Öykü

BİRLEŞMİŞ SİSTEMLER

Birleşik sistemlerin ana salonun dışındaki holde birçok sistemin daimi temsilcileri aylardan beri yürüttükleri lobi faaliyetlerini bugün biraz sonra yapılacak genel kurul öncesi son şeklini vermek üzere yoğun çaba sarfediyorlardı.Artık bıçak kemiğe dayanmış ne yapıp yapıp bugün istedikleri kararları genel kuruldan çıkarmak için canla başla kalan son dakikalarda hala çekimser kalan üyelerin üzerinde baskı kurarak onlarıda yanlarına çekmeye çalışıyorlardı.Yıllardan beridir insanoğlunun yardakcıları olan bu üyelere yanlarına çekmek için  denemedikleri yöntem kalmamıştı. Lakin insanoğlunun gazabından korkan bu yalayıcılar bir şekilde karar tasarılarına karşı gelmeseler de güvenli liman olarak sığındıkları koylardan bir türlü kafalarını çıkarıp çekimserliğin ötesine geçememişlerdi.

Kendilerine göre haklı saydıkları sebepleri papağanlar gibi tekrar edip duruyorlardı; “biz yirmidört saat onlarla yaşıyoruz nasıl aleyhlerine oy kullanmamızı beklersiniz ? Çekimser kaldığımız için bile eleştirilip yaptırımlara maruz kalırken birde onların aleyhine el kaldırırsak mazallah bize neler yapmazlar” diyorlardı.Yani bir yönden düşününce pek haksız da sayılmazlardı. Gavurun ekmeğini yiyen kılıcını da sallar denir ya  o bağlamda.Koca hol her çeşit sistem temsilcileri ile tıklım tıklım doldurulmuştu.Medya ise  kendilerine ayrılan yerlerde bu hengamenin en iyi görüntüsünü alma yarışındaydılar. Ne zaman ki  genel kurulun başlama anonsu gelince küçük küçük lobi grupları yavaştan dağılıp birbirleri içine geçe geçe genel kurula doğru yöneldiler.

Birleşik sistemler genel kurulu yarım ay şeklinde düzenlenmiş bir anfi tiyatro şeklindeydi. Burada karmaşıklığı önleyebilmek için en öndeki koltuklardan geriye doğru küçükten büyüğe doğru giden muntazam bir oturma şekli benimsenmişti; neredeyse sistem temsilcilerinin boylarına kalıplarına göre küçükten geriye doğru büyüyerek düzenlenen oturma düzeneği.Hemen karşıda hatibin karşılıklı herkesi görebileceği şekilde düzenlenmiş konuşma kürsüsü ,arka tarafta merdiven şeklinde yükselen sağlı sollu yönetim üyeleri,yazmanlar ve en yukarıda genel kurula başkanlık eden başkan ve iki yardımcısının yerleri.

Salon zümrüt yeşili mermerler ile dekore edilmişti. Hatibin sağ ve sol tarafına iki dev ekran var.Tavanda mavi ile beyazın iç içe geçtiği parçalı bulutlu gökyüzünü çağrıştıran insanın içini ısıtan dekor vardı. Kurul daimi üyelerinin en arkasında ilk dört sıra oturumu izleyen konuklar,davetliler veya medya temsilcileri  için düzenlenmiş ,arka tarafında da mütercim tercümanların siyah camlar içindeki çalışma bölmeleri bile salonun dekorunu bozmuyordu.

Genel kurul üyeleri konuştukları diğer üyelerden son kelamlarını da söyleyip kendi koltuklarına yöneldiler.

Daimi temsilcilerin hangi sistemden geldikleri masalarda önlerinde bulunan isimliklerde  yazılıydı.Her temsilcinin hemen arkasındaki ikişer koltukta yardımcıları vardı.Herkesin yerlerini alması neredeyse bir on dakikayı buldu.Salon tıklım tıklımdı.Gelmeyen hiçbir sistem temsilcisi yoktu.Dev salonda bir uğultu almış başını gitmişdi.Hiç bir şey anlaşılmıyor her daimi temsilci yardımcıları ile beraber son hazırlıklarını yapıyorlardı.Bugün davetli konuklar bölümünde de boş sandalye yoktu. Genel kurulun toplanacağını saati belirten sarı ışık en sonunda yeşile döndü ve salonun güvenlik amiri kapıların kapatılması emrini verdi. Genel kurulun yedi kapısı aynı anda önce tek kanatları kapatıldı; bu dışarıya da bir uyarıydı iki dakika sonra ikinci kanatlarda kapatılıp kapılar mühürlendi.Artık içerdekiler dışarıya dışardakiler içeriye girip çıkamayacaklar; oturum bitesiye kadar dışarı ile içerinin tüm ilişkisi kesilmiş olacaktı.

Bugünkü oturum , tüm sistem temsilcilerinin çok çok önemsediği hayat memat meselesi saydığı gündemle doluydu,ve oturuma başkanlık yapacak birleşik sistemler sekreteri oturumu yöneteceği yüksek koltuğun ardından salona girince herkes ayağa kalktı,koca salonda tıp oynarcasına hiç bir ses uğultu kalmadı.Boş olan hatip kürsüsünün her iki yanındaki dev ekranlarda sistemlerin bayrakları önünde dönen iki dünya görüntüsü salonun atmosferine başka bir renk kattı.Başkan yardında smokin giymiş bir çalışanın sandalyesini geriye çekmesi ile öne kürsünün önünde durdu.Tüm salonu bir göz attıktan sonra

– Oturumu açmadan önce bu yıl sistemlerdeki kayıplarımız onuruna sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum dedi.Hafif eğilerek mikrofana söylemiş olduğu bu anonsdan sonra bir adım geriye gidip çeketinin ön düğmesini bir kontrol edip dimdik durdu.Artık salonda çıt çıkmıyordu her sistem temsilcisi ayaktaydı kımıldamadan duruyorlardı,sürüngen sistemlerinin temsilcileri bile kaldırabildikleri kadar kafalarını kaldırmışlar saygı duruşuna kendilerini adapte etmeye çalışıyorlardı.

