.Durum ne gerekiyorsa biz onu yaptık. Adam kredi, borç alacak sonrada bunu ödemeyecek. Kim olsa bizim yaptığımızı yapar. Birinde bıraksan sonrasında kimse ödemez. Sanki bilmiyorsun dedi
_ Bürokrasi,yerel yönetimlerle,hatta güvenlik güçleri ile birlikte çıkara dayalı ilişki ağınız var mı?
_ Doktor bence ileri gidiyorsun! diye sesini yükseltti.
_ Hiçte değil,daha bir sürü şey var size sorabileceğim. Örneğin kayıt dışı kazancınız var mı? Casino da haklı bile olsanız ,hile yapanları kaba kuvvet uyguladınız mı?Müşterilerinize casino haricinde kişisel isteklerini mesela uyuşturucu,kadın gibi temininde kolaylık sağladınız mı?
_ Doktor! diye gürledi.Sen ne diyorsun? Beni neyle itham ediyorsun? Sen yürek mi yedin be adam? diye gürleyince; benim de efelik damarım kabardı. Bu efelikten öte yaptığım özeleştiri bir analizdi. Tabi böyle sorulara alışkın olmayan Mr Fox un harareti yükselmeye başlamıştı.
_ Sakin olun benim size itam veya yargılama gibi bir amacım yok. Yalnızca olayı analiz etmemiz önemli. Hani temin dediniz ya hiçbir şey kendi kendine durduk yerde olmuyor diye, bu işte böyle. Bu kapanma göstere göstere geldi.
_ Ne yani doktor şimdi sen bu kapanmanın bizim suçumuz olduğunu mu söylüyorsun? diye sorunca
_ Evet. Ne yazık ki bu kapanmada casino sektörünün büyük payının olduğunu söylüyorum. Altın yumurtlayan tavuğu sabırla yumurtlamasını beklemek yerine ne yazik ki sektör sabırsızca tavuğu kesme yoluna gittiğini söylüyorum. Bunu da bir tek size değil tüm sektöre söylüyorum.
_ Ya gardaşım sen şu dediklerini anlayacağım şekilde bir anlat hele bu tavuğu nasıl kesmişiz biz.
_ Bakın şöyle şimdi kaç casinonunz var 17 tane dediniz. Bu casinolardaki günlük yapmış olduğunuz promosyonları, çekilişleri düşünün. Yaptığınız reklamları düşünün. Hatta ve hatta oyun kurallarında yapılmış olan değişiklikleri düşünün. Hepsi niçin? Daha fazla müşteri çekip daha fazla kazanmak için değil mi derken sözümü kesti
_ İyi söylüyorsun da tüm diğer casinolarda aynı şeyleri yapıyorlar,benzer çekilişler promosyonlar onlarda da var.
_ Dedim ya ben yalnızca sizi değil tüm sektörü söylüyorum. Oysaki casinoların otellerde kuruluş amacı kumar değil farklı bir eğlence alanı yaratmaktı. Sektör ne yaptı? İşi kumara hatta çok stresli acımasız harareti çok yüksek konuma çekti. Müşteri seçmek bir yana dursun casinonun önünden geçeni içeri buyur eder duruma gelindi. Kumar gibi negatif çağrışımı negatif olguları bünyesinde barındıran bir olay bu hale gelmemeliydi. Masraflar giderler arttı. Kazanç yüzdeleri düştü, ama bu ihtiras,yarış hiç düşmedi. Kuş sütü eksik olmayan açık büfeler,limuzin servisler,otelde konaklatmalar, krediler, pahalı içkiler… Kısaca müşteri ne istediyse verelim dediler. Bu da cazibe alanı yarattı.Kişilerin casinoda bulunma saatleri fazlalaştırdı. Soruyorum size kaç casinonunuz günde 24 saat açık? Sonuç ortada. Kendilerini kontrol edemeyen bağımlı kumarbazların casinolara mesken etmesi için her türlü ortam sağlanılmış oldu. Sonuç? Kontolsüz, dümensiz hızla büyüyen,mantar gibi artan casinolar. Her gelene buyur diyen işletmeler. Yıkılan ocaklar. Dağılan ,kanser gibi dallanan budaklanan ve bundan etkilenen toplum. Yani kimse günahsız değil. Casinolara ulaşım veya içeriye giriş bu kadar kolay olmamalıydı. Bu haliyle ben olsamda kapatırdım deyince adamın yüzü renkten renge girmeye başladı. Belki kendisininde bilip hiçbir zaman kendine bile itiraf edemediği bir çok şeyi ben bam diye yüzüne çarpı vermiştim. Ağzını açıpda tek kelime dahi etmedi. Sağa baktı sola baktı ya bismillah deyip kalkıp sanki vebalıymışım gibi hoşçakal bile demeden kapıdan koşarcasına çıkıp gitti. Aşağıdaki korumada Melike hanımda adamın kaçarcasına klinikten çıkmasına bir mana veremedikleri yüzlerinden okunuyordu.Kendisi bilir. Cevabını duymaktan hoşlanmayacağın soruyu sormayacaksın.
Klinikte başka randevum yoktu ama gidecek bir yerim de yoktu. Melike hanımla Mr Fox la aramızda geçenleri yalnızca anlatabileceğim kadarını ona anlatmış ofiste vakit geçiriyorduk ki; kapı çaldı. Melike hanım kapıyı açtığında Enis bey koşarcasına yanıma geldi.Adamın eli yüzü hiç iyi gözükmüyordu.
_ Doktor mu, yoksa müdür müsün? Her ne haltsan şimdi söyle bakalım ben ne yapacağım, daha doğrusu ne yapayım? deyince adamın ne dediğinden hiçbirşey anlamadım.
_ Enis bey size ne yapacağınızı söylemek ne haddime. Sorduğunuzdan da bir şey anlamadım. Neyi ne yapacaksınız? diye sorunca tam bir şey diyecekti ki Melike ve iki korumasını görünce vazgeçti
_ Gel yukarıda konuşalım deyip merdivenlere çifter çifter tırmandı bende arkasından adeta koştum odaya girdiğimizde iki eli belinde bana meydan okurcasına bakıyordu.
_ Doktor dediklerini düşündüm ve söylediğin her şeyde haklısın. Biz dediğin gibi kara adamlarız. Ne yapayım, fıtratım böyle ve şimdi elimdeki en büyük oyuncağım alınıyor. Şimdi söyle bana ben ne yapayım? Dediğin gibi az can yakmadık,etme bulma dünyası. Galiba şimdi bugüne kadar ektiklerimizi biçme zamanı geldi. Biz çakır diken , bıtrak ektik ve bunların hasadı olmaz. Bana akıl ver. Ne yapayım şimdi? Herkes zanneder ki kabadayılar korkmaz, oysa bilmezler ki kabadayılar herkesten çok korkarlar. Zira hayırlı işleri yoktur. Can yakanın canı yanacak. Herkes çektirdiklerini mutlaka çekecektir. Bu değişmez ilahi bir olgudur.Senin düşmanın yok adam gibi adamsın ki arkana bakmadan yürüyebilirsin. Oysaki benim gibi adamların yürüdüğü yollarda acı gözyaşı vardır. Bunlarda kin intikam çağrıştırır. Bunlar bildiğimiz yol sıkıntı yok, böyle yaşamaya alışkınız. Lakin şimdi bilmediğimiz yola gireceğiz ve orada yaşama şansı bize vermezler. De hele ne yapayım.? Adam konuştukça herkesin korkup çekindiği namlı kabadayı kumarhaneler patronu gitmiş ürkek ne yapacağını bilmeyen işlediği suçlarla yüzleşeceğini bilen ve bundan korkan ürkek bir adam gelmişti. Benden medet umar haldeydi zira krallığının devrileceğini çoktan anlamıştı. Karşı taraf şah demiş ve mat kaçınılmazdı.
_ Enis bey önce bir oturun hele bi sakin olun. Kanımca kendinize gereksiz panik atak yaşatıyorsunuz. Endişelenmenizi anlıyorum.Lakin bu kadar kendinizi sıkıntıya sokmanızı inanın anlamıyorum. Son zamanlarda sizi bu endişeye sürükleyen şeylerin kanser oldunuz haberini almaktan daha vahim olduğunu zannetmiyorum. Önce bir gevşeyin. Sakinleşin. İnsanın müdahale edemeyeceği bir sür şey olur yaşamı boyunca ki sizin gücünüz,paranız,namınız herşeyiniz fazlasıyla var. Bu gereksiz endişe niye ki? Herşeyi yapabilme mukdedirliğine sahipsiniz. Gelişen yeni ortama ayak uydurup yaşamınızı daha farklı yönlere yöneltebilirsiniz. Alışkanlıklarınızın kaybolacağını hayatınızın alt üst olacağından endişeleniyorsunuz. Oysa bilge adam diyor ki altın üstten daha hayırlı olmayacağını kim bilebilir? Belki yeni yeni yaşam tecrübeleriyle karşılaşıp, belkide hiç olmadığınız kadar huzurlu iyi bir yaşam döngüsüne kavuşacaksınız,. Pozitif olup bardağın dolu tarafını görmesini bilmelisiniz. A kulvarında bu kadar zirve yapmış birisi inanın B kulvarında da aynı başarıyı gösterecektir. Sakin olun olup kendinizi buna yönlendirmeli sizsiniz..
_ Korku nedir bilmezdim. İnan Oğuz bey ödüm patlıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum dedi ağlamaklı bir sesle gözlerine baktığımda koca adam ağladı ağlayacak gibiydi.
_ Panik atak yaşıyorsunuz alın bu ilacı sizi sakinleştirecek deyip bir bardak suyla çekmecemden çıkardığım ilacı verdim.Adam titreyen elleriyle ilacı içip koltuğa kendini bıraktı. Önüne bakıyor. Eminim şimdi acizliğini zayıflığını bana gösterdiği için kendisiyle hesaplaşıyor. Değişmez bir orman kanunu zayıf düşen alfa*74 ya ilk vuran en yakınındaki olur. Ondan dolayı alfa isen zayıf olamazsın en azından kaçınılmaz sona gelene kadar zayıflığını gösteremezsin. Beşer işte. Beşer şaşar bazen insanın en zorlandığı an kendisini kontrol etmesi gerektiği andır. Hele birde duygu iniş çıkışların olup sinirlerin bozulmuşsa; yap bakalım kontrolünü yapabiliyor musun.? Enis beyin kendini toplamasını bekledim adamda güçlü karakter çok da beklememe gerek kalmadı.
_ Sağol Oğuz kardeş valla biraz rahatladım.Günlerdir düşün düşün kafayı yiyecektim. Kimseye bir şey de söyleyemiyorum. İnan uyku dünek kalmadı ya.
_ Daha da rahatlayacaksınız. Hepimiz insanız yaşamın getirdikleri ile bir takım iniş çıkışlarımızın olmasından daha tabi ne olabilir? Bu yaşadıklarınız çok elzem şeyler. Haliyle zor bir süreç ama inanın bu da bitecek. Su aka aka yolunu bulacak.
