Utanıyordum… Karacasu pazarında satmak için getirdiğim bir heybe öteberiyi gelirken yolda tökezlediğim için ayakkabım yırtılmış yamalı ucu delik çoraptan çıkan baş parmağım insanları hipnotize edercesine dikkat çekiyordu.Onu saklamak için kıvırmaktan kanım durmuş,ayaklarım uyuşmuştu.Üstüme üstüme gelen kalabalıktan bir an önce kaçıp yayladaki toprak evime dönmek istiyordum. Fakirdim. Gariptim. Kimsesiz hatta az da akıl yoksunuydum.
Böyle profili elbet istemezdim lakin hikmetinden sual olunmaz tanrının bana uygun gördüğü buydu. Hayalsizdim. Tek isteğim getirdiklerimi satıp çay,şeker az da tahin alıp yaylama dönmekti.” Biber kaç para abi?” sorularına verdiğim cılız cevap pazarın seslerinde kaybolsa da beynimde yankılanıyordu. Yorgundum.Hayat yorgunu. Kasvetli kalabalık nefes almamı güçleştiriyordu. Getirdiğim sebzelerimde kendim gibiydi biri diğerine benzemiyor eğri büğrü,irili ufaklıydı. Hayvan gübresinde büyütülmüş doğalın doğalıydı. Yıllardır toptan verdiğim pideci dükkanı kapatmış olmasından dolayı bugün pazardaki ilk günümdü. Üstüne oturduğum yamuk taş da kıçıma batmaya başlamıştı. Halimden utanç içindeyim, pazaryeri insanlarının içinde kendimi bir yere koyamıyorum. Zabıta bile görmezden gelip beni es geçmişti.
_ Bizim oğlan biberler kaç para? sorusuna
_ Beş lira abi
_ Beş lira mı? Börülce?
_ Kırk lira
_ Domates?
_ O da beş lira derken kafayı kaldırıp bakınca orta yaşlı,tıknaz,giyiminden buralı olmadığı belli beyaz tenli kırmızı yanaklı,çakır gözlü adamla göz göze geldim.Adamın yanındaki kadın
_ Hilmi hadi ya buradan İzmir e sebze mi alacaksın diye çekiştirince.
_ Hanım sen İzmir de bunları nereden bulacaksın. Bak bunların tamamı doğal,yayla mahsülü,biri diğerine tutmuyor. İlaçsız. Hayvan gübresinde yetişmiş. Tadına doyum olmaz. Tabi siz içine değil dışına baktığınız için anlamamanız normal. Oysa tat dışta değil içte gizlidir. Sen dur hele deyip bana döndü.
_ Hepsini dört yüz gayme veririm lakin arabaya kadar getireceksin deyince
_ Elbette getiririm abi de bunların hepsi dört yüz etmez.
_ Al bir iş bilmez daha… Fazlası bile eder koçum.
_ Yok abi. Pideci Hamdi her hafta yüz hadi bilemedin yüz elli verirdi.
_ Halt edermis kerhaneci. Ben pideci Hamdi değilim. Hem niye indirip kaldırıyorsun az değil çok veriyorum para benim değil mi?
_ Para senin de.Helal olmaz abi deyince.Adam hanımına dönerek
_ Gördün mü Hanım,anladın mı şimdi? Dışa bak içe bak. Bunlar artık son kalıntılar,acilen koruma altına alınmalılar. Adam lafı uzatacaktı ki iri tıknaz gövdesi yolu tıkıyor gelen geçenin geçişlerine engel oluyordu. Bu sıkış tepiş ortamda fazla da kalmak istemeyen hanımının suratından akan memnuniyetsizlik de cabasıydı.
_ Hadi kardeş sen yüklen taşı şunları arabaya deyip yan dönünce herşeyi heybeye geri koymaya başladım.
Araba duble arabaydı. Yüksek,heybetli. Bagajı kendiliğinden açılanlardan. Herşeyi poşetlere doldurduktan sonra adam elime bir tutam para sıkıştırdı. Sayacak oldum,elimin üstünden bastırarak bakmama izin vermedi.
_ Koçum sen her pazar burda mısın? diye sordu
_ Olurum abi dedim.
_ Benim de köken buralı,lakin İzmir de oturuyorum. Her pazar gelmesem de sık sık gelir giderim. Geldiğimde yanına mutlaka uğrarım. Hadi kal sağlıcakla deyip bagaj kendiliğinden kapanırken o çoktan arabaya yönelmişti. Tomarın ateşiyle yanan avcumu açtığımda elimden taşan para aşağıdan merakla kafasını kaldırmış ayak baş parmağımı selamlıyordu.
SON