Hatip kürsüsünün iki yanındaki dev akranlarda o yıl mavi gezegenimizde meydana gelen önemli olayların medya görüntüleri gelmeye başladı.Ana buzuldan kopan dev buzul dağlarının kahverengiye çalan kirli karlar gibi aşağı doğru süzülerek soğuk suların içerisine gömülmeleri ,yerçekimi etkisiyle balıklama dalan dev buzulların koca koca dalga oluşturan beyaz deniz sularını havaya kaldırmaları,ana buzulda yakın gelecekte kopma potansiyeli olan buzulların çatlakları,denizin üzerinde yüzen buzul parçalarının üzerinde dengede durmaya çalışan beyaz kutup ayısının çabası,insanın içini soğutan görüntülerin hemen ardından yanan bir sürü koca koca ormanlar ,kaçan kaçmaya çalışan orman sakinleri,ardından Avusturalya kıtasının günlerce söndürülemeyen orman yangınlarının uydudan görüntüsü,tam yandık derken bu seferde Alaska da ki koca petrol tankerinin kazası ve masmavi denizi balçığa çevirmiş petrol sızıntısı ,o sızıntıyı engellemeye çalışan kurtarma gemilerinin oluşturmaya çalıştığı perdeleme çabaları,sızan petrolün simsiyah bir örtü ile kapladığı bir plaj,her yanı petrol kalıntısı ile kaplanmış bir deniz kuşunun titrek bacaklarının üzerinde durmaya çalışması,bir gönüllünün elindeki suyla pertolden temizlemeye çalıştığı bir fok yavrusu ,,ardından bir plaja vurmuş en az sekiz on tane balina ölüsü,sonrası Türkiye nin ege kıyılarında sahile vurmuş henüz iki üç yaşındaki Süriyeli göçmen çocuğunun dalgaların vurması ile kumun üzerinde hareket eden cansız bedeni,Afrikanın bir hastahanesinde yatan tüm kaburga kemikleri sayılan ama karınları da bir o kadar şişkin,yüzlerine konan bir sürü sineği kovacak gücü kalmamış küçük çocuklar,ardından dünyanın bir çok yerinde meydana gelen savaşlardan dolayı yıkılmış yanmış şehirler,toplama kaplarındaki mültecilerini o sefil görüntüleri,nehirlerde ölmüş balık sürüleri,orman yangınlarında ölmüş orman hayvanları görüntüleri derken saygı duruşu en son Ege kıyılarında biraz önce kumsalda yatan çocuğu eline almış üniformalı bir güvenlik görevlisinin gözyaşları içinde çocuğu taşıması fotoğrafı ile bitti ve ekranlar tekrardan sistem bayraklarının önünde dönen mavi gezeğen ile sonlandı.

Oturuma başkanlık yapacak birleşik sistemler sekreteri görevlinin yardımı ile koltuğuna oturup mikrofonu bir düzeltip

– Birleşik sistemler 77 ci oturumunu acıyorum dedi ve eline aldığı tokmağı masasının üzerindeki yere vurarak oturumu başlattı.

– Birleşik sistemlerin daimi temsilcileri gündemimiz  eko sistemdeki insanoğlunun müdahaleleri ile ilgili ,besi,tabiat,yaban hayat,bitki sistemlerini ortaklaşa vermiş oldukları karar tasarısı tartışması ve genel kurulda oylanmasıdır.Dört sistem temsilcilerinin hazırlamış olduğu karar tasarılarının maddelerini ana ekranlarınızdan takip edebilirsiniz sizlere daha öncesinden de ilgili makamlarınıza birer taslak örnekleri gönderilmişti.Gündemimizin yoğun olmasından dolayı sözü çok uzatmadan ilk sözü kümes hayvancılığı besi sistemleri daimi temsilci sayın tavuk hanıma veriyorum.Efendim hatibin konuşması on dakika olup lütfen herhangi bir sataşmada bile müdahalede bulunmayıp,akabinde söz isteyelim.Buyrun tavuk hanfendi genel kurula hitap edebilmek için kürsüye lütfen.

Ön sıralara yakın olan daimi temsilci tavuk çok hızlı bir şekilde kürsüye çıkıp  mikrofonu küçük bir ayar çektikten sonra tüm kurula hitaba başladı.

– Sayın başkan değerli kurul üyeleri, değişik zamanlarda bir çok kez dile getirmiş olmamıza rağmen kümes besiciliğinde değil düzelme her geçen gün yaşam şartlarımız daha da kötüye gitmektedir.İnsanoğlunun acımasız hırsları,istekleri ve uygulamış olduğu yöntemler biz kümes besi sistemlerine dayanılmaz acılar yaşatmaktadır.Her ortamda dile getirmemiz bırakın iyileşmeyi her geçen gün daha da dayanılmaz hal almaktadır.Hiçbir canlının dayanması mümkün olmayan şartlarda ömrümüzü geçirmekteyiz tabi buna bir yaşam denilebilirse…Tanrının bize bahşettiği doğal ortamlarımızdan tamamiyle koparılmış durumdayız.Yaşamımız tamamiyle makinalar ile olmaktadır.Doğal sürec diye bir şey kalmamıştır.Yumurtalardan kuluçka makinalı ile çıkmaktayız, anne olgusundan yoksunuz.Onu geçin artık hepimiz doğuştan birer mahkumuz.Daracık alanlarda üst üste yaşamaya mahkum ediliyoruz,kaç tane kardeşimiz daha ilk günlerde havasızlıktan ezilerek ölüyor.Artık çok kısa olan yaşamız günlerle sayılı büyüklüklerimize göre demir kafeslerin içerisinde istivlenerek büyüyoruz.Tabi besin alamıyoruz.Bol hormonlu fenni tatsız tuzsuz besinlerle besleniyoruz.Zerre kadar bir sosyal yaşantımız yok,dışarıya çıkamıyoruz daha piliç iken yumurta mı yoksa et için mi olduğumuza göre ayrılıyoruz.Yumurta besiciliği ise artık tabi gece gündüze elveda edip yapay gece gündüze alıştırılıyoruz tek amac günde iki yumurta alabilmek,biyolojik saat diye bir kavramımız kalmıyor ışık söndümü gece yandı mı gündüz.Fenni yemi ye suyu iç yumurtala hayat bundan ibaret.Et için ise daha bir kabus daracık kafeslerde üst üste tutulup fenni hormonlu yemler ile semirtiliyoruz.Normalde bir yılda gelmemiz gereken gelişkinliğe aylar hatta haftalar içinde getiriliyoruz.Hiç kafesten çıkarılmıyoruz,dışarda dolaştırılmıyoruz.Anaçlık nedir tadamıyoruz,hastalansak tedavi yerine hemen topluluktan ayrıştırılıp kireç kuyularına atılıyoruz tanrının bize verdiği doğal süreçte üç dört yıllık ömrümüzü kırk küsur güne kadar indirildi,zaten kırk günden sonra yemiş olduğumuz hormonlu yemlerden dolayı o kadar semiriyoruz ki istesekte ayaklarımızın üzerinde duramıyoruz ve ekonomik değere ulaştık diye toplu katliam yerlerine mezbahanelere gönderiliyoruz.Bayan tavuk konuşmasını yaparken konuşmuş olduğu şeylerin sinevizyonu iki dev ekranda yansıyordu kafesler içerisinde üst üste istiflenen tavuklar falan derken en son mezbaha, kesimhane görüntüsü gelince bir anda genel kurulda görmüş oldukları görüntü karşısında herkes dehşet içinde bir ooo çekti.Görüntü gerçekten korkunçtu yürüyen merdiven gibi tavana asılı bir mekanizma dönüyor tavuklar arka bacaklarından cengel gibi bir mekaniznaya asılıyor,sistem devamlı hareket halinde olmasından dolayı arka bacaklerından asılı olan tavuklar ileri doğru gidiyor ve en ilerde dönen bir hızar çemberi önüne gelen tavuğun kafasını giyotin gibi kesiyordu.Gariplerim o kadar semirmişler o kadar kassızlardı ki kendilerini mekanizmaya asmaya çalışan insanlara karşı en küçük bir direniş gösteremiyorlardı yalnızca can havliyle bağırıyorlardı.Konuşmacı bayan tavuk bir an gözlerinden akan gözyaşlarını silmek için kanatlarını yüzüne götürürken mikrofonu kapatıp iki ana ekranın görüntülerin sesini açtı ve genel kurulda bulunanların çiğerlerini dağlayacak sesler tüm salona yayıldı,işte o an genel kurulda bazı delegeler ayağa kalkarak insanoğluna lanetler yağdırmaya başladı.Başkan genel kurulun düzenini sağlayabilmek için defalarca elindeki tokmağı kürsüdeki tahtaya vurmak zorunda kaldı.Hatta galyana gelen delegeleri oturuma ara vermekle tehtit etmek durumunda kaldı.Bayan tavuk hitap kürsüsünde ağlamaktan bitap düşmüştü ama kendisi ve türü için çok kutsal bir görev için burada olduğunun farkındaydı ve kendini kaybetmek gibi bir lüksü yoktu,kendini toparlayıp genel kurula hitabını devam etti.