_ Bunun farkındayım da… Bilmiyorum,hiç böyle olmamıştım. Sıfırdan 17 casino bir onun yarısı hotel öyle kolayca olmuyor. Kimler kimler elimizdekini almak ortak olmak, bizi yiyip yutmak için üstümüze gelmediler ki. Elimdekileri tutup kaybetmemek için ne mücadeleler verdim. Kendimi hiç böyle aciz güçsüz hissetmedim. Şimdi ise kürdan kırılmasından,tahta gıcırdamasından korkar oldum. Bizim camiada herkes korkar; lakin içindeki korkuyu dışına yüzüne dahi taşırsa bu onun sonu olur. Ben ise şimdi bunu iliklerime kadar hissediyorum.dedi
_ Nihayetinde bu kadar kuvvetli namlıda olsanız sizde insansınız ve tüm bu yaşadıklarınız insancıl şeyler. Kişi zaman zaman kendisini çözümsüzlük sarmalının içinde bulabilir. Bu hepimizin başına geliyor. Böyle hisstmeniz bu sarmaldan çıkamayacak anlamına gelmez. Her şey gibi bu süreçte geçicidir. Önemli olan bu süreci en az zarar, ziyanla geçirebilmek.dedim
_ Doktor çözüme gelelim. Ne yapayım ben şimdi ? diye sordu
_ Yapacağınız basit öncelikle size yazacağım ilaçları düzenli olarak kullanacaksınız,haftalık seans yapmamız gerekir dedim
_ ilaç tamamda sizinle bu seansa gelmemin duyulması bile beni korkutuyor. Benim ne zaman nerede olacağım pek belli olmaz dedi.Kayınpederin kafası deli doktoruyuz ya aynı zihniyet zaten hiç anlamamışımdır insanda beyin tüm vücudun patronu her organ ona çalışıyor herşey onda toplanıyor,her organa o hükmediyor. Ne yazık ki insanlarda diğer organların rahatsızlanmasında doktora gitmesi,ilaç alması her türlü tedaviyi görmesi normalken ,beyinde oluşabilen bir rahatsızlık için doktora gitmek ,terapi görmek ,ilaç almak insanları tedirgin ediyor. Bu ne lahana ne turşu. Patron hasta olursa o vücut sağlıklı olabilir mi?
_ Siz onu dert etmeyin isterseniz önceden organize eder siz bana değil söylediğiniz yere ben size gelirim deyince bu söylediğim hoşuna gitti. Çünkü namı değer Mr Fox un ne zaman nerede olacağını kimse bilmez diye konuşulanlar demek şehir efsanesi değil gerçekmiş.Adam kendince hayatta kalmak için ne taktikler kullanmış. Vay anasını diye düşünürken
_ Bak bu olur doktor hatta haftalık falanda değil ihtiyac duyduğumda seni ararız gelirsin. Sen diğer hastalarına bir süre ara versen neyse zararın fazlasıyla karşılarız dedi. Bu teklifte tam ona yakışan tarz sana ihtiyacım var benim ol diğerleri ,diğer hastalar? Ne yaparsa yapsınlar .
_ Şöyle yapalım diğer hastalarımı öyle yüz üstü bırakamam, bizim çalışma saatlerimiz sabah 10 ile akşam 17 arası geri kalan zamanda siz ne zaman isterseniz buluşabiliriz. İstediğiniz yere de gelirim dedim. Hastalarımı bırakmayacak olmam ve bulduğum çözüm adamın hoşuna gitti. Bana şöyle farklı bir tarzda süzdü.
_ Aferin doktor. Anlaştık ne zaman olursa ha. Biliyorsun biz tersine dünya yaşayan insanlarız telefonun hep yanında olsun.dedi
_ Ben alışkınım istediğiniz zaman arayabilirsiniz dedim .Mr Fox hızla oturduğu yerden kalkıp elini uzatıp tokalaşıp kapıya yöneldi. Yine adamı merdivenlerde yetişebilmek için aynı telaşe ile takip etmek zorunda kaldım,Melike hanımı görmedi bile. İki güvenlikle beraber klinikten çıkıp kayboldu. Arabasını ne zaman haber verdiler ne ara geldiler anlamadık bile.Tam kliniği kapatacaktık ki kapıya bir taxi geldi. Şöförün iki elinde iki zarf. Birini Melike hanıma birisini bana verip “Esin beyin selamı var, teşekkür ediyor” deyip cevabımızı bile beklemeden dönüp gitti.Melike hanım kendi isminin yazılı olduğu zarfı açınca bir çığlık attı. Şaşkınlıkla elinde bir tomar dolar ile durduğu yerde zıplayan Melike hanımı gülerek seyrediyordum elimdeki zarfın şişkinliğinden Mr Fox un çok cömert biri olduğu belliydi.
İşler güçler beni oyalasa da Gülşen i görememek artık dayanılmaz olmaya başlamıştı. Her fırsatta kendimi Gülşen lerin sitesinin karşısında veya aynı parkın içindeki çay bahçesinde otururken buluyordum. Adi bir kez olsun insan balkona çıkmaz mı?Umutsuzca beklemek beni deli etse de vazgeçemiyordum. Lakin o birtürlü kendini göstermiyordu. Ev halkından Gülşen hariç hepsini bir şekilde pencerede,balkonda,ağagıda giriş kapısında hatta araçlarının içinde gördüm; bir Gülşen yoktu. Bu durum artık dayanılmaz bir hal almıştı.
Yaz gelip geçmiş çok sevmiş olmama rağmen bir kez denize bile girmedim.Zaman ilerledikce eskisine göre korkularımı da bastırmayı bilmiştim.Zaten uzun süreden beri beni kimse de rahatsız etmemişti.
Ekim ayında olmamıza rağmen hava çok güzeldi ve side taraflarına doğru araba ile öylesine amaçsızca gidiyordum.Sezon bitmiş, Antalya kış sakinliğine bürünmeye başlamıştı.Bu şehrin kışı sonbaharı daha bir başka oluyor. Tabiatın hüzünlere bürünmüş tüm renkleri gözleri, gözden çok da gönülleri yakıyor.Kumköyden sideye plajlara indim. Plajlar sakinleşmiş havanın tatlı sıcağından hala plajda bir takım insanlar denizin tadını çıkarıyorlar. Ortalık yaza göre o kadar dingin ki, keşke mayomu yanıma alsaydım diye düşünüyorum . Ha bu arada Mr Fox un zarfından çıkan para ile ikinci el güzel bir araba aldım . Zaten beni birazda bu tarafa sürükleyen şey yeni arabamı kullanma isteği. Su sporlarının olduğu yerde park edip plaja indim. Paraşütle uçanları, jet ski binenleri seyrediyorum. Bir görevlinin dron ile su sporlarını yapanları filme aldığını görünce bu bana çok ilginç geldi. Adam oturduğu yerden darona bağlı kameradan jet ski yapanları öylesine ustalıkla filme çekiyordu ki görüntüyü merak edip adamın yanına kadar gittim.Adam aleti o kadar ustalıkla kullanıyordu ki her açıdan jetski dekilerin filmini çekebiliyordu.Gördüklerim aklıma bir fikrin doğmasına neden oldu. İşi bittikten sonra adamla adam dediğimde yirmili yaşlarda bir genç; kendisini bir olay için bana yardım etmesi halinde dolgun bir ücret ödeyebileceğimi söyledim. Genç illegal bir iş olup olmadığını sorunca ben meramımı kısa yoldan kendisine anlattım. Kendimi tanıtıp psikolog doktor olduğumu duyunca ikna olması pek de zor olmadı.Sezonun bitmesinden dolayı zaten bu hafta onlarda toplanıyorlar mış. Haftaya İstanbul a dönecekmiş ama dönmeden benim işimi halledebileceğini söyledi. Antalya da kalacak yeri dert etmemesini bende misafir olabileceğini söyleyince daha bir memnun oldu.Buluşma planı üzerinde hem fikir olunca yanından ayrıldım.
Faruk, daroncu genç telefonda konuştuğumuz üzere perşembe günü Antalya ya geldi. Kendisini havaalanı yolu üzerinde kararlaştığımız yerden alıp doğruca Lara ya Gülşenlerin sitesinin karşısındaki parka götürdüm. Karşıdan kimseye çaktırmadan Gülşen lerin sekizinci kattaki evlerini gösterdim. Beraber sitenin etrafını dolaşıp keşif yaptık. Neyi nasıl yapabileceğimize dair değerlendirmeler yaptık.
_ Oğuz abi sen hiç endişelenme. Biz bu işi çok kolay çözeriz. Sitenin havaalanına yakın olması, birinci piste inecek uçakların hemen Düdenin üzerinden geçmesi de bize büyük avantaj sağlıyor. Kimse ne sesimizi ne de görüntümüzü görür. İyi bir planlama ile bu işi tereyağından kıl çeker gibi hallederiz. Önce dronu bir havalandırıp sitenin ve etrafın geniş açı bir filmini çekelim. Akşama üstüde çalışırız Park kalabalıktı.Mahalle arasına ara yollardan bir yere park edip, dronla yaklaşık bir on dakika her yerden görüntü aldı. Akşam görüntüleri seyrettiğimizde planı kurmamız kolay olmuştu.Karşı bloğun üstü dronu indirip kaldırmak için çok uygundu.Plan çok basitti. Ben parkta bekleyip uçak yaklaştığında Faruğa haber verecektim.Faruk ta uçak sitenin yakınından geçesiye kadar alabildiğince görüntüyü alacaktı.Uçak geçip ortalık sessizliğe bürünmeden hemen önce dronu karşı bloğun çatısına indirip bekleyecekti.Planımız basit olsa da geyet etkiliydi.Zira anladığım kadarıyla Faruk da işinin ehliydi.
Birinci gün planımızı aynen uyguladık.Kesik kesik bir sürü çekim yaptık. Akşam çekimlerimizi tek tek incelesek de evde kayınvalide ve kayınpederin görüntülerinin haricinde birşey göremedik. Ertesi günü tekrar denesekte sonuç değişmeyecekti. Üçüncü gün tüm ev halkını mutfakta yemekte yakladık. Lakin yine Gülşen yok. Allahım çıldıracağım, nerede bu kız. Faruk benden de inatçı çıktı. “Abi sen merak etme eğer o evde ise ben mutlaka sana onun görüntüsünü getireceğim” diyor.Ümütsizliğim onun teskinleri ile hayat buluyor. Arabayı da ona verdim. Beni kliniğe bırakıp o Gülşen lerin siteye gidiyor.