– Sayın kurul üyeleri bu görüntülerden sonra dahada birşey söylemeyi gereksiz buluyorum bu güne kadar hep yaşam koşullarımızın değişmesi ile ilgili birçok tasarı sunduk ,bir çoğu da genel kuruldan geçirildi ama gördüğünüz üzere hiçbir iyileşme olmadığı gibi her geçen gün daha da kötüleşti artık dayanılmaz bir hal aldı.Gecen tüm tasarılar insanoğlu tarafından veto edildi yasalaşmadı,bize iyieştirme sözleri verilse de hepsi havada kaldı şimdi bu tasarı ile insanoğlunun eko sistemden çıkarılmasını istiyoruz,biraz sonraki konuşmacıları da dinlediğiniz zaman göreceksiniz ki hiç birimizin birbirimizden farkı yok ana sorun doymak bilmez hırsları ile insanoğlu,ve artık bizim sistemizde insanoğlunun içinde bulunduğu bir ekosistemin kesinlikle bir değişime uğramayacağını ,iyileşmenin olmayacağını inanıyor ve insanoğlunun kesinlikle ekosistemin dışına çıkarılmasını istiyoruz.Beni dinlediğiniz için teşekkür eder saygılar sunarım deyip baş selamı ile kürsüden ayrıldı.

Bayan tavuk hızlıca geldiği kürsüden yerine gidesiye kadar zorlanıyor ağır hareket ediyordu,ön sıradaki genel kurul üyeleri bayan tavuk yanlarından geçerken sırtına dokunuyor ayakta alkışlıyorlar onu teskin etmeye çalışıyorlardı.Bayan tavuk koltuğuna oturmadan çevresindekilerin de duygu paylaşımını kabül edip koltuğuna oturunca hitabcının  etkisinden kurtulamayan genel kurulda hala uğultu devam edyordu ki başkan tokmağını konuşturarak genel kurulu sakinleştirdi.Başkan

– Şimdide büyükbaş besiciliği sistemini temsilen daimi temsilci bay öküz ü kürsüye davet ediyorum dedi.Zaten kurulun akışında ikinci sırada olduğunu bilen bay öküz yardımcıları ile son hazırlıklarını yapıyordu yerinden kalkıp bir iki aş selamıyla kurulu selamlayıp hızla kürsüye geldi,mikrofonu kendi boyuna göre ayarladıktan sonra konuşmasını başladı.

– Sayın başkan,sayın daimi üyeler değerli görevliler ve konuklar,bayan tavuktan sonra kürsüye çıkmak dezavantaj gibi gözüksede aslında sistemlerimizin farklılığı yalnızca adlarımızda kalmaktadır sorunlarımız bayan tavuğun sisteminden hiçde farklı değildir,benzerliklerimiz inanılmayacak derece fazladır.Fiziksel özelliklerimizden dolayı fiziksel yaşam alanlarımızın farklılığı yanında neredeyse her şey birebir benzeşmektedir.Bizlerde genelde sunni tohumlama yöntemi ile doğurganlıklarımız sağlanılmakta,kim kimin yavrusu bilinmemektedir,genelde tek bir erilden yüzlerce dişil hamile bırakılmakta ilerde ensest ilişkiye maruz bırakılmaktadır.Anaç babaç duygularımızı yaşayamamaktayız.Yavrularımız daha fazla süt almak sebebiyle bizden çok kısa zamanda koparılmakta,ebebeyn duygularımız hiçe sayılmaktadır ve türümüzün üzerinde korkunç travmalara neden olmaktadır.Semirlilmemiz için fenni yem ile beslenilmekteyiz ,gıda çeşitliliğimiz neredeyse bir elin parmaklarını geçmemektedir.Doğal ortama bırakılmamakta müebbet hapse mahkum yaşatılmaktayız nedir suçumuz inek,öküz büyükbaş hayvan olarak yaratılmamız mıdır soruyorum size nedir? Sosyaleşmemiz sıfır,dışarıda temiz havada otlamamız ,açık havaya çıkmamız diye bir şey söz konusu değil.Biyolojik saatimiz yok edildi,artık biyolojik saatimiz bize verilen yem ve suyun veriliş saatine göre uyumlandı.Kendi pisliğimizin içinde yatmak kendi pisliğimiz içinde uyumak zorundayız neden ? Soruyorum size neden? Hasta olmaya korkuyoruz hastalanmamız demek mezbahaneye erken gönderilmemiz demek.İneklerimizin süt sağımı bile başlı başına bir çile,beceriksiz iş bilmez çalışanlar yüzünden kaç kez süt sağma makinalarına meme kanları sağıldı.İneklerimizin doğurganlığı sünni döllenme ile yapılmakta baytarların elleri en mahrem yerlerine sokulup sünni döllenme yapılmakta.Cinsellik diye birşey hak getire.Zaten suni döllenme olmazsa mandıranın tüm inekleri seçilen tek bir damızlık boğadan çocuk yapmak durumunda kalıyor bu da çok eşliliği,ilerki zamanda ensesliği yol açıyor.Bizlere reva görülen tüm bu davranışları itiraz eden türlerimize bakın nasıl davranılıyor ,dövülüyor,kızgın saçlarla işaretleniliyoruz.Kısaca iri bedenlerimize rağmen havasız ,pislik içerisinde ben diyeyim üç yüz siz deyin beşyüz metre kare içinde tüm yaşamımızı geçiriyoruz.Na bir güneş ışığı,ne farklı ot türleri otlaklar,ne başka arkadaşlar ,ne bir sosyalleşme kısaca yaşıyoruz ama buna da yaşamak denirse.E kaçınılmaz son kesimhane orada bile huzurlu ölümü arıyoruz en azından ölürken bize saygı gösterilsin canımızı yakmadan ,uğraşmadan temiz bir ölüm istiyoruz gelgelelim bunu bile insanoğlu bize çok görüyor.Bay boğa genel kurula hitap ederken iki dev ekranda konuşmasının içeriği ile görüntüler ekrana yansıyordu biraz önceki bayan tavuktan dahada vahşet görüntüler ekranda oynuyordu zira türlerinin gereği ekranda bol kan vardı,insanoğlu cüssece kendinden çok daha büyük olan büyükbaşları hızara giden mekanizmayı bağlarken en acımasız yanlarını açığa çıkarıyorlardı.ellerindeki koca sopalar ile hayvanları dövüyorlar ,koca satırlar ile canlı canlı hayvanların arka ayak tendomlarını kesip onları hareketsiz kılıyorlar vura tekmeleye mekanizmayı asıyorlardı.Hayvanların çaresizlik içinde ki çığlıkları yine tüm genel kurulu kaplamıştı,genel kuruldaki herkes dehşet içerisindeydi.Hele en son iki kare korkunçtu kaçan bir kurbanlığı acemi kasaplar hemen ana yol kenarında bacaklarına satıra vura vura boğayı yere yıkıp üzerine çullanarak kesmeye çalışması diğer kare bundan da beterdi mezbanede kesilen hamile bir ineğin karnından çıkan ölü yavrusu iç organlarının içine atıldığı sahne dehşetti.Hitapcı koca bay boğa oda dayanamamış kürsüde ağlamaya başlamıştı onca heybetine gücüne rağmen ağlamayı kendine ydirememesinden mi yoksa iki yandaki ekrandaki görüntülerin son karelerini dönüp bakmasından mıdır kendini hakim olamıyordu genel kuruldaki insan sisteminin daimi temsilcilerine bakarak

– Bu vahşiler eko sistemin dışına kesinlikle çıkarılmalı bu eko sistem içerisindeki her sistemlerin hayrına olacaktır diye bağırdı.Başkanın mikrofonun sesini zamanında kesmesi olmasaydı artık ağzına geleni söyleyecek sınırına çoktan geçmişti.Başkanın uyarısıyla boğa son sözlerini söyleyip yerine geçti.

Bay boğadan sonra söz alan küçükbaş hayvanlarına temsilen bay koç da bayan tavuk ve bay boğa ile aynı benzer şeyleri söyledi üç besi sistemlerinin sorunları ,yaşamsal alanları ve sonları neredeyse birebir paralellik gösteriyordu.Değişen şey türlerin fiziksel özelliklerine hitaben fiziksel şartlardı yoksa mentalite ,neden,niçin sonuçta hiçbir farklılık gözlenmiyordu.Yalnız bay koç bir şeye parmak bastı ki bunu atlamanın mümkünatı yoktu.Bay koç

– Ekosistem içerisinde kurulan  türler arasındaki besin zincirini anlıyor ve kabul ediyoruz.Tanrı her türü bir başka tütün besin zincirinin içine koymuş türlerin yaşaması ,nesillerinin devamlılığı için bu olmak durumundadır ve buna sonsuz saygı duymaktayız lakin burada insanoğlunun arsızlığı ve doyumsuzluğu yine kendini gösteriyor,eko sistemde her canlı yaşamak için yeterli ve gerekli ölçüde yerken insanoğlu yateri kadarın çok daha ötesinde yemekte ,israf etmekte ve sonra ne gariptir ki semirdiğinde rahatsız olmakta tekrardan zayıflamak için ekstra enerji harcayarak daha fazla tüketmektedir.Normal şartlarda kendisine yetecek besini alması gerekirken fazlasını alıp sonrada bundan kurtulmak için ekstra enerji harcamaktadır ve bu kısır döngü uzun süreden beri devam etmektedir.Stok yapmakta ,biriktirmektedir,Bolluk içinde olmalarından dolayı israf hat safhadadır.Tasarruf ,optimum yararlanma diye birşey söz konusu değildir.Bu da biz besi sistemlerine belki yüzde otuz belki daha da fazla üretim ve tüketim aralığı yüklemektedir.Niçin insanoğlunun bitmek bilmeyen egoları için.İnanmayan lüks restaurantların,otellerin ,semtlerin çöplüklerine bakmasını tavsiye ederim bir ısırık alınmış sandoviçler,dökülmüş yemekler,yarısı yenmiş yiyeceklerle doludur.İnsanoğlunun yapacağı azıcık planlama ,tasarruf ile binlerce türümüzün daha fazla yaşaması demektir.dedi.O da artık insanoğlunun ekosistem dışına çıkarılması gerektiğini söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Başkan bu seferde yaban hayat sistemlerini temsilen daimi temsilci dağ keçisini kürsüye davet etti.Dağ keçisi iri boynuzları ile kürsüye gelip öncelikle klasik cümleler ile konuşmasını başladı.