Perşembe günü seans bitip hastamı uğurlamak için merdivene çıktığımda; aşağıdan Faruğun bana gülerek baktığını gördüm. O beni yukarda görünce kaş göz edip parmağını okey diye işaret edince tüm vücudumun heyecandan kasıldığını hissettim, Tahminim doğruysa Faruk görüntüyü almıştı.Yukarı gelmesi için el ettim.Faruk önde meraklı Melike hanım arkada odaya girdiler Faruk
_ Oğuz abim söyledim sana benden kaçmaz diye. Yengemizin görüntüsünü aldım deyince içimde yanmaya başlayan fokurdamayı bastırıp heyecandan kesilen nefesimden geri kalanını kullanarak
_ Helal sana Faruk helal! Hadi aç şu benim bilgisayarı kullan dedim. Faruk bilgisayara bir iki bağlantı ile görüntüyü açtı. Filmi ileri sararak Gülşen nin olduğu çekimi bulmaya çalışıyor. Biz Melike hanımla sabırsızlıkla Faruğun arkasında hızlı hızlı geçen görüntüde Gülşen i görmeye çalışıyoruz Faruk
_ Aha burada deyip filmi normal akışına alınca mutfak kapısından Gülşen nin hızla girdiği görüldü,Gülşen,raflardan birisini açıp bir küçük kavanozlarda bir şeyler arıyor. Çekmeceden çıkardığı bir çay kaşığı ile kavanozdan bir şey muhtemelen türk kahvesi bir kaşık alıp ağzına götürüyor. Sonra hızla bir bardak alıp sebile yöneliyor su doldurup içiyor .Sanki midesinde bir şey varmış gibi midesini tutuyor. Sağa sola etrafında hızla dönüyor. Balkon kapısını açıp derin derin temiz hava almaya çalışsa da birden öne doğru hızlıca eğilip çiçek saksısının içine kusuyor. Kayınvalide ve yengesi Kadime koşup yanına geliyorlar. Kayınvalide eğilip Gülşen in kusmasını kafasını geriye doğru abartılı çevirerek eli Gülşen in omzundan tutup bekliyor. Yengesi de mutfaktan plastik bir kap getirerek kayınvalidenin belinin altından Gülşen e veriyor. Gülşen saksıyla araya giren kaba kusmaya devam ediyor. Bir süreden sonra Gülşen i içeri mutfağa alıp sandalyeye oturtuyorlar. Kayınvalide mutfak bezini lavoboda ıslayıp Gülşen in yüzünü siliyor. Gülşen ise sandalyede kendini bırakmış sanki nefes almakta zorlanıyor. Sonra tekrardan plastik kaba kusmaya çalışsa da kusamıyor.Mutfak kapısında yeğenleri belirse de anneleri onlara uzaklaşmaları için uyarıyor. Onlar içeriye geri gidiyorlar. Gülşen nin saçı başı dağınık. Pijamalar içerisinde çok zayıflamış sanki elinin yüzünün feri gitmiş.Kendi aralarında hararetle bir şeyler konuşuyorlar. Yengesi dolabı açıp muhtemelen soda olan küçük renkli şişede bir içecek veriyor. Gülşen bir yudum aldı almadı onuda kusuyor.En sonunda kayınvalide ve yengesi iki kolundan tutup ayağa kaldırıyorlar ve mutfaktan çıkıyorlar.
_ Hasta ya hasta olmuş gülüm,bir deri bir kemik kalmış ah ah dedim Melike hanım Faruğa
_ Az bir geri alsana şu filmi dedi Faruk
_ Nereyi alayım dedi ben ise
_ Kesin midesi bozuk hasta; çiğ kahve mideye iyi gelir. Nesi var acaba? diyorum Melike hanım
_ Şu sandalyeden kalktığı yer var ya orayı göster deyince ekrandaki film ileri geri hızlı hızlı tekrardan hareket etmeye başladı Melike hanım
_ Ha işte şurası sandalyeden kalkışı. Yok olmadı. Şöyle yan döndüğü yer. Yok az işeri. Bir daha yavaş, yavaş işte tam burası. Müdürüm gözün aydın baba oluyorsun diye çığlığı basıp koluma sertce vurdu.
_ Ne ne diyorsun Melike? diye sorsam da ekrandaki Gülşen’in donmuş resminde gözüm nur yüzlümün yüzünden göbeğine kaydırsamda farklı bir şey görmeye çalışırken Melike hanım
_ Gözün aydın müdürüm. Gülşen hasta değil, hamile diye tekrar etti
_ Ya git işine. Onu da nerden çıkardın? dedim gözümü ekrandan ayırmayarak
_ Faruk az daha geri al, al. Az daha, tamam dur. Yavaşlatarak oynat diye Melike hanım casinolarda kamera odasında hile yapanları yakalamak için incelediğimiz kayıtların kontrolünün aynısını komutlarıyla Faruğa yaptırıyordu.
_ Bak bak işte sandalyeden nasıl kalkıyor. Bak kıçını öne kaydırdı,sağ eli göbeğinde bak bak kaykılarak kalkıyor. Evet zayıflamış hem çok ama bak elini tuttuğu yere bak. Afrikalı çocukların verem göbeği gibi. Gördün mü müdürüm? Gülşen hasta değil hamile ve fena aşeriyor. Vah zavallım bir deri bir kemik kalmış.Faruk tekrar filmi oynatınca Melike hanımın haklı olma olasılığı tahminimin çok üzerine çıktı.
_ Müdürüm rahat ol biz kadınlar yanılmayız hamile diyorsam hamile, hemde bal gibi. Aynı şeyleri bende yaşadım. Bilirim. Vay be! Baba oluyorsun. Muştuluğumu isterim. Endişem neye dönüştü bilecek durumda değilim. Duygu değişkenliği labirentlerinde kaybolmuş haldeyim. Biz casino cuları şok etmek pek öyle kolay değildir. Lakin şu an ben kimim? Nerdeyim? Ne yapıyorum, tam bir ambale olmuş haldeyim, Faruk Meltem bir şeyler söylüyorlar da; acaba ben duyuyor muyum?Dünyada mıyım? ,Rüyada mıyım? Bende her şey,zaman durdu. Tüm devrelerim yanmış haldeyim. Gördüklerim. Melike hanımın söyledikleri. Ekrandaki Gülşen’in görüntüsü… Bebek, bebeğimiz. Bu nasıl bir şeydir Allah ım? derken… Bacağımda bir acı hissettim Melike hanıma baktım
_ Müdürüm dondun kaldın. Müjde diyorum, müjde kendine gel deyip boynuma sarılıp iki yanağımdan öptü.
_ Hayırlı olsun Allah sonuna erdirip analı babalı büyütsün. Kendine gel ikinci çimdik geliyor deyince gülerek Melike hanımın sevincine katıldım. Sandalyede oturup bize bakan Faruğun yanaklarından öpüp Melike hanımı kucaklayıp kendi etrafımda iki döndürdüm.
Kendime gelmeye çalışıyordum. Yıllardır bir evlat sahibi olmayı ne çok istemiştik. Zaman ilerledikce ümidimizin azalması… Neredeyse doğal yollardan artık evlat sahibi olamayacağımız neticesine gelerek,tüp bebek düşünme evrelerine gelmişke. Şimdi ise baba olma şansı…Soz zamanlarda yaşadıklarımız… Gülşen i görme sevinci bir yana bebek kelimesi… Böyle bir sevinci Gülşen ile paylaşamama… İçinde düştüğüm duygu sarmalı beni fırtınanın önünde savrulan çakır diken topağına çevirmişti. Tozun tomurun içine sağa sola savruldukca her bir olgum çanımı inanılmaz yakıyordu. Kendim gibi elime bir şeyler olmuştu. Hareketten harekete,biçimden biçime geçiyordu. Yumruk oluyor tüm nedenlerin üzerine patlatmak istiyordu. İstem dışı açılıp kapanıyordu. Bir belime gidip konuyor, konduğu yerde duramıyor,bir dizime bir kabama vuruyordu. Sağa sola bakıyorum. Etrafımda dönüyorum. Koltukları masayı tekmeleyesim geliyor. Sonra aklıma bebek geliyor; sıçrayıp avizeyi kucaklayasım geliyor. Vücudumun her bir parçası iradem dışına çıkmış kızgınlık…Nefret…Sevinç…Hem de yeni bir doğumun neden olduğu ölümüne bir sevinç… Dilimde bu başsızlar korosuna katılınca içimde dönüp duran olasılıkları gem vuramayıp kendi kendime konuşmaya başlamışım.Tutarsız kelimelerle,iç dünyam dışa vurmaya başlayınca
_ Gidip alacağım Gülşen i. Engel olmaya kalkanları gerekirse sekizinci kattan aşağıya atacağım. Adi bunlar. Nasıl olurda hamile bir kadını kocasından ayırmaya çalışırlar, böyle bir şey olabilir mi? Vay ya baba oluyorum. Acaba kız mı yoksa oğlan mı? Hiç farketmez, yeterki sağlıklı olsun. Faruk helal sana. Sana da helal Melike. Nasıl da gördün Gülşen’in hamile olduğunu. Kaptırmış giderken Melike hanım araya girdi
_ Müdürüm dur. Dur az bir sakin ol. Bak çimdikletme gene. Dur. Otur hele. Size şöyle harika bir keyif kahvesi yapayım, karşılıklı içelim. Otur otur.deyip koltuğu yerleşmemi sağladı.Faruk sakinleşmem ve işini hakkıyla yapmış olmanın rahatlığı ile lavaboya gitti. Melike hanım elinde kahve tepsisiyle döndüğünde ben koltukta iki elim kafamın arkasında ensemde kilitlenmiş , otururken ayaktaki anatomiye almış iki ayağım birbirinin üstünde tavana bakıyor ne yapmam gerektiğini belirlemeye çalışıyordum. Öylesine dalmışım ki Melike hanımı fark etmemiştim ki ayağı ile ayağımı dürttü
_ Müdürüm hepten dağıttın ama… Az bir toplanıp kendine gel. Endişelenme.Bundan sonra her şey yoluna girer dedi. Kahvelerimizi içtik. İlk anın şokunu atmayı başarıp Faruğun bugün İstanbula akşam uçağı ile dönmesi gerekiyormuş. Birkaç gün daha kalması için ısrar etsek de geciktiğini babasından şimdiden paparayı yediğini, annesinin hasta olmasından dolayı acilen gitmesi gerektiğini söyledi. Biletini bile dünden rezerve ettirmiş.
_ Oğuz bey bu da sizin şansınız, eğer bu görüntüyü bugün yakalamamış olsaydım akşam gidiyordum. Yengenin hamile olduğunu belki de hiç anlamayacaksınız veya öğrendiğinizde çok geç olacaktı dedi. Haklıydı nasıl olurda böyle bir şeyi benden saklayabilirler? Bunu da aklım almıyordu. Yoksa yanılıyor muyduk ? bunun ihtimali dahi şu andan itibaren beni tedirgin edip germeye yetti. Faruğu daha tutamayacağımızı anlayınca önce eve geldik. Faruk eşyalarını aldı sonra yol üstünde bir kebapçıda akşam yemeği yiyip havaalanında onu selametle uğurladık.