– Bizler yaban hayat olarak artık ne yazık ki yaşam alanı bulmakta çok zorluk çekiyoruz.Hayatımız zaten hiçbir kuralın olmadığı güçlünün güçsüzü besin olarak görüp yaşama şansı bırakmadığı güvensiz bir habitatda geçiyor ama biz buna çoktan razıyız en azından evrimleşmemiz bu ortamda olduğu için biz buna hem alışkın hemde donanımlıyız zira güçlünün bir şekilde bizi yakalaması gerekiyor.Tabiatın en uygun ortamlarında hayatta kalma ve yaşama şansını bulabiliyorduk zira evrimleşmemiz bu yöndeydi.Hızlı koşan ,akıllı zeki davranan ,yükseğe çıkan ,yeraltına girebilen ,iyi saklanan ,kamufle olabilen,kısaca uçan kaçan ortama ayak uyduran hayatta kalıp iyi gen seçiciliği ilede her nesil daha iyi daha güçlü olabiliyordu normali de buydu.Lakin ne zaman insanoğlu yaban hayata kendi lehine  müdahale etmeye başladı hayat bizim için çekilmez oldu.İnsanoğlu çoğalıp yayıldıkca ,yaban hayat ortamlarını şehirleşmeye ,tarıma sanayiye açtıkca artık yaban hayat diye bir şey kalmadı.Kaynak sularını depolarda toplayıp borularla şehirlere kendi yerleşim yerlerini taşıdıkca,arazileri kendilerine göre ıslah edip tarıma açtıkca,ormanları kesip yok ettikce ,önceleri tüm türlere açık olan arazileri meralara dönüştürdükce,arazileri sahiplenip çitlerle çevirdikce,kullanmış oldukları fenni gübre ve ilaçlar ile yaban hayat alanları artık yokdenilecek kadar az kalmıştır.Tüm bu değişimin sonuçları bir çok yaban hayat türlerinin yok olmasına sayılarının yok denecek kadar azalmasına hatta binlerce türün yok olmasına neden olmuştur ve ne yazık ki bugün bu aynı şekilde devam etmektedir.Bugün insanoğlunun sayesinde yaban hayat alanları artık parça pürçük o kadar azalmıştır artık değil iyi bir yaşam hayatta kalmak bile bir mucizedir.Ayrıca insanoğlu artık her yerde  ,ondan kaçabilmek diye bir şey mümkün değil.Geliştirmiş oldukları araç gereçler ile bizi her ortamda her şekilde bulabiliyor hemde ne için av dedikleri gerekce olarak spor dedikleri şeyler için,üstüne üstük yalnızca kendileri için değerli gördükleri bir parçamızı sergileyip kendi egolarını kendi sistem üyeleri içinde tatmin edebilmek için.Bugün binlerce fil hiç bir işlerine yaramayan dişlerini süs eşyası olarak kullanılmak için,neredeyse nesli tükenmekte olan birçok aslan ,kaplan,ayı yalnızca postlarını şömineler önüne serebilmek için,milyonlarca bizon,binlerce timsah,su samuru,bizonlar derilerinden çanta ,manto yapmak için katledilmiş durumdalar. Bu çeşitliliği sayın sayabildiğinizce neredeyse her tür bu nedensiz katliamdan nasibini almaktadırlar.Eğer onlar için değerli bir şeyiniz var ise yandınız yabanda hayatta kalmanız bir mucize herşeyden kurtulabilirsiniz ama insandan kurtulaazsınız.Biz dağların zirvelerine ,doksan derece uçurumlara çıktık biz bile kurtulamadık bin ,binbeşyüz metreden bizi tek atışda avlıyorlar.İstediğiniz kadar yükseğe çıkın ,istediğiniz kadar ızlı koşun,istediğiniz kadar derine dalın fark etmiyor insanoğlu ne yapıp yapıp sizi buluyor ve bir hiç uğruna yok ediyor.Lütfen ekrana bakınız insanoğlunun bu korkunç hırs ve egosundan dolayı soyu tükenmiş türleri görüyorsunuz ,ama lütfen bir sonraki listeyide dikkatle bakmanızı rica ediyorum bu şemada geçmiş yüzyıllardaki yaban hayattaki çeşitlilik ile günümüzü kıyaslamakta ,ve size göstereceğim son grafikde yaban hayattaki türlerin sayısal olarak geçmiş ile günümüzdeki mükayesesi.Sizinde grafiklerden anlayacağınız özellikle insanoğlunun popülasyonundaki artışın ters oranında yaban hayattaki çeşitlilik ve sayı azalmış birçok türün soyu tükenmiş birçok türde çok ciddi azalışlar görülmüş ve eğer bir tedbir alınmaz ise artık yaban hayat diye birşey kalmayacaktır.Yaban hayat nerelerde kalacaktır onu biliyor musunuz? İnsan yerleşkelerinin yakınlarında onların oluşturmuş oldukları yapay çocuklarını yaban hayat diye yutturdukları kendilerinin arabalar içerisinde içerisinde gezip çocuklarına yaban hayat diye yutturdukları açıkhava onların deyimiyle hayvanat bahçelerinde olacaktır.Bizler artık yaban sistemine dahil farklı türlerden uzak onların ellerine bakan,vitrin oyuncakları olacağız biz bunları istemiyoruz.Özgürlüğümüz bizim için en önemli olgudur bundan vazgeçemeyiz biz pranga istemiyoruz,korksak da aç kalsak da,bulduğumuz yerde tedirgin uyusak da,her an yem olsak da ,hiç bir güvencemiz olmasa da biz yaşam tarzımızı bırakmak cam fanuslara ,altın kafeslere hapsedilmek istemiyoruz. Bir hiç uğruna vitrin süsü ,şömine önü dekoru,duvar panosu olmak istemiyoruz.Her yerlere yapılan karayollarında arabalar altında kalmak istemiyoruz.Tarım arazilerinden bir lokma aldık diye vurulmak zehirlenmek istemiyoruz. Kuruyan nehirler ,çöle dönüşen göller,ıslah edilen bataklıklar sazlıklar istemiyoruz.Daha çok yerleşim yerleri açmak için,piknikten sonra bırakılan pisliklerden ,karayollarında araçlardan atılan daha niçe binbir sebepten dolayı çıkan arazi ,orman yangınlarında diri diri yanıp yok olmak istemiyoruz.Düşünebiliyor musunuz hasattan sonra yakılan tarım arazilerinde yanan yok olan yaban sistem sakinlerini tabi onlar o küçücük canlıları organizmaları börtü böcek dedikleri hayatları görmedikleri için bilmiyorlar niçe canların yok olduğunu.Bilseler bile görmezliğe gelirler önemsemezler sonuçta hayat onların değil bizim hayatlarımız,bizim çocuklarımız bizim eşlerimiz analarımız babalarımız.İnsanoğlu artık kendi türünde bile empati yapamazken bizim yaban hayatı türleri için empati yapmalarını beklememiz bence saflık olur.Bana kalsa yaban hayat sistemlerinin problemleri hakkında günlerce konuşabilirim,eriyen buzullardan,iklim değişikliğinden,kaçak avcılıklardan ,zevk için vurulan yüzlerce sistemdaşımdan ,yakalanıp köle edilenlerden,gübrelerden,fenni ilaçlardan ,popülasyonları ile genleri ile oynananlarda konuşabilirim ama sözü daha fazla uzatmamak ve sıradaki konuşmacıların zamanını çalmamak için sözlerimi son verrken insanoğlunun ekosistem dışına çıkarılması ile hazırlamış olduğumuz karar tasarısını tüm tür sistemlerinin destek vermesini önemle rica ederim.Dağ keçisi genel kurula hitap ettiği zaman boyunca arkadaki ekranlarda konuşmanın içeriği ile ilgili görüntüler konuşmanın akışına paralellikte oynatılmıştı ne yazık ki görüntüler önceki konuşmacıların görüntülerinden farklı değildi,duvarda asılı geyik başları,yerde güzel postlar ,kuruyan göllerde ölen hayvanların iskeletleri,yanmış araziler,tarlalar,eriyen kopan buzullar ,kuruyan dereler ,balık ölümleri ile kaplı akarsular neler neler.Başkan

– Yaban hayatı daimi temsilcisi sayın bay dağkeçisine teşekkür eder şimdi de bitki sistemlerine temsilen sayın çınar ağacını kürsüye davet ediyorum ama fiziki özelliklerinden dolayı sayın çınar genel kurulumuza online olarak hitap edecektir buyrun sayın çınar söz sizindir.Kürsünün ardındaki dev ekranlarda başkan kendisine anons ederken o ulu çınarın muhteşem görüntüsü kaplamıştı.Çevrimiçi olarak  konuşmaya başlayan ulu çınar önceki konuşmacı sistemleriden çok farklı bir sistemden gelmiş olmasına rağmen yaşamsal olarak dertleri ile ve bunlara sebep gördüğü özne aynıydı o da insanoğlundan dert yanıyordu.Kentleşmeler,ıslah için,tarım alanları açmak için hunharca kesilen yok edilen orman alanlarından,insanların sebep oldukları yangınlardan,zorunlu ihtiyacın haricindeki inanılmaz ürün israfından bahsetti.İnsanoğlu o kadar egosunu yükseltecek lükse daldı ki bir binada kullanılan zorunlu ağaç ürünleri dekoratif için kullananların çok gerisinde kaldı diyor,hatta binalarda kullanılan materyallerin çoğu artık plastik demir gibi olmasına ağaç ürünlerinin fazla olmamasına rağmen yinede gereksiz dekoratif ürünler için hala ağaç kıyımlarının çok fazla olduğunu söylüyor.Kaynaklar bu kadar hor kullanılmamalı diyor. Tabiattaki bitki çeşitlenmesinin her yıl daha da azaldığını söylüyor. Tabi ortamlarından koparılarak farklı ortamlarda dikilen süs bitkilerinin o ortamlara ayak uydurabilmek için nasıl çaba gösterdiğini ve bir çoğunun çok kısa zamanda ömrünü tamamladığını söylüyor.Özellikle şehiriçi yol aralarına dikilen ağaçların yirmidört saat nasıl eksoz gazına maruz kaldığını,seralar içine hapsedilen birçok meyva ve bitkilerin nasıl biyolojik saatten sera saatine döndüğünü anlatıyor.insanoğlu hep daha fazlasını istediği için genlerle oynama dahil her türlü yönteme başvurduğunu ve bunun doğal süreci bozduğunu söylüyor düşünün diyor

-Düşünün lütfen  kabak çekirdeğinden çıkan fidana karpuz aşılanıyor,ayvaya armut,kabağa salatalık yani dilimiz yok anlatamıyoruz ama neler çektiğimizi siz bilemezsiniz.Binlerce yıldır evrimleşmemizi insanoğlu bir hamlesi ile kırıp atıyor ve yeni bir yöne yönendiriyor.Kökü kabak üstü salatalık olur mu ? Elbet olmaz ama onlar yapıyor.Onlar için ekonomik olan bitki populasyonları onların kıymetlileri onları el üstünde tutup semirtmek için ellerinden geleni yaparken bunların dışında kalanları da yaşam hakkı kesinlikle vermiyorlar.Oysaki tabiat herşeyi ile bir bütündür yıllardır anlatmaya çalışıyoruz Tanrı hiç bir şeyi durduk yerde yaratmamıştır bu yaradılışın evrimin özüne aykırıdır çoğalmalarına izin vermeseniz bile en azından yaşamalarına izin verin yok etmeyin soylarını tüketmeyin diyoruz ama dinleyen kim.Bataklıkları kurutup tarım arazisi yapmalarını anlayabiliyoruz ama bataklığı kurutup golf sahalarını yapmalarına kesinlikle karşıyız düşünün binlerce türün yaşadığı yeri yok ediyorsunuz ,yeraltındaki suları çekip buharlaşmanın hat safada olduğu golf sahaları yapmalarına anlam veremiyoruz.Bir tarafta yitirilen binlerce hayat bozulan ekosistem ne için soruyorum size ne için insanoğlu bir topu bir deliğe sokabilsin diye.Daha niceleri heryere açılan taş ocakları,maden yatakları ,hidrolik santraller,toz tomur ,tüketilen petrol atıkları hava kirliliği gelinde yaşayın yaşayabiliyorsanız.Hele o bilinçsizce kullanılan ilaçlar yok mu? Bundan dolayı kaç türün yok olduğunu kimse bilemez.Yatay kesim denilen kesimler düşünün çoluk çocuk genci yaşlısı bir günde yatay kesimle biçiliyor.Yok edilen amazon ormanları,kirlenen nehirler ,kuruyan göller daha sayayım mı?Artık o kadar vahşiler ne yaptıklarını bilmiyorlar ki,gölgesinde oturup piknik,mangal yaptıkları ağactan mangalı yakmak için çıra kesebilecek  kadar acımasızlar Her yıl noel diye ne kadar tazecik fidan kesiliyor.Süremi aştığımın farkındayım ama o kadar çok anlatılacak şey var ki değil on dakika saatlerce konuşabilirim.Konuşmamı bitirirken diğer sistem konuşmacıların da dediği gibi biz de bitki sistemleri olarak insanoğlunun ekosistem dışına atılmasını istiyor hazırladığımız tasarıyı desteğinizi bekliyoruz.Başkan genel kurula hitaben

– Sayın genel kurul daimi üyeleri değerli katılımcılar 119 sayılı tasarıyı genel kurula sunan sistemlerin yetkililerinin konuşmalarını dinlediniz şimdi de münferit konuşmacılardan önce karşı tez konuşmacısı olarak insanoğlu sisteminin daimi temsilcisi sayın Robert Halley i kürsüye davet ediyorum burun Mr halley. Mr Halley kendisinden emin ağır ağır kürsüye yöneldi,genel kurulda bulunan sistem temsilcilerinin ona bakışlarını tınlamıyor umursamazca kendinden emin başı dik kürsüye çıktı başka buyrun deyip hatibin mikafonuna açıp konuşma süresine başlatsa da Mr Halley hala konuşmasına başlamamış genel kurula tepeden bakan bir eda ile süzüyordu.Bu bakış celladın idam mahkumuna bakışıydı.Bu bakış sırtından bıçaklanmış ama elindeki silah ile bıçaklayanın son anına bakan bakıştı.Bu bakış bakın ben sizlere daha neler yapacağım bakışıydı.Bu bakış sizi hadsizler bakışıydı ve bu bakış genel kurul salononun o yükselen tansiyonunu zerzerişini yerle bir den bakıştı konuşmasada olurdu bu bakış zaten genel kurulu çoktan yekle isyan etmişti.Mr Halley tüm nezaket kurallarını çiğneyerek hoyratca konuşmasını başladı.

– Ne çok derdiniz varmış? İçerde dışarda demediğinizi bırakmadınız.Söylediklerinizi dinledikce insanoğlu sistemi olarak biz neymişiz be demekten kendimi alamadım hayretler içerisindeyim.Öncelikle şunu söylemeliyim her şey zıddıyla vardır zıddı olmayan bir şeyin var olmasının mümkünatı olmadığı gibi eşyanın tabiatına aykırıdır.Şimdi burada bizim sistemimizin nimetlerinden yararlanarak,yalnızca negatif olumsuz şeyleri dile getirmek insanoğlunu sanki ekosistem düşmanı gibi göstermek korkunç bir hatadır,hatadan öte riyakarlıktır.

Öncelikle şunu biliyor olmalısınız bu kurulda alınacak her karar tasarısı tek veto yetkisi olan insanoğlu sisteminin onayından geçmek zorundadır.Bunu biliyorsunuz değil mi?Bunu bilerek nasıl oluyorda insanoğlu için bu kadar hayasızca suçlamalar yapabiliyor sunuz?Duyduklarımdan o kadar dehşete düştüm ki konuşmamın sonunda söyleyeceklerimi baştan söyleyiverdim .Şimdi sizden ricam beni iyi dinlemeniz değişik zamanlarda birçok fırsatta dile getirmiş olsamda bence bazı şeylerin neden sonuçlarını tekrardan üzerinden geçmeyi uygun buluyorum.

Başlangıçta kaos hakimdi ve tanrı ol dedi ve kaos son bulup evren oluştu,size tüm bu süreci anlatacak değilim ama şunu söylemek durumundayım tekden iki ,ikiden üç ve üçten çoğalarak evrenin oluştuğu on üç buçuk milyar yıllda yani günümüze kadar evrimleşerek bu çeşitlilik çoğalarak bugünümüze geldi.Zaman içerisinde türler arasında çoğalanlar olduğu gibi azalanlar,hatta yok olanlar bile oldu,hakimiyet zaman oldu el değiştirdi zamana mekana göre bugün bile aynı evrim devam etmektedir.Su çokken balıklar karıncaları azken de karıncalar balıkları yedi ve yemeye devam ediyor.Bu çeşitliliği bu habitatı ekosistem diyoruz.Herşeyin olduğu gibi ekosistemde tanrının kontrolü altındadır.Diğer tüm tür sistemleri farklılklarının yanında bir nevi benzerdirler bir tek insanoğlu diğer sistemlerden farklıdır zira biz tanrının bir parcasını içimizde taşımaktayız ve bu da bizi ekosistemde özel kılıyor.Tanrı parcacığını içinde taşıyan insanoğlu hakim akıl olarak ekosistemde kendi lehine birtakım müdahaleler yapmaktadır ,buna muktedir olduğu için yapabilmektedir.Eğer diğer sistemlerde de aynı yetenek olsa elbet onlarda yapacaklardır zira bu evrimin gereğidir.Büyük olan küçüğü yer,güçlü olan hakim olur, yönetir gibi.Siz istiyorsunuz ki evrime kimse müdahale etmesin herşey gelişine veya gidişine nasıl olacaksa öyle kendiliğinden  olsun. Böyle bir düşünce gerçek dışıdır aklın mantığın kendisine terstir.Bizdeki olan imkanlar hangi sistem türünde olsa hangi sistem bunun kullanmaz ,muktedirim yapabilirim ama yapmayacağım diyebilir.Her tür yapar.Emin olun yaparlar.