Tüm gece gözüme zerre uyku girmedi. Sabah erkenden Gülşen lerin sitesinin kapısına gidip Gülşen ile konuşmak istesem de kulübede bulunan iki güvenlikçiyi aşamadım. Telefonuma kayınvalide çıktı , konuşmak istememi geri çevirdi, ısrar edince polis çağırmakla tehdit etti.
Süleyman’ın dükkanına direksiyonu kırdım.Hırdavat inşaat malzemeleri satan mağazasına vardığımda tabi onlar da pek dost canlısı karşılamadılar. Hemen ne kadar çalışan varsa etrafımı çevirdi. Onlara tek istediğimin Süleyman ile konuşmak olduğunu söylesem de nafile.Derken biraz sonra Kayınpederi gördüm. Elinde bastonu hışımla bize doğru söylene söylene geliyor. Onu gören çalışanlar saygılarından kenara çekilince karşıma gelip bastonu kılıç gibi kaldırıp bastonu elektrik çarpmış gibi titreterek
_ Ulan mendebur senden kurtulamayacak mıyız! Ne diye geldin gene köpoğlu! diye bağırıyor. Süleyman da saklandığı delikten çıkmış bize doğru koşuyor.Dil alışkanlığından olsa gerek
_ Baba konuşmamız lazım dedim de
_ Baba deme lan! Mendebur! Baba deme bana diye haykırdı
_ Tamam demem. Lakin konuşmamız lazım, önemli dedim
_ Seninle konuşacak bir şeyim yok benim! Cehennem ol git, çık artık hayatımızdan! diye haykırıyor. Meramımı daha iyi anlatabilmek umuduyla ona doğru bir adım atmamla beraber hazırda bekleyen adamlar üzerime atladılar. Adamlardan kurtulabilmek için ellerim havada üç beş adım geriye gidip kenarda dizili biriketlerin üzerine çıktım. Süleyman da babasının yanına gelmişti
_ Bakın konuşmamız lazım diyorum size. Bana iki dakika verin diyorum diye ısrar etsemde… Süleyman
_ Siktir git lan ne konuşacakmışsın bizimle! Defol buradan! Yoksa gebertirim seni diye tehditleri peşi sıra sıralıyor. “Adamlarına atın lan bunu dışarı” diye direktif veriyor. Benimki de akıl hırdavatçıda kavga olur mu? Adamlardan en masumunun elinde keser sapı var; hem de çeşit çeşit tornadan geçmiş saplar. Dikkatli bakınca birinde kürek olduğunu görünce; adamları sakin olmalarına söyleye söyleye dış kapıya kadar geri geri gittim. Kayınpeder de Süleyman da bana demediklerini bırakmadılar. Sokağa çıkıp özel mülklerinden çıktıktan sonra
_ Bana bak kayınpeder Gülşen’in hamile olduğunu biliyorum. Ne onu ne de doğmamış çocuğumu size bırakmayacağım. Ya aklınızı başınıza alırsınız, ya da bundan sonra sonuçlarını katlanırsınız. Bu size son ihtarım, anladınız mı? Karımı da çocuğumu da size bırakmam! diye bağırdım. Süleyman’ın ellerinde sopalarla bekleyen çapulcu ordusu bile söylediklerimden etkilenmişti. Kovup dövmeye çalıştıkları adam karım, çocuğum diye haykırıyordu. İçlerinden beni tanıyanlar kim olduğumu bilenler de vardı. Çoğunun gardının düştüğünü fark ettim. Yüzlerini kayınpeder ile Sülüğe döndürmüşler ne diyeceklerini merak ediyorlardı. Kayınpeder ise ordudan vazgeçmiş elindeki bastonla bana doğru hücum etmeye çalışıyordu.İşler tersine dönmüş birileri onu tutuyor sakinleştirmeye çalışıyordu. İhtiyar bedeni tutanlardan kendini kurtaramasa da ağzı hepten bozulmuştu. Sayıp sövüyordu.
_ Günah benden gitti karımı ,çocuğumu almaya geleceğim. Götünüz yerse vermeyip karşı durun. Bundan galli altta kalanın canı çıksın! diye bağırıp, arabama bindiğim gibi tozu dumanı karatak kalkışımı yapıp oradan ayrıldım.
Yok bunlar man kafa anlamazlar.Mümkün değil anlatamazsın. Değişmelerini beklemek zaten aptallıktı. Artık savaşımız öyle gizli saklı börtü böcekle olmayacak, bundan sonra kıran kırana yüz yüze. Zafer süngünün ucundaydı. Göğüs göğüse…Ya onlar beni ya da ben onları yiyip bitirecektim. Azdan az ,çoktan çok…
Adamlara bak ya; konuşalım diyorum ona bile yok… Karım diyorum, çocuğum diyorum… Arabanın içinde ne anaları kaldı ne de bacıları. Şehre kadar küfrettim.Önce kliniğe gelip sakinleşmeye çalıştım; ne mümkün. Sonra da Gülşen lerin sitesinin olduğu yere. Gülşen lerin evinin tam karşısına geçip “Gülşen!” diye bağırıp çağırmaya başladım.Güvenlikler gelse de sokaktayım ne hakla müdahale edecekler? Baktılar olmayacak; Polis çağırdılar. Ben ise kimseyi dinlemiyor “Gülşen!” diye bağırıyordum. Tüm siteyi ayağa kaldırdım. Polis gelene kadar “Gülşen!” diye bağırıp çağırdım. Gülşenlerin sitesi ve çevredeki apartmanların tüm balkonları bahar çiçekleri gibi meraklı Melahatlarca doldu. Ünlediğim ismi şahanem yok; biliyordum perdenin arkasında büzülmüş bana bakıyor. Mahallenin tüm dairelerinin balkonlarında hareketlilik varken bir onların balkonu öksüz kimsesiz.
_ Gülşen seni seviyorum! Senden vazgeçmedim! Geçmem! Hamile olduğunu biliyorum! Seni almaya geleceğim diye geveze papağan gibi veryansın ediyordum. Allahtan polis geç geldi. Onlar gelesiye kadar hiç durmadım. Serenatın en güzelini müziksiz bile olsa da bloklardan yankılanan acı yankılanmalarla Gülşen e aşkımı haykırdım. Polis geldi hiç direnmedim. Demircikara karakoluna götürdüler kısaca öykümüzü onlara anlattım. Alkol yok ,şiddet yok, direnme yok.Kimse şikayetci de olmadı. Ne yapabilirlerdi ki? Ne kadar beni haklı bulsalar da görevleri gereği bol nasihat eşliğinde ayıplar kanunun ilgili maddelerince toplumu rahatsız etmekten makbuz kesip gönderdiler.
Kliniğe tekrar gittim. Melike hanım Mr Fox un aradığını Alanya da beni beklediğini söyleyince… “ tamda sırasıydı” dedim. Gitmekten başka çaremin olmadığını biliyorum. Melike ye “hadi sende gel kendimi pek iyi hissetmiyorum” dedim.Yol boyu Melike ye günü anlattım. Ben anlattıkca, o anlattıklarıma bayıldı. Kadın işte anlamak ne mümkün. “Gülşen i kıskandığını” bile söyledi. Biri kendini böyle sevse ona kul köle olurmuş. Neyse ,efkarımı aldı sinire şiddete doğru yönelen duygularımı tekrardan baba olmaya yönlendirdi.
Mr Fox ile otelin kral dairesi tabir edilen suitinde buluştuk.Seansımız yaklaşık iki saati buldu. Adam aceleci. Benden acil çözüm istiyor. Durup durup “ne yapacağım” diyordu. Çözüm de çözüm. Al sana çözüm…
_ Enis bey artık şüphe yok Türkiye de casinolar kapanacak.Bunu kabul etmekten başka yapabilecek hiçbir şeyimiz yok. Askerdeki gibi kapanacak! Kapat. Bakış açımızı değiştirirsek; Dünya da tek ülke Türkiye değil.Casinoculuk kuralları da ekipmanları da evrensel. İlla casinoculuk sa… Farklı ülkelerde de bu işi yapabilirsiniz. Size ne engel olabilir ki? Paraysa,paranız var. Güç se gücünüz. Ekip se ,ekibiniz.Ekipman sa ekipmanınız. Geriye ne kaldı? Karar vermek. E onu da bir zahmet siz verin. Bu başka bir ülke olur,başka bir ada artık her neresi olursa? Uygun bir yerde karar kıldınız mı; çok az masrafla taşınmayı yapar işinizi ,ekibinizi ve uğraşınızı korur, hem deTürkiye’den bir süre uzaklaşmış olursunuz. Bulanık sular durulup sis dağılınca da Türkiye deki iştiraklerinizi daha sakin kafa ile yön verebilirsiniz dedim.
_ Doktor, doktor! Bekara karı boşamak kolay derler. Başka ülkelerde casinoculuk yapmak kolay mı zannedersin? Hiç bilmediğimiz yerler…dedi
_ Siz neleri başarmışsınız… Casino taşımak orada yerleşmek mi size zor gelecek? Ha yok ben yoruldum, sakin bir yaşam istiyorum diyorsanız; gidin güneye, ege’ye bir kıyı kasabasına yerleşip organik meyve sebze yetiştirin. Azıcık aşım kaygısız başım. Siz bunların en alasını yapmaya mukdedirsiniz. Kabul edin siz seviyorsunuz casinoculuğu; bu sizin için paranın çok ötesinde bir yaşam biçimi. Eğer bundan vazgeçmek istemiyorsanız, köye sel bastıysa başka bir köye göçeceksiniz. Bunun başka bir yolu da yok. Sizin en büyük handikapınız kararsızlığınız. Unutmayın en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir. Mesela Kıbrıs Türkiye ye çok yakın bir saat bile değil. Müşterilerinizi kaybetmeden oraya junket tarzı götürebilirsiniz. İsrael le de yarım saat buna İsrail li junket ortaklarınızda sıcak bakacaktır. Türki cumhuriyetler olabilir. Bulgaristan iki adım çtemiz. keza Yunanistan. Oralarda casinoculuk serbest.Elinizde uzman adam dolu; salın onları etrafa gidip araştırıp fizibilite yapsınlar.Kararınızı da ona göre verirsiniz.
_ Oğuz gel sen bu doktorluğu bırak. Seni genel koordinatör yapayım, ne yapacaksak beraber yapalım diye hiç beklemediğim yerden bel altı vurdu.Mr Fox un böyle bir teklifini hayır diyecek adamın tam anlamıyla aptal olması lazım da; dası var… _Teklifiniz beni ziyadesi ile memnun etti; lakin ben yeminliyim. Çok sevmeme rağmen casinoculuk yapamam dedim
_ Niye ki ? diye sorunca. Gülşen ile ne şartlarda evlendiğimizi kısaca Mr Fox a anlattım. Adam nedense çok ilgi gösterdi. O sordu ben cevapladım. Mahkemeyi,son aylarda yaşadıklarımızı ve en son bugünkü yaptıklarımı anlatınca çok hoşuna gitti, azda üzüldü. “Başında böyle bir durum vardıysa keşke bugün gelmeseydin” bile dedi. O herkesin korktuğu hatta kendi casinolarına işe alınan personelin daha iş görüşmesinde eğer Mr Fox casinoda olursa kesinlikle göz göze gelinmeyeceğini tersinin işten atılma sebebi olduğu söylenen adam gitmiş; yerine sanki benim psikoloğum muş gibi davranan biri gelmişti.Bana teskin edici şeyler söyleyip hatta bir yardımı olabilecekse istediğim zaman kendisiyle bağlantı kurmamı dahi istedi. Hatta istemem durumunda Kayınbabaya reddedemeyeceği teklif götürecek bir iki adam göndermeyi bile teklif etti. Tabi anında red ettim. Kaba kuvvet hiç tasvip etmediğim en kötü seçenekti. Lakin böyle güçlü,muktedir bir adamın tüm samimiyetiyle yardım teklifleri yapması gururumu okşamadı desem yalan olur. Hani biraz önce çözüm çüzüm diye başımın etini yiyen adam gibi bende içimde çözüm diyordum. Lakin tüm kalbimle inanıyordum ki bir yolunu mutlaka ben bulacaktım.
Bugün kendimde şunu farkettim. Hastalarıma kendimi çok çabuk açıyorum. Nasıl onların bana her türlü yaşanmışlıklarını ,hissiyatını duygularını tüm yalınlıkla açmasını bekliyorsam fırsatını bulduğumda bende kendimi tüm yalınlığı ile onlara çok kolayca açıveriyorum. Enis beyle seans demeyeyim sohbetimiz uzadıkça uzadı. Yaklaşık dört saat odada kaldık.Enis bey
_ Oğuz bana başka yerlerde casino açmam ile söylediklerini bir düşünüp araştırma yaptıracağım bakalım ne çıkacak. Yoksa alternatif olarak söylediğin organik şeyler yetiştirmek bana göre değil, bilesin.Enis bey geç olduğunu ısrarla otelde kalmamızı istesede Melike hanımı bahane ederek Antalya ya döndük.
Antalya ticaret odası casinoların kapatılmasına gerekçe göstererek daha konferansa gerek olmadığını ama yuvarlak masa terapilerine devam edebileceğimi bildirdi. Sanki tüm problem casinolar mış gibi olaya bakılması beni ciddi anlamda rahatsız etti. Halk ta ki anlayış buydu. Kumar denince casino akla geliyordu.Sanki at yarışı ,kazı kazanlar ,piyangolar kumar değil.
Mahkemeden Gülşen lerin evine,siteye,Sülüklerin dükkanına fiziken aileden birine ve gülşen e 100 metreden daha yakın olmamam ile ilgili tebligat geldi. Kudurdum. Hemen büyük bir hırdavatçıya gidip lazer metre alıp doğruca parka gittim.Lazer metre ile 100 metreyi işaretleyip, yanımda götürdüğüm portatif sandalyeyi evlerinden çok rahat görülebilecek şekilde koyup oturdum. Evlerini seyrettim.Çimin üzerinde taklalar attım. Havaya zıpladım. Bağıra bağıra şarkılar söyledim. Beni karşıdan gören bazı site sakinleri yine balkonlarına çıktılar. Eminim halime bakıp gülüşüp dedikodumuzu yaptılar. Polis geldi. Yaptığım saçmalıkları bırakmam için tatlı sert uyardılar. Eve 100 metreden daha yakın olmadığımı lazer metreden kendilerine hemen kanıtlayıverdim. Bin bir nasihat artı olasıklardan bahsedip söylene söylene gittiler.
Her gün parka gittim. Uçurtma uçurdum. Darbuka çaldım. Sokak çalgıcısı götürüp serenat yaptım. Komşumdan aldığım bebek arabasını götürüp naylon bebek gezdirdim. Yanımda yaygı götürüp serdim yere üzerinde yatıp, kitap okudum. Piknik yaptım. Palyaço kıyafetiyle gittim,beceremesemde üç portakal havaya atma akrobasisi yaptım. Çevre sakinleri beni kanıksamaya,belki de sevmeye bile başlamışlardı. Günden güne artan belli bir seyirci kitlem bile oluşmaya başlamıştı. Balkonlarda, çevre kafelerin müşterileri veya çalışanları bazen laf atanlar ,yaptığım bir saçmalığı alkışlayanlar bravo diye tezahürat yapanlar bile olmaya başlamıştı. Bunların benim için hiç bir önemi yoktu. Ben bir Gülşen i balkonda görmek istiyordum. Ben yalnızca onu istiyordum. O ise yoktu. Lakin eninde sonunda çıkacaktı. O istediği kadar kendisini kapatmaya benden uzak durmaya çalışsın, böyle bir sevgiye bir aşk ve aşıka ne kadar dayanabilir ki? Küçük gösterilerim eninde sonunda amacına ulaşacaktı bunu biliyordum; en azından hissediyordum. Maymuna, şarlatana dönsem de hakkımda kimin ne düşündüğünün zerre önemi önemi yoktu.
Mr Fox la bu kez İstanbul da buluştuk. Son görüşmemizden sonra Enis bey daha bir değişmiş gördüm. Adama bir enerji dinçlik gelmiş, bunu anlamamak için kör olmak lazım. Görüşmediğimiz zaman içerisinde benim ona önerdiğim diğer ülkelere casinoları taşıma ile ilgili fizibilite çalışmaları yaptırmış. İlk bulgular son derece tatminkar mış,Kıbrıs,Gürcistan,Bulgaristan ,Macaristan şimdilik bu dört bölgede casinolar açmaları halinde başka yerlere gerek bile olmayacağını belirtiyor. İsrailli ortaklarının da kafasına yatmış. Lakin hala bir şekilde Türkiye de casinoların kapanmasının ileri bir tarihe ertelenmesi ile ilgili umudunun olduğunu gördüm. Hadimi aşarak casinoları başka ülkelere taşıma projesinin başarılı olabilmesi icin artıkTürkiye de kesinlikle kapanacak gibi hareket etmesi tavsiyesinde bulundum. Zira kapandıktan sonra eminim bir çok casino firması bu arayışı zaten yapacak;ve haliyle buda o ülkelerde piyasayı kızıştıracaktır. Erken davranan bu işi lehine çevirebilir dedim.Mr Fox bana şöyle tepeden tırnağa bir süzdü
_ Doktor sen benimle çalışmak istemediğine emin misin? Gel bana katıl sağ kolum ol maaşını sen kendin belirle dedi
_ Teşekkür ederim ama kararımı daha önce size söylemiştim. Yapamam yeminliyim dedim
_ Oğlum hem yeminliyim diyorsun da kayınpederinin evinin karşısındaki parkta öyle şaklabanlık yapmakla da karını geri alamazsın dedi. Hayda adam benim parkta yaptığım şeyleri nereden duymuştu.
_ Bak sen he de ben yengeyi o mendeburların elinden alıp sana getireyim. Hem de hemen. İnanmıyorsan saat tut. Yarın kahvaltıyı yenge hanımla yukarda roof da yaparsınız dedi gülerek. Zaten aramızdaki fark bu. Mr Fox la ben sonuçtan çok sonucu ulaştıran yolla ilgilenirim . Amaca ulaşmak için her yol mubah olamaz. Amaca ulaştıran yol, yöntemler düzgün olmalı ki amaca ulaştıktan sonra tekrar eskiye geri dönüş olmamalı. Kırıklar eskiden de sağlam olmalı. Yoksa Mr Fox gibi kaba kuvvetle vurup, kırıp, korkutarak ulaşılan amaç; harçsız yapılan bina gibi olur. İlk fırtınada ,selde yıkılır gider.Tekrardan başa dönersin. Oysa ben ise eskiden aklında soru işareti olan soruların bile bu hengamede cevap bulmasını isterim.Mesela Gülşen in aklına estikce sorduğu gibi sen beni sevmiyorsun derdi; ben ise ona ne kadar sevdiğimi anlatır dururdum. Şimdi ise koca adam parkta ona serenat yapıyor ,dünya alem üstüne gelse bile direniyor gibi…Mr Fox a bıraksan gönderir iki araba adam Kayınpeder kıçının korkusundan eminim Gülşen i kendi eli ile bana teslim eder. Eder de bu benim anlayışımda en bayağı yol. Yani adamı adam yapan tarzı yoludur.Yoksa vardığı yer değil.
_ Teşekkür ederim Enis bey. Ben kendi işimi kendim hallederim dedim
_ Tamam anladım bende bu casino taşıma işini hızlandırıp anlaşmaları yapacağım.
_ Bence de doğru düşünüyorsunuz.Eğer şu iki üç ayda ilerleme kaydeder kapandıktan sonra hızlıca ekipmanları taşırsanız Türkiye deki tüm oyuncular sizin casinolara yönelecektir. Size yalnızca ortamı hazırlamak düşecektir. Diğer firmalar işlerini bitirşp ilerleme kaydedene kadar siz çoktan atı alıp Üsküdar ı geçersiniz dedim. Daha önce hiç olmadığı kadar Mr Fox la samimi neşeli ayrıldık. Adam lakabının hakkını fazlasıyla veriyordu.
Klinikte son hastam gitmişti ki üç peygamber kardeşler aşağıda beni bekliyorlar mış. Artık üçlü ile üç silahşör dartanyan gibiydik. Hele şu Yunus un bulduğu extazileri cemaate içirdikten sonra özellikle Yunus un kahramanıydım. Sıkı çocuktu vesselam yaptığımızı ağabeylerine bile anlatmamıştı. O olaydan o kadar zevk almıştı ki en küçük fırsatını bulduğunda bahsetmekten bana takılmaktan geri kalmıyordu. Adem
_ Oğuz kardeşim yemeğe gidiyoruz mazeret kabul etmiyoruz dedi koluma girerek. Zaten mazeretimde yok. Sanki evde beni bekleyen mi var. Kundu tarafında nehir kenarında tekne üzerinde balık yapan salaş mı salaş bir restaurant a götürdüler. Önceden hazırlık yaptırmışlar, restaurantçılar neredeyse ayağımıza kapanacaklar izet hürmet tavan.Ana yemek gelmesiyle İlyas konuya girdi
_ Oğuz kardeşim biliyorsun bir iki aya kadar casinoları kapatacaklar iş artık legalden çıkıp illegal e dönecek ve biz bu illegal konularında pek de fena değiliz bize teklif var
_ Ne teklifi?dedim İlyas ın sözünü keserek.
_ Üst düzey bir bürokratın oğlu bizim oralardan bizimle kulüp çatısı altında illegal casino açmak istiyor.
_ Yok daha neler dedim yine sözünü keserek.
_ Valla oluşan boşluk her zaman bir şekilde doldurulur.Tabiatın kanunu bu.
_ E sonrası polisi nasıl halledeceksiniz sizi rahat verirler mi?