– Şimdi hep insanoğlunun ekosisteme müdahalesini söylediniz ve bunların hep negatif yönlerini gösterdiniz.Oysaki evrim döngüsüne insanoğlunun yapmış olduğu icatlar,argeler,geliştirdiği teknoloji ve daha bir çok şey ile o kadar çok katkısı olmuştur ki bunlardan niye kimse bahsetmiyor.Evet evrime müdahalemiz olmuştur bu bir yansınamaz gerçekliktir ama ne çok hayatı kolaylaştıran birçok türün devamlılığını sağlayan yaşam kalitesini arttıran az mı teknoloji geliştirdik.Sonuçta bu gelişim yalnızca insanoğlu için mi diğer türler bunlardan hiç mi yararlanmıyor.En çok ağlayan yakınan besi sistemleri ,sizleri aç,açıkta mı bırakıyoruz ,hastalandığınızda tedavi etmiyor muyuz? Doğumunuzdan yaşamınız boyunca sizi koruyup kolla mıyor muyuz? Hastalanmamanız için azami fiziksel şartları yaratmaya çalışmıyor muyuz? Zaten tersi mantığa aykırı olur.Mesela biraz önce mezbahada kesilen bir hamile ineğin görüntüsünü paylaştınız.Şimdi bu görüntüden hareketle yaban hayat ta hangi tür diğerinin hamile olduğunu önemser ama insanoğlu önemser kesime giden hayvanların veteriner onayını ister veya kırsaldaysa kim ikiyi bir düşünüp kesip yok etmek ister ha bazen deminki gibi istisnai olaylar olabilir ama bunu bu genel kurula taşıyarak göstermek yalnızca art niyetle duygu sömürüsünden öte bir şey değildir.

– Artan insan populasyonunun besin ihtiyacını karşılayabilmek için yapılmış olan bir takım çalışmalardan bahsettiniz.Ömrün kısalması gibi.Tanrı besin zincirini kurarken zaman mefhumu belirtmemiştir.Tüm türler arasında her yıl kaç tane tür yavrusu daha doğar doğmaz diğer türlerin besini oluyor,onlarca yılan yavrusundan kaçı erişkinliği görebiliyor,milyarlarca balık yavrusundan kaç tanesi ilk haftayı görebiliyor,baharda hangi tür taze değil kart bitkileri yemeye yöneliyor? Üstelik biz insanoğlu sizin gibi bir batında binlerce tohum,onlarca yüzlerce yumurta,çoklu yavru yapmıyoruz uzun döllenme ve hamilelik döneminden sonra tek hadi çok nadirdir iki yavrumuz oluyor.Üstüne üstük kendi kendimize yetebilmemiz için çok uzun bir bebeklik ,çocukluk dönemi geçirmemiz gerekiyor.Donanımız desen zaten yok,soğuktan koruyacak kürkümüz mü,büyük pemcelerimiz ,dişlerimiz mi,hızlı koşacak anotomimiz mi,keskin gözlerimiz mi soruyorum size neyimiz var? Bir tanrının bize bahşettiği aklımız var işte o da bizi farklı kılıp ekosistemin ortasını koyuyor,eğer biz o sizin şikayet ettiğiniz şeyleri yapmazsak çok kısa zamanda bu anatomi ile ekosistemin içerisinde yok olur gideriz. O zaman ne olur biliyor musunuz? Hani o çok şikayette bulunduğunuz insanoğlunun olmadığı ekosistemde inanılmaz değişimler olur evet bazı türler için elbet iyi olabilr ama kabul edin uzun süreden beri insanoğlu evrime müdahale ediyor ve bugün populasyonu çok büyük olan birçok ana türler kısa zamanda yok olup gider başka türler hakimiyeti ele geçirirler ve o zamanda sayın tavuk hanım,boğa bey sizin sistemlerin pek bu popülasyonda kalabileceğini zannetmiyorum.

– Biz her ne kadar evrime müdahalede bulunsak da sizin şikayet ettiğiniz bu değişimlerden kaynaklı bir çok şeyden bizim sistemimizde rahatsız.Karbon atımı,kirlenen nehirler, bozulan doğal dengeden ,soyu tükenmekte olan türlerden ,israftan daha bir çok şeyden bizlerde rahatsızız.Çıkarmış olduğumuz kanun ve yasalar ile oluşturduğumuz kurumlar ile bunun önüne geçmek için elimizden geleni yapıyoruz,başarılımıyız evet orası biraz muallakta ama elimizden geleni yapıyoruz.Bugün tüm devletlerde orman yakmak ciddi bir suçtur,avlanmak keza öyle izne tabidir,türlerin üreme ve büyüme evrelerini önemsiyoruz çoğalan insan popülasyonuna rağmen besin alanlarının daraldığının farkındayız ,bu alanları kontrol etmek için azami gayret sarfetmekteyiz bazı türlerin avlanması kesinlikle yasaklamış durumdayız ama sizde kabul edersiniz ki tüm bu gayretler mükemmel sonuç vermiyor.Kaçaklar kanun nizam dinlemeyenler çıkabiliyor onları da güvenlik güçlerimiz yakaladığı zaman hakettikleri cezaları aldıklarından emin olabilirsiniz.

– Sayın delegeler değerli konuklar biz insanoğlu olarak her ne kadar evrime müdahalede bulunsak da ekosistemimizin en az etkilenmesi için elimizden geleni gösterdiğimizden emin olabilirsiniz.Zira tek bir dünya tek bir ekosistemimiz var bunun geri dönüşemeyecek şekilde değişimi tüm türler gibi bizim içinde bir felaket olacağının farkındayız.Bu nsebeple yanan ormanların yerine yenilerini dikiyor,ekosistemde çok daha rantabl türlerin devamlılığı için azami gayret gösteriyor,şehirleşme yerleşkelerimizi yataydan çok dikeye gitmeyi,kıt kaynakları en optimum şekilde kullanmayı,geniş alanlarda daha dar alanlarda fenni tarıma,hayvancılığa yönelmeyi dünyayı daha yaşanır kılmak için elimizden geleni yaptığımızı bilmenizi isteriz yoksa:Eğer tüm bu anlattıklarımızı yapmamış olsaydık bugün sekiz milyarı geçen insan popülasyonu inanın ekosistem diye birşey bırakmazdı.Bizler geçmişteki hatalarımızdan derslerimizi alıyor daha yeşilci,doğayı daha korumacı olarak yaklaşımlarımızı her geçen gün geliştiriyoruz geliştirmeyide devam edeceğiz.

– Benden önceki konuşmacılar hani hep dediler ya anlatacak çok şeyler var diye inanın benimde değil bu on dakika saatlerce size yaptığımız çalışmalar ile ilgili saatlerce konuşabilirim.Konuşmamın sonunda şunu da belirtmek isterim Birleşik Sistemlerin daimi tek üyesi olarak bu karar tasarısını kesinlikle veto edeceğimizi bilmenizi isterim.Tasarıyı hazırlayan sistemlerin şikayetlerini de not ettiğimizi söylemeliyim.Saygılar sunarım.