_ İşte işin püf noktası orası. O arkadaş işin o tarafının garantisini veriyor. Elbet ilelebet bir yerde kalmayacağız konar göçer casino gibi düşün. Gezer. Bugün orda ayyuka mı çıktı başka bir gün burda. Adam adil bir paylaşımla garantiyi veriyor. Ne dersin bu işe?
_ Yani hayatında hiç illegal iş yapmamış biri olarak bunu bana mı soruyor sunuz? Ne diyeyim olmaz öyle şey dedim Adem
_ Olur, olur. Hem öyle olur ki pek gaymaklı olur da tadından yenmez.Düşünsene vergi yok algı yok,sigortası, ruhsatı yok. Kazandığın senin. Daha Allahtan belanı mı istersin? dedi Yunus
_ Abi sen şimdi inşaat falan diyeceksin lakin parası bir yana tadı tuzu yok. Yok işcisi, dolara endeksli durduğu yerde durmayan malzemesi ,alıcısı, satıcısı. Zevksiz. Ofiste otura otura kıçımız nasır bağladı. Casino öyle mi? Adrenalin, heyecan, atraksiyon ne istersen var. E parası da iyi. Niye böyle bir teklifi başkasına kaptıralım ki.Biz yapmazsak zaten bir başkası yapacak.
_ E siz zaten kararınızı vermişsiniz. Bana niye soruyor sunuz?
_ Bu işin piri sensin sana sormayıp da kime soracağız? Mesela şu masaları taşıma işi zor. Sonuçta gizli saklı yapacağız öyle alenen olmuyor. Takıldığımız şeylerden birisi bu. Yoksa adam bol. Kanarya sevenler derneğine kadar bir sürü yer kiralayıp dernek ,kulüp kurarız; bunda sıkıntı yok. Dekora zaten gerek yok. Personel ve ekipman sorun. Bize akıl ver. Bunları nasıl çözeceğiz? diye sordu. Yüzlerine bakınca hepsinin de gayet ciddi bir durumda benim ne söyleyeceğimi baktıklarını görünce
_ Ya gidin işinize Osman amca gibi beni de konuşturmayın. Ne güzel inşaat yapıyorsunuz. Parayı koyacak yer bulamıyorsunuz. Ne işiniz var casino da kulüpte… Allah akıl fikir versin diye çıkışınca Yusuf gülerek
_ Oğuz ağabey biz bu işin orospusu olmuşuz ,yemeden olmuyor. Kaşındıkca kaşınıyor mubarek. Bak biz bunu yapacağız. Sensiz veya senli. Gel ortak ol demiyoruz. Senden istediğimiz tek şey bize yol göstermen. Bu kadar, hepsi bu dedi kollarını açarak. Haklıydı da böyle bir şeyi kardeşim dedikleri bana sormayacaklar da kime soracaklardı. Öfledim püfledim
_ Tamam dedim aha şöyle bir balık yedirdiniz kol gibide geçirdiniz dedim kolumu göstererek. Sonra başladım anlatmaya
_ Valla İsrail’de illegal casinolar var. Onlar amerikan ruletini küçük tekerlerde oynatıyorlar. Size sorun çıkaracak tek şey rulet tekeri. O küçük tekerleri nereden temin ediyorlar öğrendik mi gerisi kolay. Masalar geçmeli, portatif masalar olacak taşınması kurulumu kolay olmalı. Ben onları size çizerim. İyi bir marangoza yaptırırsınız . Çuha işi kolay. Türkiye de casino malzemesi satan bir sürü firma var chipleri cuhaları oradan alırsınız. Şimdiki casino masalarındaki malzemeler gibi olmaz. Yalnızca zorunlu olan malzemeleri alacaksınız. Ben onların listesini de size yaparım.Personel başlangıçta biraz sorun olsada casinolar kapandıktan sonra her yer adam kaynayacak. Yani o da sorun değil.Hele . az yevmiyeyi arttırdınız mı,bir sürü eleman bulursunuz sonuçta hepsi genç insanlar. Dekormuş ,binaymış beni karıştırmayın.Ha ben inan olsun bir kez bile kurduğunuz yere gelmem bilesiniz.Yunus
_ Sen gelme ağabey biz sana seve seve geliriz dedi gülerek Yemeğin sonuna kadar ben bastırsamda onlar kararlılıklarından hiç ödün vermediler.
İlyas ı çağırdığımda akşam ezanı yeni okunuyordu.Bir günde bizim üç silahşörün istedikleri her şeyi hazırlamış neyi nereden bulacaklarının adreslerini irtibat numaralarını herşeyi hazır etmiştim.Portatif masayı bile çizip çıkan ürünü kendim de beğenmiştim.Hem herşey o kadar ucuza mal oluyordu ki inanamadım. Sıfırdan casino kurmuş biri olarak casino ekipmanlarına ne kadar para verdiğimizi az çok biliyordum. Verdiğimiz paraların çoğu yalnızca gösteriş süslemeymiş. Olmasalarda olurmuş. Şimdi o kadar dar bütçeyle illegal casino açacaklar ki Adem haklıydı tadından yenmeyecekti. İlyas personel içinde tavsiye istese de “o işe beni karıştırmayın” dedim “casinolar bir kapansın zaten personel bulmakta hiç zorlanmazsınız” dedim.
İlyas la Yunus gittikten sonra kendimi çok kötü hissettim.Ne yapıyorum ben? Bu ne yaman çelişki? Hani derler ya, nabza göre şerbet, herkese mavi boncuk. Onun gibi her gelene her sorana her yardım isteyene evet diyorum. Varsa bildiğim yapabilceğim bir şey koşturuyorum. Üstelik istekler birbirine tamamiyle zıt bile olsa… Sanki benim için farketmiyor. Her yoğurdum var cacık yapmak istiyorum diyene hıyar olup koşuyorum. Kendimi hakikatten kötü hissetmeye başladım.Hastalarım var kumarı bırakmak isteyenler. Hastam var, kumarhane açmak isteyen ,kanlarından olmasamda beni kardeş belleyenler… En kötüsünü illegal kumarhane açmak isteyen. Aynı hafta casinoculara ve kumarı bırakmak isteyenlere seminer verdim. Bu ne şimdi? Kendimi yanar döner ilkesiz,basiretsiz gibi hissetmeye başladım. Kendimle çelişkiler içindeyim. Ben böyle bir kimse değilim ve hiç olmadım. Benim doğrum her zaman bir tanedir. Aklımın yatmadığına inanmam. İnanmadığımı söylemem. Konular taban tabana zıt olunca sanki söylediklerim,yaptıklarım tutarsız oluyor. Aslında özünde tutarlı. Az bir düşünüp derine inince ç.zümlemek gayet basit. Konu ne gerektiriyorsa benimde yaptığım o. En azından kendim bunu inanmak istiyorum.Sonuçta ben psikoloğum tecevüz eden le tecavüze uğrayan da hastam olabilir. Mevzu olan olgu zıt olunca benden çıkanlarda ister istemez zıt oluyor. Fıtrat böyle ben ne yapayım.Bunca derdin tasanın arasında şimdi de kişilik çözümlemesi mi yapayım? “Koyver gitsin” dedim kendi kendime.
Mahkeme günü geldi çattı. Gülşen ler yine tam kadro gelmişler. Gerçi benim gözüm Gülşen den başkasını görmüyor ona bakabilmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor oturduğum sandalyeyi elektrik vermişler gibi kıvrılıp duruyorum. Bizim oralarda bir söz vardır” kıçında bir avuç kurt var” derler onun gibiyim. Gülşen de insafsız hiç bir açık vermiyor bir iki kez göz göze gelmeyi başarsak da çok kısa sürdü. Gülşen lerin avukatı yanlarında bir sürü şahit getirmiş. Adam farklı bir yerden saldırıyor. Benim tutarsız ,yaptıklarımla saygın bir aileyi hayatlarından bezdiren ,rahatsız eden derhal bu işi uzatıp daha fazla zarar görmeden sonlandırılması gerektiğini hakime hanıma ballandıra ballandıra anlatıyor. Adamda örnek bol. Parktaki yaptığım şaklabanlıklar, polis kayıtları… Sözüm ona Süleyman’ın dükkanına basıp olay çıkarmışım, daha neler neler. Gavat hele birde kimsenin bilmeyip de yaptıklarımı bilse idamımı ister bu hışımla. Şahitler dinlendi, herkes ballandıra ballandıra tüm saçmalıklarımı abartarak anlattılar. Psikoloğa bile gitmişler. Doktorun yazdığı raporları daha önceden dosyaya koymuşlar, onları dile getirdiler. Hakime hanım herşeyi dinledi ,bazen tebessümünü sakladı ve bana söz verdi . Başladım söze
_ Hakime hanım ben tekrar ediyorum, karımı çok seviyorum. Ona ilk günkünden çok daha fazlasıyla aşığım. Ondan kesinlikle boşanmak istemiyorum. Onsuz bir hayatı ben neyleyim. O benim nefesim ,neşem herşeyim. Değil şaklabanlık onun için ben herşeyi yaparım. Şahitlerin söyledikleri her şey doğrudur. Söylem doğru olsa da manada yanlışlık vardır. Tüm aile el birlik aramıza aşılamayan barajlar, hendekler , engeller koydular . Bir kez konuşmama bile izin vermediler. Hiçbir şey yapmama rağmen uzaklaştırma aldılar. Soruyorum size sevdiğime, karıma ulaşabilmek için ne yapsaydım? Kime ne zararım olmuş? Psikolog doktorum. Yıllarca yöneticilik yaptım. O yaptığım herşey sevdiğime onu sevdiğimi söyleyebilmek için gururumu,kişiliğimi,tüm saygınlığımı ayaklar altına almacasına yaptığım şeylerdi. Biraşığın serzenişleri seranatlarıydı. Şimdi soruyorum size çevrenizde kaç kişi sevdiği için bunları yapabilir? Hele birde Gülşen’in hamile olduğunu öğrenince acım ,özlemim,hasretim binlere milyonlara katlandı. Lütfen bir düşünün hangi ana baba,aile hamile olan bir kadını kocasından saklar? Birbirini seven iki insanı üstelik iki iken üç olacak bir yuvayı dağıtmak için bu kadar çaba sarf eder? Bu hangi kitapda yazar, kim buna onay destek verir? Bu nasıl kafa yapısıdır.Ben karımı da henüz doğmamış çocuğumu da böyle yobaz kafalı insanlara bırakmam. Onların yeri benim yanımdır. Karımın bir tel saçına hiç düşünmez canımı veririm. Bu sevgimin aşkımın karşılıksız olduğunu hiç düşünmedim düşünmüyorum da.Gülşen e döndüm.
_ Hakime hanım ben bu kadına aşığım. Onu seviyorum. Bir şartla ondan boşanırım. Yüzme karşı beni sevmediğini ve benden boşanmak istediğini söylesin, imzamı atar çıkar giderim. Başka da bir diyeceğim yoktur dedim. Gülşen in ağladığını görünce benimde gözlerim dolmuş bir iki burun çekme ile sözlerimi bitirebilmiştim. Ben konuşmamı bitirince mahkemede bir an çıt çıkmadı. Herkes ulu orta fütursuzca kimse ne der ne düşünür umursamadan tüm içtenliği ile konuşan aşık bir adamın konuşmasından hele birde bu baba adayı adamın konuşmasından etkilenmişti.Hakime hanım benim savunmamı yazdırmak için mahkeme katibine bir hamle yapsa da vazgeçti .Gülşen e doğru
_ Gülşen Kıran ayağa kalkın öne çıkın dedi Mübaşir Gülşen i biraz önceki şahitlerin gelip konuştukları yeri gösteriyordu.Gülşen elinde mendili ağlayarak yengesinin de yardımı ile az ilerime gelip durdu.
Allahım Gülşen e ne olmuştu öyle? Bir deri bir kemik kalmış. Başörtüsünden ve üzerine giymiş olduğu koyu mantodan vücut hatlarını tam göremesemde yakınıma gelince profilden yüz hatlarının çok zayıflamış olduğunu anladım. Aşkım benim ya… Neler yaşadın, neler çektin; ve ben hiçbirinde yanında değildim.Hakime hanım
_ Bak kızım kocanın neler söylediğini duydun değil mi? Adam sana aşığım karımı doğmamış çocuğumu seviyorum onlar için ölürüm diyor. Yaptığı her şey sana olan tutkusundanmış. Sen bu boşanmayı iyi düşündün mü? Seni ve doğmamış çocuğunu böyle seven bir insanı… Sen ne yaptığının farkında mısın? Adam soruyor beni sevmediğini yüzüme söylesin imzamı atar giderim diyor. Şimdi sana soruyorum bak iyi dinle bunun geri dönüşü olmaz. Belki de yaşamındaki karşılaşacağın en önemli soru;sen bu adamı seviyor musun? Sevmiyor da boşanmak mı istiyorsun? Buyur karar senin dedi. Gülşen daha belirgin ağlıyordu. Gözyaşlarını elindeki mendille, eşarbının uçları ile siliyordu. Yere bakıyordu. Hayatımın en uzun kısa anını yaşıyordum. Salon ölüm sesizliğine bürünmüştü.Bedenim alev alev yanıyordu.Dipsiz bir uçurumun kenarındaydım. Sirat köprüsünden geçiyordum. Ne olacağım Gülşen in iki dudağının arasındaydı. Karar zamanıydı. Gülşen çok da bekletmedi.
_ Hakime abla ben de kocama aşığım. Onu canımdan çok seviyorum. Hep sevdim ve seveceğim. Kesinlikle boşanmak istemiyorum dedi hıçkırarak bana bakıyordu.Salon bir anda karıştı gürültüler homurdanmalar gülüşmeler birbirine girdi. Ben ise Gülşen cümlesini bitirip bana baktığında “işte bu” diye bağırarak ayağa kalkmıştım. Dünyalar benim olmuştu. Tarife hacet yoktu. Koştum Gülşen e sarıldım. O hayatımın anlamı karanfil kokulumu içime çektim. Nasılda özlemişim. Hakime hanımın elindeki tokmağı masaya vurarak kendini otoriter göstermeye çalışması ile çelişen gülümsemesiyle herkesi susturdu. Öndeki katibe birşeyler yazdırarak davanın düşdüğünü söylemesinin ardından son kez tokmağı masaya vurarak davayı kapattı.
Rüya aleminde gibiydim aşkım hasretim hemen yanı başımda elleri elime tutuyordu mübaşir hakime hanımdan daha sert çıkmış salonda bulunan herkesi dişarıya çıkarıyordu. Kayınpeder Gülşen e dönerek “senin gibi kızım yok, cehenneme kadar yolun var” tarzında serzenişlerde bulunuyordu . Kayınvalide ağlıyor Süleyman ve Kadime onu teskin etmeye çalışıyordu. Hepsinin çıkmasını bekledik Gülşen e tekrar sarıldım kokladım ,elim istem dışı karnına gitti
_ Sen nerden öğrendin hamile olduğumu ? diye sorunca
_ Uzun hikaye anlatırım dedim.
_ Seni seviyorum dedi Gülşen
_ Benimkinin yanında seninkinin esamesi okunmaz dedim gülerek.
_ Hadi beni evimize götür dedi Gülşen.
_ Gidelim dedim. Allah bir daha buralarda bulunmayı nasip etmesin dedim.
Hiçbir yerde durmadan doğruca evimize geldik. Melike hanıma bir haftalık tüm randevuları iptal etmesini söyledim; nedenini duyunca o da o’kadar mutlu oldu ki attığı çığlıktan dolayı ahizeyi kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.
Gülşen çok zayıflamıştı ev kıyafetini giydiğinde şok olmuştum
_ Ne kadar da zayıflamışsın dedim
_ Bu ne ki sen on onbeş gün önce görecektin ne haldeydim. Senin yokluğundan değil ha aş ermekten. Aslında senden dolayı da önce vermiştim ama hamileliğin ikinci ayından itibaren yaklaşık iki ay hiçbirşey yiyip içemedim. İnanırmısın su bile içemedim, nerdeyse hergün serum ile beslendim. Annemler hamileliği sonlandırmak için baştan beri baskı yaptılar. Hele birde yemeden içmeden tamamiyle kesilince çok üstüme geldiler çocuğu aldırmak için ama kabul etmedim. Dayandım çok zor zamanlardı. İnan iki yudum su içsem hemen kusuyordum. Aş eriyordum. Getirdiklerini yiyince fenalaşıyor hemen kusuyordum. Elden ayaktan düştüm,zaten öncede odamdan çıkmama izin vermiyorlardı sonradan izin verseler bile bende takat kalmadı. Ama senin şovlarını hep pencereden seyrettim. Çok komiktin. Hele o palyaço kıyafeti, seranatların çok güzeldi. Şimdi iyim iştahım yavaş yavaş geliyor en azından seruma gerek yok artık.
_ Ben sana bakarım gülüm. Sen neyi aş eriyorsan söyle gerisi kolay
_ En çok sana aş erdim. Şimdi yanındayım ya gerisi kolay dedi. O gece hiç uyumadık. E dile kolay neredeyse dört aydır ayrıyız. Bu zaman zarfında neler yaptık ,neler yaşadık herşeyi paylaştık. Genelde ben anlattım. Anlattıkca Gülşenin yüzü şekilden şekile girdi ,hayret etti ,güldü ,yuh artık dedi. Yaptığım herşeyi sabaha kadar ona anlattım.Hayatımın en güzel gecelerinden birisini üçümüz yaşadık. Bence babasının annesi için verdiği mücadeleden eminim bebeğimizde büyük gurur duymuştur.
İki yıl sonra Karayipler de şirin bir adada güneş parıl parıl parlıyor. Ada sakinleri iyi geçen bir turizm sezonunun telaşesi içerisinde,günlük işlerini yapıyorlar. Yöresel kıyafetler içerisinde çalışanlar hem eğlendiriyor hem de eğleniyorlardı.Adanın en uzun plajı palmiye ağaçlarının denize uzantıları,taşsız un gibi kumların üzerine uzayan kısalan gölgeler bırakıyor. Beyaz şezlonglar, renkli şemsiyeler tüm plajı renk cümbüşüne çevirmiş. Belli aralıklarla kurulan plaj snack barları ,su sporu kulübeleri öbek öbek plajı kaplamıştı. Maviden çok turkuaza çalan denizi karınca sürüleri gibi gözüken insanlar ,arkalarında beyaz köpüklü dalgalar jet skiler ,sürat tekneleri,denizin üzerinde oval belirginlikten belirsizliğe dönen dalgalar izler bırakıyordu.Sürat teknelerinin çektiği deniz paraşütleri ,sörf yapanlar ,rüzgar sörfü yapanlar kumsalı öbek öbek döven beyaz dalgalar. Hemen plaj boyunca uzayan yürüyüş yolunda gelip giden insanlar. Yolun sağ tarafından başlayan harika rengarenk çiçeklerle süslenmiş yemyeşil peyzaj. Arka tarafta yükselen sıra sıra lüx oteler. Bu manzarayı ilk kez gören herhalde dünyada bir cennet varsa o da burasıdır diye düşünür.
Saat öğleden sonra üç suları anca uyanmış ve uyanır uyanmaz havluya omuzuma attığım gibi doğruca plaja yönelmiştim.Karşıdan adayı ve plajın manzarasını göz atıp iyotlu temiz havayı içime çektim. Uykumun tamamiyle dağılması için denize karşı ağzımı kapatmadan esneyip gerneştim. Akşamdan beri bizimkiler görmemiştim özlemle hızla bizim otelin 19 nolu plajın doğru yöneldim.19 nolu plaja geldiğimde
_ Good afternoon Mr Oğuz selamları ile karşılandım. Çalışanlar ve bazı müdavimler gülerek selamlıyorlardı. Snack bar a yaklaştığımda karşıda şezlongta oturan Gülşen el salladı “buradayım” diyordu. Lakin demesine de gerek yok, zaten Güneş gibi parlıyordu. Bende gördüğümü belli etmek için el sallayıp o tarafa yönelince elinde yeşil kova sarı kum küreği ile tombiş çekik gözlü,gülünce gözleri çizgi haline alan, çevredekilerin tersine bembeyaz tenli kız çocuğu beni görünce “baba” diye paytak paytak bana doğru koşmaya başladı. Kumda takılıp düşerken koşup kollarından yakalayıp kendime kaldırdım. Tombiş bal yanaklarından birikmiş ballarını alıp anasının karanfil kokusunu ciğerimin en derinlerine çektim de çektim.Tombişim kucağımda kokunun asıl ana kaynağına gittim. Kokladım, kokladım . Bu gurbet ellerde ülkem Türkiye m gibi ,yaşamın kaynağı gibi kokuyordu .
_ Erken geldin uykunu alabildin mi bari?
_ Sorma bugün herkesin arayacağı tuttu. Hala buranın saat farkını onlara anlatamadım. Aslında saat farkını öğrendiler de benim tersine dünya yaşamımı öğrenemediler. Emin ol hepsi tökezliyor. Ne kadar onlara anlatmaya çalışsam da sizin gündüzünüz bizim gecemiz, beni kendi gündüzünüzde arayın. Kendi gündüzünüzde ararsanız ben gece çalıştığım için bir nevi onların gündüzü benim de gündüzüm zira ayaktayım. Lakin onlar bunu anlamamakta ısrar ediyorlar. Gece yarısı telefon mu açılır mış; iyide kardeşim ben gece çalışıp gündüz uyuyorum. Yani benikisi tersine dünya. Lakin gel sen onlara anlat anlatabilirsen diye ben geceleri gündüzleri birbirine katarken Gülşen hem gülüyor hemde
_ Bırak şimdi geceyi gündüzü kim aradı onu söyle dedi
_ Kim olacak üç silahşörler den Yunus üç kez arka arkaya yirmi dokuz gelmiş göçmüşler bu küçük tekerlerde düzenek yapılabilir mi diye arıyor.Gel de anlat ona hala casino culuğu öğrenemediler kulüp kafasını bırakamadılar doymuyor keratalar. İllegal casino zinciri kurdular ama kafa aynı kafa.
_ Kaçtane casinoları var şimdi onların ?diye sordu Gülşen
_ Bilen mi var. Balon köpüğü,karabatak gibiler. Bugün orda yarın burdalar. Kıvamına geldi mi kapatıp başka yerde açıyorlar. Yunus tan anladığım kadarıyla farklı farklı kentlerde sekiz on tane var zannedersem.
_Desene Mr Fox u yakalamışlar.dedi Gülşen
_ Sorma O da dün baya gergindi Kıbrıs taki Galaksi yi junket patlatmış ama son anda birazını toplamışlar kuduruk tilki gibiydi deyince Gülşen
_ Mr Fox kuduruk tilki deyip kahkaha attı O nerde diye sorunca
_ Onun nerede olduğunu ancak Allah bilir. Ülke ülke casinoların arasında dolanıp duruyor.Sana asıl sürprizi söylemedim seninki geliyormuş haftaya dün mail atmış.
_ Benim ki
_ Belalın Melahat hanım deyince
_ Bak Oğuz o kadının sana sarkıp asılmalarına tilt*75 oluyorum. Ne işi varmış dünyanın öteki ucunda ? Gidecek başka yer bulamamış mı?
_ Beni özlemiş. Yok gülüm hemen celallenme durum farklı. Morali çok bozuktu. Babaanne iki aya kadar nine oluyormuş .”Giden modumu anca sen getirebilirsin” diyor dedim muzurca gülerek.
_ Onun modunu da süsüne de gevşek karı dedi Gülşen de gülerek.
_ Dün gece babamlarla da konuştum selamları var. Ne zaman geleceğimizi soruyorlar Pelin kocaman oldu daha bir kez öpüp koklayamadık diyorlar. Kendilerince haklılar da. Türkiye kısa da olsa bir tatil planı yapmamız lazım yaşlı insanlar hayıflanıyorlar dedim
_ Bende çok özledim. Cennette yaşasan bile insanın kendi ülkesi başka oluyor dedi Gülşen .
_ Bence ramazan bayramında gidebiliriz bir hafta kalır geliriz ne dersin ?
_ Bana uyar ama Antalya yı unut oraya gitmek istemiyorum .dedi
_ Boşver Antalya yı ben hiç istemiyorum dedim.Pelin kum küreği ile kumları havaya savurmaya başlayınca toza kuma bulandı.Gülşen
_ Pelin ne yapıyorsun? Yapma tozutuyorsun! diye Pelin e bağırıyor.
_ Yemek yediniz mi? Açlıktan ölüyorum dedim Gülşen
_ Seni bekledik açız hemde kurt gibi nasıl karışık tost patates kızartması nasıl olur diye sorunca,kumdan bebeğe dönen Pelin i göstererek.
_ Harika olur benimki bol acılı olsun sen siparişi ver ben Pelin le bir denize dalıp geliyorum dedim. Sandalyeden kalkarken Gülşen e doğru eğilip kimseye çaktırmadan boynundan öpüp karanfil kokusunu içime çektim,Ne yaptığımı kimse anlamasa da Gülşen anladı tabi. Hala ulu orta yerde bu tür hareketlerim onu kızartıp kızdırıyor . Ben ise yüzünde oluşan o muhteşem tabloyu görmeyi bayılıyorum . Paylamak için ağzını açıncaya kadar ben Pelin i kucağıma almış çoktan denize doğru yönelmiştim arkamızdan sesi geliyordu.
_ Oyalanmayın, tostu soğutmayın!
SON
SÖZLÜK
1-Amerikan Ruletti A/R; Sıfır dahil 37 numaralı değişik oynama versiyonlu gelecek numarayı bilme üzerine kurulu bir oyun.
2-Spin; Rulet tekerinde topun döndürülmesi
3-Masa limiti; Oyun masalarında minimum ve maximum aralığının belirlenmesi.
4- Drop; Masada oyuna sokulan para miktarı.Müşterinin oyuna soktuğu para.
5- Beşyüzlük masa; Maximum bir kutuda veya numarada 500 dolarlık masa
6- Shift; Vardiya
7- Yüzlük masa; Maximum 1 kutuda veya numarada 100 dolarlık masa.
8- Bölge; A/R masasında tiers,voisins de zero ve orphelins diye ayrılan teker bölümleri.
9- Call bet; Masaya markaları yerleştirmeden bahsin anonsla oynama biçimidir.
10- Limit; Masa ve makinalarda minimum maximum aralığı.
11- Kamera personeli; Casinolarda kamera odasında casino ve oyun gidişatını denetleyip kayıt altına alan personel.
12- Pit; Canlı oyun masalarının bulunduğu alan
13- Blackjack B/J; Kağıtla oynanan türkce yirmibir oyunu.
14-Cheaper; A/R masalarında oynanan markaları renk ve desenlerine göre dizip oyuna hazır hale getiren personel.
15- Chip; Marka
16 – İnspektör; Canlı oyun masalarında oyunun doğru gidişatını denetleyen personel.
17- Dealer; Canlı oyun masalarında oyunu oynatan personel.
18- Rulet; 37 veya 38 numaralı gelen numarayı bilme olayına dayanan oyun
19- Pit boss; Canlı oyun masalarının olduğu bölümde ,oyunların gidişatını takip eden,canlı oyun masalarında hangi masada hangi personelin görevlendirilmesini yapan,canlı oyun masalarındaki her türlü görevlendirmeyi ve değişikliği karar veren ,anlaşmazlıkları çözümleyen ,hesap kitabı tutan kısaca pit in patronu.
20- Vip; Büyük ve özel oyuncuların canlı oyun oynadıkları bölüm.
21- Tip; Bahşiş
22- Cash chip; Para yerine geçen her masada oynanabilen, direk kasadan değiştirilebilen marka.
23- Plate,plaka; Cash chip yerine geçen genelde yüksek rakamlı plakalar.
24- Depozit; Tutulan belge karşılığında cash chiplerin kasaya emanet edilmesi.
25-Fill; Masada oyunun dönmesine yetmemesi durumunda masaya yapılan Cash chip takviyesi.
26- Komplit; A/R masasında bir numaranın tüm oynama şekillerinde belirlenen oranda bahis yapılması
27- Display; A/R inde en son geçmiş numaraları gösteren ışıklı tabela
28-Bingo;
29-Cheaper;A/R masalarında oynanan markaları renk ve desenlerine göre dizip oyuna hazır hale getiren personel.
30- Pit değişimi; Genelde 20 dakikada bir canlı oyun masası personelinin dinlendirilmesi amaçlı masa görev değişikliği.
31- No spin; A/R masasında tekerde hatalı atılan topun tekrar atılması gerektiren durum.
32- Split; İkiye bölme
33- Last three spin; Casino kapatılmadan önce A/R masasında son üç spin anonsu.
34- Cash out; A/R ruletinde renk markaların cash markalara dönüştürülmesi Cash markaların kasada paraya çevrilmesi.
35- Complimentary; Casinoda para ödemeden gıcırına oyun oynanması kazanma ve kaybetmenin olmadığı zevkine oynanan oyun.
36- Tennuresi; Mevlevi dervişlerin giydikleri üst tarafı dar aşağısı geniş ,kolsuz bir elbise,kefeni ve ölümü temsil eder.
.37- Sikke; Mevlevi dervişlerinin giydikleri yüksek ve tepesi düz keçe külahtır.
38- Tier; A/R masası tekerleğinde 23 ve 33 aralığı
39- Basic strategy;B/J masasında dealer ın önündeki kağıda göre kağıt alıp almama,ne şekilde hareket edilmesini belirten temel strateji.
40-Double B/J masasında ilk yapılan bahise iki katına çıkarıp tek kart alma işlemi
41- Time; Casino da personelin çalışma ve dinlenme olarak görev değişikliği zamanı.
42- Blacklist; Casino kurallarını uymayan müşterilerin casinoya girmesinin yasaklanması durumu.
43- Check in; Para veya cash cipler ile oyuna girmek için renk ve marka alma olayı.
44- Shuffle; Kart karılması
45- Break; Çalışan personelin personel odasında dinlenmeye gitmesi.
46- Staff room; Personel odası
47-Day shifti; Gündüz vardiyası
48- Deal yapmak; Canlı oyun masalarında oyun oynatmak.
49- Live game; Canlı oyun masaları
50- Complimentary;Casinoda para ödemeden gıcırına oyun oynanması kazanma ve kaybetmenin olmadığı zevkine oynanan oyun.
51-Junket; Kumar gurubu
52- Cash flout; Canlı oyun masalarındaki nakit markaların bulunduğu bölüm .
53-Wheel; Rulet masası tekeri.
54- Mika;Rulet masasında kullanılan çok zıplayıp hareket yoğunluğu fazla top türü.
55- Teflon; Rulet masasında kullanılan plastik yoğunluğu yüksek hareket zıplama yoğunluğu düşük top türü.
56- Totem;Bir davranış biçimini oluşturarak bundan medet ummak.
57- Colour / renk chip ; Rulet masasında farklı oyuncuların oynayabilmesi için farklı renk ve desendeki markalar.
58- Cam cover; Masa nakit markaların korunduğu cam fanus.
59- Shoe; B/J masasında karılan kartların konulup sırayla çıkmasını sağlayan mekanizma.
60- Cutting card; Oyun kartlarının kesilmesini sağlayan renkli plastik kart.
61- Shuffle; Oyun kartlarının karılması
62-Stud Poker; Caribbean poker de denilen birkağıt oyun çeşidi.
63- Bonus; S/P masanında ön kutuya konularak oynanan bir tür bahis.
64- Punto Banko; Bir kağıt oyun çeşidi.
65- Jackpot; İkramiye,özellikle slot makinalarında kazanılan büyük ikramiye.
66-Bonus display; Slot makinalarında tüm makinalara bağlı jeton attıkça artan jackpot miktarını gösteren ışıklı tabela.
67- Dopamin;Beyinde üretilen mutluluk hormonu.
68-Free bar; Casinolarda özel günlerde ve adet olarak iyi kazançlarda personelin ödül olarak bardan yararlandırılmasıdır.
69- No limit; Limit yok
70- Extralar; Özellikle junket grupların keyfi harcamaları.
71- Think tank;Aklına geleni ilerde seçilmek üzere bir tanka doldur.
72- Rekreasyon; Eğlence aktivite alanları.
73- Kruvaziyer gemisi;Üzerinde konaklama,yeme içme ,eğlence birçok faaliyet yapılabilen turistik büyük gemi.
74- Alfa;Psikolojik olarak baskın dominant karakter.
75- Tilt; Slot makinalarının teknik arıza vermesi; Birisin söylem ve davranışlarına antipati duyup sinirlenmek.