İnsanoğlu sisteminin daimi temsilcisi konuşurken de iki yandaki dev ekranlarda konuşmanın akışına uygun sinevizyon gösterimi yapıldı.Modern mandıralar,haralar,balık çiftlikleri,dev laboratuvarlar,yanmış ormanların tekrardan ağaçlandırıldıktan sonraki halleri,ıslah edilmiş dereler ,dev barajlar,kaçak avcılık yapanların yakalanma anları,bacalarına filtre takmamakta ısrar eden fabrikaların kapısına kilit vurulması,green peace örgütünün çalışmaları daha bir çok şey konuşma boyunca dev ekranlarda boy gösterdi.Başkan.

– Evet sayın genel kurul daimi temsilcileri ve değerli konuklar Besi,tabiat,yaban hayat ve bitki sistemlerinin hazırlamış oldukları 119 sayılı tasarıya binanen taraf ve karşı taraf konuşmalarını hatipler genel kurula yapmış bulunuyorlar ,tasarıyı oylamadan önce bireysel olarak söz almak isteyen sistem temsilcilerini vakit kaybetmemek için ikişer dakika oturdukları desk deki mikrofonlardan kurula hitap etmelerine izin vereceğim derken bay boğa oturduğu yerden ayağa kalkmış sataşma olduğu ve besi sistemlerine temsilen söz almak istediğini söylüyor.Başkan

– Bay boğa lütfen yerinize oturun bağırmadan mikrafonunuza açıyorum oradan genel kurula hitap ediniz.deyince boğa yerine oturup açık olduğunu belirtmek için yeşil yanan mikrofona önüne çekti.

– Biraz önce Mr Halley tanrının besin sisteminde yaş olgusunu belirtmediğini söyledi sanki biz bundan şikayetciymişiz gibi dile getirdi.Öncelikle bizim böyle ne bir şikayetimiz ne de bir talebimiz vardır bizim şikayetimiz yaşla süre ile ilgili değil bizim şikayetimiz sürece , hormonlu besine,genetiğimizle oynanmasına ,doğal yaşam biçimimize  saygı gösterilmemesine,duygularımızı bir can taşıdığımızı görmezden gelinmesine. Biz besin zincirinden kopma veya yaş süre limiti getirilmesi gibi bir talebimiz kesinlikle yok hele hele tanrının ilahi kurallarına başkaldırma kesinlikle söz konusu değil.Bizim istediğimiz nihai sona kadar yaşamımızda doğal yaşam biçimimizde hadi olmadı en asgerisine bile razıyız yaşam sürmek.Serbest tavuk olmayalım ama en azından gezen tavuk olalım.Kısa ömrümüz dar alanlarda sıkış depiş havasızlık ölerek değil en azından bir güneş görerek,ayakta iki adım atarak ,doğallığımızın mümkün olmadığını bizde biliyoruz ama en azından asgarisini verebilirsiniz.Unutmayın bizlerde can taşıyoruz.dedi dahada konuşacaktı ki mikrafondaki ışık kırmızıya döndüğünü fark etti.Ek süre çabası nafileydi onu biliyordu.Başkan bay boğanın son konuştuğu talepleri ile ilgili Mr Halley e cevap hakkı verdi ama Mr Halley kısa ve öz konuşmayı tercih etti.

– Bay boğanın besi sistemleri üzerine taleplerini gerekli kurumlarıma bildireceğimden emin olabilirsiniz neler yapılabilir bir fizibilite yapılmasını isteyeceğim.dedi koltuğuna kaykıldı.İnsanoğlunun en büyük yardakcısı evcil hayvanlar sistemi daimi temsilcisi kedi söz istedi.

– Bizler insanoğlu ile yaşayan neredeyse tüm zamanını onlarla geçiren evcil hayvanlar sistemi temsilcisi olarak bu tasarıyı karşı oy vereceğimizi bildirmek isterim.Onları en iyi tanıyan onlarla beraber yaşayanlar olarak biz biliyoruz ki ekosistem üzerindeki her türlü olumsuzluğu insanoğlunu çok derinden etkiliyor.Bir orman yangınında bir çevresel felakette onlardaki negatif kızgınlık hislerini tahmin bile edemezsiniz ama ne yazık ki onlar da ne kadar muktedir olsalarda bir noktaya kadar her şeyi  hükmedemiyorlar.En çok onlar ekosistemdeki olumsuzlukları düzeltebilmek için çaba sarfediyorlar,en azından deniyorlar.Daha iyi bir dünya yaratmak için ellerinden geleni yaptıklarını bilmenizi ister ona göre oyunuzu kullanmanızı diler teşekkür ederim.dedi Kedi otururken genel kurulda homurdanmalar yükseldi özellikle evcil hayvanlara,bitkilere karşı tüm türlerde bir çekememezlik söz konusuydu.Tüm türlere karşı o kadar hoyrat olan insanoğlu kendi yaşam alanına soktukları bu evciller için inanılmaz iyilerdi adeta üzerlerine titriyorlardı bu da ister istemez onları türler içinde bambaşka bir yere koyuyordu.Fiziksel şartları neredeyse mükemmeldi en iyi besinleri alıyorlar,en iyi şartlarda yaşıyorlar,insanoğlunun sevgisi ve imkanlarından en iyi şekilde yararlanıyorlardı.Bu bitkiler içinde geçerliydi.Başkan bir kaç sistem daimi temsilcisine daha söz verdikten sonra genel kurula kapalı elektronik oylama sistemini devreye sokarak daimi temsilcilerden oy kullanmalarını istedi.Bir dakika süren oylama sonuncu ekranlara yansıdığında dört red üçyüzotuzüç kabul ve dokuz çekimser oy ile tasarı genel kurulda kabul gördü ancak en aşağıda Birleşik Sistemlerin tek veto yetkisine sahip insanoğlu sistemi daimi temsilcisi veto hakkını kullanmıştı.Bu sebepten dolayı başkan

– Sizinde gördüğünüz üzere besi,yaban hayat,tabiat ve bitki sistemlerinin hazırlamış oldukları insanoğlunun ekosistem dışına çıkarılması ile ilgili 119 sayılı tasarı dört red,üçyüzotuzüç kabul ve dokuz çekimser oy çıkmasına rağmen  insanoğlunun veto hakkını kullanmasından dolayı tasarı reddedilmiştir diyerek tokmağı kürsüye vurarak oturumu tatil etmesiyle beraber salonda sesler yükselmeye başladı.Sinirler gerilmişti bunun böyle sonuçlanacağını herkes biliyordu aslında tersini düşünmek aptallıktı ama bazen aptalca şeyler yapmak bile hiçbir şey yapmamaktan iyidir.Salondaki gürültüden ara sıra anlaşılır bazı cümleler duyulabiliyordu.

– Birgün tek bir ağaç bile kalmadığında paranın yenilmeyeceğini anlayacaksınız.

– Birgün ozon delindiğinde dikilemeyeceğini anlayacaksınız.

– Birgün kükreyen doğanın karşısında ne kadar aciz olduğunuzu anlayacaksınız.

– Yaşattığınızı elbet yaşayacaksınız

– Dünya birden büyüktür.

Daha neler neler ama duyan kim Mr Halley in karnı acıkmıştı ve menüye bakmasına gerek yoktu şimdiden ne yiyeceğini çoktan karar vermişti.Canı nedense  kebap çekmişti.Ortaya karışık.

          SON

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir